27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AT ÇAPAN ]uan Manuel Bonet / Şiirler / Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut Halice Çöken Sonbahar Otero halicinden hızlı bir geçiş düşleıdeki yelkenler arasından, külrengi vinçlerin arasından batan günle ve belleklerde, henüz işitilmemiş bir ezgi, daha söylenmemis bir sözcük, yazılmamış sokakları Bilbao'nun. Kiibist Ölüdoğa Dört şişe, bir akşam gazetesi, birkaç karagöz tasviri, bir kutu zayıflama hapı, bir tramvay bileti, elektrik maknuzu, opera davetiyesi, bir özel dedektil raporıı; tek eksiği bu ölüdoğanın, Praglı nitelemesini alabilmek için, bir kubbe gölgesi ile birazcık da bira köpüğü (ilsa gerek. "Radyo Ayrupa'mn küllerini haber vamvor İstiyorum (VftTlcr) II Samain "O sumhre fleur du <;exe eparse en l'air nocturne..." Albert Samain (18581900) "Ah, karanltk çiçejti cinsclliğtrı gecelcyin havaya aağılan . Kente dünüşte, yağmur ve arabaların arasında, yıpranmış, sararmış, bu eski dizelerdir, belleğinde birbirine dolanan, müzilc gibi, verilen bir söz gibi. "Gelip gcçici izlenimleri söze dökerek yazılır şiir. Belli bir zamana ait olsun olmasın, şiir biçimsel özellikleriyle gelip geçiciliğin, akıp giden zamanın izlenimini yaratmaya yarayacaktır" diyor ozan. Izlenimcilik, simgecilik, anlık olarak gelişen her şey; uçuşkanhk, kısa ve öz anlatım, yoğunluk ve sezdirimler ozanın şiiri için söylenebilecek birkaç özcllik. Bir eleştirmen bu şiirleri suluboyalara bcnzetiyor. Tıpkı suluboya resimlerdeki renklerde olduğu gibi yapıtı oluşturan temcl eksen burada da duyumsamalardır. Çoğu şiiri, Proust'u andıran ve bcllegin derinliklerine sarmallanan, dolambaçlarına inerek dokuduğu, ancak duyumları ve anlık izlenimleri anlatan 'mikro metin'lcrdir. Ancak, uzun soluklu olmamakla birlikte, yazıya dökülmüş bu suluboyalar kırılgan, incelikli ve şaşırtıcı dokularıyla birer küçük dünya oluşturmayı başarırlar. Yaz Ağaçlar arasındaki yaz mevsiminden, ötclerden gelen esintilerle ezgilerin kulağa çalındığı bir yerden, kalsın istiyorum yalnızca, o kırılgan duyarlık içimizde: çok geçmcden kış gelecck ve biz uzaklarda olacağız. Yazmak Yaznıak hiçbir şeyin önemi yokmuşcasınasaatlcrin gelip geçmesini her zamanki gibi Ispanya'ua bir taşıa kcntinin kahvesinde, taraçada otururken. Yazmak, sanki yazılabilirmiş gibi, mermer üstiine çarpan bu fincan gürültüsü gcçebileceknıişçesine sanki dupduru akışını birkaç dizenin. Yazmak, sanki hiçbir şey yokmuşcasına. Ianus Tiim bu geçmiş,, bu geçitler aynalarıyla, geçmiş zamanlan izleyen yiiksek gozcü kuleleri beni bir gölgeye bağhyor. Alacakaranlıklar, dııygular, kopıık baölar. Ama yine de o benim işte, kıyıda duran, yaprakların altında, tek başına, yalnız bir kuşun ötüşünü i^iten; aklından tck geçen, tek istediği suyıı görebilmck, CUMHURİYET KİTAP SAYI 476 vc geçişini güneşin en durıı dalların arasından, zamanı durdurarak ve bulutların arasından. (1983 La patrıa ascuro) Bir kızaga binmiş çocuk gibi, sana kaymak istiyorum uyuyan sokaklardan, ve usul bir esinti olmak seni belki de uyandırabilecek ve uyuyabilccck senin uykularında. Sensiz Sensiz karadııygular, soğuk, kenttc dolannıak hepsi inceliğini yitirir ve bcn kıblemi. Boşuna arartm kitaplarda bana o an dünyada tek eksiklerimi verecekleri, senin bedenini getirecek sözcükleri, senin seslerine yaklaştıraeak sesleri, o eşsiz gözlerin, o eşsiz gülümscyişin yeri tutulmaz boşlu^unu dolduracak, aldatıcı bıılııtları. Sensiz karaduygular, soğuk. Bahar Yeniden yirmi yaşında olmak, düşünmemek teknelerin ırmaktan nasıl geçtiğinden gayrısını, nasıl yeşillendiğindcn bahçelerin, nasıl oynastığından ak eteklerin akşam usul usul çökerken. Evet, yirmisinde olmak yeniden, üstelik yine orada, 53'ün Prag'ında. Alacakaranlık İçin Yaban mersinini diyelim, koruluklarını, mavi doruklarını çay pembesi göğe yiikselen, temmuz yağmurlarını, ve ahşaplarını, ilahilerini, mavili sarılı taraçalarını. Çöken bu akşam saatini diyelim, ve bir yasemin kokusunu beni uzaklara, çok uzaklara sürükleyen: Sevilla'ya, Callejön del Agua'ya. Pamplona Yetiyor bu kent anlatmaya ağaçlann içinde esen yelleri, sanal saatlerin gösterdiği dakikaları, tepelerini tutan sisi. Yetiyor bana kemerlerinin hüznü, kör bir sokak lambasının ışığı, eski kaleyi koruyan surları. Nedir düşü bu yerlerin: Pireneleri yurtsama duyguları ve artık yaşamayan eski savasçıların gürültüleri; dörtnala gitmekteler karanlık ülkesine beylerinin, işbirlikçileri, papazlan ve geneıallerinin. (1990Cafedesexiles) Vltava'ya bakan pencereler Yel göğü sürüklüyor. Yağmur atıştırıyor. Uzalcta açık unutulmuş pancur çarpıyor. Radyo Avrupa'nın küllerini haber yapıyor. Su atesin üstünde kaynamakta. Cül yaprak dÖKÜyor. Baca temizleyicisi gelmedı. Bir plak satın almalıyım, bir blues. Bana mektup yollamışlar, denizaşırı, Vicente Huidobro'nun öldiigünii haber eden. eskiden dost olduklarım gözdaöı veriyorlar, atacaklarınış beni bu soğuk evdcn. Umarım pek de kötü olmaz yazdığım dizeler, umarım anlatırlar olanea korkunçlıığunu ve doyumsuz tadını bu kentte yaşamanın, böylcsi bir zamanda, kuşkuların, yalanların ve Kale'de görmek istediğimiz darağaçlarının devrinde. Umarım gün gelir basılır şıı dizeler bu kentte ve umarım anlaşılmaz kalırlar. (1949'larPavel llradok takma adıyla yazdığı şurlerden) Mutluluk Bu akşam mutluluk gökyüzü gibi gri, neredeyse Küle valan bir gri Irmak,akıyor ağaçlann ardından, çieeklerle çalılar arasından yol açarak kendine. Ben yaklaşıyorum sana. Ta uzaklarda, gök giirüldüyor. (San Brendan Kennely'nin 474. sayimızda yayımlanan şiirlerinden 1. şiirin sonu ile 2. şiirin ilk dizeleri faks'ın azizliğine ueramış. Bu vanlışlıktan dolayı okurlanmızdan özür dileriz. Şiirlerin tamamını önümüzdeki sayılarda yeniden yayımlayacağımızı duyururuz. SAYFA 19 DUZELTME
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle