Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
' isterler. Nc ki, cn soyut yapıtlarda bile, sözcüğün gerçeklikle ilişkisinden kurtulamazlar. Burada bir sorun var: Gerçeklikle, şiir yoluyla kurulan ilintinin niteliği nedır? Böyle bir ilişkiyi kurmanın yöntemi, yolıı yordamı nedır? Behçet'in şiirini okurken, hangi nitelikte bir gerçeklikle karşı karşıyayız? Behçet'in yansıttığı gerçekliğin niteliği nedir? Nasıl bir yoldamı var? Şu dizeleri okuduğumuzda, onun sözcüklerin gölge anlamlarını kullanarak yaşam ve ölüm gerçeğinin diyalektiğinı yansıladığını, içsel çözümleme yaptığını görüyoruz: siyah süvari gecesindeyim bilmem burda ne haldeyim siyah süvari gecesindeyim gelip bir yerden, göçmedeyim siyah süvari gecesindeyim hep lale suresini bellemedeyim (Düello, s. 30, Adam Yayınlan) "Lale suresi" dcdiği, "alLayl" suresidir. "Andolsun basınca geceye" diye başlar. 510. ayetlerde, Tann, olanı paylaşanı, cömertliği, güzel sözü gerçekfeyeni benimseyenlerin yollarını kolaylaştıracağını söylerken, nekeslerin, en güzel sözleri yalanlayanların yollarını güçleştircccğini söyler. Behçet, karanlıkta, boynunda özgürlüğü alınanların boyunlarına takılan demir halka, güzel sözlerin büyüsüne takılmış, özgünüğün yolunu açmaya çalışıyor. Kendi gerçeği tutukluluktur, ama bu karanlık görünümü, "layl: gece" sözcüğünün gerçek anlamıyla ilintileyerek yanılsıyor. "alLayl" suresinin ikinci ayeti, "ve arkasından gelen ışıklı güne"dir. Gerçek olan, bulgulanandan daha etkin ama umut yitirilmemcsi gereken yaşam gücüdür. l'anlastik olanı değil, gerçeği yansılıyor. Fantastik olan da gerçeklikle çakışabilir, ama Behçet'in seçimi fantastik olan değil. O, sözcüklerin anlamsal ve ezgisel dcğerleriyle yunup arınan bir derviş gibi arındırır kendisini: siyah süvari gecesindeyim aşk ile yunup, beklemedeyim (Düello, s.30) Behçet, gcrçcği değil, gerçekliği yanılsamayı yeğliyor. Kaba bir anlatımla, "gerçeklik , gerçektcn var olan her şcydir, uuyumlarımızın var olarak aleıladığı ne varsa odur. Kuşkusuz, böyle bir tanım, bilinç olgularını da kapsıyor. Bulgulanan bir bakıma insani buyüleyici, oyalayıcı olabilir. üysa, gerçek olan, yaşanandır, yaşantıdan süzülendir. "Seslter ve Küller''i, Yaşamgücü Behçet'in düşünmesi, duyması, umutları, korkuları, tümüyle insanidir. Şiire giden "gerçeklik"i değerlendirici bir yansılama olarak ele alırsak, öze yansıyan her şeyi, "gerçeklik"in koşulu sayabiliriz. Şiirle gerçekliğin ilişkisi, kokende, sanatın toplumsal Bilincin bilcskeni olarak, zihinsel üstyapının özdeksel toplumsal ilintileri, toplumun altyapısıyla bağıntısıdır. Şiirsel gerçeklik, genel gcrçeklikten çok farklıdır. Cenel gerçeklik, duyumlarımızla algılanan "gerçek varlar"dır, oysa şiirsel gerçeklik (sanatsal gerçeklik de diyebiliriz), duyumlarla al eılansa da, zihinsel bir işlcmden geçirilir, toplumsal gerçeklikle uyumlu duru ma getirilir. Şair, toplumsal olguları bilinçlc algılar, zihinsel islemden geçirdikten sonra yansılar. Şiirde, bireysel duyarlıklar olmasına karşın, özel ve tikel olan yoktur. Nesnel gerçekliği yansılayan birçok bilinç biçimleri vardır, şiirsel yahsılama da kesinlikle toplumsal bilinç biçimlerinden biridir. tnsanların cok yönfü ctkileriyle oluijmuştur. Temel niteliği de, dış dünyadan algıladığını zihinsel bir işlcmden geçirerek değiştirmcsidir. !ju dizelerde, Behçet'in bu bilinci, büyük bir ustalıkla kullandığını görüyoruz. bütün hayatları bilmek isterdim ilginç geliyor bana bir gemicinin anlattıkları eskiyen aşkları bırakıp yeni yükler aldıkları beyaz bir gecede. (Düello, s. 113) Behçet'in şiıri, onun doğayla, insanla, toplumla ilişKİlerini biçimlcndirip, toplumda duyuran tasarım, görüş, düşün, kuram vb. gereksinimlerin Delirmesi oranında tarihsel bağlamda oluşur. redif kışla sokağı güneye bakar kiiçük bir anadolu kasabasında ve mor benekli kelebekler gibi uçuşurdu tozlar galiçya çok uzakta. (Düello, s. 116) Yukarıdaki dizelerde, sözünü ettiğinıiz tünı ilişkilerin tarihsel bağlamda buIuştuklarını görüyoruz. Kuşkusuz, bir gerçekliği yansılama ile değerlendirme farklıdır. Değerlendirme, algıladığımız gerçeği somutlamadır. Şiirsel değerlendirme, sanatsal bilinç biçiminin cfışındaki bilinç biçemleriyle ilişki kuruyorsa, yani genel bir nitelığe bürünüyorsa, şiirsel gerçekliğin uzağına düşüyor demcktir. Behçet Aysan, hiçbir zaman, şiirsel bilinç biçimlerinin dışına düşmüyor. Yanstlamanın özellikleri vardır. Birinci özelliği, insanların toplumsal yaşam biçimiyle birlikte görünür. Behçet, yansılamanın bu özelliğine, bütün şiirlerinde sıkı sıkıya bağlıdır. .,^ "benim hep fırtınalarla boğuşan ruhum / yorulmuyor yaşamaktan" derken, insani olanı yansılıyor, ama bu ilişki toplumsal yaşam biçiminin yansısıdır. Yansıfamada en önemli etkenlerden biri de, öznenin yaratıcı rolüdür. Behçet, yaratıcı rolünü, her zaman koıur: "bak sabah yaklaşıyor birazdan ufuk moraracak / sevgilim çıplak sokaklarında / ayak seslerim dolaşsın / yasak / ırmaklarında yıkanayım / avuçlarına karlı öpüşler / bırakayım" (agy, 129) dizelerinde, şairın imgesel gücü açıkça görülüyor. Yedi dizede, karşıt imgelerden, çağrış^ımlı imgelere, ruhsal imgelerden, eğretılemeli imgelere değin bütün yaratıcı öğelerı ktıllanıyoı Yansılama, yansıtma süreciylebağıntılıdır. Nesnenin dcğişimine yol açan iç koşullar, dış nedenleri harekete geçirir. Yansılamanın içeriğini, yansılanan gerçeklik belirler. Aydınlanmacılar, imgenin gücünü şoylc belirtiyorlardı: "Aklı olmayana, irngeyle anlatacaksın gerçeği" Belinsky, "Gerçeğe ya da düşüne imgeler biçiminde doğrudan bakıştır sanat" demişti. Burar, "Sanatın kendine özgü bir içeriği, kendine özgü bir konusu olmalı diyordu. Sanat, bu anlamıyla, insan bilimidir. Ancak, bilimde hatalar özneldir, oysa sanatta içeriğin zorunlu bileşkenidir öznel olan. Bu bakımdan, şair, toplumsal sorumluluktan kaçıyorsa, zararı tonluma dokunur. Sanat yapıtınm içeriğindc, sanatçının duyarlığı, biçemi, beğenisı, öğretisi sinmeliair. Nâzım Hikmet yaşamamış olsaydı, tikel vc tümül olaralc, onun yerini dolduracak başka bir şair olamazdı. Behçet de, zihinsel özümleme bakımından özdeksel (maddi) diyalektik yoldan ayrılmamıştır. Behçet Aysan, bu diyalektiği iyi bilen birisiydi. Dcvlet, bizi, bu büyük şairden yoksun kılan şeriatçı canileri nc zaman yakalayacak? Bu sorudan daha yakıcı olan soru şudur: "Devlet, Adviye'den ve Eren'den ne zaman özür dileyecek?" Behçet, toplumsal dönüşümün kaçınılmaz olduğunu biliyordu: kitaplarım, şiirlerim bekleyecekler yürüdüğüm sokaklar bekleyecekler her sabah selam verdiğim akasya her sabah selam aldığım taş duvar ve uçsuz bucaksız bu keder denizi bir gün elbet dönüşümü bekleyecekler (Düello, s.236) Kuşkusuz, Behçet'in yaşama dönüşünü bekleyecek değiliz. Böyle gizemci bir dünya görüşümüz yok, ama Behçet'in savaşım vererek kurmak istediği eşitlikçi banş ve özgürlük toplumunu bekliyoruz. Salt beklemiyoruz da, bunun için, Behçet'in savaşımını sürdürüyoruz. Şcriatçıların, ırkçı ulusalcılann, ırkçıların, şeriatçı ırkçıların kan revan yolları, bir gün Behçet'in dizeleriyle ayuınlanacak. Behçet'i ve arkadaşlarını şeriatçıların ateşinden kurtaramayan devlet, giderek kendisini bu ateşin içinde bulduğunun farkına varıyor, yazık ki siyasal iktidarlar, ülkemizin ckinsel zenginliğine yakışır ta rihsel bilinci gösteremiyor. Behçet, tarihsel ve toplumsal bilinci en üst düzeyde bir devrimci şair olduğu için, arkadaşlanyla birlikte yakıldı. Bu acıyı, ulusal bir acıya dönüştüremediğimiz için utanıyorum. Behçet'i, o çocukluk günlcrindeki Akdeniz gülüşüyle anımsıyorum, yüreğim değil, aklım parçalanıyor. • Toplumsal sorumlujuk Savasımı sürdürmek Gerçeği somuttama yüz yıldır ülkemızde güzel bir gelecek için seslere ve küllere, zincirlere ve ölümlere bütün acılara (Düello, s.79) adıyor. Yaşanmış olan toplumsal gerçeklik bııdur. Acılar çcken insanın acısı paylaşıldığı zaman anlamlı olur, ortak bir yorgunluğa yol açar. dır orada duruyorsun, fırtınalar tanığımtcrkedilmiş beyaz ve nazlı yorgun bir hallacın attığı yünler gibi dokunaklı (Düello, s.81) Bu dizelerde, insani olan her şey var. CUMHURİYET KİTAP SAYI 494 Behçet Aysan, Tip Fakültesl'nin dörduncü sınıfında öörenciyken devrimci eylemlerlnden dolavH2 Mart'ta. tutuklanıp yıllarca yattıktan sonra affa uğramıs, yenlden öğrencl olmus. öurenlmlnl bltlrmls, pslklyatri uzmanı olmustu. SAYFA 7