Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir nelenemn büviisüne kanılmak icin "Bugünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi", kendi alanında yenilikleriyle, diliçi çevirileriyle okurlara kolay kolay içine girilemeyecek oir dünyanın kapılarını arahyor. YUSUF ÇOTUKSÖKEN' Ahmet Necdet'in hazırladığı "Bugünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi" Mvan şürlne kısa bakış smanh Anadolusu'nda ArapFars edebiyatlarının etkisi ve esinlemesiyle özellikle seçkin, medrese ve saraya yakın kesimler arasında oluşmaya başlayan, zaman geçtikçe kendine özgü niteliklerini artıran Divan yazını, XIII.XIX. yüzyıllar arasını kapsar. Divan yazınına edebiyatı kadime, havas edebiyatı, enderun edebiyatı, medrese edebiyatı, ümmet çağı edebiyatı, Osmanlı edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı gibi çok değişik adlar verilmesi, bu edebiyat dönemine birbirinden çok farklı açılardan bakıldığını ve bu farklı bakışlann da farklı değerlendirmeler içerdiğini gösterir. Bir de şunun altını çizelim: Islami Türk edebiyatı, Karahanlı Devleti, Çağatay Hanlığı, Azerbaycan, Anadolu beylikleri ve Osmanh devletinin sınırları içinde gelişip olgunlaşan yazın geleneğinin ortak adıdır. Bu bakımdan Divan yazını için Islami Türk edebiyatı adının kullanılması doğru olmaz. Anlaşılan, Türk siir tarihinin üzerinde birbiriyle çelişen, birbirine aykın düşen pek çok yargı ileri sürüldüğü için yeniden ele alınmaya gereksinmesi olan dönemi, Divan şiiridır. Anadolu Divan yazını, dendiğinde çokluk Anadolu Divan şiiri anlaşüır, kuşkusuz bu anlayış eksiklık gösterir. Divan yazını, zengin şiir birikiminin yanı sıra, hiç de küçümsenmeyecek oranda düzyazı ürünleri (seyahatnameler, tarihler, siyasetnameler, vd) de içerir. Belki bugüne değin bu geleneğin yazılı ürünlerinin çoğu üzerinde inceleme yapılıp yayımlanamadığı için, bu gelenekle ilgili değerlendirmeler eksik ve yanlı kalmaya mahkum oluyor. Anadolu Divan şiiri geleneği, XIII. yy'da Fars edebiyatından yapılan çevirilerin (özellikle de mesnevılerin) etkisiyle oluşmaya başlar, Islamın temel ve yan kaynaklarının (başta Kuran ve hadisler, menkıbeler, vd) yararlanmaya açılmasıyla bu geleneğin mistik ve tasavvufi yönü de belirginlik kazanır. Ancak bütün Divan şiiri geleneği için mistik ve dinseldir önermesi büyük bir yanlışa kapı açar. Ilk örneklerde din, hiç de ağırlıldı bir konumda değildir. Kurucu ve öncü konumundaki ozanlar (Kadı Burhanettin Şeyhi Ahmet Paşa, Necati) dinsel yaklaşımlarla bu dünyanın güzellikleri ve zevkleri arasıda kendilerince bir denge kurma uğraşı verirler. Seçimlerinin bu dünyadan vana olduğunu belirtmek için olsa ;erek\ Osmanlı şairlerinin önemli bir böümü özellikle başlangıç ve geçiş dönemlerinde kendilerini çokluk Fars şiirinin aynasından seyretmışlerdir. Ancak haklarını da yemeyelim: Anadolu Divan şiiri geleneği kısa bir sürede kendi yolunu çizer, yerlıleşmeye ve özgünleşmeye koyulur. Şiirin doruklarına şöyle bir göz atarsak: Şiirin temeline bilgiyi, özüne de sevgiyi yerleştiren Fuzulî, görece yoksulluk içinde gecen yaşamını şiirle zenginleştirmeyi bÜmiştir; Leyla ile Mecnun acuı romantik mesnevisi, maddi aşktan ilahi aşka geçişi öyküler. Istanbul, Osmanlı'run en parlak çağında kültür ve sa O nat merkezi olurken Istanbul Türkçesi de şiirde kıvamını bulur; şiirin yelpazesi aşkın sınırlarını aşar, günlük toplumsal yaşam sahnelerine yayılır: Baki, sultanüş$uara (şairler sultanı) olarak XVI. yy'a imzasını atar; yaşama hazcı açıdan bakan Baki, yaşama sevincinin yanı sıra tutkularını da şiirleştirmeyi bilir. Hikemi tarzın temsilcisi Nabi, ince duygular yerine aklı ve bilgeliği yeğler. Nefi övgü ve yergilerinde aşırılığın sarkacında gezinir. Nedim kalıplaşmış temalan kınp Divan şiirine SOIUK aldıracak atılımlar gerçekleştirir: Klasik ölçülerin yönlendirmesini bırakıp gerçek görünümleri betimlemeye yönelir, tensel eğilimleri bayağılaşmadan dillendirir, Istanbul un yaşanılan mekânlannda gerçek sevgilileriyle boy gösterir. Mevlevi olan Şeyh Galip'in hemen v bütün şiirlerinde özellikle * Mevleviliğin izlerini görmek mümkündür; o, söz güzelliğinden çok öz güzelliğine önem verir; şiirini yeni mazmun ve deyislerle zenginleştirir, şiir diline yoğunluk lcazandınr... Her yazın geleneğinin bitiş öyküsünü, Divan geleneği de yaşar; XIX. yy'da Batı ile kurulan çok yönlü ilişkiler bağlamında yazın geleneğinde başlayan yenileşme sürecinde Divan şiiri de, özellikle biçimsel ve dilsel özellikleri bir süre daha korunsa bile, güçlü temsilciler yetiştiremez, ilgi ve yayılma olanakJarını yitiir, nr, içeriksizleşir, tarihteki verini alır... (Gün gelir gelenekten yararlanmak isteyenler yeniden okumaya başlayınca anlam kazanır...) Divan şiirine karşı çok farklı tutumlar takınılmıştır; Tanzimat ve sonrasında takınılan olumsuz tavır özellikle Cumhuriyet döneminde yerli konulara, kaynaklara dönüş sürecinde daha da yoğunlaşmıstır. Aleyhteki ve lehteki başlıca eleştiriler şu noktalarda toplanmıştır: Aleyhte: "Divan şiiri yaşamı yansıtmaz, özgün değildir; ölü bilgiler üzerine kurulmuştur; doğa güzelliğine rastlanmaz, yerli tip yoktur, beşeri değüdir; gerçek bir edebiyat olmaktan uzaktır, so da eğitim programlannm yanı sıra edebiyat öğretmenlerimizin de etkili olduğu bir gerçek. Ortaöğretim kurumlarında bugünkü gibi Divan şiiri üzerinde ayrıntılı olarak durmanın pek bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Divan şiirini anlayabilmek, özel bir uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. lyi bir edebiyat öğretimi yapılmak isteniyorsa, ağırlığın çağdaş edebiyat ürünlerine verilmesi kaçınılmazdır. Divan geleneği de bağımsız olarak değil de, belirli bağlamlarda ilişkiler kurularak öğretilebilir; daha doğrusu tamtılabilir. Öğretimi ayn bir konudur, yeri de yükseköğretim kurumlandır. Sözgelimi ortaöğretim bağlamında Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirinden örnekler sunulurken, Divan şiirine birkaç örnekle ve birkaç özlü değerlendirme vazısıyla uzaktan bir merhaba denilmekle yetinilebilir. Böylece Divan şiiri genel çizgileriyle tanıtılmış, aynca Y. Kemal'in kimi şiirlerivle karşılaştırma olanağı bulunmuş olur. Divan şiiri geleneğinin öğretilmesinde antolojilerin önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Birinci derecede ilgili bir okur, zaten divanlara ve öteki şiir türlerini içeren kitaplara kendiliğinden yönelir. Ortalama okur için antolojiler çok önemli bilgilendirme, sevdirme kaynaklandır. Divan şiiri üzerine antoloji düzenleyenler arasında özellikle Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Necmettin Halil Onan, Fahir tz, Şemsettin Kutlu, tsmet Zeki Eyüboğlu'nun adları anılabilir. Bu alandaki son çalışma Ahmet Necdet'indir: Bugünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi (Istanbul 1999). Ahmet Necdet'i, Türk okuru şiirleri ve çeviri şiirleriyle tanır ve sever. Ahmet Necdet aynca Türk şiirini geniş kitlelere tanıtmak amacıyla bir antoloji dizisi de hazırlamıştır: Modern Türk Şiiri, Bucünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi, Tekke Şiiri Antolojisi. Bugünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi, Divan şiirinin 600 yıllık serüvenini genel çizgileriyle sergilemek, örneklerini genç kuşaklara tanıtıp sevdirme amacını gütmektedir. Antoloji, kurgulanış bakımından söyle bir yol izliyor: Divan şiirinin genel tarihsel serüveni (yönelimler), değişik uzman ve yazarlann görüşleri (tanıkîıklar) ve değişik yüzyıllardan şiir örnekleri (örnekler). Düzenleyici, başlangıçta "Divan Şiirinin Geli^imi" başlığı altında tarihsel çerçeve içinde genel bir özet vermekte, belirli dönemeçlerin dayandığı sanatsal ve tarihsel oluşumlan irdelemekte, özel durumları ve sanatçılara iliskin yorumlan da bütünlüğü bozmayacak biçimde sunmaktadır. Ikinci olarak bu alanın uzmanlannın ve kimi yazarlann (Agâh Sırn Levend, Ali Nihat Tarlan, Sabanattin Eyuboğlu, Abdülbaki Gölpınarlı, O. Ş. Gökyay, Nurullah Ataç, A. Schimmel, A. H. Tanpınar, F. Iz, R. Mutluay, C. Kudret, M. C. Anday, Dora DTstria, Jale Baysal, H. Yavuz, O. Okay, C. Kurnaz, T. Kortantamer, Ö. F. Akün) bu konudaki yazılanndan örnekler, okuma metinleri (22 okuma parçası) olarak secilmiştir. Okur bu metinler aracılığıyla pek çok konuda hem bilgilenmiş olmakta hem de Divan şiiri üzerine kopanlan tartışmalan, çeşitli boyutlanyla lcavrayabilmektedir. Sanıyorum buraya başka metinler de alınabiîirdi. Sözgelimi Fuat Köprülü'nün Divan edebiyatı üzerine farklı değerlendirmelerinden seçmeler yapılabilirdi. Üçüncü bölümde kronolojik olarak 45 şairden (Sultan Veled, Dehhani, Şevyad K İ T A P Divan şDrl antotojHerl Mvan fftf üzBrine tapU yorumlar yuttur; sanatsal özgürlük yoktur, belirli kalıplara uymak zorunluğu vardır, ldişecidir, bu nedenle bütün şairleri aynı şeyleri söylemişlerdir; lirizmden nasibini yeterince alamamıştır; klasik olduğu söylenemez..." Lehte: "Divan şiiri, Türk edebiyatının en zengin dönemidir; ulusal bir edebiyattır; çiınkü Türk Islam uygarlığı çerçevesinde Anadolu'da gelişmiştir; Türk'ün ulusal dehasının ürünüdür, diü de birtakım Arapça ve Farsça dil öğeleri bulunmasına karşın Türkçedir, Türk dilbilgisi özelliklerine uygundur; toplumdan kopuk değildir, bu gelenekte doğa da vardır, aşk da vardır, toplum da vardır; pek çok toplumsal olay ya doğrudan ya da anıştırmalarla şiir ortamına sokulmuştur; evet, bu edebiyatı anlamak güçtür, anlayabilmek için zengin bir kültür birikimine ihtiyaç vardır; dilin şiirde nasıl kullanılabileceğini çok güzel ömekler; Türk şiir tarihinin klasik bir evresini oluşturur..." Bugün İçin Dtvan şHriıtti anlaıra Nurullah Ataç, Divan şiirini konu edindiği bir yazısında "Şiirimızi, eski şiirimtziokumalıyız. Dilimizi gerçekten öğrenmenin, tadına vartp onunla eüzel biamler kurmak gücünü edinmenin bafka yolu yoktur. (...) Eski şiirimızden büyük duygu, düşüncezenginlig'ibeklemeyettm, genedeokuyalım. Dilimizi sevmek için başka yol yoktur." diyor. Pek çok edebiyat eleştirmeninin, uzmanının görüşü de aşağı yukan bu ypldacur. Ancak özelükle Divan şiirine çok değişik okuma bicimlerinin uygulanmasına, değişik eleştiri anlayışları (yapısalcılık, göstergebilim, alımlama estetiği vb.) bağlamında farklı yorumlamalara gereksinmemiz vardır; "metin şerhi" yönteminin bir yana bırakılmasının günü gelmiştir. Başka bir konu da şu: Bugün ortaöğretim kurumlanmızda Divan şiiriyle ilgili birimlerin öğretilmesinde ne yazık ki başan sağlayamıyoruz. Dil engeli, içeriği kavramadaki bilgi ve yöntem eksikliği, bu geleneğe karsı takınılan olumsuz tutum vb. neaeniyle büyük bir öğrenci kesimi, Divan şiirine uzak durmayı yeğliyor; bun f Ahmet Necdet, Divan şiiri/yazmı üzerine yazılmı; metlnlerden yaptıâı seçmelerde de lehte ve aleyhteki de Öeriendlrmelerfblr araya getlrerek, Divan şllriyle llglll olarak vanlan yargılan okurlara bütünlük İçinde sunmaktadır. SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T SA Yl S20