27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A RA Yirmind yüzyılın ikinci yansında roman sanatına kendi damgasını vurmus sayılı yazarlardan biri de Carlos Fuentes. Fuentes 11 Kastm 1928'de Meksiko kentinde doğdu. Bir diplomatın oğludur. Öğrenimi sırasında ve sonrastnda birçok işte çalışan Fuentes, bir süre de sinemayla uğraştı. Luis Bunueî'le yaptığı çahşmanın ardından 1954 yıltnda ilk öykü kitabım yayımladı. Dört yıl sonra 'Saydam Bölge' adlı iki romanında parasal sorunlar içinde sıkışıp kalan eski bir devrimcinin öyküsü çevresinde, Meksiko 'nun stnıfsal karmasasını, para ve iktidar tutkulannın egemen olduğu çag'daş Meksika toplumunun çeliskilerini anlattt. uaha sonraki roman ve öyküleri de kendi kültürü ve toplumu karşısındaki hoşnutsuzluğunu yansttır. 'Vicdan' adlı ikinci romanı zengin bir aileden gelen ve toplumaaki değerlere baskaldıran genç bir adamın tükenişini ve giderek çöküşe sürüklenişini anlatır. 1962'de yayımlanan 'Artemio Cruz'un Ölümü' ise b'lmekte olan eski bir devrimcinin yaşadığı ruhsal karmaşayı konu alır. Fuentes yalnızca Meksika edebiyatının değil, çag'daş Latin Amerika edebiyatının da önde gelen yazarlarındandır. Baskaldıran insanlann tükenişlerini ve yenilmişliklerini anlatan romanlanyla ün kazandı. Fuentes7 tanıtmaya çalışttk. • Bol kitaplı günler!... Kıtıh Aııb ALATl'KKA RAPS<)l>l Bir Cumhupivet enooesi "Alaturka Rapsodi" 1919'dan 1982'lere kadar süren bir zaman diliminde bir ailenin üç kuşağının öyküsünü ele alıyor. Bu öykü bağlamında Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dÖneminin devrimleri, Köy Enstitüleri, 68 gençlik cylemleri, 12 Mart faşizmi gibi neredeyse bütün önemli olaylar estetik bir kurguyla romanda içselleştirilmiş. Anadolu köylüsünün Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi karşısındaki olumlu tutumunu sembolize eden, öyküsü bu tarihle bütünleşmiş bir tip olarak okunabildiği gibi, bireysel dünyasınaa taşıdığı düşler ve çatışkılarla, esaslı nsikolojik derinüği olan, trajik bir kahraman olarak da okunabilir ve bu boyutuyla da yeterince renkli bir şekilde resmedilmiş ("resmedilmiş" burada en uygun tanunlama. Zira Atila gerçckliği adeta plastik bir tarzda algıbyor. Kuşkusuz aynı ustalıkta olmasa bile bu yönüyle Tolstov'la mukayese edilmesi ilginç sonuçları olabilecek bir çalışma konusu). Yine baba, hem aydınfanma karşısında köy çocuklarınm tartışmasız kesinlikteki olumlu reflcksi olarak değerlendirilebilir; hem dc roman boyunca profilini net bir şekilde görebildigimiz bu tip, bu Cumhuriyet çocuğu; yavaş yavaş ayrıcalıklara konan bir elit kesimin yol açtığı tutuculasmayla çatışan, ona kafa tutan ve sessiz bir şekilde bedelödeyen bir vicdan adamı olarak "okunabilir". Romana organik anlamda eklemlenmemiş ve adeta egzotik bir süs gibi duran " Amca" bölümü, aslında romanın en allegorik nitelikli bölümü. Amca tipinde, çok partili dönemin yozlaşması ve çözülme sürecinin bir "cisimleşme"sini teşhis edebilmek için dikkatü bir okuma gerekiyor Ama " Hayvanlar için, hayvanlara dair Türkçe mushaf yazan bu amcada, Don Kişotvari çizgiler taşıyan bir şamanın hayalini de görür gibi oluyoruz: Yan meczup gezgin aşık, Türkee mushaf" indirmeyen ama yazan bir peygamber.... Don Kişot gibi traji komik serüvenler yaşamasa da bir tiirlü "trans" haline gcçcmeyen, hen tökezleyen; karısı eünden alınan, deliliği kabullenemediğiiçin iki adamabirden kıymaya kalkan, babasının yeni bir suç, bir cinayet telkinine de artık neredeyse bilinçli olarak yine deliüğe sıgınarak karşı koymaya çahşan bir şaman. Yazıyı uzatmamak için; torunun ve romandaki Eylül'ün de yinc farklı düzlemlerde okunabilecek, değişik boyutları olan kahramanlar olduklannı işaret etmekle yetinelim. Torun romanın cn betrgin çizgilerle betimlenen tipi olmakla birliktc, öyküsü itibarıyla en fazla sef iiven halesiyle çevrili en gizemli tipi de . Kuşkusuz 60 sonrasının bütün bir kuşağı bu roman kahramanında biraz da kendisini, kendi tarihindcn bir kcsiti bulacaktır. I'atilı Atilla, konuyu tarihsel bir arka plan kullanarak anlatmış ama yazınsal bir tür olarak " Alaturka Rapsodi" tarihsel bir roman değil. Bu romanda okuru cn fazla şaşırtan yanın karnavalesk unsurların bolluğu olduğunu söylemek pck de abartı olmaz. Büyük baba ve Amca aslında biraz da karnaval kıyafetleriyle sahneye çıkmış tipler. Bu iki noktanın dışında, romanın diüyle ilgüi bazı hususların altının çizilmesi gerektiğine inanıyorum. Aslında Atila bu romanda, bazı cleştirmenlerin de belirlediği gibi" yepyeni bir dıl vc biçem" yaratmak istcmiş. Ancak bunda başarıfı olamadığı açık bir şey. Bu yüzden roman dili iyi kullanamayan, acemi bir yazarın elinden çıkmış izlenimini veriyor. Oysa yazarın her iki romanında da dilsel yönden kusursuz, parıltılı pasajların varlığı, bizi bu düzlcmdeki başarısızlığın nedenlerinin üstünde düşünmeye zorluyor. Ve sorunun dile yeterince hâkim olmama sorunu olmadığını ilk anda anlıyoruz. Kendisiyle yapdmış. birkaç söyleşide Atila, torunu Meriç Nchri'ni geçerken vurulan (ya da boğulan veya yakalanan) Büyük Babanın yaşadığı soku anlatmak için; "yazı diliyle konuşma düi arasında bağ kurmak istediğini, insanların bilincinde akan şeyin ne olduğunu düşünerek yazdığını" söylüyor. Esasında, yığınla şaşırtıcı cümle turnurünün, dilsel savrukluğun, varhğınm bu dilsel tutumdan kaynaklandığını kabul etmek gerekiyor. Büyük Baba ve yan deli Amca bölümünue böyle bir deney ve tavır alış son derece doğru. Ne yazık ki Atila, bu deneyimde başansızlığa uğramıs . Bu dilsel başarısızlıkta bir diğer etkenin de özensizlik ve önemsemezlik olduğunu düşündürccck nedenler var. Orneğin Baba ve Oğul bölümlerinde anlatı kısmen duru ve hatasız, ama bu bölümlerde bile alelaccle yazılmış havası taşıyan prag raflar oldukça çok. Belki de Arila'nın romanın en zayıf yanı onun dili. Burada Mina Urgan'ın haklı olarak çok okunan Bir Dinozorun Anılan kitabıyla, Alaturka Rapsodi arasındaki bir yakınlıktan yola çı karak son birkaç değinide bulunmama izin vcrilsin. Önce, bu yakınlığın niteliğini belirtmek istiyorum: Mina Urgan bir "Dinozor" un anılarını, Fatih Atilada nüznünü" anlatmış. Romanın en çarpıcı satırlarına bir göz atalım: "Artık fırtına bitti" demişti. Kamil bey o gece geç saatlere kadar süren sohbetin sonunda. "On oniki metre kanatlı, ağır gövdeli albatroslaruı karada gezinmesini düşüncbiliyor musunuz?" diye cklemişti. "Fırtına olmadığmda onlar da yok olup gidcr" . Ve romanı sonlandıran şu cümlelere de : •"Önce anneme, sonra diğerlcrine yaşadığımı söylc," demişti. "dedem için çok üzgün olduğumu... sonra defalarca sarılıp yeniden, yeniden öpmüştü ve her zaman yaptığı gibi ani, kararlı, bir gölge gibi ayrılmıştı yanından. Uzaktan üniversite otobüsü gözükmüş, yaklaşıyordu. Ama hayatlan sanki dağlann uoruklarından aşağılara savrulan bembeyaz çığlardan kopup karanlık uçunımlara doğru hızla ilerleycn, dağılıp yok olan kartopları gibiydi..." Fatih Atila'nın sanatla ilgisi rcsimle başlamış . Önce ckonomi, sonra felsefe öğrenimi yaprruş. Ama sanıyorum asıl onun kişiliğini biçimlendircn şey, politik geçmişi. I^efalarca tutuklanmış, badireler atlatmış biri. Aktarılan satırlaruı yeterince duyumsattığı gibi, romanın okunmasından sonra insanı sarıp sarmalayan hüzün, öyle ucuz duygusal hokkabazlıklarla kotarılan teknik bir "trük" değil. Rafîne bir duyarlılık ve algı dünyasının "anlattığı" ve "hüzünlü" bir dönemin "beslcdiği" bir hüzün bu. Atila, sözü edilcn kusur ve yetersizliklerine karşın, söyleyecek çok şeyleri olduğunu hissettiren bir yazar. Her iki romanıyla da sanatsal ve estetik olanı sezip yorumlama noktasındaki ustalığını kuşkuya yer bırakmayacak şekil de gösterdi. Şimdi okurun ondan beklcntisi, bu niteliklerini tümleyen bir dilsel yetkinlik ve anhğı yakalaması. • Alaturka Rapsodi / Vatih Atila / Can Yayınkrı/27U SAYFA 3 Fatih Atila dan "Alaturka Rapsodi" YASAR CEVHER atih Atila'nın ikinci romanı "Alaturka Rapsodi" geçen aylarda Can Yayınları tarafından yayımlandı. Yazann ilk romanı "Akdeniz'in Kıyısında" 1987 yılındayayımlandığı zaman eleştirmcn Fethi Naci tnı eser için "nicedir yazılmasını beklediğim bir romanın habercisi" demişti. Aynca "Akdeniz'in Kıyisında", yanılmıyorsam bir işçi mücadelesini; grev eylemini, fabrika cksenli olarak ele alan ilk Türk romanı olarak da kabul edilmişti. Sonuçta uzun bir aradan sonra, gerçekten nicedir beklenen bir roman "Alaturka Rapsodi" yazınsal yaşamımıza katıldı. Bir tanıtım yazısının zorunlu olarak sınırlı tutulması gcreken çcrçevesi ne yazık ki bu romanın ayrıntılı bir değerlendirilmesine izin vermiyor. Ancak buraua tcmel önem taşıyan iki saptamadan hareketle "Alaturka Rapsodi"yi değişik bir bakış açısıyla kavramaya çalışacağız. ( Zira, daha önce Müliyct Gazetesi'nde Nilüfer Kuyaş'ın "Entellektüel Bakış" köşesinde yayımladığı yazı vc Oral Çalışlar'ın Cumhuriyet Kitap Ekındeki yazıları bu romanla ilgüi önemli noktaların altını çizmişlerdi.). Üncelikle, bu romanın "gündemi" ile "edebiyat tcknokratlarının" ya da "profesyoncllerinin" gündeminin çakışmadığını belirtmek istiyorum. Bu nedenlc; F TURHAN GÜNAY Imtlyaz Sahlbi: Berin Nadi OBasan ve Yayan: Yenı Cun Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. Cenel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinço Cenel Yayın Koordinatöru: Hikmet Cetinkaya Yazıişleri Müdürü: Ibrahim Ytldız Sorumlu Mudur: Fikret ilkiz Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay Crafik Yönetmen: Dilekilkorur Reklam: Medya C KtTAP "Alaturka Rapsodi" bu çevrelerce belli bir suskunlukla karşılandı. Siyasi planda ateşlibir küresellcşme ve ikinci cumhuriyetçilik yanlısı olan bu çevreler, yazınsal diizlemde de bu po litik tavn bütünleyen izlekleri "izliyorlar" ; yani estetize edilmiş bir dekadansın sonsuz ve tckdüze nakaratını, zaten iyice sersemlcmiş durumdaki okura neredeyse bir senfoni gibi pazarlıyorlar. Malum çevrelerin bol reklamlı çok satan (bestseller) kitapları, yeterli direnç göstcrilip sonuna kadar okunabildikJeri zaman, okur bütün o makyaj ve süslemelerin, burunlan çoktan beri naftalin kokmaya başlamış ucubeleri, ihtiyarbakirclcri gizleme amacı taşıdığını artık görmeye başlıyor; şu soyut modernite ve özgürlük tapıncının; asLnda çoğu Amerikan uyruklu seks ılahelerinin, bencillik, budalılık, para ve iktidar tanrılarının önünde, sonuna Kadar secdeye varıldığında bile , bunun yeni bir iman gibi, "asri" zamanların saygın bir ideaü gibi yutturulmak istenmesinin kılıfı olduğunu kavnyor. Ama her şeye karşın "bir kadının memeleri için" vatanını satmayı reddederse, yazarı hemen afaroz edebilecek kadar bu dinin kravatlı papazlan heniiz güçlülcr. İşte Fatih Atila Alaturka Rapsodi'yi böyle bir dönemdc yayımlandı. Roman, 1919'dan 1982'lerc kadar süren bir zaman diliminde bir ailenin üç kuşağının öyküsünü ele alıyor. Bu öykü bağlamında Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Döneminiıı üst yapı devrimleri, Köy Enstitüleri, 68 Gençlik eylemleri, 12 Mart Faşizmi gibi neredeyse bütün önemli olayları estetik bir kurguyla romanda içselleştirilmiş. Ozelliklo Köy Enstitülerine değinilen bölüm oldukça etkileyici. Bu enstitüler için "Bozkırda Yanan Ateş" denmişti. Atila nın romanı da esas olarak bu bölümde "ateşleniyor". Yazaröyleyapay gerilim oyunlarına filan tenezzül etmeden okuru bir iırtınu ve alev atmosferıne sokabiliyor. Eserin her satırına damgasını vıırmuş olan katişıksız bir samımiyet ve yalınlık, romanı bir başka yönden de çekici ve sıcak kılıyor. tkinci olarak, bu romanın değişik düzlem lerde okunabilecek, çok katmnnlı bir roman olduğunu belirtmek istiyorum. Orneğin romanın en önemli kahramanı Büyük Baba; 494 Yoni U P tonn "Mıozor" un hüznü Değişik boyutiu kahpamanlar C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle