23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. *" mana da yansıdı tabii. Hatta, resim bilgisinin, anlatının eksenlerinden birini oluşturduğunu söyleyebilirim. Bu durum, yazan akademik bir konuma itebilir, romanın didaktik kalmasına yol açabilir. Her zaman bu tehlikenin farkındaydım. Ama sanıyorum, popüler bir romancının hiçbir zaman başvurmayacağı tasvirlerden de kaçınmadım. îstedim ki, okur tabloların içinde dolaşsın. Bizde resme bakma, onu ayrıntılarıyla incelevip "anlama" demeyelım ama "görme" alışkanlığı olmadığı için, bazı bölümlerde "dulakuk" kalmayı yeğledim. Işte bak ve görmeye çalış! Dünya resimlerde de güzel demek istedim okura. DoğuBatı ilişkisine gelince, bu sanıyorum romanın asıl omurgasını oluşturuyor. Kâmil Uzman Batı resmindeki Doğu motiflerini araştırıyor çünkü. Ama bu araştırmaları sırasında Gentile Bellini'nin îstanbul yolculuğuyla karşılaşıyor. Fâtih'in portresini yaptıktan ve sarayda bir resim atölyesi kurduktan sonra Venedik'e dönen sanatçının son tablolannda birtakım Türk motiflerine rastlıyor. Bu bağlamda Kâmil Uzman'ın tablolar içinde yaptığı yolculukla Gentile Bellini'nin îstanbul yolculuğu Doğu Batı karşılaşmasının bir alegorisi gibi de algılanabilir. Yani Kâmil hem Venedik'in gerçek mekânlannda dolaşıyor, San Marco'nun mozaiklerini seyredip Chioggia kahvesinde grappa içiyor, hem de Gentile Bellini'nin eski Venedik törenlerini tasvir eden tablolannın içine girmeye çalışıyor. Öte yandan Gentile Belüni de Fâtih döneminin Istanbul'unda dolaşıyor. Orada, tahmin ettiğinin aksine, uygar bir dünya, güzel mi güzel bir kent buluyor. VeDoğu mıstisizmini simgeyen körbır dilencıyle Tearsılaşıyor. Bu kör dilenci konusunda bir itirafta bulunmak isterim. Aslında kör bir nakkastı o. Resim sanatında perspektifi keşfeden Bellini ailesinin bir üyesiyle minyatür sanatının gerçekliğe bambaşka bir anlayışla bakan, giderek gözleri görmeyen bir nakkaşı anlatıyordum. Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı"sı yayımlanınca, yanlış anlaşümaktan korktum, onu taklit ediyor demesinler diye kör nakkaşı kör dilenci yaptım. Oysa, bu sorunla öteden beri ilgiliydim, resme merak sarmak için Orhan'ı beklemedim elbet. Kör nakkaş tipinden vazgeçmekle de herhalde iyi yapmadım. Kör dilenci kör nakkaş kadar etkileyici bir tip olabilir mi acaba? Etkilemestne çok etkileyict de Gentile Bellıni'yle restm tartışmıyorlar. Evet, resim tartışmıyorlar. Ama, suret ve dünya hakkında pekalâ konuşuyorlar. Dilenci, mensup olduğu Mevlevi tekkesinin inançlarını savunuyor. Mevlana'nın deyimiyle "yokluk denizine salmış oltasını . Renksizliğin, yani nakışın değil onu yapanın, evreni yaratan Tanrı'nın peşinde. Gentile, Hıristiyan kültüründen geldiği için resme daha gerçekçi bakabiliyor. Isa ve Meryem'in öyküsünü bir dpğa manzarasının içine yerleştirebiliyor. Özellikle de babası Jacopo'nun desenlerinde kurduğu mimariden, nayali kenderden esinlenerek. Bu desenlerin de çok ilginç bir öyküsü var. Kısaca anlatayım, merak eden romanda ayrınusıyla okusun. Jacopo Bellini öldüğünde, perspektif uygulamalan açısından son derece önem tasıyan çizim defterlerinden ikisini de büyuk oğlu Gentile'ye bırakıyor, öbür oğluna, asü dâhi ressam Giovanni'ye ise hiçbir ıey yok. Giovanni bir günah çocuğu çün:ü, Jacopo'nun evlilik dışı bir ilişkısinden doğmuş oir piç. Gentile Bellini de bu defterlerden birini yanına alıp Fâtih'e hediye ediyor. Padişahın Jacopo'nun desenlerine baktığını düşünün. Fâtih'in bir Rönesans ressamının hünerlerine hayran kaldığını varsayabiliriz. Sonra... sonrası gerçekten saşırtıcı. Fransa kralı XV. Louis'nin casuslarından Guerin adında biri Gentile'nin yolculuğundan tam üçyüz yd sonra Iz "Kadınlar Kitabı"ndan daha cüretRKSİMLİ kâr davrandığımı sanDt'NYA mıyorum. Bazı bölümlerde Kâmil Uzman'ın cinsel dünyasını tüm ayrıntılanyla verebilmek için eromir'de rastlıyor bu defterin izine. Ve lerin elinden geçip bazı sayfalan iyice yıptizmi pornografinin 1728'de kralın kütüphanecisine gönderrandıktan, desenler saranp solduktan sonsınırlanna dek götürdiöi mektupta, bu "eşsiz yapıt"ın mutlaka ra. Ben bu defteri Louvre'da inceledim. müştüm. Sonra, veniedınilmesi gerektiğini bildiriyor. Bildiriyor Ve "Resimli Dünya"yı yazarken esinlenden okurken, biraz ama, yapıt Versaüles'da değil, Fransız dim ondan. yumuşattım o bölümleri. Devrimi sırasında soyluların malikânele Romanın bir de cınselyönü var. Kâmil Kâmil Uzman'ın bazı korkulan da var. ri yağmalanırken Guyenne'de bir şatonun Uzman basttrılmış cinsel ıçgüdülertnden "Resimli Dünya"yı, bir bakıma ölüm tavan arasında bulunuyor. Oradan da Lokurtulamayan btrt. Bu konuda çok cüretkorkusu üzerine yazılmış bir roman olarak uvre'a getiriliyor. Ama daha kimbilir kimkâr davrandığınızi söyleyebıltr mtyız? da nitelendirebiliriz. Ölümden olduğu kadar sudan da korkuyor Uzman, Venedik'te, kanal düzeyinde basık tavanlı bir stüdyo kiralıyor. Sular yükselmeye başlayınca, yani aqua alta, kentin alanlannı kaplamaya, Venedik denize doğru kaymaya başlayınca korkuyor elbet. Bu, deprem korkusu gibi bir şey. Hâlâ yaşadığını, ama enkaz altında kalaığı için nefes almakta güçlük çektiğini hayal ediyor. Kâmil Uzman'ın Dİr başka korkusu da yalnızLk. Hem ölüm hem yalnızlıktan kurtulmanın çaresini anyor kendince. Sanatın bir çare olabileceğini düşünüyor. Ölümden kurtuluş yok elbette. Ama Azrail'in karnaval kalabalığına kanşmış bir fahişe suretinde geüp onu bulması ve canını alması da beklenmedik bir son. Thomas Mann patentini almasaydı romanımın adını hiç durakCeyda Akaş ve Nedlm Cürsel Pariste 'Resimli Dunya' uzerlne yaptıklan söyleşlde. Nedim Gürsel 'Resimli Dünya' ve... Ncdim GOrse) Resmevle dunvavı İLHAN ALEMDAR "Restm sessız bir şıırdir." Plutarque "Ressamın, dtj dünyadan alıp ruhunda sakladığt nesnelertn görkemtt, ahenklı bir şarkt gıbt bu kaynaktan/ resımden ftsktrmalartm seyredtyorlardı. Dinsızler bile yarattctntn esert ile, doğantn bastt bir kopyası arasındakt uçurumu anlamijlardı." cildindeki kadifeliği hissedip, sağük ve güzellik fışluran yüzünün yuvarlaklığına dokunabilmek... Bir meleğin bakışlanndaki hicranla karışık letâfeti sezebilmek... Resmedenin, resmedilenin ruh hallerini anlamaya çalışmak. Sevinçlerini, öfkelerini duymak, giysileri, takıları, bilumum dekoru zihne kaydetmek... Kısacası renklerin izdivacına tanıklık etmek. "Boğazkesen'le ilgili eleştiri yazımda, yazarın ilk romanı olmasından kaynaklanabilecek, kurguda ve üslupta zorlanmalara dikkat çekrniştim. Bu kez bu tür anzalara rastlamadım. Değişik mekânlar, farklı zamanlara yayılan sağlam bir kurgu hissettiriyor kendini. (...)"Su renk değiştirdi yavaşça koyu yeşilden laciverde, erguvan rengine, neredeyse siyaha döndü. Anadolu Hisan'na geçip iskelenin yani başındaki kahvede çayını yudumlarken de güneş hisarın burçlanna doğru alçaldığında sular renk değiştirirdi." (Resimli Dunya, s.52). C.rGemi engine açıldığında, arka güverteden son bir kez Venedik'e baktı Gentile. Kent kırmızısı beyaz bir tülün ardında kalmıştı. Gerçekte, babasının göl Gogol "Portrait", Euvres completes. Gallimard, Bibliotheque de la Pleiade, 1966. manm bu romanın "bakma, seyretme" eylemlerinin tüm işlevlerinin ortaya çıkanlmasında katkısı olur. Algılamak, sevinmek, hüzünlenmek, düşünmek için bakmak. Keşfetmek, hayal etmek, zevk almak için seyretmek... Resmin büyüsüne dahil olmak. llk fırça darbelerinin hangi noktaya vurulduklannı tahmin etmek, resmin içindeki evrimlerini izlemek. Resmedilenlerin dünyalanna girmek. Yüzlerine renk, gözlerine can vermeyi kurmak. Genç bir kızın gesinde yaşanmış bir ömür, domuz kdından fırçalarla havanda dövülen toprak boyalar arasında tüketilmiş bir gençlikti geride kalan." (s.125) "Boğazkesen"de farklı iki tarihsel mekânda gidip gelirken bocalayan üslup bu kez hiç fire vermiyor. Tablolan anlatırken, kışileri betimlerken, şehirlerden bahsederken, resim yapma tekniklerini anlatırken, kahramarilarına hayal kurdururken dahi bozulmayan, zaman mekân karmaşasında tökezlemeyen bir üslup bu... Romanın geneline bir göz atınca, anlaOnın değişik bölümlerden olustuğunu görüyoruz. Bunların arasındaki üişki ve ahenk de göreceli. Örneğin, Fikret Mualla'nın anlatılclığı kısımla, Gem Sultan'm anlatüdığı kısmın bütünle uyum oranı farklı. Ben bu edebi örgüyü "patchwork"e benzetiyorum. Yanılmıyorsam, Türk romanında başka bir örneği olduğunu da sanmıyorum. Böyle bir biçimlemede yazar, doğal olarak okuyucuya daha fazla iş bırakıyor. Okuyucunun muhayyilesini sınırlamaması, insanlar, resimler ve zaman arasındaki sihirli bağlantıyı yakalaması elzem oluyor. Elbette böyle karmaşık bir edebi örgüde birkaç "montaj" hatası da var. Gentile'nin Istanbul'da tanıstığı kör dilenci tiplemesi yazının bütünlüğüne eklemlenemeyip sıntıyor. Onun yerine bir nakkaş, müzehhib, hatta hattat oturtulabilirdi diye düşünüyorum. Kör dilencinin, düsün ve sanat nayatında, yaşam felsefesinde şark/lslam boyutunu gösterme :ıyla amacıy söyledikleri de suni ve iğreti durlar. ruyorL kâmil Uzman tiplemesi de biraz sorunlu. Nedense bende bir türlü, ressam imajı uyandıramadı Kâmil Uzman! Kanımca Kâmil Uzman'ın hareketleri, tepkileri, resimlerle üişkisi ressamdan çok bir akademisyeni, araştırmayı, antikacıyı çağnştınyor. Resimle haşır neşir, onu yaratıp sonra da onun içinde yaşayan biri değil Kâmil Uzman. Yazar, sanat tarihi profesörlüğüyle bu boşluğu bir nebze de olsa dolduruyor... " Serressam, huzurumda sakin ola ki yabancılık çekmeyesin, çekinmeyesin, hele ki her fikrini söyleyesin. Sen benim misafirimsin. tbadetinde kusur etmeyesin, kendini evinde gibi hissedesin. Bana hünkâr değil, bir dost muamelesi edesin. Aman sultanım, bütün bunlar tevecCUMHURİYET KİTAP SAYI 520 U RMfentarvezamn t SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle