Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
J J AT ÇAPAN karıncaların havanın... Kim kime öğretebilir kabullenmeyi! Ah, ne denli istiyorum bu gece bu Burgas hastanesinın şirurji dört nolu odasında birinci yatakta ne denli istiyorum herhangi suskunluğunu... "Neşterin anısı çökerken yüreğimin dibine.) Başucumda öyle yakın annemin bakışı bense anlatılmaz bir gözyaşında.... birinin Hristo Fotev/ Şiirler/ Çeviren: Kadriye Cesur "Insanların gelişiguzel dokunmaları vankılanıvop viireğimde •• • •• Hristo Konstantinov Fotev 1934 yılında îstanbul'da doğdu. Çocuk yaşlarda ailesiyle Bulgafistan'ın Burgaz kentine yerleşti. Denizci, ressam, dramaturg ve editör olarak değişik işlerde çalıştı. Çağdaş Bulgar şiirinde adı denizle, Burgaz'la, şiirin kendisiyle eşanlamlıdır. Daha ilk yapıtlarında görünen balad türüne özgü romantik öğeler olgunluk döneminde de belirginliğini korur. Fotev'in ana izlekleri deniz, aşk ve ölümdür. Dünyayı algılayişı geriye ve yukarı doğru iki yön izler. Geriye, çocukluk yıllarına, yukarı doğru iki yön izler. Geriye, çocukluk yıllarına, yukarı doğru ise olgunlukla gelen her şeye yönelik bir bakış açısı. Hiç ayrılmadığı Burgaz'da yaşayan Fotev şiirlerini onlarca kitapta toplamıştır. Ta o zaman, orada gün ağatırken ammsadım diğerlerini ve ağladım onlar için de... Anneme Anne. Döneceğim, her zamanki gibi. Hep olduğu gibi birdenbire kaplayacağım karanlıkta pencerenişaşırıp kalkma iskemlenden... Düşme kollarımabakarak kal biraz öylece, izin ver paltomu çıkarmama, odun kesip ateşi alevlendirmeme diz çökmeme önünde. Gülümseyerek eğil valizime, giysilerime, kitaplanma, düşünlere. Okşa onları lütfen ağırlıklarını yeniden sevmemi sağla. Çekinme yüreğime doğru adımla, camlarını sil, konukseverlikle aç kapısını herhangi birine parlat aynasını yeniden. Ve doldur kırık kaplarmı gözlerinin gümüşi ıslaldığıyla: hep belleğimde kalman için, yaşamam için anne. Anne. Yaşlanma ve lütfen gündüzleri aynaya inanma. Gözlerime bak durmaksızın. Diren hüznüne karşı da. Umarsızca savaş sağlığın için. Izleme ermiş kabuflenişiyle akışını ellerinden ve en kötü iç görülerinin yüzüne karşı gül geç. Savun yüreğini lütfen yıllann kamukırışıklardan. Beyhude diye düşünme arada bir rujla tazele dudaklannı. Ve buyuruyorum sonuna dek ölme. Sonuna dek kal yaşamımda. Karabasanlarımda görün beyaz elbisenle. Suskun kadınların bakışlanndan izle beni ki aniden bakarsam birinin arkasından seni göreyim yağmurda, pencerelerde, balkonlarda, ağaçlarda, içimde. "Bazen pek çok severdik birbirimizi" Bazen pek çok severdik birbirimizi Bazen daha az, bazen kollanmda ağladığında mutluluğa benzerdi yaşamım. îzimizi sürerdi ay, sessiz bedenlerimizi çizerek kuma. Yapmadığımız kalmazdı bazen sevdalılara benzerdik gerçekten. Ama dökülüverdi saçlarımızdaki kum ve eski hava döndü aramıza. Doğal değil mi böyleyken gülümsememin saydam olması. Doğal değil mi aramam insanlan sığınmam sevecen yakınlıklanna. Unutulmuş, gizil bir hazla içimi dökmem, arınmam acılarımdan. (Aslında ağaçlan da, kuşları da, bronz büstleri dc ağlatabilirim ben ama ne güne dek salt hüzünde yakınlaşacağız ve içtenlik çok mu güç?) O yüzden gülümseyeceğim öylesine. Biraz saydam olacak, olsun. Yılgın, acımasızca soracağım aya, ağaçlara ve kendime: âşık mıydık gerçekten biz yoksa karanlıkta mı öyle göründük? Sen misin benim mutluluğum yoksa gece mi öyle göründün? Öyle ansızın yazacağım en gerçek şiirimi, en güzelini... Güzelini senin kadar uzaktakini... ... Oysa hiçbir şey yok üzgünün havasından öte ... Ah, hastaneler! Ah, yataklarında soluk alıp veren bizler. Hecelerlc zorlu abecesini SAYFA 18 acının ... Saati izleyerek! Pencerelere baksak daha iyi. Karelerinin parlak, serin sevecenliğine... Söylemeyin lütfen üzgümüzün rastlantı olduğunu ısuraplarda arınıp meleğe dönüşeceğimizi söylemeyin tiksintiden ölebilirim! Gönendiğimizde ürkeriz. Öldürüp narin bedenini mutluluğun acıklı küçük alışkanlıldara kapılınz. Kaparunz ölülerin o en ölülerin ışıksız medarına. Bir rastlantıdır varlığunız... Ne denli sağırlaşırız ve nasıl da kandırırız gözlerimizi! Dudaklarımızı zorlar inanmayız diline yüreklerin... Korkunç olan ölümümüz değil belki en dehşetlisi yaşarken düşmüş olmak karanlık plastiğine ölümiin. Ama suçlamayalım hiç kimseyi! Suçlu kendimiziz! Merhaba suskunluk! Taçlandır dudaklanmı... (Lütfen yüreğim, pencereden sarkma.) Acımıza layık olalım. Çözelim şifresini. Irnlerinde kurtarıcı anlam dolu. Yanılgüarırruzı bulalım ve nelere sadık kalamadığımızı. Barışmamız gerck yeniden zamanla. Kurtaracaktır bizi içimizdeki yangın... Adımlayalım yavaşça! Pencereye dek hiç değilse. Camlann sessizliğindc yağmuru dinleyelim, bir gün hazırhksız, izlemeyelim diye üzgün ve yılgın acımasızca kaçtşını bizden ağaçların kuşlann M.K.'ye Ne kadar güzclsin! Tanrım, ne kadar güzelsin! Ellerin ne kadar güzel. Dizlerin ne kadar güzel. Gözlerin ne kadar güzel. Saçlann ne kadar güzel. Hırpalanma daha fazla sev beni! Esirgenme sev beni! EUerinin, dizlerinin, gözlerinin var gücüyle sev beni, devinimlerinin tüm zarafetiyle sev beni. CUMHURİYET KİTAP SAYI 516