Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fatih Özgüven'le "EsrarengizBay Kartaloğlu"nun esrarı üstüne 'Sırrını bilmem, onu okur bilir' Esrarengiz Bay Kartaloğlu / Fatih Özgüven / Can Yayınları / 200 s. / 10.000 f l T / KodT02T.368 MÛRŞİT BALABANLILAR Fatih Özgüven'in ilk romanı Esrarengiz Bay Kartaloğlu'nda mutlaka da başrol olmayan rollerin oyuncusu Vecit Kartaloğlu, ardında düşkırıklıkları, zihninde geçmiş ve gelecek parçalarıyla, o yılların oyuncularının hayallerindekı bir ülkeye doğru yoiculuğa çıkıyor. Birkaç yolcu ve biz de birlikte... Bu yolculuk bir yerden bir yere olduğu kadar, hatta belki daha çok bir imgeden ötekine, bir düşten başka bir düşe, sesten sese, bir kişılikten başka bir kişiliğe doğru gelişecektir. "Yolculuk" öncesi yazara bir iki soru sorduk: Neden "esrarengiz" Bay Kartaloğlu? Galiba polisiye romahlara olan sevgimle ılgili bu. Polisiye roman okumayı, aynı zamanda polisiye roman üzerine düşünmeyi severim. Uzun yıllar süren polisiye roman okurluğu sonunda şöyle bir şey fark ettim; polisiye romanı bütün edebiyatın bir analojisi olarak görüyorum. Polisiye romanda, olaya bütün cephelerden bakılıp, bütün tanıklar dinlenip, bütün ipuçları yan yana getirildiğinde nasıl "gerçek" ortaya çıkarsa, bütün edebiyatta da yazarın durduğu noktalardan bakıp bize verdiği ipuçlarını küçük bir "kuşku payıyla" da olsa yan yana getirdiğimizde, bir insan, bir hikâye çıkar. Bence edebiyatın bizi büyüleyen tarafı da arayışına okuru da ortak eden bu "polisiye" tavır oyun, yöntemdir. Yazar bizi elimizden tutup, birinin 'sır'rına götürür. Bu fikirle oynamayı daima çok sevdiğim için kitabın adını da benden önce bu fikirle oynamış görünen iki yazardan esinlenerek koydum. Esrarengiz Mr.Ouin ve Yetenekli Mr. Ripley; Agatha Christie'yle, Patricia Highsmith'in romanlarında doğrudan polisiye bir esrar söz konusudur. Benim kahramanım ise ancak bütün edebi kahramanların oldukları ya da olmadıkları ölçüde esrarengiz biri. Bütün insanlar için söylenebilir sanıyorum; en apaçık, gözler önünde sandığınız kişilik bile sizin ona baktığınız açılara durumlara olaylara bağlı olarak hayatın bir anında son derece bilinmez görünebilir, en sırrına erilmez sandığınız kişinin ise bütün esrarının çözülüverdiği duruşları, bakışları, olabilir belli bir anda söylediği iki kelime size yıllardır boşu boşuna onun esrarını çözmeye çalıştığınızı düşündürtebilir. Peki senin bu "polisiye" oyunda Vecit Kartaloğlu'nun, romanın diğer kişilerinin ve yazarın rolü ne? Hepsi sırayla sanık, tanık ve dedektif oluyorlar. Durdukları noktadan karşılarındakine bakıp orada durana, hepimizin yaptığı gibi "o acaba ne düşünüyor?" "Şimdi ne yapacak' ya da bclkı daha saplantılı bir soruyla "acaba beni anlıyorlar mı seviyorlar mı?" sorusunu soruyorlar. Biz, Vecit Kartaloğlu'na daha yakın olduğumuz için onun sorunlarının daha çok farkındayız. Fakat romanda anlatıcı ve yazar aynı kişidir yanılsamasını kurup bozmak istediğim için yazarla kah raman ara ara yaklaşıp uzaklasıyorlâr birbirinden. Vecit Kartaloğlu'nun bir "sır"rı var mı peki? Romanın diğer kişileri de bunu uzun müddet düşündüler. Sırr^nı bilmem, bu tek tek okurların bileceği şey ama şunu söyleyeyim onun bir düşü var. Mesleğiyle ilgili, hep değişmek, hiç kendisi olamamak ya da ancak hep başkası olduğunda kendisi olabileceğine inanmak gibi bir alışkanlığı var ki bunu en uca götürmek, oyunculuk mesleğinin "sahikası" sayılabilecek müthış bir rol oynamak, daha doğrusu en müthiş rolü oynamak istiyor. Muhtemelen siyahbeyaz bir filmde, Boğaz'da demirlemiş bir yatın güvertesinden halkın sevgi gösterilerine karşıhk veren yakışıklı, yalnız bir Büyük Adam'ın, bir milletin kurtarıcısının romantik hikâyesini canlandırmak onun son günlerini oynamak istiyor. Bunu o kadar çok istiyor ki sonuçta işi o kahramanla ortak bir geçmişleri olduğunu sanmaya kadar götürüyor. Sırf bu isteğin yoğunluğu romanda ikinci dereceden bir yaratıcı yapıyor onu. Belki. Romandaki kişilerden biri "oysa bu oyun bütün bu çeşit oyunlar gibi bir gizli yollardan geçirerek soylu sonuçlara ulaştıracak sanıyordum" diyor. Bu kanı birçok oyun için yanlıs olabilir, ama en çok da senin romanın için geçersiz galiba. Doğru. Bunu kafamdaki ideal okuru gözümün önünde canlandırmaya çalışarak da anlatabilirim. Bu yolculuğun okuru benim için kitabı bir solukta okuyacak, ondan dersler alacak bır okur değil de kendi düj gücünün de bu maceraya katılmasına izin verecek, bakışlarını ağır ağır satırlann üzerinde gezdiretek, bu arada belki bir müziğe kulak verecek, sonra bir ara kitabı bırakıp arkasına yaslandığında gözlerini kapayacak, gözünün önünden geçen bir resmi, bir rengi, bir kokuyu yeniden yakalayacak ve onu sevecek biridir. D S A Y F A 1 T Faöh özgüven "Benim kahramanım ancak butun kahramanların olduklan ya da olmadıklan ölçüde esrarengiz biri Bütün insanlar İçin söylenebilir sanıyorum, en apaçık, gözler önünde sandığınız kişllik bile sizin ona baktığınız açılara, durumlara bağlı olarak son derece bilinmez görünebilir" (Fotoğraf Muharrem Aydın) CUMHURİYET KİTAP SAYI 1B