Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nanoteknolojide yeni adres: SUNUM Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM, 9 Temmuz tarihinde hükümet ve Sabancı Vakfı yetkililerinin katıldığı bir tören ile açıldı. Kuruluş çalışmaları 2009 yılında başlayan SUNUM, ülkemizdeki diğer nanoteknoloji merkezlerinden iki önemli özelliği ile fark yaratıyor. Biri disiplinlerarası araştırmaya uygun alt yapısı, ikincisi ise uygulama ve ürüne odaklı olması. SUNUM’un direktörü Dr. Volkan Özgüz ile SUNUM ve tesine beyin göçü üzerine konuştuk. Reyhan Oksay Sabancı Üniversitesi’nde nanoteknoloji merkezi kurma fikri nasıl doğdu? Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş felsefesindeki disiplinlerarası beraber çalışma yaklaşımı ile nanoteknolojinin doğasındaki farklı disiplinleri aynı çatı altında toplama özelliğinin örtüşmesi böyle bir merkez için ideal koşulları oluşturuyor. Çok disiplinli yapısı nedeniyle nanoteknolojinin aslında nanoteknolojiler olarak anılmasını daha doğru buluyorum. Sizin bu kurumun başına getirilme serüveniniz nasıl gelişti? Sabancı Üniversitesi tarafından bu iş için çağrılmam benim için tam anlamıyla bir sürpriz oldu. Arama konferansında bu merkezin başına tam akademik olmayan bir profil getirilmesi kararı alınmış. Ben bundan önce 15 yıldır teknik yönetici olarak – Güney Kaliforniya’da çok disiplinli çalışmalar yapan bir yüksek teknoloji şirketinde görev yapıyordum. Ayrıca akademik geçmişim de var. Bu nedenle beni tercih etmiş olabilirler. SUNUM’un en önemli özelliğinin disiplinlerarası bir araştırma ve uygulama merkezi olduğu belirtiliyor. Bu özellik merkeze ne gibi değerler katıyor? Nanoteknoloji atom seviyesinde çalışmak ve bu seviyede bilgi birikimi demek. Malzemenin de temeli atom olduğu için etkilemeyeceği bir alan düşünülemez. Bu da disiplinlerarası değişik uygulama alanlarını destekleyecek insan ve cihaz altyapılarının olması ve araştırmaların yapılması demek. Örnek olarak moleküler biyoloji çalışmalarının yanında elektronik test laboratuvarının bulunmasını gösterebiliriz. Moleküler biyolog kendi işini, elektronik mühendisi kendi işini yaparken, yan yana olunca etkileşim başlıyor. Bunun sonucu olarak da bilgi paylaşımı ortaya çıkıyor. Mesela küçük bir çipin üzerinde bir kan analizi yapacaksanız, bunun için hem moleküler biyoloji bilgisine, hem elektronik bilgisine, hem de tıp bilgisine ihtiyaç duyarsınız. şte laboratuvarlar yan yana olunca işbirliği başlıyor. Uygulamaya dönük olması ne anlama geliyor? SUNUM’un uygulamaya dönük olması endüstri ile iç içe çalışacak şekilde planlanmış olmasından kaynaklanıyor. Amaç nanoteknolojinin değişik alanlarında araştırmalar yapmak ve bir adım öteye giderek endüstrinin kullanacağı şekle yaklaştırmak. Araştırmadan uygulamaya geçiş çok zordur. Biz sanayicinin isteyebileceği deneyleri onlar için yapıyoruz. Çalışmalar temel bilim olarak kalmamalı; amaç bilgiyi faydalı ürüne dönüşmek. Biz sanayiye birkaç adım, onlar bize doğru birkaç adım atsın. Bu geçiş kolaylaşsın. Amacımız bu bilgiyi kullanıcı tarafından daha rahat özümlenecek hale getirmek. CBT 1270/8 22 Temmuz 2011 SUNUM’a yeşil bina SUNUM binası görsel açıdan oldukça dikkat çekici bir mimari yapıya sahip. Binanın genel mimarisi hücre yapısı ile özdeştirilmiş; dış cephesi altıgen karbon (C60, fullerene) yapısını temsil ediyor. Çevre dostu olarak en az seviyede enerji tüketen, en az seviyede atık salan yenilikçi bir merkez. 12 adet laboratuar, 800 metre kare civarında bir temiz oda, ve 2400 metre kare ofis ve ortak kullanıma açık alanlardan oluşuyor. Merkez ayrıca yeşil binalarla ilgili Amerika’dan LEED ve Avrupa’dan BREEAM sertifikalarına aynı anda sahip olan Türkiye’deki ilk bina olma özelliğini taşıyor. yiz? Moleküler seviyede tanımaya olanak verecek algılama cihazları ve bunları doktora anlatacak arayüz gibi gereksinimlere ihtiyacımız olacak. Sözgelimi bir göğüs kanserini kan damlasından teşhis edebilir miyiz sorusuna cevap arıyoruz. Merkez ne zaman tam anlamıyla işlerlik kazanacak? Ağustos ayının sonunda laboratuvarlar çok daha donanımlı hale gelecek. Şimdilik çekirdek ekip ile çalışıyoruz. Ekibimiz daha da genişleyecek. Yurtdışından yurda dönmek isteyen çok değerli bilim insanlarımız var. Burası yaklaşık 100 kişi aynı anda çalışabilecek şekilde planlandı. Nanoteknoloji alanında Türkiye ne durumda? Birçok alanın aksine nanoteknolojide oldukça önlerdeyiz. Bu yeni bir alan ve yapılan yatırımlar sayesinde Türkiye bu konuda diğer ülkelerin sadece birkaç adım gerisinde. Tren kaçmış değil yani. Biraz arka vagonlarda olabiliriz ama o trenin içindeyiz. yanıtının nerede bulunabileceğini öğretmek. Önemli olan iyi bir altyapı oluşturmak. Artık hazır paket haline getirilmiş bir eğitim söz konusu değil. Ben de bazı yaz okullarına katılıyorum. Zira her şeyi bilmem mümkün değil. Türkiye’deki diğer nanotekloji merkezleri ile işbirliği yapacak mısınız? Bilkent’teki UNAM şu anda Türkiye’nin en yetkin laboratuarı. Tabi ki UNAM ile işbirliği yapmak düşünülebilir. Ancak tatlı bir rekabet de kaçınılmaz. Doğal olarak hangi alan olursa olsun, rekabette ‘2’den fazla 6’dan az’ kuralı geçerli. şbirliği yararlı ama bazı şeylerin tekrarlanması da yararlı. Tatlı rekabet ortamı her iki tarafın da ülkenin de yararınadır. Bu merkez tersine beyin göçüne yol açacak mı? Merkezimize katılmak için yurtdışından oldukça fazla talep geliyor. Bu da bizi sevindiriyor. Sabancı Üniversitesinin bu konudaki geçmiş başarıları ve dünya çapında bir nanoteknoloji merkezinin kurulması çok etkili. Ancak, tersine beyin göçünü sağlamak için yalnızca parasal ve fiziksel olanaklar sunmak yeterli değil. Yurtdışından gelecek bir kişi için çocuğunun gideceği okul, yemek yiyeceği yerler, dolaşacağı parklar da gerekli. Yurtdışında çalışan bir kişi geri geldiğinde tam bir yaşam alanı ister. Bunun bir bütün içinde olması gerek. Bir laboratuvar kurmakla, bir teknopark kurmakla bu insanları buraya çekemezsiniz. Paranın bunu çözmediğine en güzel örnek Suudi Arabistan. Suudiler orada son yıllarda gayet modern eğitim ve araştırma merkezleri kurdular. Ama insanlar orada çalışmak istemiyor. Niçin? Çünkü kültürel altyapı farklı. Laboratuarlar modern bir açık hapishane halinde. nsanların oraya entegre olması gerek. Türkiye de buna en iyi örnek Bilkent. Orada yaşayabilirsiniz. Her türlü yaşamsal gereksiniminizi Bilkent’in içinde karşılayabilirsiniz. ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi ise farklı; bunlar yalnızca bir kampus. Benim buraya geliş kararı almamda çocuklarımın kendi ayakları üzerinde durabilmeleri etkili oldu. Okulda bir çocuğum olsaydı gelemezdim. SUNUM olarak hedefinizde tarım, tıp ve inşaat olduğunu belirtmişsiniz. Bunlar geniş kapsamlı hedefler. Daha spesifik olarak hedefinizi belirtir misiniz? Tarım ve tıp derken gıdayı öne çıkartmayı hedefliyoruz. Gıdanın insan üzerindeki etkileri birinci planda. Gıdaları doğal yöntemlerle insanlar için daha yararlı hale getirmek istiyoruz. Bu GDO’nun kapsama alanına girmiyor, çünkü biz doğal yöntemlerden yararlanıyoruz. Bir buğdayın içindeki kromu arttırabiliriz. Tuzun içine iyot katmak gibi. Bu çok geniş kapsamlı bir konu. leriyi gören öncü kuruluşlar bu konuya önem veriyorlar. Tıp alanında yapmak istediklerimize örnek olarak tek bir kan damlasından mümkün olduğunca fazla sayıda hastalığın tanımlanabilmesini hedefliyoruz. Tek bir kan damlası üzerinde çok daha geniş bir spektrumu tarayabilir mi Volkan Özgüz Volkan Özgüz, 1974’te İstanbul SaintJoseph Lisesinden mezun oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi elektronik mühendisliğini bitiren Özgüz, bir süre İTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalıştı. Doktorasını elektronik mühendisliği alanında North Carolina Devlet Üniversitesi’nden alan ve çalışmalarını 19821987 yılları arasında burada sürdürdü.19871989 yılları arasında, Teletaş Ind. Inc’de ‘İleri İşlemler Deparmanı’nın yöneticisi. 19891995 arası Kaliforniya Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalıştı, 1995 yılında Irvine Sensor Corporation’a katıldı ve 2005 yılına kadar bu şirkette çeşitli ARGE sorumluluklarını üstlendi. 2005 yılında “chief technical officer” ve “Senior Vice President” olarak şirketin tüm teknik yönetiminden sorumlu oldu. 2010 Ocak ayında Sabancı Üniversitezi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinin direktörü oldu. Disiplinlerarası çalışma için nasıl bir eğitim gerekiyor? Bir kere çok iyi bir temel bilimler eğitimi almak gerek. Fizik, kimya, biyoloji değişmiyor. Bu tür arayüzlerde çalışan kişilerin birden fazla alanda diploması olması gerek. Örneğin tıp doktoru ve PhD diploması veren 7 yıllık eğitim kurumları var. Benzer olarak “double major” denilen uygulamalar var. Artık 4 yıllık eğitimler çok daralmaya başladı. 7 yıl sonunda da eğitim bitiyor mu? Tabi ki bitmiyor. Aslında önemli olan öğrenmeyi öğrenmek. En güzel şey, bir sorunun