24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkçe bilim dilinin geliştirilmesi üzerine notlar Ahmet Kocaman, Ufuk Üniversitesi, Eğitim Profesör William Spencer Kidd emekli oldu 19711981 arasında adı sanı duyulmamış bir Amerikan üniversitesinin jeoloji bölümü yalnız Amerika Birleşik Devletleri çapında değil, dünya çapında jeolojinin gidişine yön vermişti. Denebilir ki tek rakip, Dan McKenzie‘nin şahsında Cambridge Üniversitesi’ydi. Doksanlı yıllarda mahalli bir Amerikan eyalet üniversitesinin yönetiminin anlayışının darlığı nedeniyle Prof. Kidd dışındaki üyeleri daha önce dağılan bu bölüm kapatıldı ve tarih oldu. State University of New York at Albany, Department of Geosciences bu şekilde jeoloji tarihinden bir kuyrukluyıldız gibi kayıp geçti ama dünyaya çarparak dinozorları ortadan kaldıran bir kuyrukluyıldız kadar da derin izler bıraktı. A. M. Celal Şengör G Fakültesi CBT 1273/ 18 12 Ağustos 2011 ünümüzde, ortaçağ düşünceli kimi bağnazlar dışında, bilimin önemi ve vazgeçilmezliği benimsenmiş durumdadır. Ülkemizde de Cumhuriyetle başlayan Aydınlanma düşüncesinin temeli bilime dayanır. Bilimin değişik alanlarına katkılarını sürdüren bilim insanlarımız bu anlayışın en güzel örnekleridir. Birçok eksiğimiz de var elbette ama en temel eksiğimiz Türkçe bilim dilinin yeterince önemsenmemesidir; oysa bilimsel bilginin yaygınlaşması, bilimin toplumla buluşması, bilim uyglamaları yanında, bu bilginin paylaşılması ve anlaşılır biçimde iletilmesiyle olanaklıdır; bunu başarmanın en etkili, nerdeyse biricik aracı dildir, kendi anadilimiz, Türkçemizdir. Bilimdeki gelişmeleri izlemek için elbette yabancı dilden vazgeçilemez ancak bilimde Türkçeye öncelik verilmesini gerekli gösteren en az iki gerekçeden söz edilebilir: Yenidendoğuş’la (Rönesans’la) gelen Aydınlanma, Avrupa ülkelerinin Latince ve Yunancanın egemenliğinden kurtulup kendi ulusal dillerine dönmeleriyle gerçekleşmiştir. Bilimde gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde(bilim amaçlı yabancı dil son derece önemli görülmekle birlikte) bilim yabancı bir dille yürütülmemektedir. Bu temel düşünceler yanında bilimin yaygınlaşması, anlaşılır kılınması, belli çevrelerin tekelinde kalmaması en kolay anadiliyle başarılabilir. şte bu noktada bilim insanları olarak özeleştiri yapmak durumundayız: Türkçenin bilim dili olarak geliştirilmesi konusunda çabalarımız yetersizdir. Önce bilim diline ilişkin kimi olguları anımsayalım. Elbette bilim dilinin gelişmesi öncelikle bilim üretiminin gelişmesine bağlıdır.Bilimin önemsenmediği toplumlarda bilim dilinin gelişmesini beklemek düşten de öte bir şeydir. Bilim dilinin en önemli bileşeni terimlerdir; bilindiği gibi terimler, ‘bilim, sanat ya da bir meslekle ilgili’ sözcüklerdir. Ne yazık ki ülkemizdeki bilimsel gelişmelere karşın Türkçe bilim terimleri konusunda istenilen düzeye ulaşılamamıştır; özellikle tıp, hukuk ve fen bilimlerinde, terimlerde ve genel olarak Türkçeleşme yeterli düzeyde değildir. (Bunların kimi nedenleri konusunda bkz. Öztürk 2001, Sarıtosun 1995, Kocaman 2009.) Oysa Türkçenin gücü konusunda yerli ve yabancı dilbilimciler görüş birliği içindedir (bkz. Aksan 2001) TDK’nin 1983 öncesi 100’ü aşkın bilim terimler, sözlükleri çalışmasının ileri götürülememiş olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur; elbette terimlerin yapılması yanında kul lanımının özendirilmesi önem taşımaktadır. Ancak bilim dilini salt terimlerle sınırlamak da doğru değildir. Terimler bilim dilinin en önemli öğeleri olmakla birlikte gözlem, deney, özet, tartışma, sonuç gibi bilim söylemi öğelerinin anlatımında kullanılan dilin de saydam ve anlaşılır olması gerekir. Bu konuda atılabilecek en somut adım, üniversite düzeyindeki Türkçe öğretim derslerini genel Türkçe öğretimi yerine bilim dilinin/söyleminin öğretimine yönlendirmektir. (Bilim dili genel dilin öğelerini kullanmakla birlikte bunları özel bireşimlerde kullanmak açısından özellikleri olan bir dil kesitidir.) Bu çerçevede yukarıda değindiğimiz özet, varsayım, tartışma vb. söylem düzlemlerinde Türkçenin nasıl kullanıldığını üniversite öğrencilerine sezdirmek önem taşımaktadır. Sözgelimi, bilim dilinde edilgen yapılar daha sıklıkla görülür; karmaşık tümceler yaygındır; bağlaçların seçimi (neden, sonuç vb.lerini anlatmak için) özel bir anlam taşır. (Elbette genel Türkçenin dilbilim temelli öğretimi yapılmadan akademik amaçlı Türkçe öğretimi de başarıya ulaşamaz.) Türkçe bilim dilinin gelişmesi için önemli bir nokta da akademik yükselmelerde Türkçe yazılan araştırmaları,en az yabancı dilde yazılmış olanlar kadar önemsemektir. Yabancı dilde yazmak elbette önemlidir ama bilimin yayılması, Türkçe bilim dilinin gelişmesi ancak Türkçe bilim yazılarının yaygınlaşması ile olanaklıdır. Bunun bir göstergesi de (daha önceki yıllarda CBT’de değindiğimiz gibi) kendisini kanıtlamış bilim insanlarımızın araştırmalarını, yabancı dil yanında,Türkçe de yayımlayarak genç bilimcilere öncülük etmeleridir. Türkçe bilim dilinin gelişmesi için bir yöntem de tanınmış bilim yapıtlarının Türkçeye çevrilmesidir. TÜBA’nın son yıllarda başlattığı bu çalışmaların, üniversitelerce desteklenerek kurumsallaşması önem taşımaktadır. Bütün engellemelere, Osmanlı aydınlarının ArapçaFarsça tutsaklıklarına karşın Türkçemizin sesi Anadolu’da, halkımızın belleğinde gücünü korumuştur. Bilim insanları olarak ortak dilimiz Türkçenin bu gücüne ve halkımızın duyarlığına sahip çıkmalı, aydınlık Türkçemizle bilimin aydınlığını duyumsatmalıyız. Kaynaklar Aksan, D. ( 1993) Türkçenin Gücü. 3. basım. Bilgi Yayınevi, Ankara. Kocaman, A. ‘ Türkçe bilim dili üzerine düşünceler.’ Dil ve Eğitimi Düşünmek. S.4547, Toroslu Kitaplığı, 2009. Öztürk, O. Bilim dili ve Türkçe’ www.genbilim.com Sarıtosun, N. (1995) Bilim ve Öğretim Dili Olarak Türkçe. TÜY., stanbul. B u başarıya imza atan insanlardan biri de Albany ekibini yaratan John F. Dewey’nin Cambridge’den doktora öğrencisi Profesör William Spencer Francis Kidd’dir. Dewey 1970 senesinde Cambridge’den Albany’e nakledince bölümü kendisini oraya getiren yakın arkadaşı John (Jack) M. Bird rektörle kavga edip Cornell’e gittiği için başsız bulmuştu. Bunun üzerine Dewey’nin aklına o sıralarda Toronto Üniversitesi’ndeki Erindale Koleji’nde levha tektoniğini icat eden meşhur J. Tuzo Wilson’un yanında misafir araştırıcı olarak bulunan Londra’dan arkadaşı Kevin Charles Antony Burke geldi. rlanda asıllı ngiliz bir ailenin çocuğu olan 1929 doğumlu Kevin Burke Londra Üniversitesi Üniversite Koleji mezunu, ömrünü Büyük Britanya’nın müstemlekelerinde jeoloji yaparak geçirmiş, üstün yetenekli bir jeologdu. Dewey kendisini arayarak, üç çocuk babası Kevin’e artık dolaşmayı bırakıp bir yerlere yerleşmesi gerektiğini, bu bağlamda, Albany’de açık bulunan bölüm başkanlığını kabul edip etmeyeceğini sordu. Kevin kabul etti ancak onun da bir sorusu vardı: Acaba Albany o sıralarda Kevin’in yanında bulunan Dewey’nin eski öğrencisi Bill Kidd’i de almaya hazır mıydı? Dewey, Bill’in de iş aradığını duyunca çok mutlu olmuştu. Üniversite yönetimine bu genç adamın üstün yeteneklerini sıralayarak onun da Kevin’le gelmesini sağladı. Profesör Kidd Albany’de arazi jeolojisi işlerinin başına getirildi. O tarihte ben henüz Houston Üniversitesi’ndeydim. Dewey beni arayarak, o üniversitenin arazi dersini değil, Albany’deki arazi dersini almamı tembih etti. Ben de kabul ettim. Arazi kampı Vermont eyaleti sınırları içinde Taconic klipinin bulunduğu bir yerde yapılıyordu. Ben dışarıdan geldiğim için, bana arazi ortağı olarak Albany’e yeni iltihak etmiş bir doktora öğrencisi verildi. (Dewey ve Burke dışarıdan gelenlerin arazi bilgilerine itimat etmedikleri için, her gelen, böyle bir kez Bill Kidd’in tezgâhından geçmek zorundaydı.) Bu arazi kampı yaşamımın en yararlı dönemlerinden biri olmuştur. Bir kere jeolojik harita nasıl yapılır onu öğrendim ve Amerika’daki jeologların ezici çoğunluğunun (ve bu arada Türkiye’dekilerin de) jeolojik harita yapmasını bilmediklerini anladım. Bill haritaya her mostranın mostra şekliyle koyulmasında ısrar ediyordu. Bunlar ait oldukları birimin rengiyle fakat daha koyu bir tonda boyanacaktı. Bu şekilde çizdiğimiz sınırların ne derece yorumsal ne derece gözlemsel olduğunu haritamıza her bakan bilecekti. «Her jeolojk harita bir hipotezdir» diyordu Bill. «Hipotezinizin dayandığı verileri açık seçik göstermek zorundasınız.» Eğim ve doğultu için tek bir ok kullanılacaktı ARAZ KAMPININ FAYDALARI ve alınan ölçüler pusulanın 360 derecesinden istifade edecekti. «Gereksiz bir şekilde haritanızı sembollerle doldurup jeolojiyi gizlemek ve kafanızı gereksiz rakamlar ve harflerle doldurmak amaca muhaliftir. Haritanın amacı en kısa ve en açık yoldan size jeolojik yapıyı göstermektir» diyerek haritada maksimum bilgi ama minimum kalabalık olması gerektiğini kafalarımıza sokmuştu Bill. Her birimizin arazisine bizzat ve birkaç kere geldi. Arazide acımasızdı: Elinde kafasından tuttuğu Cutrock marka çekicin (Bu önemli: Estwing marka Amerikan çekici Albany’de kullanılmaz, kullananlarla dalga geçilirdi. Çekicin sapı tahta ve tercihen uzunca olmalıydı. Aynı şey Brunton pusulaları için de geçerliydi. Kanada kökenli Amerikalı bir jeoloğun dizaynı olan Brunton kullanılmazdı. Tercih edilen Fransız Topochaix topoğraf pusulasıydı. O zaman fiatı 800 dolar olan bu müthiş pahalı oyuncağa parası yetmeyene sveç malı Silva önerilirdi.) sapıyla bazen bizi dürter: «Zırvalamayı kes» veya «gözlerini aç», bazan da «kaldır kıçını» gibi laflar ederek ya gözlemimizden veya hızımızdan hoşnut olmadığını ifade ederdi. Mostra başında eğilmiş bir durumdayken Bill’in plastik çizmesiyle dürtülmek olağandı. Konuşmayı sevmez, benim gibi çenesi düşüklere yolda yürürken, «Kapa çeneni Şengör» türünden kısa emirler verdiği sık görülürdü. Bizlere soyadlarımızla hitap ederdi. Arazi defteri tutmak ayrı bir sanattı Bill için. Çok küçük fakat çok düzgün bir yazısı, üstün bir şekil çizme yeteneği vardı. Bizlerden aynı düzeyde performans bekliyordu. Arazide kurşun kalemle tutulan notlar, akşam Rotring mürekkebiyle sabitleştirilirdi. Hele bir veriyi mostradan uzakta değiştirmeye teşebbüs edin: Dersten orada ve o anda çakmanız için yeterli sebepti. Her değişiklik mostrayı tekrar ziyaret ederek yerinde yapılmalıydı. Ben Bill’le daha sonra Newfoundland’da da arazide çalıştım ve ondan zor şartlar altında hayatı idame konusunda da çok şey öğrendim. (Mesela dondurucu soğukta çevremizi kaplayan gabbrolar üzerinde bulunan sık çalılıkta yürünemediği için, gürül gürül akan bir dere içinde yürürken ikide bir ağzıma kuru üzüm doluşturmasını unutamam. Çalı bulunmayan dünitleri niçin tercih etmediğimizi sorduğum zaman Bill cevap vermek yerine, pusulasını işaret ettiydi! Mesaj açıktı: «Dünit pusulayı saptırır, salak!). O çalışmanın bir parçası olarak beni rahmetli Hank Williams ile birlikte içinde Baie Verte çizgiselliği boyunca ayıların fink attığı bir ormana bırakmış, «akşama görüşürüz» diye çekip gitmişlerdi. Orman sık, tabanı tamamen bodur bitkilerle kaplıydı. Bütün gün neredeyse ayağım hiç toprağa basmadan bu bitkiler üzerinde korku içinde mostra aradım. Bu şartlar altında günüm verimli geçmemişti. Güneş batmak üzereyken elimde üzerinde birkaç mostra bulunan haritamla beni sabah bıraktıkları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle