30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Claus/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan ...Olumcul bir yorgunluğa dönüşüyop/ Bu sımrsız mutluluk" 11 1929 Brugge doğumlu Hugo Claus Belçika'nın en üretken şairi. Aynı zamanda roman, öykü, oyun ve füm senaryoları da yazan bir tiyatro ve film yönetmeni. Son yıllarda Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçen bu çok yönlü sanatçıya kendi ülkesinde haklı olarak "sihirbaz" adını takmışlar. Hugo Claus edebiyat dünyasında adını 1947 yılında özyaşamöyküsel konulan işleyen geleneksel türde bir şiir kitabıyla duyurmuş. 1950'ü yıllarda Paris'te varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımlarıyla ilgilenmiş, "Cobra" grubundan Asger Jorn ve Karel Appel şibi sanatçılar ve Gerrit Kouwenaar, Lucebert ve Remco Campert gibi Hollandaîı şairlerle tanışmış. Bu dönemde deneysel şiir kitaplariyla, özellikle de Oostakker Şiirleri'yle dikkatîeri üstüne çekmiş. 196O'lı yıllarda daha çok dış dünyayla ve güncel sorunlarla ilgilenen Claus Boyalı Süvari (1961) ve Söylenti (1970) gibi şiir lcitaplarıyla toplumsal sorunların sözcülüğünü yapmış. Daha sonra geçmiş edebiyata yönelerek 15. yüzyıl Flaman ressamı Hugo van der Goes'la ilgili şiirler yazmış, Dante'den, Shakespeare'den ve klasik Sanskrit şiirlerinden uyarlamalar yapmış. Claus'un, îzler (1996) ve Acımasız Mutluluk (1999) adlı son şiir kitaplannda 'Ostend' ve 'Kardeş' şiirlerinde görüldüğü gibi zaman, bilinç, duyarlık, cinsellik, gelenek gibi ilk döneminden beri işlediği bütün temaları yeniden ele aldığı görülür. 1994'te kendisine Hollanda'nın en önemli şiir ödülü olan VSB Ödülü'nü veren seçiciler kurulu Hugo Claus'u çoksesli bir şiirin saygın temsilcisi, cömert, modanın ve genel geçer beğenilerin kalıplarına aldırmayan bir sanatçı olarak tanırnlamış. Neyi Konuşmah Neyi konuşmah bu akşam? Hem de tanıdığımız, katlandığımız, pek de unutamadığımız bu ülkede. Evlere şenlik kuruluşu, rutubetli iklimi, eski günlerle ilgili kokuşmuş hikâyeleri ve sonuncusu lahanalar arasına yuvarlanacak kadar açgözlü sakinleri olan bu ülkede. Kendi yarattıklan bir cennette, mutluluk peşınde, tir tir titreyerek ağızlan yular lapası dolu durmadan çoğalıyorlar. Tıpkı doğada litre boyundaki tepelerimizin tüylerini yok eden, otlaklannı kavuran, havamızı zehirleyen ve aldırışsız otlayıp duran inekler gibi. Bu ülkede yazdanlardan söz et, Sık sık tarininden irkilip stenografinin gizliliğine sığınan sabırlı kâğıtlar üstüne basdı sorularla dolu yazılardan. Insanların kendilerini gizledikleri perdelerden söz et. Ama biz gene de duyanz onları, odalarda birbirlerini avlamaya çalışan o leş kokulu primatları. Tıpkı doğada olduğu gibi amber çiçeği kokmaz, bu koku sidik çamuruna batan SAYFA 18 Sırf konuşmaktan parti şapkan ağırlaşmaya başlasa ve avucunda hayat çizgin kaybolur gibi olsa da gene de, ne olursa olsun, her şeye karşın saygını eksik etme içimizde yaşayan ve bizden yardım dilenen gölgelerin çiçeklenişinden. Gene de okşa onun kürek kemiğini, gözü hâlâ acımasız bir mutlulukta olan bir kamburun sırtını okşar gibi. Seni Yazıyorum Karım benim, pagan sunağım, Işıktan parmaklarla çalıp okşadığım, Içinde kışladığım yeni ormanım, Benim nevrozlu, iffetsiz, kınlgan simgem, Soluğunu ve bedenini bu çizgili Nota kâğıdına yazıyorum. Ve kulaklanna yepyeni zayiçeler alacağıma, Seni devriâlem seyahatine çıkaracağıma Ve bir çeşit Avusturya'da tatil yaşatacağıma söz veriyorum. Ama ölümcül bir yorgunluğa dönüşüyor bu sınırsız mutluluk Tannlarla takım yıldızlar arasında, Benimse ne evim, ne yatağım var. Ne de çiçeklerim doğumgününü kutlayacak. Yalnızca yazıyorum seni şu kâğıdın üstüne Sen bir meyve bahçe&i gibi boy atıp çiçek açarken Temmuzda. masum ineklerin kokusu. lnsanın, o taşkın solucanın, o düş gören leşin ölü olsalar bile belleğimize boyun eğen cesetler arasında yaşadığı o parıldayan camlann ülkesinde konuş. Tıpkı doğamızın beklediği gibi bir gün, sonunda, tek, basit bir mucize nasıl olduğumuzu açıklayacaksa öyle, yalnızca zamanın bir araya getirdiği bu aşağılık gösteriyi değü. Hani bir marka ve parşömen olarak kalacağını söyledikleri o zamandan söz et. Bir kullanma ve kullanılma çağında yaşıyoruz. Nasıl bir savunma var buna karşı? Kıça takılacak hangi şenlik tüyleri? mahzende hangi şarkı? Belki. Hadi söyle. Belki. Taş tahtanın üstünde bir iki çizik, işte sevgilinin anaçizgıleri. Kildeki parmak izleri de onun kalçalan. Arada bir duyulan sevinç mırıltıları seni kedi gibi çağırdığında. Onun varlığından söz etmek solduruyor alacakaranlığın mavi saatinı. Tıpkı doğada gezegenimızin Âpollo'dan görüncn acımasız açık mavisi gibi. Parmaklıkların Ardında Cumartesi pazar pazartesi ağır geçen hafta ve sıradan günler Bir ölü doğa bir manzara bir portre Bir kadının çatılan kaşları Ben yaklaştıkça CUMHURİYET KİTAP SAYI ' 517
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle