Katalog

Vitrindekiler Merkeze Seyahat (Asgard. Üçlemesi 1) Merkezden Gelen tstilacılar (Asgard Üçlemesi 2) I Brian Stablefori / Çeviren: Ferhan Ertürk / Altıkırkmeş Yayınları / 208 s. 240 s. Asgard, iç içe geçmiş yüzlerce kattan oluşan ve evrenin sahip olduğu en büyük sırları barındıran yapay bir gezegen. Merkeze doğru inildikçe ortaya çıkarılan çok ileri biyoteknolojik kalıntüan inceleyerek umutsuzca gezegenin sırrını çözme uğraşı. Yıldızlar arası bir soykırım ve t i r androidin genlerinde kuluçkaya yatırılmış intikam tohumu. Brian Stableford, Merkeze Seyahat adını verdiği üçlemenin ilk kitabında anlattığı şeyler buydu. 'Merkeze Seyahat' ardından gelen 'Merkezden Gelen Istilacılar'daysa Asgard adı verilen yapay gezegenin sırrı ve doğurduğu sorular daha da büyüyor. Asgard, bir yandan yıldızlar arası bir soykırım hazırlığı sürerken bir taraftan da evrene yaşam tohumlarını saçıp ortadan kaybolan bir şey mi! Yaşamı evrene saçan kim? Neden tüm galaktik ırklarda yaşam yaklaşık aynı dönemde başladı? Sherlock Holmes'un bize daima hatırlattığı gibi, olanaksızı kaldırdığında, geri kalanın inanılmaz olsa da gerçek olması gerekir. Söze Nereden Başlasam?/ um.ag Yayınt/ Ankara/Ekim 1999/ IVJs. Bu Düzen Böyle mi Gidecek?/ utn.ag Yayınt/ Ankara/Ekim im/177s. Uğur Mumcu'nun "söyleşiler"inden oluşan yeni kitaplarından birinin adı, Söze Nereden Başlasam... Mumcu, 198190 arasında, Attilâ llhan ve Adalet Ağaoğlu ile roman; Avni Arbaş ve Duran Karaca ile resim; Aziz Nesin ve Sadun Aren ile demokrasi; Halit Çelenk ve Mehmet Ali Aybar ile hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler üzerine konuşuyor. Yapıtta, bu sanatçılarla düşünürlerin Uğur Mumcu ile fotoğrafları da bulunuyor. Yapıttaki söylesiler hâlâ güncel, sorunlar ve savlar hâlâ geçerli... Örneğin Attilâ Ilhan'ın 1981'de roman ve romancılar için söylediği sözler, bugün de tartışmaya yol açabilecek türden. Aziz Nesin, Mehmet Ali Aybar ve Uğur Mumcu yok artık, ama kitaptaki sanatçılarla düşünürlerin sanat, demokrasi, hukuk, insan hakları veözgürlüklere ilişkin yargıları gibi, beklentileri, özlemleri de aydmların beklentisi, özlemi hâlâ... Ayrıca yapıt, Uğur Mumcu gibi araştırmacılığı yaşama biçimine donüştürmüş, duyarlı bir aydının beslenme kaynaklarına nasıl ulaştığının kanıtı bir kaynak... Uğur Mumcu'nun "söyleşiler"inden oluşan öteki yeni kitabının adı Bu Düzen Böyle mi Gidecek... "Solu umacı gibi göstermek yanlış" diyen Ferruh Bozbeyli ile başlayan söylesiler, Bülent Ecevit'in devlet örgütüne ve CHPVe ilişkin görüşleriyle sürüyor. Erdal Inönü, Ismail Cem, Deniz Baykal, Abdullah Baştürk ve Kemal Anadol'un konuşmaları "sosyal demokratlar"ı, nasıl bir geleceğin beklediğini belli ediyor. Necmettin Erbakan, yine ' adil düzeni" anlatıyor. "Atatürk döneminde irtica yok muydu?" diyen Kenan Evren, darbc yapmaya siyasilerce zorlandıklarını belirtiyor. Ayrıca Mumcu'nun, yeğen Yahya Demirel'le ilk kez yüz yüze gelişi oldukça ilginç... Talat Aydemir ve Deniz Gezmişler'in idam kararlarında karşı oy yazısı bulunan yargıç Nahit Saçlıoğlu'nun hukuksal sorunlara ilişkin düşünceleri aradan geçen yıllara karşın, hâlâ tartışılması gerekecek nitelikte... Uğur Mumcu bu yapıtla, Türkiye'nin 197790 arasındaki resmini çizmiş sanki... Solun ve sağın tutarsızlığını bir kez daha gözlerönüne sermiş, bu nedenle sahip olduğumuz ilkeleri yaşataCUMHURİYET KİTAP SAYI 617 haritamızı genişleten konuları ile ilginç, usta işi bir ilk yapıt..." diyor Mehmet Başaran... Islaktı Gözleri/ A. Alper Akçam/Çınar Yayınları/ 200 s A. Alper Akçam'ın kitabı, kavgadan yenik çıkmış bir düşüncenin ve yenilmiş bir insanın adımlanyla başlayan bir öykü kitabı. Yaralı bir yürekten.ezilmiş, hırpalanmış bir bedenden, yok olmuş umutların gizleyemediği bir öfkeli kalkışma... Sonrasında çocuksu düşlerin, unutulamayacak bir gençliğin bıraktığı izler. Duygulu bir yaşamın kimi düşlerde, kimi yaşanmışta sentezlenmış öykü örgüsü. Her biri bir küçuk roman olacak, sürükleyici, duygu yoğunluğu yaşatan ve gözleri ıslatabilen uzun öyküîer. Gerçeğin kendisinde saklanmış öykü kurgusunun götürdüğü düşler evreni... Bir ayağı kentte, bir ayağı yaylada kalmış, iki ayrı yaşamı sıkılmadan, zorlanmadan bütünleştirmiş, harman etmiş, dolu dolu yaşanacak bir okuma süreci sunuyor. Yaşasın Cumhuriyet/ Özdemir înce/ Telos Yayıncılık/ 211 s. 'Cumhuriyet, çağının çağdaşı olmayı seçmiş bir toplum için yal(1/1)1'\|IH IV 1 slM\ < 1 Mllt'RIU t nızca bir siyasal rejim değildir, aynı zamanda bir aşk ve yaşama biçimidir; demokrasidir, laikliktir, toplumsal hukuk devletidir. Batı'da demokrasiyi toplumsal ve sınıfsal bir mücadele yaratmıştır. Türkiye'de ise demokrasiyi Cumhuriyet düşünmüş ve onun oluşturucularını yoktan var etmiştir. Bir kurtuluş savaşından sonra, bir monarşinin kaüntıları üzerinde bir aydınlanmacı, bir "öğretmen" cumhuriyet kurulmuş ve bu devrimci cumnuriyet "kul"dan çağdaş vatandaşı yaratmayı amaç edinmiştir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyet'i bir "demirurgos"tur, "evren düzenleyicisi"dir. Onun bu mimar ve yaratıcı özelliğini jakobenlik ile karıştırmak cumhuriyet tarihini anlamamak anlamına gelir. Uygarlığı seçmiş olan bu çok özel cumhuriyetin devindirici gücü Kemalizm ruhudur. Ne yazık ki Kemalist Cumhuriyet 14 Mayıs 1950 günü sona ermiştir. O tarihten bu yana kaba çizgileriyle karşıdevrim iktidardadır ve Kemalist Cumhuriyet muhalefettedir. O gün iktidara gelen "toprak ağalığı, taşra mütegallibeliği ve aşiret reisliği" koalisyonu ile eski (köktendinci) ve yeni (ikinci cumhuriyetçi) ortaklarırun bu cumhuriyetin yarattığı çağdaş yapıya düşman olması çok doğal. Bütün iddiaların tersine, demokrasimizin gelişmesini engellevenler 1950'nin üçlü koalisyonu ile onun günümüzdeki uzantılandır. Cumhuriyet düşüncesi uygarlaşma hareketinin ruhu ve önderidir. Laik devlet okullan da cumhuriyetin tapınaklarıdır' diyor Özdemir Ince. Zaman Hırsızı/ Clive Barker/ Çeviren: Bahadır Argönül/Günışığt Kıtaplıp/ 208 s. , Harvey çok sıkılmıştır; okuldan da, boğucu kış aylarından da, ailesinden de sıkılmıştır. Bir gün Rictus'la karşılaşır. Bu tuhaf vabancı, ona sıkıntısını unutacağı bir yerden söz eder. Her gün sınırsızca eğlenebileceği fantastik bir evdir bu. Rictus'la birlikte Bay Hood'un Tatil Evi'ne giden Harvey, başlangıçta düşlediğinin de ötesinde günler geçirir. Ancak zamanla, Tatil Evi'nin gülümseyen yüzünün gerisinde, korkunç ve acımasız bir gücün karanlık yüzünü fark etmeye ve kendini beklenmedik bir karabasanın girdabında bulur. Heyecandan hoşlananlara... Theo'nun Kutsal Yolculuğu/ Catherine Cle'ment/ Çevırenler: traid Samyel Esin Talu Çelikkan/ Telos Yayınalık/ 721 s. Şeytanın Orospusu ile yirminci yüzyıl felsefe tarihini romanlaştıran Catherine Clement, bu kez Theo'nun Kutsal Yolculuğu'nda dinler tarihinin romanını yazıyor. Theo'nun Kutsal Yolculuğu aynı zamanda, inanç ve bilinçle bir erken ölümü yenme yolculuğu. Çocukluktan çıkarken, doktorların tanımlayamadığı ölümcül bir hastalığa yakalanan Theo'yu, delifişek halası Marthe tinsel bir Odysseia'ya çıkartır: Roma ve Istanbul'dan geçerek Kuaüs l SAYFA 21 bilmek için Mumcular gibi dırenmek gerekiyor. Çünkü Mumcu, Bu Düzen Böyle mi Gidecek derken, bu sorunun yanıtını da veriyor. Okurlarımız, um:ag kitaplarını bütün kitapçılarda bulabilir; ayrıca 0 312417 77 20'ye telefon ederek, 0 312417 89 61 'e faks çekerek, ya da email: [email protected] http:/ /www.umag.ore.tr adreslerine ulaşarak bilgi aîabilirler. Düşünceleri uğruna öldürülenlerin unutulmaması dileğiyle sunuyoruz bu kitapları. Görülen Kender/ Güven Turan/ Yapı Kredi Yaytnları/UOs. Güven Turan, dokuzuncu şiir kitabı olan Görülen Kentleri 90'lann başında yazmaya başlamış. Biikisi hariç dergilerde de pek yayınlamamış bu şiirlerini. llkyazılarını ve şiirlerini 6O'lı yıllarda yazmaya başlayan Güven Turan'ın bugüne dek roman, öykü, şiir ve çeviri şiir kitaplan olmak üzere 20'nin üstünde kitabı yayımlandı. Roman ve öykü kitaplarıyla çeşitli ödüller de alan Güven Turan bu alanlardan kopmamasına rağmen en fazla şiire yakın duruyor. Ona öncelikle şair demek daha doğru. Görülen Kentler ile ilgili olarak "Doğrudan kentleri yazmak için çıkmadım yola. Duygu durumlarını, yaşam durumlarını, daha genellersem, insan durumlarını yazarken, bunlar kentlerle örtüştü ve sürdürdüm ben de bu kesişmeyi. Ayrıca oldum olası coğrafya ve insan kesişmesi benim şiirimin temel izleğidir. Genelde bu riziki coğrafya'dır, bu kez 'beşeri coğrafya' oldu diyebilirim.Ya da bu kez kentlerin adı kondu sadece' diyor. Şairin, doğum yeri Gerze'yle açılan Görülen Kentler Doğu'dan Batı'ya dünya yuvarlağınm 44 kentinde konaklıyor. Kentlerin de duruşları vardır, sabah baska öğlen başka, akşam başka. Onlartn da tarihleri, halleri vardır. İnsan halleri gibi, bakanın gözünde durmadan değişen. Görülen Kentler şiir okuyucularını keyifli bir yolculuğa davet ediyor. Ortacağ Baü Uygarlığı//</c<7w<?* Le Goff/ Çevirenler: Hanife GüvenUğur Güven/ Dokuz Eylül Yaytnları/288s. "Karanlıklar Çağı" olarak nitelenmiş olan Ortaçağ, barış özlemi ve savaş, inanç ve başkaldırı, açbk ve yayılmacıhk arasında bocalayan keşişleri, ruhbanları, savaşçıları, köylüleri, zanaatkârları ile bir yandan yaşam savaşı verirken, öte yandan zamana ve mekâna egemen olmayı, toprak açmayı, köy, şato ve kentler çevresinde bir araya gelmeyi başarmış; makineyi, saati, üniversiteyi ve ulusu keşfetmiştir. Gözleri gökyüzüne çevrili olsa da toprağı dönüştürmüş, simgesel bir evrene aklı sokmuş, söz ve yazı arasında denge kurmuş, cennet ile cehennemin arasına arafı yerleştirmiştir. Bu dünya devinimleri, durgunlukları, çelişkileri ile Batı'nın çocukluğudur ve Le Goff'un deyimiyle, "Uygarlıkların tarininde, tıpkı bireylerde olduğu gibi çocukluk dönemi belirleyicidir." Le Goff'un kitabı hayli ilginç. Ağaların Ağası//1. Alper Akçam/ Güldikeni Yayınevt/ 207 s. Kuzeydoığu Anadolu yaylalarından bir demet öykü. Köy yaşamına değişik bir yaklaşım. Yoksulluk, yoksunluğu değil köy toplumunun; sevgileri, düşleri, yaşama bakışları işleniyor... Oradaki bir köyden.bir köylünün RÖzüyle baktırıyor evrene. Toplumcu edebiyatın çok uzaklarda kalmış, çok dısarda kalmış bir ayrı dünyaya değişik bir bakışı. "Günümüz kırsal kesim gerçeklerini sanat gerçeîdiğine dönüştüren Alper Akçam'ın öyküleri, özsuyunu Dede Korkut yöresinden alan dil tadıyla, yazın