Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYŞEN GÜR aha Hüseyin 14 Kasım 1889'da Yukarı Mısır'da bir köyde doğdu. Çok kalabaJık, yoİcsul bir ailenin çocuğuydu; üç yaşındayken köy berberinin yanlış tedavisi sonucu kör oldu. Eğitimini Eİ Azhar'da, sonra modcm Kahire Üniversitesi'nde, cn son olarak da Paris'te Şorbonne'da yaptı. 1914'te Kahire Üniversitesi'nin ilk doktora programınıtamamladı. Ilk yıllarında gelenekÇi bir lslam düşünürüydü; özellikle ahlaki konularda o dönemdcki iktidarın (Ingilizefendilerin buyruğundakı hıdivler) gevşek tutumuna ve eski değerleıin yıkılışına karşı sert, saldırgan, tavizsiz yazılar yazdı. Sonradan düşünceleri çok değişikliğe uğradıysa da, bu saldırgan, tartışmacı tutumundan hiç vazgeçmedi. Bu tartışmaların en önemlisi kuşkusuz cahiliye (lslam öncesi) döneminin Arap şairleri hakkındaki yeni tezi oldu: Cahiliye Şiiri Üstiine adlı kitabında, aslında bu şiirlerin yıllar sonra, Müslümanlar tarafından kaleme alınmış olduklarını ileri sürdü; büyük mu'allakat şairleriyle ilgili bu iddıası tepkilereyolaçtı. Özellikle Birincı Diinya Savaşı'ndan sonra, tngilizlere karşı milliyetçi hareketin güçlenmesiylc Taha I Iüseyinde birden "bid'at"tan "tecdit"egeçti. Eski tutucu, gelenekçi görüşlerini bir yana bırakarak, o dönemdeki bütün Mısırlı aydınlar gibi Arap dünyasının içinde bulunduğu bunalımın kökenleri, çözümü gibi güncel konulara eğildi. Mısır'ın bu dünyada özel bir yeri vardı: Firavunlar, Ptolemaioslar, Batı ve Doğu Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Eyyubiler, Memlukler, Osmanlılar buradan geçip gitmişti. Bu yiiklü mirasin Mısır'dan ilginç bir yazar: Taha Hüseyin ve. T Gunlerin Kitabı JVlısır... Dünyanın en eski uygarlıklarından birinin mirasçısı olan gizemli bir ülke. Eski Mısır, Yunan, Roma, Arap, Osmanlı ve İngiliz egemenlik dönemlerinin karmaşık kültür mozaiğini taşıyan Mısır, kozmopolitizmi ile gözleri kamaştırıyor Taha Hüseyin de bizim Cemil Meriç gibi gözleri görmeyen ve hem Batı hem de Doğu kültüründe kıvraklıkla at koşturan bir yazardır. 1889'da doğmuş olan Taha Hüseyin'in edebiyat yapıları küçümsenmeyecek kadar çok: Beşi Frans,ız tiyatrosu üzerine 20 cilt eleştiri ve deneme derlemesi, altı roman, üç öykü kitabı, Sophokles ve Racine'den Arapçaya çeviriler ve birçok düe çevrilmiş, geçtiğimiz günlerde bizde de Belge Yayınları'nın Marenostrum dizisinde yayımlanan "Gunlerin Kitabı." önemli bir bölümünü oluşturan lslam uygarlığı, ilk dönemlerindeki parlaklığını, gücünü, yeryüzünde kendisinden başka dünyaların da var olduğunu kabuî etmesine borçluydu: Kuzeyindeki Elen uygarlığıyla rekabete girişirken, onu reddedip içine kapanacağına, o kaynaktan özgürce yararlanma yolunu seçmişti (hatta bu açıdan Hırıstiyanlığın önüne de geçmiş sayılırdı); üstelik bu, Kuran'a ve Sünnet'e aykırı da değildi (39:9, 7:199 vb.). Muhiddin Ibn elArabî: "Her kim ki bir şeyi bilmez; onu inkâr eder: Tıpkı bir körün güneşi inkâr etmesi gibi", demişti. îşte ilk lslam uygarlığı bu körün yanlışına düşmemişti; gücünü de buna borçluydu. Taha Hüseyin'e göre Arap dünyasının daha sonraki zayıflığı, artık kendisine, dığer uygarlıkların sunduklannı kabul edecek kadar güvenmemesinden ileri geliyordu: Bu güvensizlik, içe kapanış ve durgunluğu; içe kapanış ve durgunluk dayeniden güvensizliği doğuruyor, Müslümanlar bir kısır döngünün içinde debelenip duruyorlardı. Taha Hüseyin'in bu özel konudaki görüşleri yavaş yavaş genel bir hümanizm anlayışına ulaştı: Dünyada tek bir uygarlık olduğunu ileri sürdü; her insan bütün uygarlıkların mirasçısı ve parçasıydı; bu nedenle de eski Yunanistan yalnızca Batılıların tekelinde değildi; bir Müslüman ya da Çinü de Elen dünyasında hak iddiaedebilirdi. (ElbetteTaha Hüseyin'insözünüetti Mısırlı bir kadın geleneksel glysllertyle (üstte). Kahire kaleslnln eski gorünümü (yanda). S A Y F A 1 St ği "Tek Uygarlığın" kaynagı aslında yalnızca Eski Dünya, yani Akdeni/.Uygarlığıydı.) Bu görüşlerini, altmışa yakın kitabında tanıtan Taha Hüseyin, bir eğitimci olarak da ülkesinde yıllarca çalıştr. Kahire Unıversitesi Sanatlar Fakültesi dekanı oldu (bu göreve getirilen ilk Mısırlıydı); 19501952 arasında Nasır darbesinden önceki son Vafd hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday göstenlen ilk Mısırlı oldu. 28 Ekim 1973'teöldü. Bugün kimilerinin "modern Islamcı", kimilerinin "Batı yanlısı" olarak nitelediği; kimilerinin goklere çıkarıp kimilerinin yerin dıbine batırdığı bu ünlü yazar ve düşünür, açtığı yeni yollarla Mısır'da hâlâ güncelliğini koruyor. El Eyyam (Günler) Taha Hüseyin'in en ünlü kitabı; aynı zamanda modern Doğu edebiyatının Batı'da yaygın biçimde tanınan ilk ürünlerinden biri. İlk bölümünde (1927) Taha Hüseyin taşrada geçen çocukluğunu; ikinci bölümünde (1939) ise, Kahire'de, El Azhar'da geçen ilk öğrencilik yıllarını anlatıyor. Yazar kitap boyunca kendisinden "bizimki", "dostumuz" diye sözederek, anıları yazan Taha Hüseyin'le onları yaşamış olan Taha I lüseyin arasında bir fark gözetiyor. Ancak kuşkusuz kitabın en ilginç yönlerinden biri, kahramanının bir kör olmasr, yazar bunu birkaç kez açıkça dile getiriyor ama, ancak sesler, kokular, dokunuşlar sayesindevarlığınıhissedebildığidünyayı anlatırken,bu körlüğü çok daha başarılı biçimde yansıtabiliyor. Bu ayrıntılara inen, ince anlatım sık sık yerini Mısır'ın o günlerdeki durumuna ilişkin daha genel bilgilere bırakıyor; arada sırada Dickens'ın, Daudet'nın gözü yaşlı çocukluk öykülerini çağrıştıran cümleler, yazarın başka bir özelliği olan mizah gücüyle dengeleniyor. El Eyyam'ın birinci bölümü, daha İkinci Dünya Savaşı'ndan öncc bellibaşlı Avrupa dillerine çevrilerek Batı'da yazarını üne kavuşturdu. Fransa'da, başka birçok yabancı yazan olduğu gibi Taha Hüseyin'i de geniş okuyucu kitlelerine tanıtma görevini Andre Gide üstlendi; yıne birçok kitap için yaptığı gibi, El Eyyam için de bir önsöz yazdı. Gide'in önsözünden, Taha Hüseyin'in anılarının Batılılara oldukça değişik, "egzotik" gözüktüğünü anlamak mümkün. Ayrıca Gide, kitaptaki bilgilerden yola çıkarak, DoğuBatı uygarlığını karşılaştırıyor; biraz yüzeysel ve baştan savma olsa da örneğin, aslında dil açısından tam da ' C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI I 2 4 9