Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
çiçeklere bakarak" ve inatla şiire olan aşkını sürdürür: "Insana sadıktır taş, Ölüsiinii bile bekler" Hiçbir şey sahici değil bu şehirde, bütün aşklar mika, baksanıza çiçekler bile plastikten. Herkes seviyesizliği ile övünüyor adeta!.. Başdöndürücü bir kirliliğin ve yabancılaşmanın cirit attığı bu dünyada iyi bir şairle buluşmanın tadını çıkarıyorurrj,, Şair Gonca Özmen 'in ağzından bulut damlıyor, şiirlerinde cömert ve fosforlu bir runun inceliğini, mülksüz ve çıplak bir rüyanın derinlığini, acıdan ve arzudan kıvranan sözcükJerin kederini hissedebiliyorsıınuz... İyi şiirler okuyarak ruhunuzu şımartmanız mümkün, çöl bu şairin kalbini görseydi, nehir olıırdu!.. "Ruhutnu nasıl tutsam da seninkjne değmese" diyor ya Rilke, Gonca Özmen de öyle işte, şiirleri mavi bir ıslığa benziyor, ıslığın arkasında sonsuz bir bahçe var, işte ben o bahçede evine dönen karıncalann hüznünü duyabiliyorum... îyi şairler her zaman bahçemizdeki sisi dağıtırlar ve bazı şaırler gülün nefesiyle yazarlar şiirlerini ve onlar güllerini çöle bırakacak kadar yaralı dfl seyyahları değil de nedirler?.. Ruhunda yangınlarbiriktiren ve koynunda.mahur bir yaz besleyen bir şair Gonca Özmen! Şairim Haydar söylediydi: "şiir kıymetli bir evrak" ve bence de derin bir mevzu!.. Hadi gelin, genç şairlerin sesine ve kalbine kulaklarımızı dayayalım, belki bizim de sırlar sokağından geçen melek yüzlü bir şaırimiz olur!.. Evet uoğru söylüyor şair: "Beni şimdi bir yıldız paklayabilir" • Kuytumda/ Gonca Özmen/Hera Şiir/ 45 s. Erkeklerin romanı: Enkek MUZAFFER UYGUNER Atrilâllhan.SultanGaliyefadlıkitabının hiryerınde şunu söylemiş: "Cinsel zevk, yalnız ailedcn değil, aşktan bile koparılıyor". Tiilay Ferah'ın Erkek adlı romanını okıırken ve okuduktan sonra bir erkeğin gerçek aşkı aradığı halde cinsel zevkleri yüzünden bulamadığını anlıyoruz. Romanda cinsellik yanında evlilik de söz konusudur; ama aşkı bulamamak durumu vardır. Romanın erkek kişisi Cengiz evlenmiş ve oğullan olmuş, adını da Cenk koymuşlar. Erkek diyor ki, "Beş yıl gerçek bir koca ve baba oldum. Evden işe, işten eve dedikleri türden. Ama Londra dönüşü kutsal kocalık, babalık görevime son verdim. Şimdi adlannı bile anımsamadığım kadınlarla birlikte oldum. Ama içlerinden birini, Belma adındaki iç mimar kadının evinde tanıdığım Gül'ü, öldükten sonra da unutmayacağım. O bana insan olmaya yönelik duygular yaşattı" (s. 43). Ama, bu erkek çok genç yaşlarda cinsel ilişkiler kurmuştur birçok kadınla. Karısı ile iyi ve sevinçli günler geçirdiği de romanda belirtilmiştir. Karısı, onun yaşamında hoşluk yaratmıştır. "Esmer teni, omuzlarına inen kara saçlannı savuruşu; her gece yüz kremleriyle boğuşması; kırılan bir tırnağı için gözyaşı dökCUMHURİYET KİTAP SAYI 564 Doğduğu ver olan Torusfardan(*), bir Karac'oğlan benzeri, gelip yetişti özlememize Oğuz Tansel.Obilgeşa manı bu toprakların. 1915yılındaBatı Torusların Meyre köyünde doğan Tansel, ilkokulu köyünde, ortaokulu îstanbul Davutpaşa Ortaokulu'nda, liseyi ise Pertevniyal'de okudu. Edebiyat Fakültesinde gördüğü öğrenimin ardından (1938), 1969 yılına Tiilay Ferah, romanda kişilik üzerinkadar sürecek öğretmenlik yılları başlade de durmuştur. Bu erkek, gençlik gündı. Ilk şiirleri 1937'de "Serveti Fünun" lerinde de zaman zaman yaptıklarından ve "Varlık" dergilerinde yayımlandı. utanmıs, ama gene de gençlik duygulaPertev Naili Boratav'ın öğrencisi oldu. rını gizleyemeyip birçok cinsel iliskide Masallar derledi. 194246 yılları arasınbulunmuştur. Bir yerde şöyle söylenir: da Amasya'dan derlediği masallardan "Eve gittim. Soyunup aynanın önünde bir bölümü Boratav ve Prof. Eberhart'ın durdum. Gördüğüm insan ben değilhazırladığı Türk Masal Kataloğu'nda yer dim. Ben olmadığım için sevindim. Karaldı. 1977'de Türk Dil Kurumu Çocuk şımda duran yabancı erkeğe ne olursa Yazını Ödülü'nü kazandı. Özverili ve olsundu" (s. 31). Bir ara karısıyla bindierdem örneği yaşamı boyunca Cumhuği uçağın düşmesini bile istemiş utançlı riyet devriminin coşkusunu tasıyan Tanyıllarını anımsayarak. Bir yerde de şöyle sel, 30 Ekim 1994'te Ankara'da öldü... konuşur kendi (cendine: "El sallayıp düTansel'in "Savrulmayı Bekleyen Harşünmeye devam ediyordum. Kendimi man (1953) ve "Gözünü Sevdiğim" düşünmeye. Sürekli kendisiyle oynayan (1962) adlı şiir kitaplarının toplu basimı sapik bir narsistten başka bir şey değilolan "Sarıkız Yolu"nda (1986) (birkaçı dim. Ve narsistlere aşkla kafa tutacaktım. dışında) yer almayan şiirlerini, ozanımıO güruhtan ayrı bir yere düşecek, o yerde krallığımı ilan edecektim" (s. 58). zın ölümünden sonra sevgili kızj, Aysıt Tansel bir araya getirmiş: Dağı ÖpmeAma, o güruhtan ayrı düşememiştir. 1952 Izmir doğumlu bu Cengiz Ülgen, ler. "Sarıkız YolıT'ndaki izlek sürmekle bir yerde şunlan açıklar: "Bedenim dişi birlikte, Dağı Öpmeler farklı söyleyişte denen yaratık için yaratılmıştı. Hiçbirişiirler de içeriyor. Altı bölüme ayrılan nehayırdemedim" (s. 61). Neden ayrılkitap doğaya ve emeğe bir ince güzelledlğını, karısım bıraktığını ikisi arasındame. Çağlayanların, türküleşen ırmaklakilconuşmalardan anlıyoruz (s. 80). rın, zirveleri saran bulutlann, dağların Cengiz, gençkcn bakıre genç kızlarla esrime hali. Doğa, güzellikleri esirgemisevişmeyi istemediğini de açıklamıştır. yor gören göze, söyleyecek sözü olana. Sonunda her haltı yiyip o son işi yapmaSökün edip geliyor tüm incelikler. Ayrıyan bir genç kızla evlenmiştir. Âşık olca, insanlığın en yalm kaygılarının somak istemiş ama olamamıştır. "Erkek olmutlaştığı şiirler çıkıyor ortaya. En hamak, kendini her saniye şov yapma zosından eşitlık, özgürlük, banş, bilgi, sevrunda duyumsamaktan başka neydi?" gi şiirleri. ona göre. Erkeklik her şeyin başındaydı. Salah Birsel, Tansel için "Dostumuz Erkeklik organı, ona "nuzur vermeyen, bir doğa vurgunudur. Dağlarda duman göçebe hayatı yaşatan, arsız, kendini beduman ormanlardan, karlı uçurumlarda ğenmiş suç ortağı"dır (s. 95). mavi sabahlardan geçip gider" diyordu. Ona göre," Aşk, Tanrı ile insan arasınDoğayı konu edınen şiirlerin ortaya daki tek savaştı, ama bu savaşı hep Tançıkışı ve gelişimi tarihin en eski dönemrı kazanıyordu". Karısına, "Abenimgüferine kadar uzanır. llkçağdan günümüzel karım. Benim icin dünyada tek kadın ze kalan Virgilius, Hesiodos, Lucrerius sensin" dese de aşkı tanıyamamıştır. Bu gibi birçok ozan doğayı, yaşam sevinciarada, yosma diye tanıtılan Gül'ü tanıni, iklimleri, kır yaşamını, üretimi, evremıştır. Gençlikte kız arkadaşları yasak nin oluşumunu işleyen şiirler yazmışlar, meyvelerdi, ama cinselliği iş edinenlerle eşsiz yapıtlarıyla günümüze ışık tutmuşcinsel ilişkiler de yapılıyordu. îlk cinsel lar. birleşmeyi bir banyoda yaptığını birçok Türk geleneklerinde de doğanın özelkez söylemiştir romanda. Onun için ask likle ağacın çok önemli bir yeri var. Es istemi bir gençlik büyüsüydü. Yaşlandıki Orta Asya Türkleri, Tanrı'nın yaratğı günlerde buna da boşverip, istekleritığı dokuz insan cinsi dokuz dallı bir ağane teslim olma zamanı gelmiştir ve o da cın her bir dalı altında banndırdığına böyle yaşamayi yeğlemekteair. Penisi, inanırlardı. Dede Korkut hikâyelerinde, tutkuyla istediği aşkın içine etmişti. " AçYunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi gözlülükle kadınların peşinde koşmuş, ozanlarımızın şiirlerinde doğa ve ağaç aşka erişme"sine engel olmuştu. " O bir sevgisine büyük önem verilir (Tont: soytarıydı." 110). Ahmet Haşim'den başlayarak Nâ mesi; regl günlerinde içine kapanıp sürekli iç çekmesi ve soruları. 'Cengiz beni seviyor musun?' Seviyorum der elbette. Seviyordu ve her şeyini beğeniyordu. Ama gene de bir şeyler olmuş ve ayrılmışlardır. Karısının, "Bir kadın olarak hiçDİr gizemi yoktu. Beni hiçbir zaman şaşırtmadı". Ama, ne olmuşsa olmuş ve araya kara kedi girmişti. Tiilay Ferah, erkeklerin ve özellikle buradaki Cengiz'in cinselliğe önem verdiklerini ortaya koymaktadır bu romanda. Ama, romanda kadının da sevişme isteğinde olduğu belirtilmiştir. Evlifik çok iyi gittiği günlerde her şeyi sunan kadının "benimle sevişmek de istiyordu" diyor ve ekliyor: "Şöyle yere sımsıkı basıp sevişmek istediğini söylemese de anlatrnasını biliyordu. Bakışlarından, yürüyüşünden anlıyordum. Gözlerini gözlerimden kaçırıvor, el değmemiş kızlar gibi ürkek iirkeK yanımdan geçiyordu. Bana çarpınca da özür diliyordu. Ben de yakaladığım gibiyatmyordum". Ferah, sevişmenin sonrasını da anlatmaktadır romanda. Boşandıktan sonra ise "çağdaş bir sofu" olmuş bir zaman için. Kadınlarla ilgilenmeyeceğini, televizyon bile seyretmeyeceğini, sinemaya gitmeyeceğini söylese bile sonradan sofuluktan ayrılmış ve gene kadınlarla ilgilenmiştir. Ama ayrılık onun canını yakmış ve oğlu bir bomba patlaması sonucu ölmüştür. Evliliği sürdürseydi oğlunu hiç uğruna teröre kurban vermeyeceğini düşünerek üzüliir. Tülay Ferah, Cengiz'in yaşantısı odağında bazı erkeklerin nasıl bir yaşam içinde bulunduklarını, evliliklerinin bile bir zaman sonra sona erdiğini kendine özgü bir kurgu ile ortaya koymuştur. Olaylar ve olgular belirli bir düzen içinde önümüze serilmiş ve aşka erişemeyen, yaşamı sırf cinsellik olarak görenlerin romanını yazmıştır. Erkek romanı gerçek olmayan erkekliğin yergisidir diyebilirim. • Erkek/ Tülay Ferah/ Roman/ Telos Yayını/ htanbul 2000/ 181 s. Dağı Öpmeler GUNAY GÜNER zım Hikmet, Ortay Rifat, Cahit Külebi, Oğuz Tansel, Orhan Murat Anburnu, Can Yücel, Cevat Çapan, Sunay Akın, Müslim Çelik gibi modern şairlerimizin de doğa tutkusunu özenle işlediklerini görüyoruz. Kırklı yıllar yazarlarından Latin edebiyatına, tarihe ve doğaya ilgi belirgin bir özelliktir... Hümanist bir özle yüklenmiş tarih; yerkişi adları ve olaylara yapılan göndermelerle yapıtlara yansımıştır. Bu ilgi Anadolu'yu tüm kalıtıyla, kültür varlığıyla yurt bilmenin ve benimsemenin dusünsel soncudur aynı zamanda. Dağı Öpmeler'de de (özellikle Antalya Dolayları ve Bilitis adlı bölümlerde) bunu gözlemek olanaklı "Zakkum çiçeği boyalı tanyeri/ Su kemerince uzar kollar; / Pamdhilya'da ünlü kent Perge, / Önce Triyannus'u: düşündüm / Artemis tapınağında aradım / Bakıcıyı. Artemidas'ın yeri boş; / Ayinde gezdirilen yontusunca, / Özgürmüş, mutlu doğa çocukları, / Gelmeden Paul'le Barnabas. (...)" (Tansel 1999:17). Erotizmin önemli yer tuttuğu Bilitis'in bir bölümünde ise şöyle yazar: "Gözleri, saçları tıpkı seninki, / Sanki Göktepe'li yörük kızı. / Şiir, gerçekten damıtılmalı / Bilitis'in fırtınalı yaşamı: / Gül sunar çıplak Astarte'ye / Güzelden güzel Lesbos anasi, / Sevda deljşini çeker Astarte." (Tansel 1999:35). Öyle anlaşılıyor ki, tarihte günümüzü görür, günümüzde tarihi. Bu iç içelik halıni belirlerken, antik dönem insanının doğayla uyumlu, özgür dünyasına vurgu yapar. Bir bilgi şiirinin ve arkaik bir duyarlığın olanaklarını dener şair. Dostları Metin Eloğlu ve Salah Birsel gibi Tansel'in de sürekli bir dil arayışı, özgünlük alanlarını kurma kaygisı içinde olduğu, ürünlerindeki işçilik ve alışılmadık, sıradışı söyleyiş çabasının yoğunluğundan anlaşılıyor.. Bedrettin Cömert'in Ruhi Su ile ilgili düşüncelerini, müzikle şiiri birbirinin yerine koyarak, Oğuz Tansel icin de payiaşabiliriz sanırım: "Ruhi Su'da duyarlık duygusallığa düşmüyor. En yanık, en dokunaklı, duygusallığa en elverişli öğeler, neredeyse müziksel heceleri sayılabilir bir vurgu denetimiyle, şaşmaz bir şiir ölçüsüne yüceliyor. lanıdığımız türküler, alışılmış kılıfını bırakıyor; yeni bir yorum evresinde, özgün bir şiir düzleminde ve bilinçli bir bilgi eşliğinde, Ruhi Su oluyor." (Cömert:232). Bir anlamda Ruhi Su'nun müzik alanında yaptığını, Tansel masal ve şiirdeyapmıştır. Şiirsiz, masalsız büyüyor artık çocuklarımız. Düs gücünden alabildiğine uzak, yaratıcılıktan yoksun. Sevginin, iyinin, güzelin yerini televizyon ve çizgi roman kahramanlarının şiddet gösterileri alıyor. Gizilgüçlerinin en yoğun olduğu dönemlerinde genellikle birer çıkarcı olup çıkmalarında bunun hiç mi payı yok? Ve biz yetişkinler! Artık çoknzımız bu eksikliğin yol açacağı kayıpların bilincindeyiz. Tansel ile Metin Eloğlu'nun birlikte hazırladıkları "Bektaşi Dedikleri" adlı kitapta yer alan bir şiiri, Oğuz Tansel için anımsıyorum: "...'Be imanım, bırak şu gevezeliği! O büyükler, o güzel atlara binip / Desene göçtüler temelli!'" • (*) Oğuz Tansel'in kitabın başında "Türkçe de birden çok heceli sözcüklerde arka arkaya "o" ünlüsü gelmez. Bu nedenle halk dılinde Toros özel adı Torus söylenerek Türkçeleşmiş olur." açıklamasına yer verilmiş. Kaynaklar: Cömert, Bedrettin 1997, Eleştiriye Beş Kala, Prospero Y, Ankara Topt, Sargun A. 1997, Sulak BirGezegenden Öyküler, TÜBÎTAK Y., Ankara Dağı Öpmeler/ Oğuz Tansel/ Yapt KrediYay./1999 SAYFA 17