Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bizans'tan bugüne İstanbul tstanbul, Mekânlar ve Zamanlar / Cahit Kayra / Ak Yayınlan / 208 s. / Büyük boy, 10 adet ek harita / 80.000 TL 6ÜR0LSÖZEN Her kitabın yazımı, ne denli "kalıp öğeler" olursa olsun, benzemez birbirine. Bu benzemezlik yalnız konularından ötürü değil, ele alınış biçimiyle ilgilidir. Görsel yakınlıkları katmıyorum buna. Belki örnek yerinde değil, ama aynı ağacın iki kiraz çekirdeğini aynı toprağa ekerseniz, mutlak, biri diğerinden farklı serpilip gelişir. Biri diğerine göre güneşi daha iyi görmüştür. Ya da biri daha esintiden ıraktır. SÖzgelimi araştırma ve inceleme kitapları, tekdüze gibi gelir insana. Kaynak gözüyle bakılır. Oysa bazı ki Cahit Kayra 'nm 'İstanbul, Mekânlar ve Zamanlar" kitabı yayımlandı taplar, konularını az çok bilmemize rağmen, hem kaynak kitap hem de önü açık yorumlarla bezelidir. Yıllar, aylar, dipnotları, olaylar derken bir bakarsınız yakıştırmalar çıkar karşınıza. Hani bitişik düzendeki eski yapıların birdenbire bir avluya açılması var ya, ona benzer. O avluda kimi zaman bvr kuyu, kimi zaman bir asma bulunur. Hiç biri bulunmazsa, mutlak, dört tarafı kuşatılmış yapılardan masmavi bir gökyüzü görünür, bulutların birbiri peşı sıra seğirttıği gökyüzü. arkadaşımın dediği gibi "Buralardan insan geçti." İnsanlar geçti ve evleri, çirkin yapılan, kara asfalt yolları, gürültülü araçları ile bu tatlı doğayı örttüler. Eski, yitip gitmiş zamanlann coşkulu yeşilikleri, ince dereleri, cıvılttlı kuşları, burada rastgele, yan yana, üstüste yerleştirilmiş taş, beton, çelik yığınlarının altında sonsuzcasına bir uykuya dalıp gittiler ve bize hüzünlü anılarını bıraktılar." Tarihsel bir kentin dünya ölçeğinde değiştiği pek görülrr.emiştir. Ama söz konusu İstanbul ise dün önünden geçtiğiniz yaptyı bile tanıyamazsınız. Bu, bızım kültür adına kent savurganlığımızdır. Harcamanın her çeşidini severiz! Bu, ağaç olabilir ya da eski yapı, hiç farketmez. Yeter ki kazanalım!.. Bu kazancın kâr hanesinde hiçbir zaman kültür yer almamıştır. İşte böylesine savurganlığın tanığı bu kıtap. Yazar Kayra, nelerin yok edildiğini sıralamıyor bu kitapta, yanlış anlaşılmasın!.. "Zaman ve mekân" içindeki İstanbul'u anlatıyor. Bu anlatım içinde de yüzlerce ilginç harita sunuyor. Gravürler, kartpostallar da cabası... 16. yüzyıldan 20. yüzyıla değin değişimin somut örnekleri her biri. Kitabın genel yapısını yansıtması açısından bölüm başhklarından da alıntılar yapalım biraz: "Sarayburnu, tarihin nabzının attığı yer." "Istanbul'un ortası." "Büyük istanbul." "İstanbul'un varoşları." "Beyoğlu'nun büyüsü." "ÖlümsüzBoğaziçi." "Sarı Kadı'nın eski öyküsü." "Üsküdar'a gider iken." "Anadol.u yakasının şarkıları." "İstanbul'un gerdanlığı." "İstanbul, mekânlar ve zamanlar" kitabının sunuş yazısına şöyle başlıyor Cahit Kayra: "Feylesoflar, 'Mekân içinde zaman yoktur' derler. Gerçekten, uzayın sonsuzluğu, uçsuz bucaksız boyutları içinde zaman olmayabilir. Ama biz, insanlar, şimdilik bir 'fenomenler' dünyasında yaşıyoruz ve bu dünyada, zamanlar birbiri peşine dizilen olaylar yaratarak mekânları, durmadan değiştiriyorlar. Zaten feylesoflar da 'Mekânlar değişmez' demiyorlar". İstanbul' da mekân olarak kısa insanlık tarihinın akıp gidişi içinde böyle değişmiş. Ooğrusal düzende değil. Büyüyüp küçülerek, zenginleşip fakirleşerek... Bazen güçlü ve başkalarına egemen, bazen güçsüz ve tutsak gibi... Böylece yirmi beş yüzyıl öncesinde bir avuç Megaralı'nın taştan topraktan duvarlar arkasında kurdukları köy, sürekli serüvenler geçirmiş. Fenikeliler, Yunanlılar, Perslcr, Bizanslılar, Venedikliler, Cenevizliler... gelip geçmişler. Sonunda bizler gelmişiz. XV. yüzyılda kavga bitmiş. Bu kitapta size, bu serüven boyunca bu dünyanın en güzel beldelerinden biri olan İstanbul'un mekânsal planda geçirdiğı değişiklikleri sergilemeye çalışacağız..." Kayra'nın bu kitabıyla birlikte bir başka önemi var: Bürokraside bakanlık düzeyinde görev almış olmasına rağmen (günümüzdeki örneklerini düşünerek), kühürle, sanatla bağını hiçbir zaman koparmaması. Belki de daha önemlisi, araştırıcı niteliğini bir amatör (günümüzde profesyoneller öylesine çok ki!) sıcaklığıyla sürdürmesi; hiçbir şeyden yüksünmeden ele aldığı konuyu didiklemesi ve bu araştırmasına, yılların birikimini, gözlemini ve bir kentli inceliğini katması. Sanırım, eski kent dokusu üzerine araştırma yapan ve yazı yazan böylesine kişilere çok ihtiyacımız var. Kuru bir tarih ve geçmiş bilgisi bizi hep kuraklığa sürgün etti çünkü. Ak Yayınlar'ın hiçbir kâr amacı gütmeden yayımladığı bu kitabın benzerlerinin, diğer kurumlarca da benimsenmesini dilerim. Öyle ya da böyle, kültürlerin yok edildiği günümüzde böylesine kitaplar umutsuzluğumuzu aralıyor, umudumuzu dürtüyor....D S A Y F A 13 İşte Cahit Kayra'nın "istanbul, Mekânlar ve Zamanlar" adlı kitabı da tam tamına yazarının çeşnici kişiliğiyle örülmüştür. Buyrun size bir alıntı; "Ben Altıyol'dan Çukurbostan'a, yani Kuşdili Çayırı'na inen anayol üstündeki bir evde doğmuşum. Bu ev bugün de duruyor. Çocukluğunda Cihangir'deki evlerden Abdülaziz'in savaş gemılenni seyrettiğinı söyleyen bir büyükannem ve onun kendisi gibi yaşlı bir ahbabı vardı. Bu yaşlı hanım bize Altıyol Ağzı'nın eskilerde kırlık, çalılık ve ağaçlık bir yer olduğunu anlatırdı. Bir alaycı CUMHURİYET KİTAP SAYI 31