29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9. İSTÂ1NBUL KİTAP FUARI E K İ R Gündelik Yaşamın Söylencesi Masal ve söylence, gündelik kullanımda hep geçmiş zanıanların dünyasına ait olgular gibi algılanır. Mekaniğin, otoyollann, durdurulması olanaksız görülen bir hızm egemen olduğu günümüz dünyası bilinmezliklerden uzaklığıyla, mitlerin büyüsünden de uzaklaşmıştır. Bu uzaklaşış, yeni masallar gereksinimini doğurmuş olacak ki öte dünyaların yaratıklarının, geleceğın karanlık giinlerinin, insan beyninin kotücül güçlerinin masallan ijgal etmeye başlamıjıır yazın ve film dünyasını. Fransız yazarlarından Michel Tournier (1924), yazınsal değerini koruyarak başka bir masal öykü dünyası yaratıyor: Günlük yajamın mitleri. Bir kız çocuğu için disilik, bir erkek çocuk için erkeklikle dijilik arasındaki temcl aynm, bir uzun yol şoförü ıçin, köylcrin y.ılın ve dingin dünyası, gündelik mitlerin temelleri lburnier için. Bu temeller yajlılığın eşiğindeki "son tutkular"a kadar uzanıyor. Çalı Horozu, insanın yaradılış söylencesinden kunservatuvarı yetkin bir piyanist olarak bitiren genç adanıın öyküsüne,M>it (>aşka deyişle dünün nıiderinden bugünün mitlerine, zamanlann değişjmine karşın, değişmeyenleri Mıche! Tournier yazınsal değerini koruyarak kapsayan öykülerden başka bir masalöykü dünyası yaratıyor oluşuyor. Tournier, söylcncelerine buruk bir gülmece açısı katmıf. Öykülerini, güldürmek amacıyla yazmamış belki. Ama Yunan trajedilerindeki kader gibi amansız bir olgunun günümüz yaşamına yansımasına acı acı eüldüğü dc seziliyor. Çalı Horozu, Mustafa Balel'in, öykücüiuğünden de gelen, kıvrak Türkçesiyle dilimiz için de önem kazanmış. Çünkü Tournier, söylencelerin kaçınılmaz öğesi şiiri, sırasında argoyla dengeleyen, dile önem veren bir yazar. Onu daha iyi tanıyabilmenin bir anahtarı da kitabın sonunda yer alan bir konuşması. Bir öyküsünün çocuk yayınları arasında yer alması üstüne yaptlan bir söyleşide, Çalı Horozu'nda yer alan Amandine ya da tki Bahçe'nin analizini yapıyor Tournier. Kitabı bitirince iki soru takılıyor akla: 1. Bizim çocuk yayınlarımızda benzer bir öykü yayımlandığında, başına neler gelir? 2. Bizim edebiyatımızda benzer bir anlatımı yıllar önce deneyen öykücülerinıiz, hangi elejtirmence, ne zaman hatırlanır? D Çalı Horozu / Miclıel Tournier / Çeviren: Mustafa Balel / Aynntı Yayıncvı / 224 s. • • AtillâDorsay'dan, meraklıları için sevimli birsinema tarihçesi Bîr 'Aşk Resmigeçidi' ZEVVAT SELİMOfiUI Yeni kitabına ne güzel bir ad seçmiş Atillâ Dorsay: "Yüreğimin Orta Yeri Sinema". Her ne kadar Orhan Veli'den esinlenmiş de olsa, Dorsay'ın sinema tutkunluğunu, sinema ile özdeşleşmesini belki hiçbir ad böylesine çarpıcı, aynı zamanda da duyarlıklı belirtemezdi. Kendi içlerinde küçük başlıklar taşıyan bu sekiz bölümlük kitap, aslında bir "aşk resmigeçidi". Atillâ Dorsay'ın sinemaya adanmış "aşk"ının dile gelmesi. "NosUİji Deyince" başlıklı önsözde Atillâ Dorsay şöyle soruyor: "Nostalji sözcüğünden gına mı geldi?" Kendi hesabıma kocaman bir "evet". Kullanırken çoğunlukla bir yapaylık havasını da beraberinde getiren, ağızlarda sakız olmuş bu yabancı sözcüğü, üşenmeden saydım, Dorsay iki buçuk sayfada tam on bir kere kullanmış. Bu arada "Geçmişe Ozlem" de başlıbaşına bir "nostalji" olup çıkıyor. Atillâ Dorsay'ın on ikinci kitabı, sinema meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak, sevimli bir sinema tarihçesi. Kimi cahil sinemacılarımızın, salt seyirciye iyilik olsun (!) diye filmleri nasıl doğradıklarını, sinema meraklısı küçük çocuğun, salt bu sinema sevgisi yüzünden suratına tokatı nasıl yediğini okurken buruk bir mizah tadı da alabilirsiniz. Kitabın başlarındaki 30'lu yıllara bakışta, Atillâ Dorsay, sinemada sesin duyulması ve star sisteminin doğması konulanna açıklık getirirken sesli sinema ile sönen ve parlayan yıldızlara değiniyor ve birtakım büyüklerin, Chaplin, Garbo, Von Stroheim'lerin bu geçitten başartyla geçeceklerini belirttikten sonra, güldürü, müzikal ve serüven filmlerinin gelişeceğini söylüyor, arada egzotizm ve korku filmleri de yerlerini alıyor. Bir sinema tarihçisine göre de bu dönemin en önemli üç yönetmeni Frang Borzage, John Ford ve William Wyler'dir. Siyahbeyaz filmle renkli filmin çatışması konusunu işleyen bölüm de hayli ilginç. Renkli film bütün dünyayı kuşatırken siyahbeyaz film, pabucunu damda aramaktadır artık. Amerika'da vapılan bir istatistik, seyircinin yüzde 85'inin renkli film istediğini gösteriyor. Bu gerçekle ilgili olarak eski önemli siyahbeyaz filmlerin renklendirilmesine geçiliyor, bu işlem çok pahalıya da patlasa. Sinemanın gelmiş geçmiş en büyüklerinden sayılan OrsonWelles'in hayat arkadaşı Oja Kadar'ın, bir toplantıda dile getirdiği anısı ilginç: "Concorde Meydanı'nda trafiğe sıkışmıştık, bisikletli bir adam kapımızın hizasında durdu, parmağını zafer işareti yapar gibi yukarı kaldırdı ve 'Bravo Falstaff dedi. Orson neşeyle bana döndü ve şövle dedi: 'Bu adam için bile o filmi yapmaya değerdı." Sinemanın unutulmayan filmleri, sinemanın unutulmayan (Birçoğu artık hayatta olmayan) oyuncuları bir bir belleğinizin derinliklerinden çıkıp gelecek, gözlerinizin önünden geçecektir. İşte kitabın 117. sayfasından bir bölüm, ünlü "Viva Zapata" filminin nasıl çekildi Yüreğimin Orta Yeri Sinema / Atillâ Dorsay / Altın Kitaplar / 196 s. / 13.500 TL. Atlllâ Dorsay'ın on ikinci kitabı. sinema meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak 30'lu yıllara bir bakış, star sisteminin doğması, siyahbeyaz filmle, renkli filmin çatışması, unutulmayan filmler, vb. birçok konu, beyazperde anılarımızı tazeleyerek keyıfle okumamızı saölıyor I C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y138 ğinin öyküsü. Çeşitli tarihlerde, tam dört kere izlemekten kendimi alamadığım, beni çok etkilemiş, yer yer içimi titretmiş bu filme ayrılmış bazı satırlan elbette bu yazıya almak isterim. Atillâ Dorsay şöyle yazıyor: "Filmin çekim öyküsü, başlıbaşına bir destandır. Marlon Brando ve Anthony Quinn gibi iki dev oyuncuyu aynı sette yönetmek, ayrı bir sorundur. Bu, günün birinde Quinn'in gelip öfke içinde Elia Kazan'a 'Ulan deyyus, neden Brando'yla benden çok meşgul oluyorsun?' diye kafa tutmasıyla sonuçlanacaktır. Öte yandan Brando, şirketin (FOX) patronu Daryl F. Zanuck'u deli eden bıyıklarıyla inanılmaz bir Meksika köylüsü olmayı başarmıştır. Kazan, zaman zaman ve usulca ona müdahale etmekte, örneğin esmer güzeli Jean Peters'le olan aşk sahneleri için şöyle demektedir: 'Zapata'nın kansıyla olan sahneleri, Amerikan filmlerindeki aşk sahneleri gibi oynama. Bu köylüler için düzüşmek atla deve değildir, biz Amerikalılar büyütmüşüz onu." Atillâ Dorsay'ın "sinemada geçmişe özlem" kitabı, sinema meraklılarının beyazperde anılarını tazeleyerek, tat alınarak keyifle okunacak bir kitap niteliği taşıyor. Şimdi düşünüyorum da hadi biz de bir çiğneyelim sakızı çeşitli alanlarda esen "nostalji" rüzgârı, es'ntileriyle neyi dağıtmak çabasındadır? Yoksa son yıllardaki bir toplumsal mutsuzluğu rau? D S A Y F A 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle