Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0, herkesin kitabı Edebiyatımızın önemli adlarından Fethi Naci, "Dönüp Baktımda" adını koyduğu kitabının her sayfasında, kendisini çocukluk günlerinden alıp bugünlere getiren yaşamın binbir filiz salarak göverdiğini görüyor. MUZAFFER BUYRUKCU imi, arkasına dönüp baktığmda gördüğü geçmişinin hcr saniyesini dolduran olaylarla hiç ilgilenmeden yürür gider ilcriyc doğru, giderken dc o günün, o günlerin kendisine getireceklerini rasİantıların insafına bırakır. Cemal Süreya öyleydi. Ona göre 'geçmiş' yaşanmış, işlevi bitmiş ölü bir kitleydi. Bir de sürekli bir biçimde dönüp arkalarına bakanlar vardır. Onlann bakıp gördükleri hcr şey, hem onların hem de başkalarının katkısıyla var olan bir üründür. O ürünü yoktan varetmek için yeteneklerini, bilgilerini, olanaklarını, servetlerini, sağlıklannı koymuşlardır ortaya. Evet, dönüp baktıklarında gördüklerini ömürlerinin tarihine kazmak, her dönemine yaymak amaçiyla bir sürü koşulla, bir sürü engelle, bir sürü kuralla savaşmak zorunda kalmışlardır. Hatta, bu arada korkunç tehlikelerle karşılaşmışlardır, hatta onurlannın zedelenmesini önlemek, toplumdaki konumlarının sarsılmamasını sağlamak için ölümü bile göze almışlardır. milcrin resimlerini çizcrlerdi ki değme oymacılar parmak ısırırlardi o 'şaheserler' karşısında. Fethi Naci, karpuz sergisinde geçen zamanı anlatırken, babasının arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, henüz bir beyaz kâğıt gibi bomboş olan belleğine bir daha siîinmemek üzere yazar. "Usul usul yağan yaz yağmurlarının meydanda yaptığı su birikıntisine bakarak kimbilir o bakışlann içerikilcrinde ne sorunlar, ne düşünceler, ne tasarılar vardı çay bardaklarında rakı içerlerdi. Pek konuşmazlardı. Konuşmuş olmak için konuşmayı çoktan aşmış bir dostluklan vardı. Babam bir rakısına, Dİr bana bakar,' Annene söylersiıı, karpuzlarbitmedi daha' dcrdi. Bir suç ortaklığı içindc gülümserdik birbirimize." Bu, Ibabaoğul arkadaşlığmm özündeki sıcaklık, güven, seygi, giz, sorumluluk beni çok etkiledi. Oyle bir arkadaşlığa, öyle bir birlikteliğe özlem duydum. "Yağmur yağarken avludan kalkıp içeriye giremeyen zavallı ağaçların verdigı hüznü vcrir bana 'Bir karpuz sergisi'. Hep yaz aylannın yorgunluğunu üzerinden atamayan babam, adını adıma kattığım sevgili 'Fethi Aga'yı anımsatır." F'ethi Naci, geriye dönüp baktığında 'ölüme dair' denemesindekı sarsıcı gerçekleri görür. Gördüklerinin, çocuklufiunun soluk alışlanndan yüksefen dupuuru, karartılmamış, masumiyeti öne çıkartan anılarla hiçbir ilişkisi yoktur. Burda acılarla yüzyüzedir. Evet, artık acılarla tanısmış, acılan benlifiinde duyma dönemi gelip çatmıştır. "Takıldı o cümle kafama, tekrarlayıp duruyorum: 'Yalnız dua ve tarla çiçekleri istiyorum.' Ünlü Fransız aktörü Gerard Philippe'in mezar taşında böyle yazıyormuş. Tarla çiçekleri' sözlerinde her zaman hiizün veren bir yalnızlık, bir uzaklık, bir sadelik bulmuşum dur." Sonra bulduklarına.gazetedeokuduğu bir mevlit ilanı, yeni nüzünler, yeni yalnızLklar, yeni uzaklıklar getirir. tlanın başlangıcında bir genç kızınrotoğrafı vardır. "Güzcl mi güzel, canlı mı canlı, hayat dolu bir genç kız. (...) Bir anne, kızının ölüm yıldönümündc okutacağı mevlide dostlarını, kızını tanıyanlan ve nerkesi çağırıyordu. Aradan bunca yıl geçti, o güzel, o genç, o hayat dolu öliinün adını nâlâ hatırhyorum. Gönül." Bazı sözler, ba z\ görüntüler, bazı raslantılar ve kendisine ait olmayan, hep dışarda kalacak öğeler, bir daha çıkmamacasına yerleşir içine. Tıpı tıpına Fethi Naci'ninkilere bcnzcmcse de hepimizin dağarında böyle 'unutulmayanlar' bulunur. Derken, Fethi Naci'nin dünyasını altüst eden, yüre ğini yasa boöan, bütün eşdost ölümlerini ikinci ptana iten babasının, 'Fethi Aga'nın ölümü bir hançer gibi saplanır bağrına. Fethi Aga, Dr. Rana Kartal'ın görevli olduğu Cerrahpaşa hastanesine götürülür. Kısmi felçgeçirmistir, konusamamaktadır. Anıa tedavi euilmektedır. "îki gün sonra, gecc, bir lokantada yemck yemiştim, bir türlii eve gitmek istemiyordum. Tııhaf bir önseziyle hastaneye gittim. (...) Yatağjnın başucuna otur muş ona bakıyordum. On dakika geçti geçmcdi, bir daha unutmama imkân yolc; o gövdenin belden yukansı nasıl birden kalkıverdi, iki günuür kapalı oldufiunu ögrendiğim o gözler birden nasıl açılıverdi! !jai}irmıştım. Bir şeyler yapmak istiyordum. Yaşlıhasta bakıcıkadın, parmağını dudaklarına götürerek 'Suss!' diye rısıldadı vc kcndi Vendine konuşur gibi, 'ölmek için demek sizi bekliyormuş' diye mırıldandı ve orada, gözlcrimin önünde öldü. Olen babamdı." Ateş düştüğü yeri yakar derler ya işte bu kocaman ateşin Dönüp Baktıgımda K i. herkesin kltabına' dAnüşturmüş 'Dönüp BaktiOımdayı. Geriye dönüp baktığında her şeyi ayırnıtılı bir biçimde gören Marcei Proust, Ernest Hemingway, Maksim Gorki, Jack London, Panait tstrati gibi yazarlar, sonradan dünya edebiyatına armağan edecekleri roman ve öykülerinin gizlendiği çekirdekleri, tohumları, kaynaklan da görmüşlerdir. Kendilerinişaşırtan, zihinIerinin açlıklarını giderip zenginliiklerini arttıran olgulan, ilişkilerini anlamlandıran aşkları, dostlukları, arkadaşlıklan, ihanctleri, utançları, kavgaları, intiharla rı, başanları, başansızlıkıarı, ycngilcri ve yenilgilcri görmüşlerdir. Edebiyatımızın önemli adlanndan Fethi Naci, (Dönüp Baktığımda) adını koy duğu kitabının ner sayfasında, kcndisini çocukluk günlerinden alıp bugünlere getiren yaşamın binbir filiz salarak göverdiğini görür. O gördüklerini yöneten, yönlendiren, değerlendiren bir güç olan babasını görür sözgelimi. Babasının bir karpuz sergisi vardır ve o sergi, en köklü anı ıarının derinliklerinden rişkırdığı bitek topraklargibidir. "Belki de DÜtün çocukluğumun karpuz sergisinde geçmesinin etkisiyle olacak Sait Faik'ten en özeldiğim hikâye 'Bir Karpuz Sergisi'dir. Bir karpuzun üzerine dikilmiş mum, sıcak ağustos gecesini sallaı dururdu." Fethi Naci, hakkında yazı yazdığı bir yapıttaki ayrıntıların üzerine ciddiyetlc eğilir ve benzetmclerin, saptamalann, gözlemlerin en güzellerini scçer, seçtiklerinin içcrdiği sanattan, edebiyattan müthiş bir keyifalır. Benim çocukhığumda da Ycnikapı'nın Büyük Langa'sında, Temmuz ayında, her yılki kişilerin açtıklan karpuz sergileri vardı. Sergi sahiplcri, içlerini oydukları Tekirdağ karpuzlannın kabuklarında sekiz on delik açar, içlcrine yerleştirdikleri iri mumlann alevlerini o deliklerden geceye yansıtırlardı. Ve gene kabukları kalın ve koyu yeşil karpuzların üzerinde dalgalarla boğuşarak ilerleyen yelkenli geSAYFA 10 TBF Karpuz Sorgtef uzantısında sonsuz bir boşluğa yuvarlanma, tutunulan dalın kırılması, derin bir karanlık yalnızlıklarla burun buruna gelme vardır. Fethi Naci, geriye dönüp baktığında, 'karpuz sergiciliği'nden önceki refah içinde yaşadıkları günleri görür. "Babamla amcam fındık fabrikası işletiyorlarmış. Sonra aynlmışlar. Amcam, kazandıklan parayla nep kendine fındık bahçeleri aldığı için babama yalnızca oturduğumuz ev kalmış. (Her ailede, o ailedeki sessiz, dürüst bireylerin canlarına okuyan, yaşamlannı sıkıntıya sokan birileri mutlaka vardır.) Sonra batamın Istanbul'a elma ve kalkan balığı sevkiyatı. Her işten zararlı çıkısı!" Dört dayısının içinde en çok sevdiği Mustafa dayısından söz eder Fethi Naci (Dönüp Baktığımda) kitabında. Şarapçı lık yaptığı halue agzına bir damlacık koymayan bir adamdır dayısı. "Konuşurken sık sık küfrcttifeimi yalun dostlanm bilirler. Aözımın bozulc olmasının nedcni Mustafa dayımdır. (...) Arada şarapçı dükkânına giderdim. Kimse yoksa bana küfürler ettirirdi. Ozgün bir küfür duyunca bayıbrdı! Sıradan küfürlere yüz para harçlık veriyorsa benim yarattığım küfre beğenmişse beş kuruş, hatta on kuruş harçlık verirdi. Parasız yulanmızdı. Bütün hafta yeni küfürler bulmaya çabşırdım. (...) Mustafa dayım kanserden öldü. Vasiyetini anlattılar bana. 'Beni' demiş 'Musalla taşında öyle adet yerini bulsun diye yıkayıp gömmeyin. îki aydır yıkanmadım. Bir güzel keseleyin, ondan sonra gömün!" Yaşamlarınızı anlamlandıran, lcişiliklerimizin gelişmesinc katkıda bulunan, bizleri biz yapan ürünleri cömertçc sunan ilginç insanlardırbunlar. (Bizim ailede hepimizi küfre alıştıran amcam, altı yedi yaşlarındaykcn rakıyla tanıştıran dayınıuı. Annem, babam, eniştem tarafından böyle davrandıklanndan ötürü cleştirilirlerdi, 'ahlaksız, sorumsuz' diye nitelendirilirlerdi ama biz çocuklar tapardık onlara yaşamın kapılarını araladıkları için.) Ve çocukluğumuzun kimi yıllan ancak onlann yardımlarıyla, onların mizaçlarımızın yapılarına koydukları taşlarla unutulmazliK kazanırlar ve hep anımsanırlar. Düz, sıradan, etliye sütlüye karış mayan, sıradışı davranışlarla herkesi §aşırtmayan kişiler, galiba 'unutulma'nın malzemesidir. Fethi Naci, geriye dönüp baktığında, Giresun'da arkadaşjarıyla birlikte uçurduğu uçurtmaları, o 'uçurtma rüzgârla n'nı, uçurtma kavgalarını görür. Tabelacı çıraklığını, tabelasını özene bezene yazdığı 'Mevsim Bakkaliyesi'ni görür. trili ufaklı işlerde çalışmalannıgörür. "llkokul yıllarımda, Kofumda içi salatalık dolu t>ir sepet, mahalle aralarında salatalık sattığımı anımsıyorum." Fethi Naci, geriye dönüp baktığında 'ilk aşk'ını görür. Onbeş yaşını bitirmişti. GaziCaddesi'ndedolaşırken. İki arkadaşıyla yürüyordu O. "Bir an bakışlarımız buluştu; o anda bende bir şcylerin değiştiğini, hiç duymadığım bir duyguyu yaşa dığımı lıissettim. O da dıırmuş bana bakıyordu. Arkadaşları gülmeyebaşladı. Bir saatçı vitrinuıi seyrederek ovalanıyor, onların önden yürümclerini bekliyordum. (...) Beni gördü. Gülümseyerek baktık birbirimize. Çakılmış kalmıştım kaldınma. Onu görüyordum, ona bakıyordum, o da bana bakıyordu, bana gülümsüyordu. Bundan daha büyük bir mutluluk olabilir miydi?.. Cumbalı evin tam karşısında bizim mahalleye çıkan bir sokak vardı; arkamı nerdeyse uükkânlara sürterek, yengeç gibi yan yan, o sokağa saptım. Başladım koşmaya: Mahalle aralarından C^a zi Caddesi'ne, oradan çok iyi bildiğim sokak aralarından dolaşarak Yeşil Gireson gazetesinin yanındaki sokağa ve gene Gazi Caddesi'ne... Penceredc oturmuş,, gülerek bana bakıyordu. Beni bekler gibiydi..." Işte aşkın gönülde yaktığı ateşin çatırdıları... afevlcrin her yanı sarması ve patlayan duygulann sergilendiği sokak gösterisi... JMvzinciri Fethi Naci, geriye dönüp baktığında Erzurum Lisesi'ndc okuduğu yıllarını, üniversiteye girmek için verdiği savaşımı; yazarlann, şairlerin dadandığı Elit Kıraathanesi'ni; Sait Faik'i, ürhan Veli'yi, Ok tay Akbal'ı, Sabahattin Ali'yi ve Edip Cansever'i görür. Tutuklanmasını, Sultanahmet cezaevini; Türkiye tşçi Partisi'nin yarattığı toplumsal ve siyasai depremi görür. Fethi Naci, geriye dönüp baktığında, Türkiye'nin en özgür, en demokrat.kuralların, törelerin kimseyi yönetip yönlendirmediği kenti olan Bodrum'u, Bodrum'da sergilenen yaşama susamış çılcın kalabalıkıarı, kendisinin de demlenuiği meyhaneleri, barları; kaçan ve yakalanan duygu, sevgi, sıkıntı üreten anları görür. Bodurm'daki Ortakent'i tepeden tırnağa Sisley'in tablolarına dönüştüren şiirsel 'hayal ağaçlan'nı görür ve gördüklerini kıh kırk yaran bir öykücü özeniyle canlandırır. En yakın dostlarını, birbirlerinin yaşamlarına, kişiliklerine her saniye taptaze kan, onur, yücelik, yüreklendirme, güzellik taşıyan Edip Cansever'i, Rauf Mutluay'ı gö rür. Ve.daha pek çok görülmesi gereken şeyi görür ve gösterir. Fethi Naci nin (Dönüp Baktığımda) adlı yapıtı, birbirine değişik zamanlarda eklenen anılar zincirinden oluşmuştur. Aynca bugün yaşları gelip yetmişe dayanmış, hatta yetmişleri aşmış bir kuşağın Dİreylerinin kendilerinden önemli kesitler bulacağı, kendi geçmişleriylc Fethi Naci'nin sergilediği yaşamın nasıl bütünleş tiği gerçeğini görecekleri bir olaylar toplamıdır. Bclki, sayfaları çevirirken belleklerine üşüşen anılar, onlan başka kentlcre, başka sokaklara, başka mekânlara sü rükleyecektir ama Fethi Naci'nin yarattığı duygu, düşünce, durum, olay, eylem dünyasının kıpırtılan içinde kendi kendi evrenlerinin kıpırtılannı, edimlcrini, atılımlarını, devinimilerini yakalayacaklar dır. Böylece Fethi Naci'nin her an'ını bölüşecek, her an'ını değerlendireceklerdir. t'ethi Naci, 'herkesin kitabına' dönüştürmevi başardığı (Dönüp Baktığımda)yı, olanı biteni hiçoir şey saklamadan, açık yüreklilikle, ama bir sanat yapıtı bünyesi içinde, çok sevdiği ayrıntılardan aldığı keyfi, okura hissettirerek, anlatır. • Dönüp Baktığımda/ Vetbi Anılar/ Adam Yayınlart/ 17S v K İ T A P Yaşamn kaprian Naa/ 494 C U M H U R İ Y E T S A YI