Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mîna Urgan, anılanndan sonra gezileriyle de baskı rekoruna gidiyor Bir Dinozorun Anılan'ndan Gezileri'ne volculuk (Eşi, aktör ve şair Cahit Irgat'la ilgili anıları müstesnâ...) Bu, nadir bulunan bir hususiyet. Onun için, kimilerini de tanımak bahtiyarlığına eriştiğim bazı hocalarımızı ve edenivatçıları anlatmadaki yapmacıksız, içten; ama yer yer acımasız (mesela Yahya Kemal veya Necip Fazıl ile ilgili bölümlerde olduğu gibi, acımasız) üslubu beni etkiledi. (...) "Hafızası Mîna Hoca'yı yanıltmıs, 1960'ta Atatürk'ün naaşı, tam yedi yıldan beri Anıtkabir'de bulunuyordu. Naaşın, Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e nakli, 10 Kasım 1953'tedir. Bu duruma göre Fethi Giray'ın şiiri, 1953'ten önceyazılmış olmalıdır. Mîna Hoca, Giray'ın bu şiiri 21 Mayıs 1%0'a tekaddüm eden öğrenci olayları münasebetiyle yazmış olduğu zehabına kapılmış olmalı..." (3) nınmış bilimsel incelemesi beş ciltlik tngiliz Edebiyatı Tarihi (19861993), Virginia Woolf (1995) ve D.H. Lawrence (1997) adlı incelemcleridir. "Bir Dinozorun Anıları" (1998), onun yaşantısında bir dönüm noktası olmuş ve bu kitabın arka arkaya birçok baskı yapmasından dolayı şaşkınlığını şöyle dile getirir: "...Bir Dinozorun Anıları'nın çok satan kitaplar listesine girmesine, bilmem kaç baskı yapmasına afalladığım kadar hiçbir şeye afallamadım bu uzun ömrüm boyunca, lngiliz edebiyatıyla ilgili zararsız kitaplar yayınlayan bir kocakarı, sekseninden sonra ortaya çıkıyor. (...) Akıllara sığmayacak kadar şaşırtıcıdır bizim insanlarımız." (s.7) Işte burada bir parantez açarak kitabın baskısı hakkında bir değinmede bulunacağım: "Bir Dinozorun Gezileri"ni 22 Ekim 1999'da aldım. Kitabın dördüncü sayfasında, 1. Baskı: Ekim 1999, 17. Baskı, Kasım 1999 olarak yazılmış. Nasıl oluyor da kasım ayına gelmeden 17. baskısı olabileceğini halen anlamış değilim. Aynı M. Urgan gibi... Artık kitapsever bu durumda yayınevine nasıl inanacaktır. Yanlış anlaşılmasın sadece bu durumlar diğer yayınevleri için de geçerlidir. Bizce bir kitabın çok satışı değil, ka Mîna Urgan'ın gerek 'anılanndan' ve gerekse 'gezilerinden' öğrendiğimize göre onun dünyasını süsleyen ya da belirleyen öğeler şunlar: Deniz tutkusu, okumak ve yazmak, Anadolu'yu tanımak, "Mavi Yolculuk"a çıkmak ve Bodrum sevgisi... Kendi renkli kişiliğini belirleyen öğeler ise damak zevkine, tadına düşkünlüğü, sigara tiryakiliği, 'beyaz süt' rakıya karşı duyduğu sempati... SENER OZTOP >^^v dalar" şairi Tahsin Nahit'in I I öz, Falih Rıfkı Atay'ın üvey V>/ kızı; aktörşair Cahit Irgat'ın i; şair Mustafa Irgat ın annesi lngiliz debiyatı öğretmeni Mîna Urgan 83 yılhk bir ömrün tanıklık ettiği gözlem ve izlenimlerini; "Bir Dinozorun Gezileri" (1) adlı yapıtında anlatıyor. "Bir Dinozorun Anıları"nı büyük bir merakla ve zevkle okuduğumu söylemek isterim. Çünkü, M. Urgan'ın renkli kişiliğinin yanı sıra, uzun süren yaşam serüveninde edebiyat ve sanat dünyasından nice şair, yazar, sanatçı ve bilim adamlan üe birlikte olmuştur. Yaşanmış 'anı' ya da günleri onun perspektifinde bir bütün olarak görüyor, insanlann ruhsal ve fiziksel değerlerini en ince ayrıntılarıyla okuyucuya anlatıyor. Kıvrak bir zekâ ve işlek yalın bir dille okuyucu ile kontak kuruyor, bazen hüzün, bazen de alaycı bir gülümseme ile olayları ve insanlan anlatıyor. Daha doğrusu bizlere "Insanlık Komedyası"ndan esintiler sunuyor. Mine G. Kırıkkanat'ın da belirttiği gibi, "...Mîna'ya dinozorluk pek yakışıyor ama, aslında o da bir turist. Pespayeliği, bayağılığı, ucuzluğu, hak edilmemişligi bir tiirlii sindirememiş içine. Üstünlüğü ise, turist olduğu bu ülkenin kendi değerlerine aykırı riizgârlanna yenik düşmemiş olması. Meğer ne kadar ihtiyacımız varmış. seksen yılın deneyimiyle bize, hem de yaşanmış öyküler, insan masalları anlatan, akıllar öğreten, öğütler veren bir nineye, Mîna Urgan'ı okurken, gerçek bir insan yaşamının ne olduğunu ve mutluluğun ne olması gerektiğini de öğreniyorum." (2) Mîna Urgan anılarında dile getirdiği insanlan ve olayları yer yer ideolojik ayrım ve seçmelerde bulunur. Dolayısıyla nesnel olmayı, beceremez. Olduğu gibi daha doğrusu (dobra dobra) içinden geldiği gibi yorumlar. Hocası Sabahattin Eyuboğlu gibi (dünyaya hep insanla bakmaz) hoşgörür bir edası yoktur. Sivri dilli bir anlatımı yeğler. Sadece dünya görüşüyle insanlan ve olayları kategorileştirir. Yazarı üniversite ydlarından tanıyan Türkiyat öğrencisi Ösman Şirvan, nesnel bir biçimdc M. Urgan'ın anılarını eleştirir ve bazı bellek zayıflıklarını ortaya çıkarır. O. Şirvan bu konuda şunları dile getirir: "Bir Dinozorun Anıları'nı büyük bir lezzetle okuduğumu itiraf etmeliyim, Mîna Hanım, samimiyetle yazıyor ve hiçbir şeyi gizlemek gereğini duymuyor! SAYFA 16 Mîna Urgan kelimenin tam anlamıyla bir kitap kurdudur. Araştırmacı, incelemeci ve çevirmen kişiliklerini üzerinde toplayan bir bilim kadınıdır. Yıllarını bilime, özellikle lngiliz Dili ve Edebiyatı'na adamış... Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley, Graham Grene, William Golding, John Galsworthy, Herman Melville ve Shakespeare'den çeviriler yapmıştır. Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte ayrıca dilimize yapıtlar kazandırmıştır. Onun en ta Bir mavi deniz tutkununun yol yanlam lıcılığı önemlidir. Okurun negatif yöndc enforme edilmesiyle kişiler birtakım 'acaba?', ';>ahi mi?', 'doğru mudur?' sözcüklerini biteviye kendi kendilerine sormak durumunda kalıyorlar. Kitap, 'önsöz' ve 'sonsöz' dışında on iki böfümden oluşuyor. Sırasıyla: "Kü1 çük Mutluluklar ', "Deniz Tutkusu", "Eski ve Yeni Bodrum", "Mavi Yolculuk", "Anadolu", "Avrupa'ya Yolculukfi lar", "Paris", "îngiltere , "Italya ve Bazı Avrupa Kentleri", "Sovyet Rusya ve Doğu Bloku Ülkeleri", "AmerikaLos Angeles ve Meksika", "AmerikaNew York ve San Francisco". Kitapta ayrıca gezi yazılarının ayrılmaz bir parçası olan rotoğraf yerini almış. 34 anı fotoğrafını içeren yirmi bir sayfalık albiim' eklenmiş. Mîna Urgan'ın gerek 'anılarında' ve gerekse 'gezilerinden' öğrendiğimize göre onun dünyasını süsleyen ya da belirleyen öğeler şunlar: Deniz tutkusu, okumak ve yazmak, Anadolu'yu tanımak, "Mavi Yolculuk"a çıkmak ve Bodrum sevgisi... Kendi renkli kişiliğini belirleyen öğeler ise damak zevkine, tadına düşkünlüğü, sigara tiryakiliği, 'beyaz süt' rakıya karşı duyduğu sempati... Satır aralarından şöyle seslenir: "Mideme düşkünlüğümden ötürü bir yemek cenneti olan Paris'te ne acılar çektim!.." der (s.17). Bununla birlikte, günlük hayatında sevimli, konuşkan, insanlan konuşturmasını bilen; öte yandan zaman zaman haşin, kızgın, sert tavırlı, düşüncelerinden (siyasal) ödün vermeyen disiplinli bir öğretmen... Öğretici kimliğini sezinlettiren, ayrıntıları ve anlık mutluluklardan hoşnut olan; fikrini, zikrini gizlemeyen bir entelektüel... Diğer taraftan Tahsin Nahit ve Falih Rıfkı gibi tanınmış iki edebiyatçının kızı olmak vc onların yakın çevreleriyle tanışma ve konuşmalar. Leylî (yatılı) özel kolei yılları... Aristokrat bir aile geleneğinden gelerek varlık ve yokluğu içinde duyumsayan, yaşayan ve acılarıyla, sevinçleriyle yaşamı bir bütün olarak gören, yalnız "küçük mutluluklar" üzerine kurulmuş bir aile düzeni... Ve mütevazı bir bilgekişilikli büyük anne!.. Satır aralarında okuruna şöyle seslenir: "Ey okuyucu! ...Mutsuz olmak bir marifet değildir. Çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutluluklarınpeşinden koşmak ayıbından vazgeçip, küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet." (s.9) Hemen arkasından şu bilgilendirmeyi yapar: "Ben elime, dilime, belime egemendim. Içkiyi de az içer, asla sarnoş olmazdım" (s.22) der. Okuyucuyu o tılsımlı üslubuyla kendisine bağlar ve kitap meraklılarına, deniz tutkunlarına da şunları sövler: "Küçük mutlulukların dışında, iki büyük mutluluk kaynağım vardır. Biri kitap okumak, öteki de deniz. Gerçi o da hoştur da, 'deniz' derken, denize uzaktan bakmaktan değil, denize girmekten ya da bir tekneyle gezinmekten söz ediyorum" (s.25). Kitap ve deniz tutkusu Mîna Urgan "kitap dostlarına" da gönderme yaparak şu önemli gerçeği dile getirir, içi burkularak... "...ömrümü OKUmakla geçirdiğim, büyütecler yardımıyla hâlâ hep okuduğum haıde, değil bütün kitapları, istediklerimin yarısının yarısını bile hâlâ okuyamadım; okuyamadıklarımın arasında öyle önemli kitaplar var ki, gözüm arkada kalacak o hiç inanmadığım öteki dünyaya gidince." (s.26) Evet bu hazin sonucu gördükçe insan kendi kendisine sormadan edemiyor. Hâlâ siz de kitapscvcr misiniz diye... Yazarın küçük mutluluklarımın en büyüğü dediği "deniz tutkusu" onun yaşantısını süsleyen hobisidir. Çocukluğunda deniz hep düşlerine girer. \ ler koşul altında denizi sever. Hava kapalı, CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 1 6 Mina Urgan kelimenin tam anlamıyla bir kltap kurdudur. Araştırmacı , Incelemecl ve çevlrmen kislliklennl üzerinde toplayan bir blllm kadınıdır.