25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nilüfer Problemi, ya da... Oruc Aruoba'ya Mektup JVarşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Las Vegas'tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika'ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani'nizdi. Oruç hocam, posbıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası "Sevgüi Yusufa:O,anlar..."diye22 Mayıs 1994'te imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayip duruyorum kitabınızı. YUSUFERADAM anım hocam, Karşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Las Vegas'tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika'ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani'nizdi. Oruç hocam, posbıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası "Sevgili Yusufa: O, anlar..." diye 22 Mayıs 1994'te imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayip duruyorum kitabınızı. Ne zevk! Ergo sum. Las Vegas'taki manzarasız odamda yatmadan önce (valla, uykum gelsin diye değil) okuyup duruyorum ve kitabınız üzerine notlar alıyorum. Diyorsunuz ki: "Gerçeklerlebaşetmenin en iyi yolu, hayal kurmaktır." Ben de şöyle ekliyorum: "Hep hayal kurmaktır." Sonra dikkatimi çekiyor, "düş görmek" değil de, "hayal kurmak" diyorsunuz; Hayal sözcüğünü, tıpkı "hayal içinde akıp geçti ömrüderbederim, bakıp bakıp da o maziye şimdi ah ederim" diye başlayan şarkıdaki anlamında kullandıysanız, Düş sözcüğünün olumlu çağnşımlarını getiriyorsunuz. Olumlu çağrışımh "hayal"ler kurula kurula öyle bir yığın, taşınması öyle zor bir yük oluyor ki, bazen insan o hayallerin altında kalabiliyor. îşte o zaman başedilmesi gereken gerçekler bu hayaller olmaz mı ? yapar? Bu sorumu yanıtlamaya çalış;>n hem birçok yanıt verebilir, hem de umarsızlık içine düşebilir, şiirin satmadığı memleketimde. Bu durumda benim özdeyişim de şöyle olur: "Hayallerin dayanılması güç, başedilmesi gereken gerçekliklere dönüştüğü durumlarda, şiir kaçınılmaz sığınak olur şaire." Şimdi bu özdeyişi, Amerika'yı büyük (!) yapan bazı mihenk taşlanna da değinerek açmaya çalışayım. 1. Amerika, her alanda tüm biçimlerin, yöntemlerin, gelişmelerin depolandığı dev bir müze, bir laboratuvar. 2.Amerikalı, dısarıya gönderilen imajında, kararlı, geçmişinden ve adından, ergo, kimliğinden, gurur duyan, kendinibukimlikle beğenen.açık yürekli, dürüst, önce kendisinin ve ailesinin güvenliğini düşünen.değişime ve yarışa hazır, pragmatik, fırsatları zaman yitirmeden değerlendirmes i gerektiğini bilen, oportünist, savaşan, hırslı, temkinli, tutucu, hızlı l»ı birey. ("Biz Amerikalıyız, ener ji doluyuz, yaratıcız, bütün dünya bize hayran" demişti bir öğrencim. "Cennet şu anda, burada!" diye dayılanmıştı da "Kabarama kabarama kel Fatma, annen güzel, sen çirkin" demeye getirdiğimde bozulmuştu.) 3. Amerika, kültürel mirasını defalarca yenileyerek, tüketime süren vebütün dünyanın tüm kültürel mihenk taşlannı kullanmayı bilen bir pragmatik "sociofugal": blr başka deyişle, insanlarınbirbirindenayrıtutulduğubir uzam, yalnızlık kültürüuzamı. Işte.. diyesim geliyor, sizin sık sık kullandığınız çok anlamlı bir sözcük bu: îşte. Sözün yetersiz kaldığını da söylüyor ama. "işte" deyip, topu okuyana atıp can yakıyorsunuz. Siz de pekâlâ biliyorsunuz, sözcüklerle kendinizi daha anlaşılır kümak yerine, Işte diyerek daha geniş kitlelere, kuyuculara bir ayrıcalık tanıdığınızı; üstelik bu sözcük, bir tek Işte sözcüğü, okuyucu kitlenizi de homojenleştiriy or. Kısacası, kim okursa okusun, aydını, cahili, o sözcüğe kendi anlamlarını yükleyebilir ve sizin Işte'niz, onların zihninde, belki de kalbinde, bir anlam kazanabilir. Böylece, çevirisiçeıtli olabilen sözcüğü, evrensellik kazanır. Bu sözcük matematikse Aksiyom'u akla getiriyor. Aksiyom, en temel ilkedir ama biz onu ister kabul ederiz ister ret ve karşısına başka bir aksiyomla çıkabiliriz; yine de o aksiyomu temel ilke olarak görmek zorundayız: örneğin, "Noktakibüyüklüğü olmayandır." Ya da "Bir doğruya onun dışındaki bir noktadan bir tane paralel çizebilirsin." (Eucklid) Bunlara benzer önermelerin ardından, "Işte" diyerek, Platon'un, hatta matematikçi Gödel'in, taktiklerini uygulayarak, Işte ile kanıtlanamayacak anlamlı sözler ediyorsunuz. Amerika da sizin gibi yapmış bence. Örneğin mimaride (LasVegas'taki, aslı Mısır'da bulunan C Luxor piramidinin siyah, cam bir kopyasının inşa edilip otel, kumarhane ve eğlence merkezi yapılması gibi), bütün dünyanın çeşitli en çarpıcı, en etkileyici yanlarını alıp harmanlamış ve kendi kimliği, Amerikan kimliği içine yedirmiş. Ama "sociofugal" hâlâ orada. Bir başka deyişle, insanlar arasındaki mesafe hâlâ var. Sistem bunu yaratmış, çünkü gerekli. Özgürlükler ülkesi denilen Amerika'daki insanlar aslında birçok yasağa uyarak, birbirlerinden uzaklaşıyor ve kendi kozalarında kelebek olamadan çürüyorlar. Şimdi, biz, en az 3040 yıl geriden izliyoruz bu gelişmeleri çünkü yavaşız, yavaştutuluyoruz. Amerika'nın 1950'Ii yıllarda yaşadığı sıkıntıları, felsefi anlamda, biz yeni yeni yaşıyoruz. Yazgımız yapılmış bu, çünkü Batıyı, Amerika'yı tek ve saltık uygarlık bellemişiz, belletilmişiz. Bize de öğretiliyor, gerçek ve yanılsamaların karşı karşıya gelmesi: yani Ironik Gerçeklik. Bizler de, dünyayı kendi bireyselliğimiz içinde algılarımız ile gerçeklik diye öğretilenlerin çatışması sonucunda, abuk ama tatlı bir metafizik batağına gömülüyoruz. Işte öyle ise, denize, pantolonlarımızın paçasını sıvayıp girmekten bile ürküyoruz (Nevvton, dizine kadar girebildiği için daha renkli taşlar topladığını söylemiş, alçakgönüllülük örneği vermişti oysa). Bizler, payımıza düşen renkli taşları aramak yerine, maddenin ötesini arıyoruz. Amerikan doğaötesi yazarlarının (Emerson, Thoreau, Hawthorne) yaptığı gibi de değil üstelik; atıl ve batıl yöntemlerle tutsaklığı öğreniyoruz. Böyle olunca, anlam kazanıyor şu di zeleriniz: Sen varsın şimdi gidip alevine girdi mumun, pervane düştü... ben var ken.(s.l5) Bu dizelerde demek istediklerinizden ilki: "Sen, benim sana yüklediğim anlamla varsın." Bir baska deyişle, "yalnızca bana bağımlı olarak anlam kazanıyorsan, pervanenin sonudur senin de sonun." Biraz narsizm kokusu alıyorum ama hemen ardından "ankmın yalnızca bana bağımlı olursa, sen de olmazsın, dikkat et" uyarısını da seziyorum. Matematikçiler iyi bilirler formalistleri; hani.su "Hayır, ben onu bulmadan önce yoktu" diyenleri. Bir başka deyişle, Kolomb formalist olsaydı, Amerika 1492'den önce yoktu diyeceğiz ve oturup Ingilizce'dek "discover" sözcüğünün anlamının saçmalığını, göreceliğini düşüneceğiz. Sistem; yazınıyla, medyasıyla, popüler kültürüyle, öğrettiği yalnızlıkla, siC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 4 9 Î şte Aynı sayfanın (82) sonunda "Şiir yeterince güçlüyse, gerçeklik diz çöker onun karşısında." diyorsunuz. Ozdeyişlerinize kurban olayım hocam ama birsorumvar: "Şiiriyeterincegüçlüne SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle