29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anlatı geleneğinin devamı Geleneksel Anlatılar ve Söylen (Türk Güldürü Filmleri Üzerine Yapısalcı Bir Çözümleme) Dr. Nazlı Kırmızı / Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınlan / 1990, 87 s. Yapısalcı bir yaklaşımla güldürü filmlerimiz S NEZİH ERDOtiAN öylenler, insanların ne işine yarar? Niçin hemen her kültürde söylen vardır ve söylenler gerçekte ne söyler? Claude LeviStrauss'tan bu yana, sayısız söylenin, temelde sınırlı sayıda yapıyı paylaştığını biliyoruz. Peki, bu yapılar ne anlama gelmektedir? İnsan zihninin etkinliklerini, yabanıl düşünce ile bilimsel düşünce olarak sınıflayan LeviStrauss, yabanıl düşüncenin malzemesinin önemli ölçüde söylenlerden oluştuğunu ileri sürmüştü. Onermeler, varsayım ve denenceler yerine anlatısal öğelerden kurulu söylenlerle düşünmek, yabanıl düşüncenin, bir toplumun üyeleriyle iletişim biçimini de belirlemesi anfamına gelmektedir. Dil gibi, söylen de uzlaşmaya dayanır; toplumun üyelerince benimsenmiş ve iletişimsel dolaşıma etkin biçimde girmiş olması gerekir. Söylenin gücü, yalnızca gördüğü kabulden gelmez, kurmaca niteliği onu tartışmaya kapalı kılar. Böylelikle, anlatının başta sorduğu soru, bitişte yanıtını bulur ve çözüm, anlatısal öğelerin altında yatan yapı sayesinde iletilır, dalia da önemlisi, öykünün göndermede bulunduğu toplumsal düzenin "meşruluğu" bilinç dışında onaylanır. Geleneksel söylen, yabanıl düşüncenin egemenliğindeki toplumlarda, sözel edebiyat ürünleri olarak ortaya çıkar. Söylenlerin, bilimin ve dolayısıyla bilimsel düşüncenin otoritesinin belirgin olduğu toplumlarda da iş gördüğünü savunan Will Wright'ın klasikleşmiş Six guns and Society çalışması ise, "kovboy filmleri" olarak bilinen Westernleri, Amerikan toplumunun söylenleri olarak ele alıp çözümler. Westernler, "kültürel dilin bir parçası haline gelmiştir ve Amerika onlar sayesinde kendini anlar." Wright, çalışmasının kuramsal zeminini oluşturmakta yararlandığı LeviStrauss, Vladimir Propp ve Kenneth Burke gibi yazarlardan bir adım daha ileri giderek, söylenlerden, toplumbilimsel sonuçlara varır. Westernlerin iletişimsel yapısından ve bu yapıdaki gelişmelerden, Amerikan toplumunun egemen kurumlarının denk düşen yapısına ulaşır: Klasik Western plotu (konuyu belirleyen olay örgüsü), pazar ekonomisi toplumunun bireyci yaklaşımını sergılerken, öç plotu, bu ekonomideki değişmeleri yansıtır ve profesyonel plot, planlanmış, karma ekonomide içkin değer ve niteliklere uygun bir toplum anlayışını verir. örneklersek, filmin başında toplumun dışında kalan, öykünün kahramanı usta silahşörün kasaba halkını tehlikeden koruması ve dolayısıyla toplum tarafından kabul görmesinin, teknokratik elitin toplumla çelişkile' rini uzlaştıran bir anlayışı yansıttığı ileri sürülebilir. Will Wright'ın çalışması, sınıflamaya gelmeyen bazı ay' kırı örnekleri dışladığı, "kurumsal gereksinmelerle bitmis film arasına giren film yapımı ve izleme süreçlerinin belli boyutlarını gözardı ettiği" gerekçeleriyle eleştirilmişti. Nazlı Kırmızı, Geleneksel Anlatılar ve Söylen'de benzeri bir yaklaşımı benimsemiş görünüyor. Tür olarak güldürüyü seçmiş ve geniş bir seyirci kitlesi tarafından ılgiyle izlenmiş (ve böylelikle "söylensel" olma özelliğinin koşullarından birini, yaygınlığı karşılayan) Şaban dizisini oluşturan bir bölük Kemal Sunal filmini çözümlemiş. En yüksek gişe geliri getiren dokuz filmin öyküleri okunduğunda, Westernlerde olduğu gibi, ortak işlevlerin belirginleştiği görülüyor. Bütün filmlerin anlattığı öykü hemen hemen aynı: Aj&ğı tabakadan gelen kahraman, farklı bir toplumsal çevreye girer Toplum tarafından farklı biri olarak görülür. Kahraman, birine âşık olur ve aralarında çatışma çıkar. Kö Nazlı Kırmızı, kıtabında yapısalcı bir yaklaşımla 'Şaban' dızısını oluşturan bir bölük Kemal Sunal fılmını çözümlemiş Şener Şen, llyas Salman ve Pembe Mutlu, Sınan Çetın'ın Çıçek Abbas fılmının bir sahnesınde tüler, kahramanı ya da sevdiğini güç duruma sokarlar ama sonunda kahraman hileyle düşmanlarını yener ve sevdiği kadınla mutlu olur. Yapısalcılığın, çözümleme etkinliklerinde sağladığı yordamlardan biri de ikili karşıtlıkların çıkarılmasıdır; Nazlı Kırmızı, Şaban dizisinde, iyi/kötü, yoksul/varsıl, zayıf/güçlü, toplumun içinde/dışında ve uyumlu/uyumsuz karşıtlıklarını sıralıyor. Şaban dizisi, yüzyıllardan bu yana süregelen bir anlatı geleneğini temsil etmektedir. Araştırmada, Kelog lan masallarının da çözümlenmesiyle, Şaban'ın gerçekte Keloğlan'ın sinematik bir versiyonu olduğu tanıtlanmaktadır. Ancak, Şaban, Keloğlan'dan farklı olarak, toplumsal değişimı ve bu değişım boyunca ortaya çıkan yeni kavramsal anlayışları da yansıtır: Bu bağlamda, toplumun içinde/dışında ve uyumlu/uyumsuz karşıtlıkları, Nazlı Kırmızı'nın bulguladığı farklılıklardır. Geleneksel Anlatılar ve Söylen'in toplumbilimsel ilgisi, öncelikle Türkiye'de kente göç olgusuna dikkat çekmekte. Şaban dizisinde, köy ile kent arasındaki çatışma ele alınarak, bu olgunun uzantıları öne çıkarılıyor. Böylelikle, söylenlerin değişen koşullara uyarlanma yeteneği de vurgulanıyor. Ulkemizde yapısalcılık üzerine kuramsal çalışmaların belli bir doygunluğa eriştiği söylenebilir, ancak, belki biraz da dikkatlerin yeni yöntem ve yaklaşımlara yönelmesi sonucu, uygulamaların azlığı ve yetersizliği, akademik etkinliğin ilgisini davet etmektedir. Nazlı Kırmızı'nın araştırması, bu ilginin gereği olarak ilk adımlardan birini oluşturmakla kalmıyor, Türk sineması gibi ihmal edilmiş bir alandaki kuramsal çalışma boşluğunun giderilmesine de katkıda bulunuyor. D S A YF A 33 CUMHURİYET KİTAP SAYI 38
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle