22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kedilerin nözüvle insanlar "Kedi Mektupları" yalnız kedilerin değil, bir sürgünün öyküsü aynı zamanda da; "Ülkeden ülkeye, şehirden şehre uzun bir yolculuk olan sürgün yıllarının" öyküsü. 68 kuşağının yaşamından bir kesit veriyor bize. Yazarın kendisinin de aralarında bulunduğu, bugün 4550 yaşlarınaa olan DU kuşağın yaşadığı siyasal sürgünün öyküsü bize anlatılan; 12 Eylül sonrasında ülkelerini terk etme gereğini duyan bir grup insanın yaşadığı acılı sürgün yılları. (h:ıH.n(l.ıı Kl 1)1 MI.KTI l'IAKI Oya Baydar'ın "Kedi Mektupları" yeni baskısıyla okur önünde ya Baydar'ın Kedi Mektupları ilk kez 1992'de yayımlanmıştı. Elveda Alyoşa adlı öykü kitabından sonra gelen bu romanı, 1998'de Hiçbiryere Döniiş izlemişti. Hk yayımlandığında Kedi Mektupları'nı, Alrnan yazar Eva Demski'nin Katzenbuch'u (Kediler Kitabı) ilc Gülper Refiğ'in Kediciklerim'i bağlamında incelemiş, Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli Akif Pirinççi'nin o sırada henüz Türkçeye çevrilmemiş olan polisiye romanı Felidae ilc karşılaştırmıştım(l). Almanya'da çok satan kitaplar listcsinden inmeyen Felidae'nin ikinci ve üçüncüsü de bu arada yayımlanmış, birkaç ay önce de Selahattin Dilidüzgün çevirisiyle Felidae I Türk okurlara ulaşmıştı. Felidae dizisinin bu denli ilgi uyandırmasının nedenlerinden biri de, hiç kuşkusuz, 'kedilerin ağzından' anlatılmasıydı. Birkaç kedi cesedi bulunması üzerine gelişen romanın anlaücısı kediler olmasına karşın, anlatılan insanların dünyası; yer yer kedilere özgü duyulara yer verilse de, bir kedinin değil, bir insanın bakış açısından okuyordunuz romanı. Kedi Mektuplan'nda ise durum :ok farklı; Oya Baydar, anlatıcının kedi[er olduğunu hiç tınutturmuyor okura. Öyleysc bunu nasıl sağlıyor acaba? lşte, ben de bunu merak ettim ve bugünlerde Can Yayınevi tarafindan 4. basiusı yapılan Kedi Mektupları'ru bu gözle bir kez daha 'okumak' istedim. "Tarihte kedjleri en çok yüceltenler Mısırlılar olmuş. Öykülere, efsanelere konu olmuş; tanrılık katına çıkarılmış bir varlik Kedi eski Mısırlılar için kutsal bir hayvan. Nil vadisinin eski insanlan kediyi ncşc ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tannça Bastet'le özdeşleştirmişler... Eski Mısır'da hemen her evde kedi beslenmiş. înanışa göre bu güzel yaratık miyavladıkça evferin içi tannçaların insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Kediye vuran, tekmeleyen, kötü davrananlaren ağır şekilde cezalandırılırlarmış" (2). Mısır'daki gibi tanrılaştırılmasa da günümüzde kediye ilgi her alanda giderek artıyor. Daha önce niç kediyle yakınlık kurmamış kişilerin bile evde kedi beslemeye basladıklarını, sevinçle ama biraz da hayretle, izliyorum. Zaten kedi mamalanyla kedi kumunun yaygınlaşması, her köşe başında bir 'pet snop' açılması da biraz özendiriyor insanlan buna galiba. Kedinin, 'konu mankeni' olarak hediyelik esya dükkânlarının raflarını doldurması da Kedilere giderek artan ilginin bir başka o NİLÜFER KURUYAZICI l göstergesi. Öbür yandan çizer Selçuk Demirel'in Kâğıttan Kediler'i (Yapı Kredi Yayınları, Temmuz 1999) tiiründen kitaplann bu sevginin artmasındaKİ rolü de yadsınamaz kuşkusuz. Kedinin edebiyat yapıtlarımıza girmesi ise yeni değil. Hüseyin Rahmi, Sait Faik, Aziz Nesin, ünat Kutlar, Oya Baydar, gerek özel yaşamında. gerekse yapıtlannda kediye özet yer Tomris Uyar öy ayıran bir yazanmız. külerine zaman Iarında bulunduğu, bugün 4550 yaşlazaman kedileri konuk eden yazarlarımızrında olan bu kuşağın yaşadığı siyasal sürdan. Onların dışında, adlarını kedilcrden günün öyküsü bize anlatılan; 12 Eylül bağımsız düşünemeyeceğimiz Bilge Kasonrasında ülkelerini terk etme gereğini rasu gibi yazarlarımız ya da Cihat Burak, duyan bir grup insanın yaşadığı acılı sürOrhan Peker, Bema Türemen, Betül Ingün yıllan. "Hiçbirtarihi.niçbirmücadccedayı gibi rcssamlarımız da var. leyi, hiçbir ortalc duyguyu paylaşmadığıOya Baydar da gerek özel yaşamında, nız bir ortamda, kenainizi kimliksiz, gegerekse yapıtlannda kediye özel yer ayıreksiz, hatta bir 'hiç' hisscdersiniz" dıye ran bir yazanmız: "Önceliklekedıleri çok tanımlıyor Oya Baydar yaşadığı sürgün sevdiğim, çocukluğumdan beri kedilerle yıllarını. insanın terk ettiği ülkesinden haşırneşirolduğum için kediler... Öteden tümüyle kopamadığı, geçici gözüyle baberi, kedilerin evcil nayvanlar arasında kılan bir döncm bu. "Sürgünlerin çoğu özel bir yerleri olduğunu, çevrelerinde için güçlük sadece yuvadan uzakta vaşaolup biten pek çok şeyi hissettiklerini, inmak zorunda bırakılmaktan kaynaklansanların hayatının aktif gözlemcüeri olmaz" diyor Edward Said de sürgün yılladuklarını düşünürüm" diyor kendisi de rı için, "günlük hayatın sizi eski yeriniz1993'te Yunus Nadi ÖdüJü'nü aldıktan le sürekfi ona ulaşacak gibi olduğunuz sonra yaptığı bir söyleşide. Oya Bayama bir türlü ulaşamadığınız bir temas dar'ın, bir üçlemc olarak okuyabileceğihalinde tutmasından kaynaklanır. Bu miz Elveda Alyoşa, Kedi Mektupları, yüzden sürgün, bir aradakalma duruHiçbiryere Döniiş adlı üç yapıtının mundadır, ne yeni ortamıvla tamamen önemli bir leitmotifıni oluşturuyor kedibirleşebilir ne de eskisinden tamamen ler. Ama Kedi Mektupları, anlatım biçikopabilir, ne bağlanmışlıkları tamdır ne mi ve bakış açısı olarak öbür ikisinden de kopmuşlukları" (3). Kedi Mektuplaçok farklı. Burada kedi artık bir leitmorı'nı bir sürgün romanı olarak okuduğutif olmaktan çıkıyor; romanın biryarısınmuzda, yurduna geri dönmekle sürgünda insanlar anlatılıyorsa, öbür yarısında de yaşamak arasındaki o ince çizgi üzeda kediler anlatılıyor. Ama bu iki düzlerinde gidip geldiğini göriiyoruz anlatılanmi anlatan da gene kediler, hem kendileların. On iki yıl süren bir sürgünün sonurini anlatıyorlar, hem de sahiplerini, yani na yaklaşıldığı dönem de denebilir belki insanlan. lşte romanı öbür kedi öykülebuna: "Ne zaman biteceği bilinmeyen, rinden ayıran, türünde bir 'ilk' yapan da belki hiç bitmeyecek, ama insanlann içinonun bu özelliği: Yazarlan kediler olan de sürekli bir geçicilik ve göçebelik duybir mektuproman olması. Kedilerin, sürgusu yaratan bir sürgünlük dönemi". tündükleri yerlere bırakarak insanlar kaSürgündeki bu insanlann geçmişi/sürnalıyla birbirlerine ilettikleri, ama ancak kendilerinin okuyabildikleri 'koku notlaün yılları/ geri dönme umutlan ya da rı'ndan oluşan bu mektuplar, yani taşıyıorkuları iç içe anlatılıyor kitapta. Geçcıları insan olan, kediler arası bir tür ilemiş, "yanlışa adanmış bir hic olabilir, tişim aracı. "Romandabirbirlcriylemekama gene de umut dolu, güzel oir dönem tuplaşan beş kedi karakterinin beşi de yazann gözünde. Sürgün yıllarının sonu gerçek kediler. Dolaylı olarak söz edilen ise 1989 sonu ile 1990 başı, "uğruna hakediler de gerçek. Kediler açısından bayatlannı verdikleri değerlerin ayaklar alkarsanız, bütün kedi tipleri biyografik ve tına alındığı, en anlarnlı bulduklan şeyin otobiyografik özelliğe sahip... Sahipleri cöktüğü" yıllar. "Sürgünün bitmed^ini, de, kediler gibi tıpatıp olmasa da, kimi bibelki de asıl şimdi heuefe vardığımızı sanyografik özellikler taşıyorlar" diyor Oya dığımız anua başlayacağını anlamıyorBaydar. sun", diyor Nina'nın Hanımı, "bütün yaşadıklanmızdan sonra şimdi kendimi zaBfc* supflun roman manda sürgün hissediyonım. Tarihin bir Kedi Mektupları yalnız kedilerin de£il, köşesinden, bu anından kovulmuş, kaçbir sürgünün öyküsü aynı zamanda da; mış, eski uzak bir zamana sığınmış gibi"Ülkeden ülkeye, şehirden şehre uzun yim". bir yolculuk olan sürgün yıllarının" öySürgünde yaşayan ve sürgün öyküsü küsü. 68 kuşağının yaşamından bir kesit anlatan yazarların giderek çoğaldığı güveriyor bize. Yazarın kendisinin de ara nümüzde, sürgün olgusuna bakıslar da değişik olabiliyor. Örneğin, yurtaışında yaşamını sürdüren Nedim Gürsel'in ileri sürdüğü gibi, bu sürgün serüveninde bir zenginîik yaşamak, "sayısız avantailar elde etmek" söz konusu olabilse de, Almanya'da yaşayan Çck yazar Ota Philip'e göre vapan cllerde yaşamak insanı hasta da edebiliyor. Ispanyol yazar Juan Goytisolo'nun da dediği gibi, sürgünde yaşayan çoğu yazar, "hiç kimsenin sürgün sınavından yara almadan çıkmış olmakla övünemeyeceği" düşüncesinde birleşiyor. Oya Baydar ise AJmanya'da yaşadığı 12 yıl boyunca kendini bir 'yabancı' olarak duyumsamış: "Bitkilerbifekendi topraklarınıararlargelişmekiçin.köksalmazlar bir türlü, sürgün vermezler. Fidanken tutar da, büyüdü mü değiştirmeye gelmez yerini, toprağını" diyor Elveda Alyoşa'nın içindc yer alan "Bir Duraktır Frankfurt" adlı öyküsünde. Alısmak, yerleşmek ycrine, "tıpkı bitkiler gibi bir türlü kök salamamış yabancı topraklarda" sürekli kendi toprağını aramış. Sürgün yılları, bir süre yaşanan, geri dönebilmek için beklenen geçici bir nokta." Bir dönüş hikâyesi" olan son romanı Hiçbiryere Dönüş'te, "Tenha ve yabancı bir istasyonda, bavullannın üzerine oturmuş, geç kalmış bir gece trenini usanmadan bekleyen sabırlı yolculardık. Bazen bekleyişin kendisinin amaca dönüştüğünü, artık neyi beklediğimizi unuttuğumuzu düşünürdüm" diye tanımlıyor içindc bulundukIarı ruh durumunu. Göçmenlik, sürgün ne denli olumsuzluk içeriyorsa, dönüş de o denli umut çağrıştıran bir sözcük olmus sürgün yıllarında. "Dönüş amaçtı; korkularımızın, yorgunluğumuzun, bezginliğimizin mazereti, yeniden başlama umuduydu. Sürgünün insanı k'emiren, içini boşaltan, koflaştıran etkisi; kendini yerleşik hissedememenin, yabancılığın, köksüzlüğün tedirginliği; her şcyine yabancı olduğumuz bu kentlerdeki iğretiliğimiz, güvensizliğimiz dönüşle birlikte sona crecekti. Kendi topraklarımızda ayaklanmız yere sağlam basacak, yeniden kendimiz olacaktık". lşte bu noktada ayrılıyor Oya Baydar'ın romanı çoğu sürgün romanından. Artık bir umuda dönüş değil söz konusu olan, "Yolları zaferlerin değil, yenilginin açtığı, buruk, kederli bir dönüş", 'Hiçbiryere Dönüş'. Kedi Mektuplan'nda, yaşanan bu yılgınhktan, hüzünden okuru kurtaran belki de ancak 'kedi bakışı' diyebileceğimiz o sıcak anlatım biçimi. "199192 döneminin büyük altüstlükleri arasında, yüreğini biraz hafifletecek, yazmayı bir çeşit oyun, başlı başına bir keyif haline getirecek bir şey yapmak istedim. Kediler yetişti imdadıma..." diyor zaten yazar kendisi de 1992'de roman ilk yayımlandığı sırada kediler için. Kedter insanlan antaüyor Kedi Mektuplan'nda gerçekten üginç bir biçim denemesi yapıyor Oya Baydar: İnsanlan kedilere anlattırıyor." Kedilerin, insanlann hayatının aktif gözlemcüeri olduğunu" düşünen yazar, bu düşünccsini uygulamaya geçiriyor kitabında. Kediler insanlann davranışlarını konuşmalarını anlatırken, onları değerlendirip bir anlam vermeye çalışırken çevrelerinde olup bitenc sürekli iki açıdan yaklaşıyorlar: Önce insanların kendi aralarındalci ilişkilerini, sonra da kedilere davranışlannı inceliyor ve 'kedi gözüyle' yorumlamaya çaLşıyorlar. Kedilere özgü DU bakış açısının yazara büyük anlatım olanaklan kazandırdıgı; olaylan belli bir uzakLktan izlemesine, insan davranışlanna cleştirel bakabilmesine yardımcı olduğu kuşku götürmez. Aynı şeyleri biz okurlar için de söyleyebiliriz. Kedilerin ağzından, onlann gözüyle insanlann anlatılmasinı yadırgayan okur, belki de o zamana değin doğal karşıladığı olaylara farkL bir gözfe bakmaya başlıyor. Brecht'in deyimiyle, anlatılanlara 'yabancılaşıyor'. Romanın anlatıcısı konumundaki keKİTAP SAYI 516 f SAYFA 10 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle