22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Konumuzu sürdürürken zorunlu olarak iktisatçılardan ödünç alacağım kavram ve terimleri kullanacağım. Hata edersem affola... Hatırlamak İsteyenler İçin... (2) Sorumuz şuydu: Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması’yla niçin “ithal mallar yerine yerli malların kullanılmasına ya da ihracat performansına bağlı olan sübvansiyonlar” yasaklandı da “sınaiaraştırmalar ve rekabet öncesi geliştirme faaliyetleriyle” ilgili olanlar yasaklanmadı ve bunların üst sınırı belirlenirken niçin bu denli cömert davranıldı? Yanıt biliniyor ama her ihtimale karşı bir daha yineleyelim: Çünkü o anlaşmayı dayatanlar, sanayileşme süreçlerini çok gerilerde bırakan, gelişmiş ülkelerdi; onlarla ilk ağızda uzlaşanlarsa, geç de olsa, sanayileşme eşiğini aşmış olanlardı ve her iki grubun firmaları, Porter’ın terminolojisiyle söyleyelim: Ürün kalitesini yükselterek, ürüne ek özellikler kazandırarak, ürün teknolojisini geliştirerek ya da üretim verimliliğini artırarak, faaliyet gösterdikleri sanayilerde üretkenliklerini (prodüktiviteyi) yükseltebilmekte; ürettikleri ürünlerin, nitelik açısından daha çok aranır hale gelmesini ve işçi başına düşen çıktıyı çoğaltacak yüksek otomasyon düzeylerine erişmeyi başarmaktaydı. Dahası, o firmalar üretkenliğin genelde daha yüksek olduğu ve giderek daha ‘sofistike’ hale gelen sanayi sektörlerinde de rekabet edebilme yetkinliklerini geliştirebiliyor ya da bütünüyle yeni ve ‘sofistike’ sanayilerde başarıyla rekabet edebiliyorlardı. Böylece, uluslararası pazarlarda, itibari değerlerin üzerinde fiyatlar elde edebiliyorlardı.” Bu duruma gelmiş ülkelerin firmalarının, elbette, gelişmekte olan ülke firmalarının, gecikmiş sanayileşmenin ve teknolojideki açıklarının yarattığı ek üretim maliyetlerini azaltabilmek ve böylece rekabet gücü kazanabilmek için gereksinim duydukları yatırım ve ihracat desteklerine ihtiyaçları olmazdı. Ama o ülkelerin firmaları, dünya pazarlarında yakaladıkları rekabet üstünlüklerini kaybetmemek için sürekli yenilik (inovasyon) yapmak; bu süreci besleyebilmek için de sürekli sınaî araştırma yapmak zorundaydı. Pazar ekonomilerinin sürdürülebilirliği de firmaların bu zorluğun üstesinden gelebilmelerine bağlıydı. Ne var ki, araştırma ve yenilik faaliyetleri söz konusu olduğunda bu ekonomiler hep tökezliyorlardı. Çünkü, getirisini bütünüyle kendilerine mal edebilme şartlarının eksikliği ya da taşıdıkları riskler nedeniyle, firmalar, bu tür faaliyetlere yeterince yatırım yap[a]mıyorlardı... (Neoklâsik iktisat kuramında bu olgu pazar tökezlemesi [market failure] kavramıyla açıklanıyor.) Gerçekten de, firmaların, söz konusu faaliyetlerin getirisini bütünüyle kendilerine mal edebilmeleri güçtür. Fikri mülkiyet haklarındaki ilerlemelere rağmen, bu faaliyetler sonucu geliştirdikleri yeni üretim yöntemleri ya da ürünlerin başka firmalarca, nispeten az bir yatırım maliyeti karşılığında, taklit edilebildiği görülmektedir. Kaldı ki, araştırma ve yenilik faaliyetleri, sonuçta bunların getirisinin ne olacağı konusunda tahminde bulunmayı güçleştiren, pek çok, bilimsel, teknolojik ve ticari belirsizlik taşır. Araştırma projelerinin sonuçları, bazen yatırımcıların, risk ve kazanımlarını doğru olarak değerlendiremeyecekleri kadar uzun dönemlerde ortaya çıkar. Ortaya konulan yeniliklere ticari bir kullanım alanı bulunması ya da bu yenilikleri ticarileştirecek yeni bir şirketin kurulmasında karşılaşılan riskler yüzünden, başarı kazanıp geri dönüş sağlayan, büyük ölçekli araştırma projelerinin yüzdesi oldukça düşüktür. Asli işleri ticari riskleri yönetmek olan, geleneksel banka sistemi de, araştırma ve yenilik projelerini finanse etmede gönülsüzdürler. P. Caracostas ve U. Müldür’ün dediği gibi, “Araştırma ve yenilik yatırımlarının özelliğinden kaynaklanan bu güçlükler göz önünde tutulduğunda, bütün pazar ekonomilerinde, devletin yardımları olmaksızın, bilimsel ve teknolojik ilerleme için gerekli sermayenin gerektiği düzeyde sağlanabileceğini düşünmek, ...yalnızca bir hüsnükuruntudan ibarettir.” (1998, Society, The Endless Frontier) Söz konusu anlaşmayı düzenleyenler de zaten böyle düşünecek kadar saf değildir. Başını çektikleri iktisadi sistem ve bu sistem içinde önde koşanlar olarak ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa ona izin vermiş; ondan ötesini yasaklamışlardır. Gelecek hafta devam edeceğiz... Geleceğimizi şekillendirecek 10 dev proje Evreni tanımak insanoğluna pahalıya patlıyor. Bu amaçla her geçen gün biraz daha gelişmiş, biraz daha iddialı cihazlar üretiliyor. Aslında bunlara cihaz demek doğru değil; pek çoğu kilometrelerce kare alanların içine kurulu çok büyük tesisler. Tesislerde bulunan yüksek teknoloji ürünü cihazların pek çoğu yalnızca o spesifik proje için üretilmiş. Doğal olarak da tesislerin kurulumu ve işletimi için uluslararası işbirliğine gidilmiş. Bu sayıda size Popular Science dergisi editörlerinin seçtiği 10 büyük projeyi tanıtacağız. Kurulumları tamamlanmış olan bu tesisler şu anda teknolojik özellikleriyle görenleri büyülüyor. 1. Earthscope: Dünya’nın derinliklerine inebilen teleskop 2.Büyük Hadron Çarpıştırıcısı: Tanrı Parçacığı’nın peşindeki proton hızlandırıcısı 3. Hızlandırıcı Tabanlı Nötron KaynağıMolekülleri izleyen kamera 4.Uluslararası Uzay İstasyonu Yörüngedeki uzay laboratuvarı 5.Advanced Light SourceParçacık hızlandırıcısı 6.JunoJüpiter’in yörüngesinde bir intihar sondası 7.National Ignition FacilityDev lazer füzyon deneyi 8. Very Large Array Kozmosu dinleyen radyo teleskopları dizisi 9. NeptünDünyanın en büyük denizaltı gözlemevi İNDE ÇİM R: SE LE 10.Relativistik Ağır İyon Çarpıştırıcısı Evrenin ERİN KRİTER JEL başlangıcını simüle eden zaman makinesi PRO ANILAN iter: r KULL nesnel k ti e t Dör at maliy si e a • İnş tme bütç sayısı n • İşle evli insa utları r ı • Gö jenin boy r rlılığ • Pro nel krite sel yara gibi z e m Üç ö enin bili nsana n oj ri • Pr dan bi yacağı rtme i a • Sır lar sağla a!” ded a fayd y canın a • “V Kuzey gücü Amerika’nın jeolojik evrimini ortaya çıkartmak için tasarlanmış olan EarthScope, şu anda gezegenimizin üzerindeki en büyük bilimsel proje. Yerbilimleri gözlemevi 9.8 milyon km. karelik bir alandan veri topluyor. 2003 yılından bu yana tesisin içindeki 4.000’den fazla cihaz 67 terabit veri biriktirdi. EARTHSCOPE: Bu teleskop gezegenimizin iç kısımlarını inceleyecek. Yıllık bütçesi: 25.000.000 dolar Kurulum bedeli: 197.000.000 dolar Personel: 110 Fiziksel boyutu: 9.8 milyon km2 Bilimsel yararlığı: 10* Sıradan insana yararlığı: 10* Etkileme gücü: 10* *1’den 10’a kadar bir skala üzerinde ölçülüyor. CBT 1273/ 6 12 Ağustos 2011 B L MSEL YARALILIĞI: Bilim insanları EarthScope’tan yararlanarak Kuzey Amerika’nın jeolojik yapısını ortaya çıkartmaya çalışıyor. Kıtasal ABD boyunca ve Puerto Rico’da bulunan 1.100 daimi GPS ünitesi alt katmanlardaki tektonik kaymaların neden olduğu yüzey deformasyonlarını izliyor. Kaliforniya’daki aktif San Andreas Fayı yakınlarına döşenen sismik sensörler, en küçük bir yer hareketini bile kaydedebiliyor. Bu arada fayın içinden çıkar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle