29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dilin ve iç içe geçmiş imgelerin labirentinde 'Esrarengiz Bay Kartaloğlu' Vecit Bey kimi anlatıyor? SIRMA KÖKSAL İlk kitabını yayımlayan bir yazarın edebiyat çizgisinden söz etmek pek kolay değil kuşkusuz. Ilk kitaplar genellikle, kalabalık bir ortama girdiğinde kendine oturacak yer bulmakta zorluk çeken birinin tedirginliğini taşıdıklarından olacak, kesın bir yargıya yaklaşabilmek ıçın, ikincisini beklemenizin daha iyi olacağını düşünürsünüz. Ama bu ilk kitap, yeni yazar tanımına sığmayan Fatih Özgüven'in olunca işler değişiyor. O zaman oturup güzel güzel enine boyuna tartışmak hakkınız doğuyor ister istemez. Yıllardır Türk okurunun eleştirilerini, denemelerini, çevirilerini zevkle izlediği bir insanın edebiyat çizgisinden de, amacının tahmin yoluyla değil, kesin bir tanımlamayla ne olduğundan da sözedilebilir rahatlıkla. Özgüven'in özellikle T. Mann, Borges, Nabokov çevirilerini okuyanlar, onun eleştirmen ve çevirmen olarak "yetkin" bir edebiyatın yandaşı olduğunu hemen anımsayacaklardır. Fatih Özgüven için edebiyat, "her şeyden önce bir kurgu oyunudur." Dolayısıyla bir yapıtta aradıkları da zeki bir bakış açısı, yapıtın ipuçlarını oluşturan ayrıntılar, titiz bir dil ve kuşkusuz ki ince elenip sık dokunmuş bir kurgudur. Bunlara bir de eleştiri ve denemelerinde kendini ortaya koyan ince alaycılığı eklemek gerek. İşte ilk kitabı "Esrarengiz Bay Kartaloğlu"da okura her şeyden önce bunları sunuyor. Polisiye edebiyatı çok seven Özgüven, iç içe geçmiş imgeleriyle, bir labirentin içindeki hırsızpolis kovalamacasına benzer bir duyguya sürüklüyor okuyucuyu. Öyle ki bazen yolu bulamayacağımz, ya hemen yakalanacağınız ya da kovaladığınıza bir daha hiç ulaşamayacağımz korkusuna kapılmaktan kaçınamıyorsunuz. Ancak böyle zamanlarda Fatih Özgüven'in alaycı tavrına bu kez de sizin, kendinizin hedef olduğunuzu görüp, yeniden sarılıyorsunuz kitaba. Bir kovalamaca, bir kovalamaca. (...) Kitabın labirentini oluşturan tek unsur, üst üste yığılmış, iç içe geçmiş imgeler değil. Dil de başlıbaşına bir labirent oluşturuyor romanda. Oldukça uzun, değişik kiplerin bir araya gelmesiyle oluşmuş tümceler kullanıyor Özgüven. Dil ile kurgunun ayrılamazlığı ilkesini sonuna dek götüren bu tutum, okurla arasındaki uzaklığı kısa zamanda kapatıyor. Burada en büyük pay kuşkusuz ki yazarın dildeki yetkinliğinin. İçdünyayı tam tamına aktarabilmek uğruna, aynı İmgenin üstünde biteviye dolanıp duran uzun cümleli kimi yazarlarımızın acemiliğine karşın Fatih Özgüven, dili, püf noktalarını iyi bildıği bir araç olarak görüyor ve kullanıyor. Sonuçta da, dil, kurgu ve yazarın tutumu, bölünemez bir bütünlüğe ulaşıyor "Esrarengiz Bay Kartaloğlu"nda. Bu bütünlük de Vecit Bey'in sırrının çevresinde kesif bir halka oluşturuyor. Zaten roman da, yazar da kahramanımızın ne olduğu bir türlü anlaşıl Esrarengiz Bay Kartaloğlu / Fatih Özgüven / Can Yayınları / 200 s. / 10.000 TL. / CKK Kod No: 021.368 mayan sırnnı ele vermemek için vargücüyle direniyor. Büyük rolküçük rol ayrımı yerine, büyük oyuncuküçük oyuncu ayrımı yapan Vecit Bey'in düşü romanın ana temasını oluşturuyor. Daha doğrusu her şey, sırrı anlamak için belki de tek ipucu olan bu tasarının çevresinde dönüyor. Büyük Adam'ın "anlaşılmayan insan" olan yanını filme çekmek düşüyle yaşıyor Vecit Bey roman boyunca. Daha doeru bir deyişle, bireyin tabii ki büyük yalnızlıkların büyük adamlara özgü olduğuna tümüyle inanarak o anlatılamaz, paylaşılamaz yalnızlığı ile, insan olma durumunun sırrı ile hesaplaşıp duruyor. Büyük Adam'la özdeşleşmenin temeli de burada atılı zaten. Gerçekten de romanın kahramanında film kahramanı ile gözden kaçınlması olanaksız bir özdeşleşme, bir örtüşme kayeısı var. Öyle ki Vecit Bey kendisini mi anlatmaya çalışıyor, yoksa Büyük Adam'ı mı, ya da acaba Büyük Adam hep o yatın güvertesinde, Vecit Bey'i mi beklemişti, kendisini birgün anlatsın diye. Hani, Hamlet'in ölürken Horatio'ya söylediği gibi "bu mihnet dünyasında acı çekip yaşa ki hikayemi anlatasın." Fatih Özgüven, Vecit Bey'i gözetip korumuyor. Tersine zaman zaman oldukça uzaklaşıyorlar birbirlerinden. Hatta iş, "Bakalım... Bakalım neler olacak" demeye dek varıyor kimileyin. Ama tam bir karşı karşıya geliş de yok aralarında. Ne de olsa dinlemiş olduklan müziklerin, izlemiş oldukları fılmlerin aynılığı aralarındaki bağım tümüyle kopmasını engelliyor. Dolayısıyla, yazan ile yazılan sürekli birbirlerini kollamak gerilimini taşıyorlar roman boyunca. Sonuçta da kahramamnın kesin bir yargıyla ele alınmadığı bir yapıt oluyor Esrarengiz Bay Kartaloğlu. Bu özelliğinden dolayı da okuru tümüyle özgür bırakıyor. Vecit Bey'i engin mutsuzluk denizinde yüzen biri olarak da düşünebilirsiniz, büyük adamlığa heveslenen bir kendini beğenmiş olarak da... Bütünüyle okura, onun seçimlerine kalmış bir karar bu. Üstelik burada, isterse okurun kendi başına da sürdürebileceği bir oyun da söz konusu. Yüzüne düşen bunca gölgeden dolayı bir "puzzle" ruhu taşıyan, hep tanıdık birilerine benzettiğimiz, ama bir türlü kim olduğunu tam çıkartamadığımız, kimliksiz bir kişilik olan Vecit Bey, sizinle ve ne halt edeceğinizi bilemediğiniz sırlarınızla seve seve Amiral Battı oynayacaktır. Fatih Özgüven'in de Vecit Bey'in sırnnı böylesine saklamaktaki amacı bu olsa gerek. Hatta belki de vazarı, bu sırrın ne olduğu fazlaca ilgilendirmiyor bile. Ne de olsa asıl sorun, sırlarımızla bizim aramızdaki zaman zaman gülünçleşen, zaman zaman da ciddileşen, şu ne idüğü belirsiz ilişkinin kendisi değil mi? Yazarın asıl amacı da bu zaten bana kalırsa. Baştan sona hani ciddiyetten helak düşerek yaşadığımız şu ilişkiye biraz da alaycı bir gözle, dışardan bakmamızı sağlamak. Sonuç olarak her ne kadar, kurguya dayalı bu tür edebiyatı sevmeyenlere pek keyifli gelmeyecekse de Esrarengiz Bay Kartaloğlu, her zaman biraz "şaka"dan yana olanlan kendisine çekecektir. Ayrıca Fatih Özgüven'in yapıtı, son zamanlarda yayımlanan en temiz çalışmalardan biri olarak, iyi edebiyat okurlannın seçkisinde yerini alacaktır. D Fatih özgüven kitabında kahramanını kesın bir yargıyla ele almıyor Bu konuda okuru özgür bırakıyor (Fotoğraf Muharrem Aydın) B İ R S E R 6 İ K A T A L O Û U Türk Bestekâr Portreleri Kataloğu Yapı Kredi Bankası, 1%8'de Hüseyin Kocabaş'tan devraldığı 75 parçalık "Türk Bestekfir Portreleri" koleksiyonundan 300 yıl Doyunca musikimize damgasını vuran sanatçılarımızın portrelerini bir katalogda yayımladı. Yapı Kredi Bankası Kâzım laşkent Sanat Gaierisi'ndeki "Kaybolmus Yüzleri Arayıj Sergisi"nin kataloğunu Sennur Aydın yayına hazırlamıs. Gülnur Bajer'in grafik tasanmını yaptı|ı katalogda yer alan fotoğrafları ise Uğur Ataç çekmış. Klasik Türk Musikisi üstüne şimdiye kadar yapılan araştırmalarda ıdiye musıkimizın Doğu ve Batı arasında saJınan ve özgün senteze ulaşan serüvenine mührünü vuran büyük besteciler ve musikimiz incelendi, yeni yorumlar yapıldı, ama onu yaratan insanlar sadece bir siluet olarak kaldı. İşte Yapı Kredi Bankası, bu eksikliei gidermek amacıyla açtığı sergi ve onun yanı sıra hazırladığı katalogda bizi ustalarla yüz yüze Kemanl Tatyos Efendl (18581913) getiriyor. S A YFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle