Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ulaştırılamaz. tzleyici, yönetmenin kendi adına seçtiği ve lineer bir biçimde kendisine ulaşan göstergelerle yetinmçk zorundadır. Anlam, bir yerc kadar, hazır olarak önüne gelmektedir. Tiyatro ve sinema, oyuncular açısından da farklılık göstermektedir. Izleyici ile oyuncular arasında devamlı olarak belli bir fiziksel mesafenin bulunduğu tiyatro yapıtında oyunculuk büyük ölçüde dile dayanmaktadıı. Kameranın olanakları sayesinde yakın plan yiiz çekimlerinin yapılabildiği sinema oyunculuğunda dil bir dereceye kadar önemini yitirmekte, bedensel devinimler ve mimikler ön plana çıkmaktadır.Diğer bir ayrım ise, tiyatro olayının canlı ve bir kereye özgü olarak gerçekleştirilmesidir. Sahnedeki oyuncular ile izleyici arasında bire bir, organik, hatta duygusal bir bağ kurulur. İzleyici etkin bir konumdadır. Kimi zaman izleyicilerin nefes alışları bile oyuncunun sahne üzerindeki performansını etkileyebilmektedir. Sinemada iseizleyici edilgendir. Başka bir zaman diliminde ve başka bir yerde tamamlanıp son ve değişmez haliyle karşısına getirilen yapıta hiçbir biçimde müdahale edebilme ve yönlendirebilme şansına sahip değildir.Kitapta yer alan konular yalnızca bunlar değil. Dram sanatına ilişkin daha pek çok konudan da bahsediliyor. Ne var ki bunlar, hem birbirinin hem de kimi zaman genel konunun uzağına düşen bölümler halinde ele alınmış. Kimi yerde kendinizi kaptırmış giderken birden ayaklarınız koyu bir çamura batmış da adım atmakta güçlük çekiyormuşsunuz hissine kapılabüiyorsunuz. Bu birkaç sayfa geriye gitme, ya da dönüp içindekiler kısmına bakma zorunluluğunu hissetmeniz yavaşlatıyor. Okuyucunun ilk defa bir arada karşılaştığı terimlerin, dilimize henüz tam yerleşmemiş, karşılıklartnın kullanılması örneğin ton yerine titrem, ritim yerine dizem, episod yerine oluntu vd. insana epey sıkıntı veriyor. Genelde baktığımızda sonuç olarak söyleyebiliriz ki, "Dram Sanatı: Göstergebilimsel Bir Yaklaşım" adlı kitap, tiyatro, sinema ya da televizyon farkı gözetilmeksizin tüm dramatik sanat dallarında anlamın daha etkin bir şekilde oluşturabilmesi ve bir oyunun başarıyla sahnelenebilmesi yolunda göstergebilimin tüm olanaklarının kullanıldığı fakat Türkiye'de pek derinlemesine incelenip tartışmaya açılmamış bir alanda açığı kapatmak üzere atılmış önemli bir adımdır. Türkiye koşullarında bir 'prototip' olduğu göz önüne alınırsa, eksiİdikleri, hataları ve yetersizlikleri konusunda şimd iden bir y argıy a varma nındoğruolmayacağıkanısındayım. Bunları, aynı konuda daha sonra yazılacak eserlergösterecektirzaten. • Fehmi EFE, "Dram Sanatı: Göstergebilimsel Bir Yaklaşım"; Yapı Kredi Yayınları; Yaşayan Drama Dizisi. DramSanatı: Göstergebilimsel Bir Yaklaşım/ FehmiEfe/ Yapı Kredi Yaytnlanl Yaşayan Drama Dizisi 16/ 1992, îstanbul/U8s. C U M HUR İYET KİTAP S A Y I 204 1 Shakespeare'in "Pericles"i dilimize ilk kez çevrildi Pericles'in inanılmaz trajedisi Diğer oyunlarından farklı bir yapıya sahip olan "Pericles", ünlü oyun yazarı William Shakespeare'i farklı yönleriyle de tanımamıza yardımcı oluyor. FAKIVf OZSOYSAL ericles, Shakespeare'in son dönem oyunlarındandır ve o donemin yeni denediği bir türde, romans türünde yazılmıştır. Romance türünün en belirgin özelliği, gündelik yaşamın gerçekliğinden uzak, son derece abartılı ve olağanüstü durumları, serüvenleri konu olarak ele almâsı ve oyun kişilerinin çelişkilerinin, tragedyalara özgü çatışma ögelerenin yerine anlatılan olaya ya da olaylar zincirine önem verilmesidir. Pericles adlı oyun, Sur prensi Pericles'in inandmaz trajedisini anlatır. Aslında oyunu tam anlamıyla bir tragedya olarak yorumlamak da yanlış olabilir, çünkü bir dizi olaylardan ve çekilen acılardan sonra oyun, Pericles'in ailesinin yeniden biraraya gelmesi, birbirlerine kavuşmasıyla mutlu bir sona ulaşır. Kötüler yenilir, iyilerse mutluluk beklemektedir. İyikötü kavramları tam bir akkara karşıtlığında ve belli bir ahlaksal görüş doğrultusunda verilmektedir. Kızıyla ensest bir ilişki içinde olan Antakya Kralı Antiochus ve kızı gökyüzünden gelen bir ateş tarafından yakdırlar. Böylece yaptddarından dolayı cezalandırıhrlar. Oysa Preicles'in ideal ailesinden, korsanlar tarafından geneleve satılan kızı Marina erdemini orada büe koruması bir yana birçok erkeği sözleriyle erdemli olmaya ve bir daha böyle yerlere gelmemeye yönlendirir. Kızın öldü sanılarak su geçirmez bir sandığa konup denize bırakılan annesiyse sandığın karaya vurduğu Ephesus sahilindeki bir hekim tarafından diriltilir. Oyunun baş kişisinin yaşamını birtakım rastlantılar ve doğaüstü olaylar etkin bir biçimde yönlendirir. Örneğin oyunun dili ve kurgusu açısından birçok eleştirmenin ortak görüşü oyunun bütününün Shakespeare tarafından yazılmadığı yönündedir. Shakespeare'e eski bir metin verilip düzeltilmesi istenmiş ve yazar da oyunun sadece son üç perdesini düzelterek, Pericles'in kızı Marina'yı öne çıkaracak bir biçimde yeniden ele alınmıştır. Bazıları da Shakespeare'in bu oyunu başka bir ya/.arla birlikteortak bir ürün olarak ortaya çıkardıklarını savunmaktadırlar. Dilimi/.e ilk kez çevrilen bu et.er Shakespeare'i farklı yönleriyle de tanımamıza yardımcı oluyor. Yazarın bu oyununun diğer oyunlarından farklı bir yapıda olması ve metine getirilen cleşı iriler bu eserin başarısız olduğu düşüncesini oluşturmamalı. Aslında üzerinde tartı^ılması gereken konu 20. yüzyıl okuyucusu ve seyircisiPericles, Shakespearein son dönem oyunlarındandır ve o dönemin ne bu oyunun neler ifayeni denediği bir turde, romans türünde yazılmıştır de edebileceği olmalıdır. Çünkü oyunun genel yapısından Tanrıça Diana Pericles'in rüyasına gikaynaklanan bir tehlike, sahnelemede rip ona yol göstermese Prens'in karısıkolaylıkla gerçeklerden uzak didaktik nı bulması olanaksızdır. Oyun bu habir masal havasına kayılabileceğidir. liyle masalımsı bir havaya bürünür. Shakespeare'in iyi bir oyun yazarı olBu masal ögelerini yazar müzik, dans, duğu tartışılmaz bir gerçektir fakat geşarkılar ve pandomimle de süslemişnel bir kanı olarak kafalarımızda yer tir. Mutlak değerlerin geçerliliğini yialan Shakesperae'in dokunulmazlığı tirdiği, doğaüstü olayların gerçekliğive kusursuzluğu kavramlarını bir yana nin sorgulandığı 20. yüzyıldan oyuna bırakıp oyuna daha kişisel yaklaşmak, baktığımızda bize inanılmaz gelmesi oyun üzerinde yaratıcı yorumlann ordoğaldır. Shakespeare'in birçok seçtaya çıkmasına yardımcı olacaktır. kin yapıtıyla karşüaştırıldığında daha Böylece çağdaş seyirciye ulaşması kozayıf bir kurgusu ve derin yapısı olan laylaşacaktır. • bu oyunu neden yazdığına dair birKaynakça: çok eleştirmen farklı görüşler öne sürmüştür. G.E. Bentley'e göre, Shakespeare'in üyesi olduğu tiyatro topluluğu, o dönemde özel tiyatro diye adlandırılan ve seyircileri yüksek sınıftan kişiler olan bir tiyatro binasını satın alarak, Shakespeare'i de gelen seyircinin beğenisi doğrultusunda eserler yazmaya zorlamıştır. Bunun yanı sıra HOENIGER, FD., Pericles, Methuen, 1986 URGAN, Mina, Shakespeare ve Hamlet, sf. 330332, AltınKıtaplarYayınevi, 1984 P PERİCLES/ Shakespeare/ Çev: Hamdi Koç/ Yapı Kredi Yayınlanl tstanbul, 1992. SAYFA 17