Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9. İSTANBUL KİTAP FUARI E N K R Kitabınızı Dr. Atalay Yörükoğlu'na sunmussunuz? Sanırım özel bir anlamı var. Atalay, benim gerçekten tanımaktan onur duyduğum insanlardan biri. öteki kitaplarımı öğrencilerime, başka yakınlarıma sundum. "Güler Yüzlü Ciddiyet" adlı kitabımı da Dr. Türkân Saylan'a sunmuştum "Bir insanlık simgesi" diye. Böylelikle çok sevdiğim insanlara bir merhaba demek istiyorum. Şimdiki edebiyat dünyamızda bazı sanatçılar birbirlerini çekemiyorlar. Çok vefasızlık örneğine tanık oluyoruz. Toplum olarak böyle bu. Bir Enver Gökçe'ye sahip çıkamadı ve yoksul yaşattı. Huzurevinde öldü. Maalcsef öyle. Ben Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya 'Yaşayan en büyük şairimiz' dediğimde bazı şair arkadaşlar bana tavır aldılar. Bizde sanatçı, yazar yazarlığıyla ilgisi olsun olmasın bir işte çalışmak zorundadır. Başka türlü geçinemez. Ben hafcanın iki günü Temel Britannica'ya gidip çalışmak, ev kiramı çıkarmak zorundayım. Bu güne kadar dünya malında hiç gözüm olmadı. Oğretmenlikten emekli oldum. Emekli maaşı yetmiyor. Evimde tek başıma yaşıyorum. Akşamları kızkardeşime gidiyorum. Birlikte kahvaltı ediyoruz. Yemeğimi, çamaşırımı kendim yaparım. 30 yıİdır bu böyle. Kızkardeşimin yan odadan öksürüğünü duyarım, o benim öksürüğümü duyar, rahat oluruz; sevdiği, güvendiği bir insanın varlığını hissetmenin mutluluğunu yaşarız. Anılarınızın devamını yazıyor musunuz? Bu anılar Ragıp Zarakolu'nun çok ince, çok nazik ilgisiyle kitap olarak çıktı. Ölmeden bunu görmek beni mutlu etti. Alberto Moravia'nın yaşamını bir arkadaşı kaleme aldı. Moravia onu kitap olarak gördü ve öldü. Chateaubriand öldükten sonra yayınlanmak üzere "Mezar Ötesi Anıları" yazıyor. Ama dayanamıyor, bastırıyor. Anılarımın devamı olacak tabii. Ben hep genç kalmak istiyorum. Enerjimi bundan alıyorum. Her an âşık olabilirim. Bunun için bir kıvılcım yeter. Gönlüm açık. D Anılardan düşlere... Uzak Yakın AnılarI / Vedat Günyol / Belge Yayınları / 109 s./ 8.500 TL. ~ CKK Kod No: 016.117 BİROL KESKİN Vedat GünyoVla Uzak Yakın Anılar üstüne birsöyleşi suvaroğlu aynı gemide askeri yargıç. Biz Nâzım Hikmet'i görmeye gittik. Haluk, Nâzım hayranıydı. Nâzım'ın "Bugün Pazar" adlı şiiri gizli çıkarılarak imzasız olarak Yücel dergisinde yayımlandı. Biz ziyarete gittiğimizde Nâzım o şiiri bize de verdi. Daha sonra Haluk'un Nâzım'a hayranlığı anlaşılınca başka yargıca verdiler dosyayı. Oyargıç da 20 yıl hapse mahkum Dünya görüşü olarak uzun yıllar birlikte olduğunuz insanlar arasında sonradan yollarınızın ayrıldığı, bir daha değişik nedenlerle görüsemediğiniz insanlar oldu mu? Evet, son zamanlarda ilişkimi kestiğim bir iki kişi var. Adlarını söylemek istemiyorum. Belki dünya görüşümüzde bir ayrılık yok ama, insanlık görüşümüzde uçurum var aramızda. Gayet olumlu yazılar yazıp özel yaşamında sıfır olan insanlar var. Kopuşa hazırlık onlardan geliyor, seçimi o yapıyor, kararı ben veriyorum. Fakat bağışlamazlık çok kötü bir şey. Ben sevgimi bir yere boşalttım mı artık karşımdakinde kusur göremiyorum. Hiçbir insan kusursuz olamaz. Ben de kendi kusurlarımı bilirim. Ben ölümlüyüm. Karşındakine insan değeri verdin mi ahlaklı oluyorsun. Ona kötülük düşünmüyorsun. Tabii her insanı sevmek de saçmadır. Vedat Günyol'un yurdu neresi diye sorsam. Benim yurdum Türkiye, İstanbul. Ben burayı seçtim. Başka yerlerde yaşayamam. Çok yer dolaştım. Paris'in hayatımda ayrı bir yeri var. Üç yıl önce Stockholm'e gittim, Demir Özlü'ye konuk oldum. 'Gel burada kal. Ev verirler, maaş bağlarlar' dedı. Yok dedim. Ben kendi insanlarımla İstanbul'da yaşayabilirim. Nitekim Demir Özlü de yapamadı. İstanbul'dan ve insanlarından kopamadı, döndü, geldi. Vedat Günyol, Uzak Yakın Anılar I. kitabını yayımladı. 2,'yi beklemeden hemen bir solukta okudum. Öykü tadı aldım anılardan. İçimde bu anıları yazanla söyleşme arzusu kabardı, engel olamayacağım boyutta. Genç kuşaktan birisi olarak bugün 79 yaşında kimbilir kaç kuşağın temsilcisi bir saygı abidesi Vedat Günyol ile söyleşmek benim ne haddime diye düşünmedim değil. Ama hayır. Kuşak ne demek? Kültür insanlarının yaşı kaçtır? Takvimler mi belirliyor onların yaşlarını? Vç benim anılar dünyasının içine girmeme kim engel olabilir? Değil mi Sayın Vedat Günyol? Tabii, yazı ehli olan bir insan yazıyor, okuyucuları var, onlarla ilişkileri var. Bir bakıma okuyucularına yaşamını bütün çıplaklığıyla sunmak istiyor. Tabii yaşla da ilgili. İnsan belli yaşa geldikten sonra geriye dönüp ne gibi yollardan geçtiğini, ne gibi olaylarla karşılaştığını göz önüne getirip bir çeşit kendi kendisiyle hesaplaşma yapıyor. Daha doğrusu kendini tanıma isteği ağır basıyor. Anı yazmayı hiç düşünmemiştim. Fakat insan, şimdiki durumum nedir diye merak ediyor. Soruyor, yanıt arıyor. İnsan anılarından yola çıkıp yeni dünyalar düşleyebilir ve yeni dünyalar düşleyebildiği sürece ya Bir insan anılarında bütün benliğiyle kendini açığa vurabilir mi? Anı yazan birçok insan var. Günü gününe tutulan notlar o anın sıcaklığını yansıtır mı? Bu bir soru. J.J. Rousseau'nun Itiraflar'ı var. Bütün açıklığıyla yaşamını anlatmış deniyor. Yok tabii. Aynı şekilde Andre Gide anılarında çok açık bir insan olarak görünüyor. Ama dile getirilemeyen birtakım gizli noktalar, zayıf noktalar bulunabilir. Bu da zaymık tabii. Yaşamını anılarıyla tazelemek isteyen insanın bunları saklamaması gerek. Anılarınızda kamuoyunun bilmediği, yıllarca saklanmış bir olay var mı? örncğin Refik Erduran yıllar sonra Nâzım Hikmet'i yurtdışına kaçıranın kendisi olduğunu açıkladı. Belki yakın çevresi biliyordu ama, edebiyat kamuoyu bilmiyordu. Nâzım Hikmet'in kaçacağını biz de bilmiyorduk. Kaçmadan on beş gün önce Kadıköy'de pazarda beni yakaladı, evine götürdü. Hadi gel, dedi, bir buzdolabı aldım, domates suyu var, şimdi külbastı alıyorum, beraber gidip yiyelim. Beraber gittik, yedik içtik. Kaçma konusu hiç geçmedi. On beş gün sonra da kaçtığını duyduk. Son görüştüğü herkesi karakola çağırdılar, beni çağırmadılar. Demek ki Nâzım'ı takip eden görevli uyumuş. Nâzım yerlcşiyor, kaçmayacak imajı vermek için, herkesi inandırmak için evine buzdolabı alıyor. Benim kamuoyuna açıklamadığım, özel önemi olan bir olay yok. Nâzım tutuklandığında önce Erkin gemisine verdiler. Yücel dergisini birlikte çıkardığımız Haluk ŞehS A Y F A t şar Vedat Günyol "insan, anılarından yola çıkıp yeni dünyalar düşleyebılır ve yeni dünyalar düşleyebildiği sürece yaşar " CUMHURİYET K İ T A P SAYI 3»