23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DeğişimDiyalektikDevrim İSMET ZEKİ EYUBOĞLU Anlamsal içeriğine dayanılarak yo rumlanırsa, bu üç kavramı birbirinden ayırmak, birinin olmadığı yerde ötekini aramak akıntıya kürek çekmektir. Ne değişimsiz devrim, ne de devrimsiz diyalektik olabilir. Sayın Prof. Dr. Server Tanilli çağdaş dünyamızın geçmişle gelecek arasındaki anlamsal izdüşümünü bu üç kavramın kapsamında birleştiriyor. Önce toplumsal biçimlenmonin odağını oluşturan üretimtüketim ilişkilerinden kaynaklanan, ancak onların etkisini bir takım yönetim biçimlerinin arkasına iten etkinliklerdcn yola cıkıyor. Üretimtü ketim ilişkilerinin çalışan, iireten, tüketen, insan emeğiyle başlayan sıçrayışi "uygar" kavramı altında toplanan tüm görüş odaklaruıın birincil sorunu olma gereğindedir. Bu üç kavramı biraz daha genişçe yorumlarsak düşünemeyen, eliyle beyni arasında uyıımlu bir bağlantı kuramayan insanın bir sömürü aracı olmaktan öte bir anlam taşımadığı yargısı na vanrız. liliyle beyni arasında kopukluğun sakıncalarını göremeyen insanlar çağımızın aydınlarını üzmekten başka bır işe yaramıyorlar. Sayın Tanilli, yapıtının daha girişinde bu çağdaş, ancak sarsıcı gerçeğe değinirken uygarlığın gelişim odağından yola çıkıyor. Uretimin evrensel etkinliğinin kimi devletlere sömürü üstünlüğü kazandırdığını, bunun da kimi toplumlarca bir uygarca ayrıcalık olduğunu sezdiriyor. Burada "yeniliberalizm" kavramının bir kandırmacakaydırmaca anlamı taşıdığını tüm kapsamıyla kavrayamamanın sakıncalarını okuyucunun anlayış gücüne bırakıyor, ancak yönetimsel kavramların ver değiştirmelerinin arkasında yatan korkunç gerçeğin içeriğini kavramak için yeterli bilgi Dİrikiminin önemine de değinmeden edemiyor. Yazara göre bu yeni liberalizm santldığı gibi pek de "yeni" değildir, yeni olan kavrama giydirilen gömleğin kandıncı boyasıdır. Bu eömlek güçlü toplumların, dahası ağalıklı yönetimlerin yaygınlaştığı her çağda vaıdı. Sayın Prot. Dr. Taniüi bu tarihseltoplumsal gerçeği, gelişim süreci tıkanmayan, dahası geleceğe açık bir Marksist görüş kapsamında olaylara bakan çevreleri örnek alarak sergilıyor. Yazarın "piyasa" kavramına "üretgenlikrekabetserbest mubadeleverimlilik" bağlamında getirdiği yorum kökenini diyalektik anlayışın içeriğinde buluyor, böylece ülkemizde yeterince işlenmeyen, yüzeysel bir bakış açısından görülen bu dört durum, geleceğimizin ulu sal güvenliği bakımından tartışılmaz bir önem taşımaktadır, bu gerçeği ilk kez bir diyalektik yönteme dayaü Dİr toplumsal anlayışla deşen Sayın Tanilli ofmuştur. Nitekun Sayın Tanilli'ye göre "... dıyalektik yöntemle tekrar karşı karşıyayız. Bu bizi her şeyi yeniden gözden geçirmeye götürüyor. (15)". Bu "yeniden gözden geçirme" çağımızın ulusaltoplumsal olaylarını aşırı kazanç, bencillik, başkalarına karşı üstünlük sağlama, sömürü gibi uygarlığın içeriğiyle bağdaşmayan eirişimlerden arındırma anlamınaa da yorumlanabilir. Üzerinde yaşadığımız dünya hızla başkalaşmaktadır, onun "çevresel dengeleri bozulmuştur... öte yandan 'biyolojik devrim' hayalleri aşan sonuçlara varmıştır. (13)". Sayın Tanillibusaptamayatek niğin çok ileri aşamasına varan devletlerin sınırsız sömürıı tutkusuyla sürdürü len giriijimleri sonucu uzayda başlayan fizikselkımyasal bozulmaların insanlı ğın geleceğini ürpertici bir konuma sürüklemenin sakıncalarını da ekliyor (s. 13). Biz, doğada yaşayan insan olarak, doğayı değiştiremeyiz, ancak doganın SAYFA 6 (33)". Yeterince aydınlanmamış kesim bu sözlerden açık bir sonuç çıkaramaz. Üretici çoğunluk sattığı ile, gerekli kullanım için, istediğini aıamazsa, o zaman dengesizliğin bilincine varabilir. Yaşamın ayakta tutucu gücü uygulananın düşünülene olan oranıyla anlaşılabilir. Bu konuda iki uç arasında ortaya çıkan gerginliğin toplumsal sakıncalarını yazarın çalışmasından açıklıkla öğreniyoruz. Sayın Tanilli, "liberalizm" konusunda ilginç birinciliğe değiniyor: Yönetim (devfet) özgürlüğü, özgür düşünceyi, ekonomiyi (ona dayalı işlemleri) korumalı, güvence altında tutmalı. Peki çağımızda yaşandığı gibi, bu liberalizm büyüyerek, güçlenerek devleti eline geçirir, tüm yönetim odaklarını seçimle kazandığı yetkiye dayanarak kendi çıkarına değiştirmeye kalkarsa sonuç ne olur? Bu tek yanlı genişlemenin uluslararası, evrensel örneklerini şimdi yaşıyoruz. Gidiş söyle: Liberalizmkapitalizmemneryalizm, var mı bundan iyisi? Sayın Tanilli, söz konusu çahşmasında olaylara değinirken önce onları bağımsız birer sorun durumuna getiriyor, ayrımbağlaşım nedenlerini diyalektikeleştirel bir tutumla açıklıyor, okuyucuya bir yığın olarak değU el ele tutunmuş bir oyuncu topluluğu biçiminde sunuyor. Böyle bir düzenle ortaya konan yapıtı anlamak olayların içsel bağlantılarını yakalamaya, yazarm onlardan çıkardığı sonucu, kendi ne özgü yöntemi saptamaya bağlıdır. Sayın Tanilli'nin çalışmalarında böyle bir özellik vardır, ilk bakışta yüzeysel gibi sanılan düşünsel sergileme konunun çevresel bütünlüğü içinde bilimsel bir birikimi gerektiriyor. Bu çalışmadan öğrendiğimiz başka bir özellik de sorunların toplumsal yapı niteliklerine göre değişikliğe uğradığıdır. Toplum, kendi anlayış düzeyine, bilgisel birikimine göre soruna açıklama getiriyor, bu açıklama biçiminin yaygınlaşması da bir "düşünce emperyalizmi nin doğmasına olanak sağlıyor. Sözeelişi AB, AP, IMF gibi benzeri kuruluşlar başka ülkelerin içişlerine karışmaya değin va ran yaptırımlar ileri sürüyorlar, böylece "küreselleşme" denen iceriği bulanık girişim evrensel geçerlik kazanıyor. Oysa, bunda gerçek olan, kapitalizmin giysi değiştirerek evrensel duğünde göbek sallamasıdır. Ancak ulusaltoplumsal sorunlar, içerikleri bakımından, evrensel nitelik taşımıyor, doğal yaşam koşullarının etkinlik leri de eşit oranda değil. İnsan, üzerinde yaşadığımız dünyanın tüm bucakla rında insandır, ancak doğal konumu, yetenekleri, toplumsal özellikleri bakımın dan eşit ya da bağımsız değildir. Işte "yeni liberalizm"in, Kapitalizmin sinsice yararlandığı ayrım burada gizlidir. Bireyselden evrensele, toplumsaldan kişisele, bilimselden söylencesele değin uzanan, çözümü çağdan çağa güçleşen bir sorunlar yumağı vardır. İnsan varlığıyla uzakyakın hangi dünya sorunu varsa, bir yolunıı bulup, bu yumağın iplikleri arasına sokuluyor. Işte Sayın Prof. Dr. Tanilli, pek çoğu MarxEngels döneminden sonra önce kişiseltoplumsal, sonra ulusalevrensel bağlamda ortaya çıkan, kaynağını emek üretimtüketimdeğer dört lüsünde bulan sorunlara, çağın bilimsel anlayışına göre düzenlenen olanaklar ölçüsünde yeni açıklamalar getirivor, bu açıklamaları da değişimin diyalektik sürecinde yürüyerek devrünle doruğa va ran sıçrayışlara bağlıyor. Yazar çağımızın öne fırlayan sorunla rına değinirken okuyucunun eline başka görüş araçları da veriyor. Artık eskisi gibi kitap "okumak" için değil öğrenin yaşamsal gidişi nesncl gerçekler doğrul tusunda yönlendirmek için okunur, sorunla bunalan bir dünyada okuyucusu nu sorunların çözümüyle ilgili araştırmalarla yormayan bir kitap, 'kitap" de ğü.B CUMHURİYET KİTAP SAYI 6 1 0 Karl Marx, düşUncelerlyle günumüzü aydınıatmaya devam edlyor. yaşamsal koşullarına göre, uygarlıftı ışıldağı altında, gcleceğimizi sakıncalı girisimlerden kurtarmak için, bilinçle üer leyebiliriz. Bu uygarca saptamayı yazar: "... doğanın egemeni değiliz, onun so rumluluklarının bilincinae olması gereken bir 'uzantı'sıyız. (15)". Yazarın özenle değindiği başka bir kavram da "küreselleşme' dir. Basının, yazarların dillerinden düşmeyen bu sözcük, gerçekte çağdaş üretim araçlarına dayanan sömürünün tekelleşmesiair. Yazar bu olayı "piyasa" kavramından yola çıkarak tekniğin üretgenliğine dayanan 'yeni liberalizm" oylumunda yoğunlaştırıyor. Bu yeni kılığına bürünen, göstermelik "ideoloji" gerçekte yeni, çağdaş değildir, çağdaş olan onu güçlendıren amacından saptınlmış uygulamalardır. Bu sömürgen görüş "doğaya ve yaşama Uişkin her şeyi metalaştırıp pazarlarken.... ortaklaşa olmamiz gerekeni yıkıyor (1)". Bu "yeni liberalizm" örtüsü altında çağdaş yaşamın uygarlığı kapsama aya yarayan boyııtları azalıyor, kandırıl mış, yanıltılmış iletisim araçlarının etkisiyle insan emeği belli devletlerin ulusal çıkarları uğruna yılan gömleğine dönüştürülüyor. Sayın TanilIİ çok ince bir beceriyle, tarihsel örnekler içinde bu konunun altını çiziyor. (2123). Sayın Tanilli'nin bu ilginç yapıtından öğrendiğimize göre ister Liberalizm, ister Kapitalizm olsun, sömürgen ülkelerce üretilen bu boyalı düzmece "ideoloji" gireceği ülkeye, önce değişik düşünsel kılıklara bürünmüş yaraakçılar gönderiyor, onlar aracılığıyla kcndıne güvenüir bir taban oluşturııyor. Bu tabanın en alt kesiminde geleneksel inançlarına bağlı halk çoğunlıığıı, en üst kesiminde de özel olarak bilgilendirilmiş "sözde aydın yöneticiler" bulunııyor. l'ürkiye bu gerçeği 1950'den sonra "Amerika buğdayı, Amerika mısırı" ile yaşamıştır. Bu çalışmanın, bir okuvucu olarak, bende uyandırdığı izlenimler üzücüdür. Gençlik yıllarımız, özellikle yüksek öğrenim evremiz, ülkemizde aşırı ABü yandaşlığının soluk kestiği ydlarda geçti. ü yılların en çok satan yayın araçları ağız birliği ederek, üretimtüketimemekdeğer kavramları üzerinde duran kimseleri "satdmış, komünist" diye suçlarlardı. Bu yüzden, sonradan yüzeysel bir davranışla devrimci geçinen ünlü bir yaytn aracı özgürlüğün savunuculuğuna soyundu. Bunun nedeni, o dönemlerde, Sayın Tanilli'nin burada söz konusu ettiğim yapıtı gibi, aydınlatıcı nitelikte eleştireldiyalektik kaynakların yayımlanmayışıydı. Sayın Tanilli toplumsal yaşamda varsıllaşmayoksullaşma karşıtlığını bir yerde aşırı kazanç tutkusuna, bir yerde de ulusal egemenliğin evrensele dönüştürülme girişimlerine bağlıyor, böylece varsıllann çoğaldığı ortamlarda yoksulların da çoğalması el ele yürüyor. Oysa biz ülke kaİKiniTiasını tek yanlı Dİr bakısla varsıllann çoğalmasına bağlarız. İlk bakışta ilginç görünen bu terslik, biraz derine inince üzücü bir dengesizlikle sarmaş dolaş görünüyor. Varsıllık iyi, ancak hangi toplumsal koşullar altında, hangi yaşamsal eşitlik dengesine dayanılarak? (2328). Toplumda üretimtüketim dengesizliğinden kaynakJanan kökensel bunalımı işçi kesiminin, emeğin bunaümü bir ortaya itilmcsinde bulan Sayın Tanilli, "Kapitalist dünyanın bağrında yoksul luk çekirdeklerinin varlığı kolaylıkla anlaşılabilir (33)" diyor. Ancak bu anlayış aşamasına varabilmek için yönetimin değil çağdaş uygarlığın aydını olmak gerekir. Oyleyse "... toplumda uretimin mantığını değiştirmeh; üretim özellikle, mübadele değerlerinin değil kullanım değerlerinin üretimine ayrdmahdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle