24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KT SAT PENCEREMDEN lar internete bağlı. Bu sistem sualtındaki hayvan yaşamı, jeolojisi ve kimyası ile ilgili geniş ölçekte veri topluyor. B L MSEL YARARLIĞI: Neptün’ün British Columbia kıyılarından 355 km. uzaktaki Juan de Fuca tektonik plakası üzerinde bulunan cihazları, bölgeyi gerçek zamanlı olarak görüntülüyor. Üzerinde radyometre, florometre ve iletkenlik sensorları bulunan dibe bağlı bir sal, 400 m. uzunluğunda bir su sütunu boyunca inip çıkarak deniz dibinden yüzeye örnek taşıyor. ROPOS adı verilen uzaktan kumandalı bir taşıt ise belirli yerlere cihazlar yerleştiriyor ve veri topluyor. Yüksek çözünürlüklü kamera ise hayvanların fotoğraflarını ve hareketlerini çekiyor. Deniz dibine yerleştirilmiş hidrofonlar yunusların ve balinaların çıkardıkları sesleri izleyerek, bunların göç yollarını ve sayılarını saptıyor. Wally adı verilen tırtıllı bir palet deniz tabanında yol alarak metan birikintilerini ölçüyor. SIRADAN NSANA YARARLIĞI: Dünyadaki bilim insanları koltuklarına gömülerek Wally’nin gönderdiği görüntüleri internetten izleyebiliyor. Oktay Yenal yenal9@gmail.com Bana öyle geliyor ki Türkiye uygarlık yolunda kesinlikle Batı’ya bakarken iktisadi alanda gözünü Doğu’ya da açmalı. Niye böyle düşündüğümü anlatmağa çalışayım. Türkiye Doğu’ya mı, Batı’ya mı Bakmalı? 20. yüzyılın başında, hatta 19. yüzyıl boyunca hangi adla anılırsa anılsın Türkiye devleti Sanayi Devriminin dışında kalma sıkıntısını çekerken, elbette ki bütün dünya gibi bakışlarını Batı’ya, Kuzey Amerika ve Avrupa’ya çevirmişti. Bu arada Batı’nın nesini alalım, nesini almayalım gibi tartışmalar olsa bile (ki Batı’nın dinini almazsak bunlar bizi kabul etmezler gibi sözler bile edilirken) şüphe yok ki iki önemli cephe üzerinde duruluyordu: İktisadi düzen ve savaş teknikleri. Ordunun islahı ve savaş teknikleri tartışması Osmanlı devleti zamanında başlamıştı. Fakat özellikle Cumhuriyet kurulduktan sonra devrimcilik adı altında iktisadi alanda, devlet örgütümüzde, anayasamızda, hukuk düzenimizde hep Avrupa örnek olarak alındı. Bizim gençliğimizde de bunun hep böyle gideceği, sanayileşmiş devletlere göçler kontrol altında tutuldukça, gelişmiş – gelişmemiş ülke ayırımının devam edeceği farz ediliyordu. Fakat öyle olmadı. Önce küreselleşme, bundan bağımsız olmayan da teknoloji transferi ve diğer gelişmeler, gençliğimizde Lerner ve Samuelson tarafından teorisi kurulan fakat gerçek hayatta hiç bir örneği görülmeyen, faktör fiyatları eşitleme mekanizmasını bütün dünya iktisadının temel kuralı haline soktu. Bu teoremin asıl üstelediği neydi? Gelişmemiş ekonomilerden gelişmişlere doğru emek göçü olursa, göç edenlerin daha müreffeh olacağı iktisatçılar tarafından çoktan biliniyor ve tarihteki örneği de Kuzey Amerika ve Okyanusya devletlerinde görülüyordu. Fakat bu iki iktisatçı 1940’lı yıllarda diyordu ki, ülkeler arasında göçler önlenmiş olsa bile, serbest ticaret aynı görevi görebilir, yani yoksul ülkedeki düşük ücretleri gelişmiş ekonomiler düzeyine getirebilirdi. Ne var ki uzun yıllar bunun gerçek hayata yansımasını boşuna bekledik durduk. Son yirmi yıldır dünyada olan işte budur. Ve bunu gerçekleştiren sebep de, küreselleşmenin ve teknoloji transferinin kolaylaşmasıdır. Çok kısa bir süre içinde bakıyoruz Kuzey Amerika ve Avrupa, iktisadi bunalımdan bunalıma sürüklenmekte, kalkınma hızları çok yavaşlamış, ve işsizlik oranları artmakta. Oysa öbür yanda çok büyük nüfuslu Çin ve Hindistan’ın ekonomileri yüksek oranlarda büyüyor, bu hızlı ekonomik gelişme, daha otuz kırk yıl önce bile ümitsiz görülen Bangladeş, Viyetnam gibi ülkelere, hatta bazı Rusya’dan kurtulmuş Asya ülkelerine ve Afrika ekonomilerine bile yayılmakta. Böyle olunca elbette ki iktisadi yönden bakışlarımızı büyük ölçüde Doğu’ya çevirmemiz lazım. Bunun zaman alacağı kuşkusuz, ama gidiş o yönde. Teknolojimiz, eğitim sistemimiz, bankacılık yapımız, hepsi Batı taklitçiliği ile geliştiği için bu böyle. Ama bu gelişmelerin bizim ekonomimiz bakımından sonuçlarını da anlamamız lazım. Örneğin Avrupa ve Amerika’daki bunalımların artık bizi fazla etkilemeyeceğini, Türkiye ekonomisinin bir süre daha düşük ücret durumundan giderek zenginleşeceğini görebilmemiz lazım. Zamanla bu daha fazla böyle olacak. *** Ama sosyal bakımlardan aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Bence cevap olarak büyük bir “hayır!” dememiz lazım. Bunun iki nedeni var. Birincisi bizim Avrupa kıyısında ve Avrupa ile ilişkileri oldukça eski olan bir toplum olmamız. Bir diğer sebep ki bu çok önemli, Avrupa Medeniyeti çok gelişmiş bir yapı. Gerek insan hakları konusunda, gerek kadınların hayattaki rolleri konusunda, gerek hukuk sistemi konularında, kısacası uygarlık yolunda, hem Avrupanın eriştiği aşama yüksek, hem de Avrupalı olmaya daha epey yolumuz var. Fakat bunlar için Avrupa Birliği kapısında boynu bükük durumda beklememiz de gerekmiyor. Uygarlıkla ilgili bütün koşulları, âdetleri, hukuk düzenlemelerini, sendika kanunlarını vs. Avrupa Birliğine girmeden de almak mümkün. Başkasının zoru olmadan da uygarlaşabileceğimizi artık anlamamız lazım değil mi? Hatta Euro birimini para birimimize esas almamıza bile mani yok. Ama dünyanın bu durumunda kim Euro’ya geçmek, Yunanistan haline düşmek ister ki? RELAT V ST K AĞIR YON ÇARPIŞTIRICISI –RHICEvrenin kökenlerini simüle eden zaman makinesi Yıllık bütçesi: Kurulum bedeli: Personel: Fiziksel boyutu: Bilimsel yararlığı: Sıradan insana yararlığı: Etkileme gücü: 160.000.000 dolar 671.000.000 dolar 700 Çember uzunluğu 4 km 6 2 4 Long Island’da bulunan Relativistik Ağır yon Çarpıştırıcısı –RHIC içindeki altın iyonları yol alırken birbirlerine çarparlar. Bu çarpışmalar sonucunda 4 trilyon derece (santigrat) sıcaklık çıkar. Bu da proton ve nötronların erimesi anlamına gelir. Bu parçacıklar dağılırken kuark ve gluonlar birbirleriyle etkileşime girerek maddenin yeni bir durumunu oluştururlar. Buna kurkgluon plazması denir. Çarpışma sona erdikten sonra malzeme soğuduğu zaman proton ve nötronlar yeniden şekillenir ve bu işlem sonucunda 4.000 atomaltı parçacık meydana gelir. RHIC’tan yararlanan bilim insanları Big Bang’den sonra saniyenin ilk milyonda birinde var olan koşulları yeniden yaratmaya çalışıyor. B L MSEL YARARLIĞI: Maddenin evrende nasıl evrildiğini daha iyi öğrenmek için RHIC’teki bilim insanları birkaç hızlandırıcının içinden altın atomları geçirirler. Bu şekilde atomları elektronlarından ayrıştırılır; böylece ortaya pozitif olarak yüklü iyonlar çıkar. Bu iyonlar iki dairesel tüp içine gönderilir; birbirleriyle çarpışmadan önce hızları ışık hızının %99.9’una erişir. Bu çarpışmadan arta kalanlar izlenince bilim insanları Big Bang’den sonraki parçacıkların gazdan çok sıvı gibi davrandığını keşfettiler. SIRADAN NSANA YARARLIĞI: RHIC’teki bilim insanları şu anda insanlardaki kanserli tümörleri öldürmek için protonların hızını arttıran cihazlar üzerinde çalışıyor. Mühendisler ayrıca ağır iyon ışınları kullanarak plastik levhalar üzerinde minik delikler açıyor. Böylece moleküler düzeyde maddeleri süzen filtreler oluşturuyorlar. Derleyen: Reyhan Oksay, Kaynak: Popular Science, Ağustos 2011 CBT 1273/9 12 Ağustos 2011 Savunma sanayisi alanında çalışmalarını sürdüren ilk ve tek öğrenci kulübü olan stanbul Teknik Üniversitesi Savunma Teknolojileri Kulübü ( TÜ SAVTEK) 516 Eylül 2011 tarihlerinde TÜ Ayazağa Kampusu’nda akademisyen, sanayici ve yetenekli öğrencilerin katılımı ile “Havacılık Yaz Okulu” projesi gerçekleştirecek. TÜ SAVTEK’in “Havacılık Yaz Okulu” Projesi’ne, TÜ Rektörlüğü, Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), Türk Hava Kurumu (THK) ve Savunma Sanayi malatçıları Derneği (SaSaD) ile birlikte savunma ve havacılık alanında faaliyet gösteren birçok kurum ve kuruluş destek sunuyor. Dikey kalkış ve iniş yapabilen (Vertical Take off and Landing/VTOL) bir insansız hava aracı ( HA) tasarımına yönelik çalışmaların yapılacağı etkinlikte, farklı üniversitelerden ve farklı disiplinlerden yetenekli öğrenciler bir araya getirilerek, takımlar halinde 2 hafta boyunca akademisyen ve uzman sanayicilerden eğitimler alacak. Alınan eğitimler çerçevesinde takımlar, belirlenen ihtiyaçları karşılayabilecek en iyi VTOL HA kavramsal tasarımını ve fizibilite çalışmasını ortaya koyabilmek için mücadele edecek. “ TÜ SAVTEK Havacılık Yaz Okulu” programı çerçevesinde 2 hafta boyunca TÜ’de misafir edilecek olan öğrenciler, alacakları eğitimlerin ve takım çalışmasının yanı sıra stanbul’da çeşitli sosyal aktivitelerde bulunma imkânını da yakalayacak. 2 haftalık tempolu bir çalışmanın ardından dereceye giren takımlar çeşitli hediyelerle ödüllendirilecek. Havacılık Yaz Okulu sonucunda ortaya konulan çalışmaların, etkinlik sonrasında yapılacak olan ve Türkiye’de insansız sistemlerin geleceğinin tartışılacağı TÜ SAVTEK nsansız Sistemler Konferansı’nda sunulması planlanıyor. “Havacılık Yaz Okulu” etkinliğinin başvuruları www.savtek.org adresinden 29 Ağustos 2011, Pazartesi gününe kadar yapılabilecek. TÜ SAVTEK Havacılık Yaz Okulu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle