05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

insan kimliği, kitlesel olarak hiç var olmadı! Anadolu kitlelerini oluşturan müslüman birey için din; gövdesinin gündelikyaşamınsomutyanlışlarıarasındaki devinimiyle, aynı gövdenin içsel işleyişinden dolayı, yaşam ötesiyle ilgili duygular ve bu duyguların dışa vurulduğu devinimler (ibadet) arasındaki gcçiş alanının belirleyicisiydi, hâlâ öyledir. Türkiye'nin kentlcrini, kasabalarını, köylerini, oralardaki Müslüman insanları tanımayan Nilüfer Göle'nin, Onat Kutlar'ın o unutıılmaz yazısındaki (3), "Yabandji"nin yanılgısına düşmesini, anlayışla mı karşılamalı?... a)3 "Türk milliyetçiliğinin (Bu deyimi yazar, metninin sözel mantığında, Türkiye modernleşmesiyle kesişen, handiyse örtüşen bir kavram olarak kullanmaktadır. 'Milliyetçilik' sözcüğünün kapsadığı 'kültürel ulusalcılıktan 'ulusçuluk' demiyorum faşizan ırkçılığa; bireysel duygudan kitlesel eyleme dek uzanan geniş alan düşünülecek olursa, Nilüfer Göle, basmakalıp tanımlar ve yargılarla uğraşmaktadır.) fobileri (s. 130): Liberalizm, şeriatçılık, Kürtçülük,geçmişteki komünizm." Geçmişte olduğu gibi bugün de Marksist olan birçok kimsenin Nilüfer Göle'yi onaylayacağını sanmıyorum. Nilüfer Göle, Cumhuriyet karşıtı Neo Osmanlıcı geçmişte komünist, bugün "yükselen değerler" yandaşıŞeriatçıayrılıkçı uzlaşmasında yerini almışabenzer!.. b) Yazarın kişisel yorumu: Ornekler:b)l "Örtünmeyoluylakadınlar, kendilerine sunulmuş geleneksel yaşantılardan sıyrılmaya, farklılaşmaya çalışmaktadırlar. Tanrı'nın emirlerine leslimiyeti ifade eden örtü, iç dünyalara ait değişimi pekiştirmektedir. Paradoksal biçimde cemaat dini tslamiyet, iç dünyalardan başlatılan kimlik değişimine dayanak oluşturmaktadır."(s. 128) b)2 "Örtünen kadın, kendisinden önce gelen kadınlardan pek de farklı olmayarak, "dişilik değil kişilik" sloganıyla, kamusal yaşama girmektedir."(s. 128) b) 3 "Nitekim tslamcı kadının örtünen gövdesi, Batı medeniyetinin yaşamsal âdap üzerindeki elle tutulmaz egemenliğine karşı koymayı simgelemektedir,diyebiliriz."(s. 133) Görüldüğü gibi, Nilüfer Göle, "tesettür" olayına, din dışı bir açıdan bakar ve ruhsaltoplumsal düzlemde, örtünmeyi onaylamaya çalışır. "Kişiliğin", büyük ölçüde kişinin gövdesiyle (yani kendisiyle) bilinçli veya bilinçdışı ve/veya aJtı ilişkisine bağlı s AYF A olduğunu bilen Göle, örtünmekimlikbeden üstüne (modernlaik insan bedeni ve modernşeriatçı insan bedeni),gerçekten "varoluşun" derinliklerine süzülebilen bir kavrayışla, ilginçpasajlaryazmıştır.Şimdibupasajlardan alıntılayarak, Göle'nin "tesettür yorumuna" kendi kaleminden yanıtverelim: "Cinsler arası, yaşlar arası hiyerarşi ni Sayın Yazar; ne de olsa o bir "sosyolog"dur!.. Yanlış bir saptamayla başlayıp, "olmayacak duaya amin" diyerek sona erenbukitap, biracıaldanışınöyküsüdür. îslamcı kadınlann ve Nilüfer Göle'nin aldanışı, kamuoyunun yüzeysel aldanışından çok daha derin, çok daha vahimdir, yazar için "dramatik", yapıtın konusu genç bayanlar içinse "tra Müslümanlık rol oynayabilir mi? Neden olmasın? Bir iç dünya, bir gönül ortamı olarak... Kuşkusuz, erkeklerin yönetiminde, bağnaz ve baskıcı politik örgütlenmeler olarak değil... Son bir söz... Dilde arılaşmanın kayıtsız koşulsuz yandaşlarından değilim. "Hasret" gibi, "hayat" gibi, şarkılarda, türkülerde dillenip toplumun bilinçaltına çağrışımlarla örülmüş sözcüklerin korunmasından yanayım. Ancak "mündemiç" (içerilen) "zaviye" (açı)gibineyaşamdanebellekteyeri kalmış cızırtılı Osmanlıca sözcüklerin metne bol bol serpiştirilmesi, anlatıyı kötürümleştiriyor! Yazardan yazara uyarı... • (*) Uzun süre, Cumhunyetın ılk dönemlerındekı Kemalıst kadın kıışaklannın kiijılıklcrının, hiç oltnazsa kımı yonlerden bastınlınış olduğunu bendeduşündüm... Şımdı, bu kadınlar üzenndekı gözlemlenmı, gençlığm acelecı yargılannın yenne, orta yaşın olgunluğuyla yeniden değerlendırırken başka bırşeyı kavnyorum.. Bu kadınların evet, doğru kımı tutukluklarının; evcı, doğru kımı katılıklannın kökenınde yatan, Kemalızmın olonterlığı değıldı. Çocukluklarında gördüklerı,yaşadıklan acıydı; yokluk, yıkım, açLk, guvensızlık... Yıkılan ımparatorluğıın altındaezılmışgençyaşamlarındaVO'lannölçütlenyleotorıtergözükenKemalızm,doğanumut ve özgürlük güneşıydı. (**) Söz edebıyattan açılmışken, Nilüfer Göle, Şerıi Mardın'den alıntıladıgı (s. 131) Türk modernızmının "yeni cdebi biçimler"ı bı le yaralamadıgı görüşünü yapıtına keşkehıç koymasaydı, dıyorum... Kendısının ve Şeni Mardın'ın edebıyat bılıncınden ne denlı uzak olduklannı, bu yapıtta sergılemesıne gcrck var mıydı? Bılındığı üzere, egemen sınıfın veya devlet bıçımının devnlmesi, hemen yeni edebıyat bıçımlennın ortayaçıkmasııçınyeterlı değıldır Sanatlar ıçersınde, "insan "ın kendısını en yalın ve en dogrudan ıfade edışı olan edebıyal kolay kolay bıçım degışurmez, çünkü insan unsurunun kalıcı degışımlere uğraması bazen yüzyıllar sürer. . Şun lanm devnmı dogurdu, romanı ıse endüstrı devrımı... Bılışım devnmırun anfesınde olduğumuza gore, uluslararası düzlemdeyenı edebıyat bıçımlennın doğuşunu aruk bekleyebıLnz. Elbette, bunun, Türk modernleşmesiyle doğrudan ılıntısıyok. ve farklılık sınırları pekiştirilmekte, beden en aynntılı jestlere kadar disipline edilmekte, zaman dilimleri içerisinde din ve hayat bilgisine tabi tutulmaktadır. Gövde aracılığıyla denetlenen nefs, öteki dünya için günahlanndan arındınlmaktadır. Yaş hiyerarşileri titizlikle korunmakta, bekaret, evlilik, doğum, yaşlılık gibi her bir yaşam dilimi, kişinin toplumsal konumunu ve davranış haritasını sıkı sıkıya belirlemektedir. Cinsiyet ayırımları da hiyerarşi) e tabi tutulmakta ve kadın gövdesine ilişkin görünmezlik yasağı, erkek egemenliğini pekiştirmektedir. Erkeğin bakma vegörme ayrıcalığı, kadın gövdesini nesneleştirme yoluyla cinsiyet ayncalığı sağiamaktadır. Her ne kadar kadın örtiinerek, bu nesneleştirmeye karşı durduğunu düşünmekteyse de, aslında erkeğin görsel ayrıcalığını açığa vurmaktadır." (s. 134135). Bu pasajı yazabilen Nilüfer Göle, pasajın anlamına (kendisine, kendi zekasına ve kavrayışına, ters düşerek, ama yapıtının genel ruhuyla "ahenkli" tslamcı akımlardan umutlu olduğunu sezdiren paragraflarla bitirir anlatısını. Gene de, yapıtının sonuna, "tslamcı hareketin, bireysel hakları kapsayan çoğulculuğu ve sivil topluma doğru mu evrileceğini, yoksa karşıtoplumlar (contresociete) üreten totaliter eğilimlerin hakimiyetine mi gireceğini cinsler arası ilişkilerbelirleyecektir" (s. 140) paragrafını ve bu paragrafa ise şeriatçı akımların "karşı toplumlara" (yoksa "toplum karşıtı "namı!) dönüşebileceğiolasılığınısıkıştırmak zorunda hissetmiştir kendi jik"!.. Genç bir kadın kadınlığın "ağır yazgısına" örtülerle karşı koyabileceğini umabilir mi? Modern zamanların basıncıyla çatlayıp kırılan ruhsal yapısını, şiddetli inancın ateşinde cam hamuru gibi, yeniden yoğurabileceğini vaat eder mi, güdüleri ona? Ne hazin aldanış... Bu ateşten yeni ve duru bir biçim asla yaratılamayacak, kişilik kırıldarı eriyip yitecektir. Nilüfer Göle, kadınlann kimlik arayışının Îslamcı akımları demokratik çizgiye çekebileceğini düşleyebilir mi? Ne boş rüya.. Kitabında sözünü ettiği "Islamcı feministler" bugün nerdeler (s. 119125)... Bir ucuyla çok uluslu sermayeye, diğer ucuyla silahlı teröre dayanmış îslamcı akımların alaşımında bu kadınlara yer var mıdır, olabilir mi? Kitle iletişim araçlarındaki tartışmalara niçin "îslamcı feministler" hiç çağrümazlar ve karşımıza hep, kara örtünün akça pakça yüzü ve kösnül dudakları büsbütün belirginleştirdiği aynı "suret" çıkar?.. Modernizmin dinamosu, "aklın üstünlüğüne" inançtır; bunun insanlık için "iyi" ve "kötü" sonuçları olmuştur. Faydacı akılcılık, insanı türlü zillettenkurtarmış.gezegenimizinüstündeki varlığını pekiştirmiştir; amadoğadan, duygulardan, biranlamda kendisinden uzaklaştırmıştıronu... Aklın inkarı bizi nereye götürür? İnsanlık, mağara devrine sığar mı? Aklı kapsayıp taşan, içgüdüyü, sezgiyi, duyuyu ve duyguyu akılla kaynaştırıp insansal varlığı tümleştiren yeni bir yaşama alanınınaçılmasınadinleryardımcı olabilir mi? Batı felsefesinin akılcılığıyla, Uzakdoğu felsefesinin sezgiciliğinı yeni bir insansal bireşime ulaştırmada Kaynakça 1) Halide Edip Adıvar, "Türk'ün Ateşle lmtihanı", (s. 83,85,86), Çan Yayınlan, lstanbul,1962. 2) Yıldız Sertel, "Annem Sabiha Sertel Kimdi Neler Yazdı", (s. 3759), Yapı Krcdi Yayınlan, Istanbul, 1994. Yıldu Sertel, 2. Meşrutiyet devriminin, Makedonya'nın kentlerinde, hatta köylerindeyaşayan Türk, dönmc, Yunanlı, Bulgar, Yahudi, vs tüm grupların heyecanı, desteği, katılırrayla gerçekleşmiş bir "halk hareketi" olduğu yolundaki tezini ve çözümlemesini anncsinin yaşamını anlattığı bu vapıtında, özel yaşamlardan verdiği örneklerle dedestekleyerek açıklanıaktadır. 3) Onat Kutlar, "Yabandji", Cumhuriyet Gazetesi, 24 Temmuz 1994. Metis Yayınlan/148 s. C U M H U R İ Y E T Modern Mahrem / Nilüfer Göle / SAYI 240 K İ T A P
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle