Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
miş"teki çocukluk ile "bugün"kü, hatta "yarın"ki ölüm arasında geziniyor sürekli. Bunlara da başlıklar halinde değineyim: * Diişler, aşklar, anılar (geçmış ya da çocukluk ve gençlik dönemı): Bu ilk dilim, tam bir "geçmişe özlem" ve "mutsuzluk" izleği olarak çıkıyor karşımıza. Üginçtir, Kavukçu'nun bize yansıttığı görece mutluluk da yine bu dilimde yer alan izleklerle birlikte sunuluyor. Ancak, hangi izlek çerçevesinde gelişirse gelişsin, Cemil Kavukçu'nun öykülerini, düşle gerçek arasında gidip gelen öyküler olarak uelırginlik kazanıyor. Düşle gerçek, birbirine de kanşıyor zaman zaman. Kavukçu'nun öykülerinde bu durum, önemli bir ipucu. Âynalarla dolu bir odanın büyülü görüntülerine yaslanan Kavukçu, düşgerçek sarmalında böyle bir yanılsamaya kapı aralıyor öykülerinde. Böylelikle kişiler, nesneler, uzamlar arka arkaya yer değiştirebiliyor bu sarmal döngüde. Bu durum, Cemil Kavukçu'nun, aslında çok yoksul sayılabilecek öykü evreninin renklenmesine, zenginleşmesine yol açıyor. * Toplumsal yaşayış (bugün ya da iş, aile yasanu vb.): Bireysel ilişkilerdeki çözülme de, Kavukçu'nun ana izlekleri arasında yerini alıyor. Nitekim bu tükenmenin ele alındığı "Gece" (Patika),çoketkileyicibir öykü. Ayrıca grotesk bir oyunmuş izlenimi de uyandırdı öykü bende. Yeryüzünün herhangi bir yerinde, herhangi bir zaman diliminde de yaşanabilir böylesi bir olay. Kendisini sürekli gözaltında duyumsayan o edilgin birey, bu çözülme izleği içinae çok iyi yansıtıüyor. Sonra bu bireyin korkulan, açmazları, çözümsüzlüğü... Bütün bunlar, bir ölçüde, ağır bir karabasan havasının yayılmasına yol açıyor Kavukçu öykülerinde. Sonuçta yalnızıık, en önemli izlekleri arasında yer alıyor Kavukçu'nun. Bu izlek için "yalnız ölümler" başlığı da kullandabilir bana kalırsa. Bireysel bunalımın, mutsuzluğun, umutsuzluğun, bunalunın, hiçliğin, yoKİuğun, kimsesizliğin, içsel çöküntünün, karamsarlığın yansıtıldığı yalnızlıklar ve ölümler bunlar... Bu ikinci dnimdeki ana izleği, bu çözülme ve yalnızlık oluşturuyor Kavukçu'nun öykülerinde. * Hesaplaşılmadan yeğlenen tükeniş (yaşamın sonu ya da intinar, ölüm, yok oluş): Kavukçu nun öykü kahranıanları öykülerde, ağır bir karabasanın içinde dolaşıyorlar sanki. Hiçbir biçimde yönlendiremiyorlar kendi yaşamlannı. Bu lcişiler öylesine edilginler lci, sanki birer kurma kolu var hepsinin de sırtlannda. Hiçbiri mutlu değil, ama mutsuzluklarını ortadan kaldırtnak için girişimde de bulunmuyorlar. Ölü bir toplum içinde gezinen birer ölü bu kahramanlar. Kılcal damarlarında "korku" dolaşıyor sürekli. Bu korkuyu genlerle birbirlerine aktarıyorlar sanki. Çok derinde bir "korku" bu. Buna "kaygı"yı da eklemek gerek. Bireyin sürekli sabukladığı, sannlarla, irkilmelerle dağıldığı bir yerde umuttan, toplumsal dayanışmadan söz edilebüir mi peki? Nitekim Kavukçu'nun hemen her öyküsünde meyhane, bar vb. yerlerle içkilere, içmc edimine aynlan alan önemli yer tutuyor. Bu yanıyla içki içme eylemi ve içilen yer, Kavukçu öykülerindeki izleklerin en önemli uzantıları arasında bu arada intihar sendromu, ölüm ve yok oluş da sıklıkla önüm,üze gelen izleklerden. b) Öykü kahramanlan: öykü kahramanlan da, ana izleklerde olduğu gibi, üç ayn dilimde ele aknabilir. Geçmişte/düşlerde kalan çocukluk ve gençlik dönetni kahramanlan: Yukarıda örneklediğim birinci düzlemdeki öykü kahramanlan, karamsarlıklarını aşabiliyorlar ama bunu, ancak birbirleriyle oluşturdukları dayanak doğrultusunda başanvorlar. Bu dayanışma sonucunda umut dolu bireylcr haline gelivorlar o küçük dünyalannda. Bu "sanar bir mutluluk. Kavukçu'nun bu dilimdeki kahramanlan, doğanın henüz kapitalizm taranndan tüketilmediği ortamlarda yaşayan sıcak. sevecen insanlar. Ölümü, intihan yeğleseler de, örnekse Uzak Noktalara Doğru'daki Alibo, Bilinen Bir Sokakta Kaybolmak'taki Aslangöz, Dört Duvar Beş Pencere'deki Tahsin vb. olumsuz değil, olumlu kişiler. SAYFA 6 Arkadaş gruplan, Kavukçu'nun öykü kahramanlan için bu yüzden büyük önem taşıyor. Zaten geçmişteki pınlulanyla anılması kimi kişilerin, bunu gösteriyor. Ne ki varlıklı ya da yoksul, hep Dİr eksiklik duygusu içinde bu kahramanlar. Geçmişe ya da anılara hep saygı duyuluyor. Niteicirn ölülerden söz edildiğinde yüzler yumuşuyor hemen. Böyle olunca anılar büyük bir önem ve değer taşıyor. * Toplumsal yaşayış içindeki edilgin kahramanlar: İkinci düzlemdeki öykü kahramanlan, kapitalizmin tükettiği bireyler. Artık toplumsal doku bozulmuş, yolun sonuna gelinmiştir. Öykü kahramanlarının eylemleri dışa değil, içe dönüktür. Kavukçu, öykü kişilerini, saltık anlamda hep "kendileri" olarak alıyor. Eş deyisle kanramanlann bağlı olduklan "sınıflar, kişilerin içlerinden çıktıklan toplumsal yapı, sanki onların üzerinde bir belırleyiciliğe sahip değil gibi. Bu kahramanlar, kendilerini saran koşullan değiştiremeyen değiştirmek için çaba harcamayan ya da değiştirmeyi istemeyen veya bunu göze alamayan kisıler... Bu nedenle sanki lcusatılmış, bir teı örgüyle çevrilmiş, sınırlanoîırılmıs bir alanda yaşıyorlar. Başlanna buyrukluklan, sınırları çizili bu alanda geçerli yalnızca. Sınınn dısına düştüklerinde kahramanlar, sudan çıkmış balık örneği ne yapacaldarını bilemiyorlar. cülüğü için söylenebilecekleri, aşağıda sıralamaya cabşayım: * Cemil Kavukçu, öykü evrenindeki ilk düzlemde humora yaslanıyor. îkinci düzlemdeki öykülerinde ise grotesk bir anlatım egemen. Bu nedenle Kavukçu'nun öykü evrenindeki düzlemler, aynı zamanda biçemsel aynlıkları da dile getiriyor. * Kavukçu, ilk düzlemdeki öykü evreninde, laik bir yaşama biçimini egemen kılarken, ikinci düzlemdeki öykülerinde, fantezilerle sarmallanıyor gibi görünse de gizemci, hurafeci bir yaklaşımı yeğliyor. * Kavukçu, karamsar görünen öykülerini çok renkli, çok canb Dİr dille dengelemeye çalışıyor. Işıl ışıl panldayan, göz kamaştınrcasına ışıyan deyiş zenginlikleri, anlatım ustalıklanyla... * Kavukçu'da kapalı değil, açık bir öyküleme egemen. Öyküvü, yazarın yazıp ambalajladığı bir alan olarak görmüyor o. Okurun, yazann, hatta anlatının kenaisinin birlikte harmanlandığı bir öykülemeden yana. Bu yüzden "açıkanlatım"cıbiryazar. * Kavukçu, öykülerini, bir filmi kurguluyor gibi görüntüleri bir araya getirerek oluşturuyor. Nitekim bunu kendısi de dile getiriyor: "Hareket noktam hep görüntülerden olusuyor. Birfilminbir planın çekimi gibi, belirginleşen bir görüntüyü birçok kez düşünüyorum. îyice nedestikten sonra da aynnulannıyazıyorum." (6) "Yaz Şaşkınlıklan, uyumsuzluklanbundan. Elleri, ayakları birbirine dolaşan, iki lafi bir araya getiremeyen, sürekli pot kıran birer yaşama acemisi olup çıkıyor hepsi de. * Hesaplaşmaktan kaçan, tükenişi (ölümü) seçen kahramanlar: Kavukçu'nun öykülerinde, kahramanların kendilerini gösterdiği "son perde" bu. Bu son perdede, bütün öykü kahramanlan için tek rol vardır: Tükenmişlik. Intihar etmeyenler (edemeyenler), bir biçimde ölüme kavuşamayanlar, kendilerini içkinin, uyuşturucunun bulutlu ortammda yavaş yavaş tüketmeye ' kararlı gibidirler. Adalet Ağaoğlu'nun Bir Düğün Gecesi'nde (1979) Tezel'e söylettiği, İntihar etmeyeceksek içelim bari," sözünü, Kavukçu'nun tüm öykü kahramanlan için bir kez daha anımsamak olanaklı. Cemil Kavukçu'nun hemen tüm öykülerinde, içkiye ve sigaraya üstelik çok aynntılı bir biçimde yer ayırdığı görülüyor. Öykü kahramanlan intihara yatkın kişiler. Hepsinin de içki, sigara ya da uyuşturucu düşlcünlüğü var. Bunlar, yaşama uyum sağlayamamış, bu nedenle yaşadığı ortamda sürekli çelişkileri bulunan, boşvermişlik içinde anılarına sığınan, aşk yaşamı kırgmlıklar, küskünlüklerle örulü öykü kahramanlan... c) Anlatısal göstergeler (öyküleme vebiçem): Bu başlık altında Cemil Kavukçu öykü dıklarımla sinema arasında bir koşutluk kuruyorum. Sinemanın öykücülüğümü beslediğini düşünüyorum." (7) * Kavukçu öykücülüğünün bir diğer özelliği, büyük içtenlik yansıtıyor oluşu. Kaldı Id Kavukçu, öyküde içtenliğe büyıik önem veriyor zaten: "Bir yapıtın içten olması, yaşamla örtüşmesi çok önemli bence." (8); "Okur olarak, yazınsal değerleri göz ardı etmeksizin bir yapıtta içtenlik anyorum, insan sıcaklığı anyorum. Bunlar yoksa, o yazar benim yazanm olamıyor." (9) * Kavukçu, düzeyli soyutlamalar yapıyor. * Kavukçu, öykülerini sürekli karşıtlıklar kurarak geliştiriyor. * Kavukçu, pek sık olmamakla birlikte öykülerinde, tıpkı tiyatro sahnelerinde olduğu gibi dayaloglardan, konuşma örgüsünden de yararlaruyor. * Her yaşantıdan, görüntüden, durumdan, haberden, ilişkiden, neredeyse olurdan ya da olmazdan öykü çıkarabüiyor Kavukçu. * Kavukçu, öykü kişilerini yansıtmada olağanüstü oaşan gösteriyor. * Kavukçu, öykülerinde, yer yer Sait Faik öykücülüğüyle ve öyküleriyle apaçık koşutluklarkuruyor. Sait Faik öykücülüğüne cönderme olarak algılanabilecek anlatımlarla da karşılaşılabilıyor onda. * Kavukçu'nun öykülerini çarpıcı lulan, okurunu durtüp gizlerini deşmesi onun. Böylece içini dokmeye, boşaltmaya kışkırtıyor olması okurunu. * Kavukçu, öykülerindeki ayraçlarda bir yazar olarak kendini ortaya koymaktan hoşlanıyor. Neredeyse tüm öykülerine yaydıyor onun bu tutumu. Rahatsız etmesi bir yana, Kavukçu'nun bu yaklaşımı, okurla sıcak bağlar kurmasına yol açıyor. öykülemede ayraç serpiştirmeye, bundan ustaca yararlanmaya, daha ilk öyküler demetinde başlıyor Kavukçu. * Cemil Kavukçu, öykü kahramanlarını öyküden öyküye, rıatta kitaptan kitaba dolaştırabiliyor. Araya giren onca yıla karşın. Üstelik aynı adla. * Kavukçu, öykülerinde kahkahayla gözyaşı arasında çok geniş bir yelpazede gezdirebiliyor okurunu. Ama kimi zaman, o çok bildik gülmece öykülerinde ödünç imgeler kullanıyormuş izlenimi uyandırmıyor değil. Kavukçu öykülerinde, kahramanlarm düşlerine, kimileyin fîlm yiddızları da eşlik ediyor. Örnekse, Lee Marvin, Barbara Hershey, Woody Allen, Catherine Deneuve, Burt Lancaster vb. bir görünüp bir kayboluyorlar. * Kavukçu, hemen her yapıtında kendi genel çizgisine aykın duran bir iki öyküye de yer verivor. Ömekse "Gecenin Ardında Kuyruk" (Pazar Güneji), "Sokak" (Temmuz Suclu), "En Eski Güvercin" (Yalnız Uyuyanlar için), "Kopuk Uçurtmalar" (Dört Duvar Bej Pencere) vb. bu tür öyküler... * Kimileyin çok modern, öncü sayılabilecek öyküler de kaleme alıyor Kavukçu. * Kavukçu, Patika ile, öykülerinde ilk kez evrensel bir açılım göstermeye girişiyor. Nitekim bu öyküler, bir ölçüde Kafka, Faulkner, Poe, t)ostoyevski vb. anlatılarıyla koşuduk içinde gösterse de, dünyanın her yöresinde, ner dilde okunabilecek; okuyanda kıpırtılar, sarsıntılar varatabilecek öyküler. Bu öykülerde yereÛiğin geri çekildiği, evrensel öğelerin ve anlatımın öne çıkanldığı görülüyor. Bir küçük yaşantı anından ya da bir görüntüden yola çıkîlarak hep aynı düzlemde, aynı çevrede gelişen bir kurgulama ile aktanlıyor öyküler. Ne ki anlatıda, kimi zaman, kartonlaşurmanın yol açtığı bir çizgi film havası da sezilebiliyor. * Cemil Kavukçu öyküleri, lirik anlatılar. Ancak, onun bu lirik anlatımı, geçmiş zaman düzleminde gösteriyor kendini. Yaşanan düzlemi konu alan öykülerde ise, bir ölçüde karanlık, bungun bir anlatım yeğleniyor. Kavukçu, bu birbirine karşı duran iki anlatımı, iki ayn öykülemeyi, nedense her kitabında yan yana getirip öyle sunuyor okura. Kavukçu, genelde ıronik anlatıma yaslanmıyor öykülerinde. Ama onda gülmecenin, ironinin, humorun dengeli biçimde yoğrulduğu öykülere de rasdanabiliyor. Örnekse "Bozgun"da (Temmuz Suçlu), anlatıcı, kurban bayramlannda, babasıyla anıcası arasında neredeyse bir yarışa dönen kurban kesme törenini aktarır bize. 3. Cemil Kavukçu öykücülüğündeki belirtkeler: Dilsel yapı Öyküleri gözden geçirildiğinde, Kavukçu'nun, kendine özgü Dİr ÖVKÜ dili kurduğu, bu başanlı dili bütün öykülerine yaydığı görülüyor.Nitekim, onun imzasını tasıyan birkaç öyküyü okuyup dilini yıkadıktan sonra, artık önünüze çıkan bir öykünün, onun olup olmadığmı kavrayabilirsiniz kolayca. Bir vazarın, böylesi bir düzeye ulaşabilmesi kofav mı? Kim bilir nice nice emek, kahır, yırtılıp atılmıs öykü, içlenme yatıyor bu başarının ardınaa? Bu doğrultuda, Cemil Kavukçu öykücülüğünün dilsel yapısı üzerine kimi ileri sürüîüşler getirilebilir sanıyorum. * Kavukçu, öykülerini kısa tümcelerle kuruyor. * Kavukçu, öykülerinoe bileşik tümcelerden kaçınıyor ve zorunlu olmadıkça bağlaç kullanmıyor. Örneğin Kavukçu, ve" bağIacına çok az yer veriyor tümcelerinde, neredeyse hiç kullanmıyor bunu. * Kavukçu, öykülerindekıvrak, akışkan, hızlı sözdizımlerinden yararlanıvor. * Kavukçu, tümcelerini gerekirlik doğrultusunda, ekonomik tutuma dayalı olarak CUMHURİYET KİTAP SAYI 517