Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sali va da zamanın kıvısmda Bu yazıyı okuduğunuzda Sali'nin 14 Kasım2 Aralık 2000 tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'ndeki sergisi bitmiş olacak. Sergiyi kaçırmış olsanız da üzülmeyin çünkü inanılmaz güzellikle bir "Sali" kitabı var. Edinin bu kitabı keyifleneceksiniz. Kitaptan Mehmet Ergüven'in yazısını sunuyoruz. MEHMET ERGÜVEN ' "Kişi yalan söylemiyorsa, yeterince özgündür." Ludtvıg Wittgenstein Sali her gerçek sanatçı nasıl yaşıyorsa aynen öyle yaşıyor: Alelacele. Ancak zamanı tüketmeyeceği için değil, vaktinden önce bitirmekten korktuğu için koşar adım gidiyor hep. Görmek, dünyayı kucaklamanın tek yolu bıırada. Ne var ki, bir adım daha atan Sali, sonunda resme konıı olanı aradan çekip, salt resim'ini görmekte sınırlı tutar bunu; dahası, ötekini kendi resmi araolığıyla görme tutkusu (takıntı?) değişmeyen alın yazısıdır neredeyse ve belki de bu nedenle Sali için yaşamak, hayatın resmedilebilir olduğunu her gün bir kez daha kanıtlama sınavına dönüşmüştür. Ote yandan kabına sığmayan böyle biri için resim yapmak, dışarıda olanı kendi mührüyle damgalamaktır. Gelgelelim çevresini bu denli iştahla soğuran bir sanatçı, muhatabını zora koşmaktan her daim tuhaf bir zevk alır. Nitekim biraz dikkatli bakınca burada da aynı şeye tanık oluyoruz: Cıörmek, daha doğrusu görüneni öznel algı ve bilinç nitelığine göre anlamlı kılmak, yaratıcının çektiği sancıya ortak olmayı şart koşan bir yeniden üretim siirecidir burada. Dolayısıyla böyle bir üretim modelinde görmek, sadece buna ahdeden kişinin sahip olduğu bir ayrıcalıktır. Sali, önce ayıklamavı kovmuştur sözlüğünden; renk aracıfığı ile her şeyi tuval sathına boca edebilcceğine yürekten inanmıştır çünkü izlenim, yaşantı niteliğini bütünlüğüyle aşkın bir ruh haline teslim ettiği andan itibaren tuvalde boşluğa yer kalmamıştır artık. Çevresi ile bu denli yoğun ilişkiye giren kişi gizli bir kayıt cihazıdır aslında; ama hep kendini şipşak kaybeden bir aygıt. Sali de öyle yapıp, boş bulduğu her yere kaşla göz arasında kendini sıkıştırıyor durmadan; zira bir şeyin aslını resim olarak görme yönündeki eğilim ne denli güçlü ise, modele suret arayışı da kendiliğinden ben'in çeşitlemesine dönüşür sonuçta. Buna göre Sali'nin resminde aslını önceleyen suretten rahatça söz edebiliriz; bakar, sayısız not ahr, ama sonuçta ortaya çıkan, modelin tamamen tahayyül gücüyle kurgulanmış yedek aslıdır olsa olsa. Gördüğü her şeyi kendisini çoğaltmak için vesileye çeviren, ister istemez tuvalden taşar. Bu nedenle Sali'de çerçevelenmiş görüntü dışarıda kalanın cksiksiz devamıdır ya da onunla aynı kumaştan olanın kışlartıcı gölgesi. Sali, fırça ile kalem arasına germiştir zamanı; soluk soluğa çizer, ama sınırlı sayıdaki ömekleri bir yana bıraktığımızda çizgiyi yok eden bir hız hep ağır basar burada. Öyle ki, boya resme geçtiğinCUMHURİYET KİTAP SAYI Nefis bir Sali Turan kitabı mecbur kaldığı coşkudur gerçekte ya da yaratıcı taşkınlık. Nevarki, yaşanmakta olanı anbean kaybetmeyi amaçlayan bu desenler daima kendi içinde tamamlanmış bir bütün şeklinde karşımıza çıkar. Daha doğrusu burada söz lconusu olan şey bir ön taslak değildir. Sali için uçuçu izlenimleri temsil etmenin en kestirme yolu son noktayı baştan koymaktır; çünkü nasılsa görecedir bitmiş olmak. Bu nedenle Sali'de bitim, "son dan çok "öylece ortaya çıkmış olan"a işaret eder daima münteha (bitiş), üzerinde bitecek olanın habercisidir burada. 1998 yılında yaptıflı oturan Kadın (üstte) ve yaraticısı sali (yanda) de çizgiyi çağrıştıran ne varsa hepsi çoktan silinip gitmiştir artık. Nitekim görünürde figürleri birbirinden ayıran doğal sınır hattı, gerçekte geçirgen olmaya koşullanmış munayyel perdedir yalnızca. Bu bağlamda conponere, yani "bir araya getirme" olarak düzenleme iradesi (idea?) Sali'de yığılarak toparlanmaya işaret eder. Ne var ki, burada mutlaka vurgulanması gereken bir başka nokta daha karşımıza çıkıyor; Sali'de hız, zaman ile bağlantılı olmasına karşın, saatin tik tak'lanna sıkıştıramayız bunu. Bir başka deyişle çarçabuk olup biten ile chronos arasında kuracağımız ilişki peşinen sonuçsuz kalmaya mahkumdur; hız, engel tanımayan coşkunun denge unsuru (garanti supabı?) olarak tamamen Kairos'un ilgi alanı içindedir çünkü. Dolayısıyla bu yapıtlardaki oluş (genesis) sürecinin sınırlı bir zaman dilimine sıkışıp kalması sadece görünürde öyledir; zira Sali'de zamanın kesintisiz akışına bitişen resim yapmak, doğal olarak tüm hayatına yayılıp, ölçülür birimlere indirgenmeyi dışlayan bir zamanötesi boyut kazanmıştır. Bu nedenle o desen ya da resim için gerekli zaman parçası, aslında bitmeyen şimdi'nin öbür yüzüdür yalnızca. Sali'nin tanıklıöı yaşantısına mal ettiği şeylerle sınırlıdır nep. Dolayısıyla suretine talip olduğu sahne ya da model, tepkiden çok izleyiciyi kışltırtan bir yazgı birliginin ürünüdür. Nitekim, bunun en az renk kadar çizgiyi de kapsamına aldığını görmekte zorlanmayız; herhangi bir görüntüyü çerçevelemenin önkosulu onunla aynı dalga boyunu yakalamaktır. Ne var ki, Sali daha da ileri gidip, sonunda coşkusunu düpedüz şırınga eder modeline. Apaçık: Burada apar topar olup biten, gerçeKte sanatçının modeline yuvarlanmasından başka bir şey deöildir. Böyle bir üretim modelinde kalem kâ564 ğıt ile tanıklık, usulca takılma'ya (gördüğiine kilitlenme) bırakır yerini; ama başlangıçta kördüğüm olan bir takılma ve hiç kuşkıısuz Sali de bu yüzden sürekli teyakkuz halindedir daima. Çizim ise bu kördüğümü açmanın tek yoludur; soluk soluğa ve ardı arkası kesilmeksizin birbirini izleyen notlar, bir bakıma bu görmece oyunun bitimsiz olduğuna işaret eder Sali'de. Figür resminde çizgi tıpkı renk gibiyalnızca bir araçtır; ancak dolaysız (mutlak) aracı olmanın dayandığı son nokta, her an araç ile amacın birbirine karışmak için fırsat kolladığı yerdir; olanaklarını sonuna dek kullanan daha ötesini tükettiği noktada kendiliğinden başa döner; çünkü hiçbir yerde orada olduğu denli karşıtı ile yan yana değildir. Sali'de bunun tipik bir örneği ile karşılaşıyoruz: Çiziyor olmak, çizilenden daha önemli hale gelince geriye tek şey kalıyor: Çizgi ama alabildiğine pervasız ve Denzerlik konusunda zerre kadar kaygısı olmayan bir çizgi. Böyle bir sorun varsa, çizgiye benzemek için çabalaması gereken model'dir çünkü ve hiç şüphesiz, tam da bu yüzden, temsil ettiği şeyi can evinden vuran bir çizgi diliyle karşılaşınz burada. Öyle ki, en yalın halinde bile varlığını karalamanın hızıyla kutsayan bu çizgi, taşıdığı enerji yüüünü devamlı bize boşaltır. Nitekim hemen her örnekte bir kez daha aynı şeye tanık oluyoruz: Katlanmak zorunda olduğu hayatı her şeye rağmen doludizgin yasamayı telkin eden enerji fazlası, Sali'nin bir türlü dizginleyemediği için çevresiyle paylaşmaya Bütün bunlar belli bir kişi ya da sahneden hareket edilmesine karşın, bu desenlerin gerçekte hep aynı paydayı bölüştüğü konusunda yeterince ipucu verir bize. Sali, bir sanatçı olarak ürettiği her şeyde sürekliliğin yanılsamasını kurcalamaktadır sadece; fiilen başlamaya değmeyen son ölümdür çünkü ve bu da Sali'nin trajik yazgısıdır hiç kuşkusuz. Böyle bir yaşam modeline göre nayatta kalmanın Dedeli ise durmadan başlamayı göze almaktır doğallıkla. Gerçi bir yönüyle tamamlanmış bütün olan desenin öbür ucunda sona ermeyişi elbette önce kararsızlığa sürükler bizi; en azmdan ilk bakışta kendisiyle çelişen bir izlenimdir bu. Ancak burada karşılaştığımız bitmeyen sonun oluştan çok run naliyle ilgili olduğunu anımsadığımız zaman her şey düzlüğe çıkar. Desen, sınırlı sayıdaki birkaç örneği bir yana bıraktığımızda, daha sonra boyaresimde kullamlan bir not değildir burada ya da şöyle formüle edelim: Sali'de boş tuval, kendisini önceleyen desenleri bekleyen bir boşluk olmaya karşı ısrarla direnir; resim, o defaya mahsus nihai şeklini oluş sürecinin doğal seyri içinde bulmaktadır çünkü. Ressamın bu süreçte oynadığı rol ise dizginleyici müdahaleyi olabildiği kadar sınırlayıp, hatta mümkünse peşinen bertaraf etmektir. Böyle bir durumda bi çim vermek, kendini arayan biçimin önünü açmaktır yalnızca. Her desen öncelikle algının odaklanacağı şekli dağılmaktan korur; ancak bu çizimlerde farklı bir yaklaşımın söz konusu olduğu daha bakar bakmaz gözümüze çarpar. Desen, modelin karakteristik hatlarını kayıtlama ile dağılmayı kışkırtan işlek kalem (fırçanın öncüsür*) arasında kaygan bir zemine oturmuştur. Bu bağlamda kalem ile fırçanın itici giicü aynı kaynaktan beslenir: Üretkenliği her an yaşıyor olmaktan alan atılım. Sali için kalem ve fırça ile geçilen zaman, hayata saygı duruşudur. £amana gelince, o da bu ilkeyi yaşama geçirmesine yardımcı olan payandadır; çünkü, rıpkı Goethe'nin dile getirdiği gibi, Sali için de zaman sahip olduğu yegâne servettir hayatta: Mirasım ne mükemmel, uçsuz bucakstz! Zaman servetım, tarlam zaman Sali biraz daha farklı biçimde söylüyor bunu: Benim için boş kâğıt ve tuval, bu mirasın hem kendisi, hem de vârisleridir. Resmi ve yaşam tarzına bakınca yalan söylemediğini görüyoruz. Öyle ya, başka türlü olsaydı resim adına ayaküstü yaşamaya baştan karşı koyardı herhalde! • Kitabı, Boyut Sanat Yayıncılık'tan edinebilirsiniz. Tel: 0212 236 26 24 ve 0212 258 29 70 SAYFA 11