30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dram sanatına göstepgebilimsel bip yaklasım SİNANOKAN ÇAVUS üzyılın başlaıında Ferdinand de Saussure adlı prensin 'yüzyıllık uyuyan güzelin' kulağına 'gösterge' diye fısıldamasından bu yana dil çalışmaları, görülmemiş bir ivme kazanarak başlı başına bir bilim dalı haline geldi. Dilifı "bir göstergeler (signs) dizgesi" olduğunu söyleyen Saussure, yalnızca dilbiümin temellerini atmakla kalmıyor, daha elli yıl bile geçmeden ilk ürünlerini verecek bir başka bilim dalına • göstergebilime (senıiology) zemin hazırlamış oluvordu. Saussure'ün 'gösterge' ile süylemek istediği şey, insan diline ait ve temelde sese dayalı birimlerdi. Göstergebilimciler dilbilimcilerden daha ileri giderek, insan dilinin dışında kalan ve iletişim işlevi gören yani uzlaşımsal bir anlamı olan ve duygu, düşünce vs. aktarmakta kullanılan her türlii im, şekil, hareket, simge ve sesin de birer gösterge olduğunu söylediler. İlk başlarda dilbilimden türeyen ama sonraları insan dilini de içine alan çok geniş kapsamlı bir bilim dalı haline gelen göstergebilim, edebiyattan reklamcılığa, toplumbiliınden tiyatroya çok çeşitli konularda uygulanıa alanı buldu. * Anlamın 'dış dünyadaki somut ya da beyindeki soyut gtrçekliğin, onları gösteren simgelerle yeniden kurularak' oluşturulduğu düşiincesinden yola çıkan ve drama sanatını "insanlar arasındaki eylem ve etkileşimleri içeren gerçek ya da kurmaca olayların o anda izleyicinin gözleri önünde olmakta olan bir olay ya da olaylar olarak yeniden canlandırılması" (s. 23) biçiminde tanımlayan Fehmi Efe kitabında, sahnede anlam yaratma yollarını göstergebilimin olanaklannı kullanarak ele almayı amaçlamış. Efe'den tüm dramatik sanat dallarna bir katkı sözcüklerle iş yapma özelliği dram sanatının özgün yanını oluşturur. Buracla ayrıca şöyle diyor yazar: "Bir sözcüğün söylenmesinde üç tür eylem gerçekleştirilebilir: a) anlatımsatsoz eylemi: dili biçimbilimsel, sözdizimsel, sesbilimsel ve öteki kurallarına uygun anlamlı bir biçimde soyleme eylemi; b) yonlendırtci soz eylemı bir soru sorma, birine bir şeyi yapmasını emretme, söz verme, bir önerinin doğruluğunu savunma türü söz eylemleri; c) ınandırıa soz eylemi: bir kimseyi bir şey yapmaya razı etme, karşısındakini kandırma ya da kızdırma türü söz eylemleri." (s. 4041) Yukarıdaki metindramatik metin ayrımından hareketle, dramatik metnin kesin zaman bağımlılığı ile müziğe oldukça benzediği belirtildikten sonra, Müziğin, ister Y Fehmi Efe'nin hazırladığı "Dram Sanatı: Göstergebilimsel Bir Yaklasım" adlı kitap, tiyatro, sinema ya da televizyon farkı gözetilmeksizin tüm dramatik sanat dallarında anlamın daha etkin bir şekilde oluşturabilmesi ve bir oyunun başarıyla sahnelenebilmesi yolunda göstergebilimin tüm olanaklarının kullanıldığı fakat Türkiye'de pek derinlemesine incelenip tartışmaya açılmamış bir alanda açığt kapatmak üzere atılmış önemlibiradım. bunları nasıl kullandığı incelenmiş.SözcüklerSöz EylemleriMüzik bölümünde, metni 'sö/cüklerin kalıu ve değişmez bir biçimde yazıya dökülmes>i' olarak tanımlayan Efe, dramatik metinleri, 'sahnede zamanuzam boyutları içindeanlatım bulmasıyla' 'kesin bir zaman kesitinin dı^mda kalan' düz metinlerden ayırıyor ve dramatik metinlerde dilin ileti^ımsel işlevinden çok kullanımının ön planda olduğunu vurguluyor. "Daha çok dilin kuUanımıdır önemli olan. İyice belirginleştirirsek, evlcnme, randevu, yargılama, vaftiz etme gibi toplumsal eylemlerin gerçekleşmesinde 'yürütme erki' konumundadır dil. Söylenenlerin doğruluğu ya da yanlışlığı önemli değil, yapılandır asıl olan. (...) Işte dilin ... televizyon ister sinema, isterse tiyatro için hazırlanmıs, olsun herhangi bir dramatik yapımda önemli bir göstergesel dizge olageldiği ve gösterge düzeneğinde önemli roller üstlendiği vurgulanmı^tır. (s. 49) Burada müziğin göstergesel kullanımı konusunda bir ayrım daha çıkar karşımıza: müziğin, yapımın genel havasını ve anlamını bütünleştirici bir öğe olarak kullandması ile, Brecht'in oyunlarında görüldüğü gibi, yapımın eytişimini (diyalektiğini) oluşturan bir yorum ögesi kullanımı. Efe'ye göre "bugün ^eknolojinin ilerleyişiyle müziğin doğal ve doğaüstü her türlü canlandırıcı etkinliği ile (imgesel ve simgesel) dramatik yapımlara eşlenmesi, dram sanatına daha bir cezbedici özdelik ve derinlikkazandırmaktadır." (s. 50) OyuncuGiysiMakyajİzleyici bölümünde göstergebilimsel açıdan anlam oluşturma sürecinde en büyük yükün önce oyuncunun sonra da seyircinin omuzlarında olduğunu söylüyor yazar. Oyuncuların en önemli işlevi, bir insan olarak başka bir insanı gösterge olarak yorumlamakdır. Sahnedeki bir oyuncu ses biçemi, mimikler, giysi ve makyaj Ue kendinden başka bir insanı cevaplandırmaktadır; ama diğer taraftan da ses rengi ve bedensel görünümü ilekendisidir. Metinden çıkarılması olanaksız bazı anlam örgülerini, sahnede kendi bedenini kullanarak oluşturan oyuncu bu özelliği ile 'dramanın onsuz edilemeyen' ögesi durumundadır. Giysi v^nakyaj ise, oyuncunun metinde varoİ£^ ve olmayan anlamı oluşturma sürecinade bütünleyici ve yorumlayıcı özelliğe sahiptir.Dram sanatında ikinci önemli unsur olan izleyicinin, Efe'ye göre, anlam oluşturmadaki rolü azımsanamaz. "Metin izleyiciyi oluşturmaz, oysa izleme sürecinde, biçimleri çözümlerken metinden ve olaydan anlam çıkaran izleyicidir. tzleyici, aynı anda algıladtğı onca göstergeyi kendince çözümlemek durumundadır. Burada izleyicide dikkat ve yetenek olması gerekmektedir ... çünkü anlık bir iletiden geriye kalan ileti içeriği izleyiciden izleyiciye değişmektedir."(s. 6162) Böylece dram sanatında anlam oluşturmada kullanılan araçları verdikten sonra yazar, sahne ve ekrana özgü göstergeleri 'Ortak Göstergeler' ve 'Sinema ve Televizyona Özgü Göstergeler' başlıkları altında topluyor. Kanımca kitabın en dikkat çekici ve ilginç bölümü olan bu kısımda, yazarın da ağırlıklı olarak ele aldığı tiyatroyu sinema ve televizyondan ayıran en önemli özelliklerle karşılaşıyoruz. Göstergebilimsel açıdan ele alındığında, bir tiyatro yapıtında izleyici sahnedeki bütün göstergelerle aynı anda karşı karşıya gelmektedir. Bunlar arasında özgürce seçim yapma şansına sahiptir. Dolayısıyla bunlardan kendi geçmişirıe ve o anki koşullarına en uygun anlamı çıkartmakta da özgürdür. Oysa sinema ve televizyonda, perdenin ya da ekranın sınırlı görüntüsü yüzeyi ve kameranın uzaklaşıp yakınlaşarak ayrıntıları ön plana çıkarabilme özelliğinden dolayı, göstergelerin hepsi bir anda izleyiciye Yukarıdaki tanıma koşut olarak dram sanatını yalnızca tiyatro ile sınırlamayan yazar, bütün sahne sanatlarını (günümüzde varolan biçimiyle, sinema, televizyon ve tiyatroyu) bir bütün olarak, ele alarak aralarındaki göstcrgebilimsel benzerlikleri ve farklılıkları irdelemiş. Efe'ye göre sinema, televizyon ve tiyatro aynı içeriği farklı araçlarla aktarmaları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. SözcüklerSöz EylemleriMüzik ve OyuncuGiysiMakyajlzlcyici bölümlerinde bu farklı araçların neler oldukları, sinematelevizyon ve tiyatronun SAYFA 16 Yazıldığıvıllardaduzenındeğismezlığinl vurgulayan bir ovun olarak elestırıve uğrayan Godofyu Beklerken bir başka ulkedebirtur gerceklesm eyendevrimı, toplumunyada bıreyinbaskabeklentilerınivurgulayabllır. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 0 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle