25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Halit Çelenk kitabında 12 Eylül adaletsizliğini belgelerle sergiliyoi Hukukta çifte standart DER'in faaliyetlerinde MEHMETBULDAN Hukuk Açısmdan TÖBDER Davası / Halit Çelenk / EğitDer Yayınlan / 303 s. / "TÖBDER Davası" 12 Eylül sonrası açılan davaların ılklerinden biri. 670 şubesi ve 200 bin üyesi bulunan TÖBDER 12 Eylül'ün hemen ertesinde kapatıldı, dernek mallanna el kondu, yönetici öğretmenler gözaltına alındı, işkenceden geçirildı. Ankara 3 numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi TÖBDER yöneticilerini 8 yıla varan ağır hapis cezasıyla cczalandırdı. Aynı iddia vc kanıtlarla Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davada ise TÖBDER Genel Başkanı ve arkadaşları beraat ettiler. İki karar da kesinleş•ti. Kısacası TÖBDER, askeri yargıya göre suçlu, sivil yargıya göre suçsuzdu. 12 Eylül hukuksuzluğunun bu ilginç örneğini "Hukuk Açısından TÖBDER Davası" adlı kitabında sergileyen Halit Çelenk ile konuştuk. Kitabınızda TÖBDER hakkında sıkıyönetim ve ağır ceza mahkemelerinden birbirine karşıt iki karar çıktığını, askeri mahkeme mahkumiyet kararı verirken, ağır ceza mahkcmesinin beraat kararı verdiğini, iki kararın da kesinleştiğini söylüyorsunuz. Bu yargı kavramı, adalet ve hukuk devleti anlayışı ile bağaaşabilir mi? Olay bir hukuk skandalıdır. Aynı dernek hakkında Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi "yasadışı na dönüşme saptaması" yaparak mahkumiyet kararı vermiş, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi de "TÖBbulunmadığım" kabul ederek beraat kararı vermiştir. Böylesine birdurum; sıkıyönetim askeri mahkemesinin bağımlı ve olağandışı bir mahkeme olması, dönemin MGK Başkanı Kenan Evren'in dava devam ederken radyotelevizyonda yaptığı bir konuşma ile TÖBDER'i peşinen suçlu ilan etmesi, böylece mahkemeleri baskı altına alması, Ankara Sıkıyönetim Komutanı'nın hâkim ve savcılar üzerinde çeşitlı baskılar uygulaması, mahkemenin iddialar konusunda üniversıteden bilimsel görüş istemeden karar vermesi ile açıklanabilir. Bu karar hukuksal değil siyasal bir karar olmuştur. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise bağımsız bir mahkemedır. Hâkımlerı YHK tarafından görevlendirilmiştir. Siyasal etkilere kapahdır. Üniversiteden seçtiği uzman oğretim üyelerinden bilimsel görüş almıştır. Bilirkişinin verdığı ve TÖBDER'in yasadışına dönüşmediğinı bildiren raporunu göz önüne alarak ve kanıtları yansız bir tutunıla değerlendirerek beraat kararı vermiştir. Böylece gerçeği ortaya koymuştur. Kitabınızda Askeri Yargıtay'ın bilimsel yanılgılara düşerek mahkumiyet kararını onayladığını yazıyorsunuz. Açıklar mısınız? Askeri Yargıtay 4. Dairesi, derneğin yayınlarında kullandığı "işçi sınıfı bilimi" deyiminin MarksizmLeninizm anlamına geldiğini kabul etmiş ve bu değerlendirmesini "MarksçıLeninci Felsefe Sözlüğü" adlı bir sözlüğe dayandtrmıştır. Oysa bu sözlüğün orijinalinde "işçi sınıfı bilimi" deyimi yoktur. Çevirmen, sözlüğün orijinalındeki "bilimsel komünizm" deyimini kımi kaygılarla "işçi sınıfı bilimi" olarak çevirmiştir. As. Yargıtay da bu tahrif edilmiş sözlüğe dayanarak mahkumiyet kararını onaylamıştır. yasadışı bir yön Halit Çelenk 'Biz Askeri Yargıtay'a başvurarak yargılamanın yenılenmesını ıstedık Bu ısteğımız şu anda ıncelenmektedır Hukuka uygun bir karar verıleceğı ve yanılgının duzeltıleceğı umudu ıçindeyız" Yine As. Yargıtay "işçi sınıfı bilimi" deyiminin ilk kez Komünist Manifesto'da kullanıldığını kaydederek bunu kendi onama kararına dayanak göstermiştir. Oysa Komünist Manifesto'da böyle bir deyim yoktur. Kaldı ki İstanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri, tüzüklerinın amaç maddesıne "işçi sınıfı bilimi" deyimini koyan sendikalar hakkında beraat kararı vermiş ve Askeri Yargıtay bu kararları onaylamışken, TÖBDER olayında bu deyimi suç olarak kabul etmış ve çelişkiye düsmüştür. Böyle bir tutum yansızlıkla vc bilimsel gerçeklerle bağdaştırılamaz. Askeri Yargıtay, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nin kararını onaylarkcn 12 Eylül öncesi devleti yok saydığını söylüyorsunuz. Bunu açıklar mısınız? Askeri Yargıtay, 12 Eylul öncesinde TÖBDER'in eylemlerı hakkında verilen ve kesinleşen beraat ve takipsizlik kararlarını göz önüne almamış, bunları kanıt olarak kabul etmemiştir. Buna gerekçe olarak da 12 Evlül öncesinde "devletin zaafa düştüğünü" yanı ac/.c düştüğünü söylemiştir. Bu, hukukun hıçe sayılmasıdır. Çünkü kamu hukukunda devletın sürekliliği evrensel bir kuraldır. Devletin, mahkemelerınin ve cumhurıyet savcılarının kararları yok sayılamaz. Bu, 12 Eylül oncesınde devletin yok sayılmasıdır. Bu, h'ukuk kavramı ile bağdaştırılamaz. Sizce, aynı dernek hakkında verilen bu birbirine karşı iki karar karşısında ne yapılabilir? Biz Askeri Yargıtay'a bajvurarak yargılamanın yenılenmesını ıstedik. Bu isteğimız şu anda incelenmektedir. Hukuka uygun bir karar verileceği ve yanılgının düzeltileceği umudu içindeyiz. Böyle bir olayla daha önce hiç karşılastınız mı? 40 yılı aşkın meslek yaşamımda böyle bir hukuk "garibesi" ile karşılaşmadım. Bu, 12 Eylül hukuku dedığimiz hukuksuzluğun tipik bir örneğidir. Değerlı yazar ve sanatçı İlhan Selçuk'un önerisi ile adını "Hukuksuz Demokrasi" koyduğum kitabımın amacı da bu hukuksuzlukları dile getirmekti. D S A Y F A 2 3 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1$
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle