Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
inccliklcrini benimser, Doğu'ya karşı beslediği o coşkulu hayranlık duygusu daha ktenlikli ve düşündürücü olur. Kuran'a Oykünmeler başlığı altında topladığı şiirler bu geçişin ilinç bir örneğiaİr: Seninle, bir zamanlar, cy her şeyi yaratan, Yarışa ycltenmişti bir kudretli, Dedın: Dünyaya yaşam armağan ediyorum, Ve onu ölümle cezalandırıyorum: (Çev.: A. Behramoğlu) Bu şiirler uzun bir tartışmaya yol açar. t. Braginskiy bu şiirlcri "...Puşkin liriğinde BatıDoğu scntezinin" bir başlangıcı olarak gösterir. P. Tartakovskiy isc Kuran'a Oykünmeleri erişilmez bir " Doğu şaheseri olarak betimler vc yapıtın önemli bir özelliğini açıklar. AraşUrmauya göre, adı geçen yapıt Rııs şairlerinde Müslümanlann kutsal kitabına karşı solmayan bir ilginin temelini atar, dahası Doğu klasiğiyle birlikte Doğu insanını, onun psikolojisini tanımak açısından ycni fırsatlar sunar. Puşkin'dcn önce Doğu'yu "keşfeden" Avrupalı şair vc yazarların gözlemlerinde Doğu ya yetirince "oryantal" değil, ya da aşırı "oryantal" idi. Onların "güclü bir taraf tutmanın ve uydurmaların ctkisi altında kalmış olması büyük bir talihsizlikti" buradaki dünyaya ilişkin bilgilerin aktarılması konusunda. Rus şairi ise daha az önyargılı yaldasır bu gizemli dünyaya. Doğu onun için Cnateaubriand'da olduğu gıbi sadccc "hamamlar, kokular, danslar..." değil, şiirlerinde yapmış olduğu betimlemeleriylc şair Doğunun üzerindeki gizcm perdesini aralar. Ondan sonra M. Lermontov vc A. Polejaycv, L. Yakuboviç adL şairler de "Kuran'dan" farkb yorumlamalar yaparak Doğu'yu keşfetmeye çalışırlar. Puşkin'in yaşamında "en verimli çağ" Bolodiııo sonbaharıdır (1830). Yevgeniy ()negin'in son iki albümü, Cimri Şövalye, Mozart'la Salicri, Don J uan gibi tiyatro oyunları, Bclkin'in I likâyeleri'ni yazar şair burada. Yina aynı dönemde, araştırmalarda "kapalı", "tuhaf", "anlaşılmaz" olarak nitelenen bir şiir de ortaya çıkar. Istanbul'u övüyor şimdi gavurlar Ama yarın demir ökçeleriyle Uyuyan bir yılan gibi ezecekler onu ve çekip gidecekler bırakıp öylece îstanbul Peygamberin yolundan ayrıldı ü n u baştan çıkardı kurnaz Batı (Çev.: A. Behramoğlu) Söz konusu şiirin monografik incelemesi ilk kez N. t. Çernyayev tarafından hazırlanır. Araştırmacı öncelikle şairin kendi halkının dışında bir halkın çehresine bürünmesini ve geleceği görebilme yeteneğini inceler. Âyrıca Puşkin bu şiirin Türkçc'den tcrcüme cdildığini, kendisinin yazmadığını söyler. Çernyayev bu konuda şiire hak verir, çünkü Türk olmayan birisi daha gururlu, daha içtenlikli ve şef katli sözler bulabilir miydi acabaı1 "inanç sahibiyiz, orııç tutarız Kutsal sulardır doyuran bizi Düşman üstüne rüzgâr gibi Uçup gider atlılarımız..." Şiirin her dizesi dönemin Türklerine özgü buğulu kibirler ve dini içerikli milli özgiiven duygularının izlerini taşır. Burada Avrupa edebiyatından farklı olarak Arap fantazisinin ateşli gölgeleri yoktur. Şair henüz Batı uygarlığından ctkılenmemiş olan birTürkün en mahrem diişüncelerini diIe gctirerek, başka bir ruh dunyasına taşır okurlarını. D. D. Blagoy Puşkin'in Yapıtlannın Sosyolojisi adlı kitabında Puşkin'in îstanbul uövüyor... şiirinin ayrıntılı biranalizini yapar. Araştırmacı şiirin ikinci bölüCUMHURİYET KİTAP SAYI 488 Puşkinln Doğu'ya karşı gösterdiği eğillmin gözden uzak tutulmayacak kadar önemli olan nedenlerinden blrl de, şairin kendl aile geleneklerine duyduğu ilgidir. Aydın ve soylu bir aileden olan Puşkln'ln anne tarafından büyük dedesi, Etyopyalı Abram Hannibal'dır. Dolayısıyla bütün bu varsayımlar Puşkinln yaratıcılığına yenlblryön kazandınr. mündeki politik yana işaret ederek "tuhaf bir yakınlık "tan söz eder. Blagoy şöyle der: "Yeniçeri isyanı, Dekabristlerin,(yüksek subayların, E.t.) ayaklanmasından ancak 6 ay sonra, 1826'da Haziran ayında gerçekleşti. Dahası, bu isyanın seyri hayret verici biçimde, Dekabristlerin Senatskaya meydanındaki gösterilerini hatırlatıyor". Böylebirbenzerliğinvarolması, Puşkin'in yapıtlartnı inceleyenlere iki olayın etrafında parajcllikler ve ilişkiler kumıa imkanı sunar. Orneğin, II. Mahmud ve I. Nikolay'ın izledikleri siyasetten, her iki toplumda vaşanan aşama ve çalkantılara kadar. Adı geçen şiirin ilk bölümü ise (yeniçeri isyanıııuı tasvirine kadar), 1829 yılı Seferi Sırasında Erzıınım Yolculuğu adlı yapıtının beşinci bölümüne katdır ve "yeniçeri Eminoğlu"nun yazmış olduğu 'satirik bir pcx?min başlangıcı" olarak yazar tarafından sunulur. Niye Eminoğlu? Yapıtın hiçbir yerinde, okumn dikkatini cekebilecek şekilde bu isim bir daha kullanıl maz. Ancak, araştırmacı Koşelev'un da belirttiği gibi eğitimli okur, gizli "Doğulu" şair Eminoğlu (yapıtta Amiınoglu), tanınmış Rus ailesi Aminovlara karşılık geldiğini sezebilir buradan. Rus soylu ailesi Aminovların kökü Puşkinlerin de olduğu gibi Ratşilerin soyuna dayanmaktadır. Bu sırada, 1830 yılının sonbaharında Puşkin ruhsal bir boşluğa girer. Istanbul'u... yazdığı giin, 17 Ekim'dc Yalvanş adlı vc yine Doğu inıgeleri içercn bir şiir yazar. Birkaç gün sonra Onegin'in onuncu şarkısı yakılır. Nedense şair sıkıntılı günlerinde tamamen Doğu egzotiğine döner. Yalvanş'taki sevgilisinin ismi Levla'dır. Ancak Avrupalılann düşlediği, şenveti uyandıran kadın değildir Puşkin'in şiirindcki güzel Leyla. Puşkin Doğu'nun kadınında "ışık" ve "gölge"yi bir arada görür, Doğu'nun güzeıleri şairc en kötü döncminde esin kaynağı olur. Puşkin iki bölümden oluşan tstanbul... şiirindctrajik nüansları içeren Doğu egzotiğinin özünü aynen nakleder. Puşkin şiirde Müslüman kadcrciliğine de yer verir. Şair, II. Mahmud'un askeri reformu yolundaki ilk adımlannı, yeniçeri isyanının bastırılmasını anlatır ve bütün düşünce ve de şüphelerini kadere teslim eder. Son metinde şair tarihsel benzerlikleri göz önünde bulundurarak yeni bir paralellik çiziyor. Dönemin Rusya'sında Padişah II. Mahmud açıkça "Türklerin Büyük Petro'su", Osmanlı tahtındaki "Batılı" olarak adlandırılır. Puşkin, Rus tarihine imzasını atan bir başka hükümdarla analoji kurmayı yeğler. Korkunç lvan'ın Rus merkezi yönetimde III. lvan'ın "azgın torunu" olarak yer aldığı gibi, öfkeli "sultan"da Doğu dünyasına alışılmışın dışında yabancı biri olur. Söz konusu analojiye uygun olarak tarihsel bir düşünce ortaya atar Puşkin: BLr toplumun doğal yaşamına müdanale edilirse (verilen örnekte, Türkiye'de "yaşlı Doğu"nun samimi "gerceğine"), ardından köklü sarsıntdar çıkabiTir. Gerçekten de, II. Mahmud'un ani çıkışlarla yürütülen "Batılılaşma" politikası son aşamada, yeniçcrilerin ayaklanmasından iki yıl sonra olan ve Mahmud'un yenilmiş olduğu 182829 tarihli RusTürk harbine yol a^tı. Puşkin'in "BatıDoğu" ekseni daha sonra lcendisiyle Türk seferinde bulunmuş şair A. Ş. Homyakov'un yapıdarında da aynı tarzda öne çıkar: " Kurnaz Batıdurağan Doğu" (F.rzurum haremlerindeki gibi "sessiz" ve "kapalı"). Kurtancı "kapahlık" düşüncesi Puşkin'in geç döncmine hiç de yabancı değil. Aynı konuyu şair Rusya'yı Kötüleyenler adlı şiirine de taşır ve Baü'ya, Batı için anlaşılmaz ve ulaşılmaz olan Ruslann işlerine kanşmama çağnsı yapar. Söz konusu şiirde Doğu imgeleri olmamış olsa da, şair tarihselyaklaşımında Doğu'ya "çekiliyormuş" gibi görünüyor. Doğu'ya olan bu eğilim, Puşkin'in 1829 yılında Kafkasya gezisini düzyazı olarak yazma girisiminin başlıca nedeni olur. Bu yapıtın adı bile "1829 Yılı Sefcri Sırasında Lrzurum"a Yolculuk" Doğu'nun sarsılmaz sembollerine işaret eder. Ortaçağ'dan başlayarak "fetihıer" sürccinde Doğu'yu tanıyabilmek amacıyla Avrupa'da çok sayıdageziyolculuk edebiyatı üretilir. Oldukça gerilere uzanan bir gelenekle Avrupa'da olduğu gibi Rusya'da da pek çok gezgin yolculuğa çıkmadan önce Batı'nın diğer kaynaklanyla desteklenir. A. Puşkin DU geleneğe yine kendisine özgü bir biçimde uyar. Gezi notlarının önsözünde de belirttiği gibi, şair yolculuktan döndükten sonra, 1834 ytlında Paris'te basılmış Viktor Fontanye'nin Fransız Hükümeti'nin Emriyle Doğu'ya Yapılan Bir Yolculuk adL kitabını inceler. Eontanye kitabında Türkiyc scfcrine katılan komutanlardan söz ederken "yurttaşlannın kahramanlıklannı dile getirmek için başkentten ayrılmış ünlü bir şairi de anlatır. "Ancak bu şair adı m en seferde bir dcstan konusu değil, taş Iama konusu bulmuştur", der yazar. Erzurum Yolculuğu Puşkin in bu yolculuk sırasındaki izlenimlerini sergiler. Birinci bölümden beşinciyc kadar şair Moskova'dan başlayarak, Rusya'nın güney bölgelerinden Kafkasya'yı aşarak Türkiye'nin Doğu sınırlarına kadar Ruslann sefer rotasını çizer. Rus seferlerine karşı Puşkin'in tavn iki yönlüdür. Bir taraftan bun ların Rusya için kaçınılmaz olduğunu kabul eder, diğer taraftan her iki ülkc için de felakedere yol açabileceğini düşiinür. Şair için tanık olduğu seferlcrin asd önemi, DoğuBaü eksenindeki düşüncelerine geniş mekânlar yaratılrrnş olmasıdır. Erzurum'a Yolculuğu'nun beşinci bölümü " Asya Türkiye'sinin başkcnti sayılan" ve "çok acayip bir manzaraya" sahip Erzurum'un betimlemesiyle başlar. Puşkin izlenimlerini sövle dile getirir. "Avrupa ile Doğu arasmuaki başlıca kara ticarcti Erzurum yoluyla yapılır. Ama kentte az nıal satılıyor; burada bu malları ortaya çıkarmıyorlar...(E.Î.) Asya ihtişamı: Bu deyimden daha anlamsız bir söz bilmiyorum (E.I.),... ama ihtişam, şüphe yok ki Avrupa'nındır". (Çev: Z. Baştınıar) Gszgfeıin sozııyto "Kurnaz BatHkrağan Doğu" "Enverimlçağ" Puşkin Avrupalı gezginin gözüyle, sık sık Avrupalıları da şahit göstererek "Asya ilkelliğini" kaydeder. Mezarlığın, serasker sarayın hikâyesi, ( )sman Paşa'nın akrabalanyla karşılaşması, haremin ziyareti ironik saptamalar eşliğinde anlatıbr. "Işte sizebir Doğu romanı konusu", der Puşkin. Görüldüğü gibi, anlatılan ortam ve söz konusu beşinci bölümde yer alan 1836 yılında yazılan Istanbul'u övüyor... şiirine tamamen karşıt olup, Batı anlayışı ilcri sürülür. Sonunda yazar "satirik tarzında yazılan bir destan" olarak tanıtılan şiire geçmeden önce su ifadeyi kullanır: "Erzurum'la tstanbul arasında, tıpkı Kazan'la Moskova arasında olduğu gibi bir çekişme var..." D. Blagoy konuyla ilgili soruyor: "Kazan'la Moskova arasındaki bu çekişme nedir? Böyle bir çekişmenin varlığına dair, bizim bildiğimiz bir iz kalmamıştır". Ve araştırmacı hemen Puşkin'in bu örnekle "Moskova ile Peterburg arasındaki" gerçek "çekişme"yi üstü örtülü biçimde gös termiş olduğunu kanıtlamaya çalışır. 19. yüzyılda Moskova ile Kazan arasındaki "çekişme" olanaksızdır. Ancak tarihsel olarak Korkunç lvan zamanında vardır. Kazan Doğu'nun ve Moskova Rusya'sının başlıca simgesidir. Fakat onunla yarışan dönemin Moskovası tarihsel olarak Doğu'ya uzanır. Puşkin bir örnekle Moskova'nın da îstanbul gibi diğer Doğu kültür merkezlerinden daha ileri olduğunu belirtmeyi amaçlar. DoğuBatı karşıtlığı adı geçen yapıtta oldukça açıkça tartışılır. Puşkin egzotik benzerliklerçizerek bu karsıtlığın tarihsel boyudarını araştırır. "tstanbul" elbette ki ilerici birşehirdir, bundan dolayı "övüyor onu gavurlar", ancak "kurnaz Batı"nın gözleri onun üzerindedir. "Rakibi", Erzıınım da "yaslı Doğu"nun" geleneğini sürdüren ünlü bir şenir, bununla birlikte orada "Asya yoksulluğu, Asya ilkelliği" vardır... 1821 yılında Puşkin Doğu'dan dönen dostlannı "yabancı Türkiye den yerli Tiirkiye'ye esenlikle geldiniz" sözleriyle karşuar. Bu tür kıyaslar Puşkin döneminde çok yaygındır. Ancak bu "yerli" Türkiye de, o "yabancı" Türkiye'nin aynı tarihi yasalarıyla yaşar. Bu yasalann kavranması hiç dekolay olmayacaktı, ne "yerli", ne de "yabancı" Türkiye için. Puşkin'in yapıtlan hiç kuşkusuz diğer halklan, ırklan, dinleri ve onların sorunlarını anlatırken, farklıhkları ortaya koyııp sorgularken, toplum vc insan olarak ne denli benzerliklerimiz olduğunu da anımsatır. • /. Ü. Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı Öğretim Elemanı " SAYFA 7