Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR PATATES N KALITIMI ÇÖZÜLDÜ denle de rlandalı boz ayıları, günümüzde yaşayan tüm kutup ayılarının ataları olarak kabul edilebilir diye açıklıyor Shapiro. Melezleşmenin nedeni, kutup ayısının Kuzey Kutbu’nu terk edip güney bölgelere yani boz ayının yaşam alanına gelmesi iklim değişimi. Günümüzde Kuzey Kutbu’ndaki buzların erimesi yüzünden benzer bir melezleşmenin yaşanması bekleniyor. Bilim insanları, kutup ayılarının git gide daha fazla kıyıların önlerinde avlandıklarını ve bu şekilde boz ayılarla daha sık karşılaşabileceklerini düşünüyorlar. Melezleşme kutup ayılarının hayatta kalmaları için önemli bir rol oynayabilir. Son beş yılda çok kez yetişkin kutup ve boz ayı melezi gözlemlenmiş. ca D vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişen raşitizm hastalığı da Mozart’ın yaşadığı dönemde Avusturya’da çok yaygındı. Raşitizmden korunmak amacıyla ve tüberküloz tedavisinde güneş ışığından yararlanma fikri 19.yy’da doğmuştur. Mozart’ın Ekim 1791’de “Sihirli Flüt”ün gösteriminden kısa bir süre sonra hastalanması ve iki ay sonra da yaşamını yitirmiş olması hipotezi çürütmüyor. Epidemiolojik araştırmalara göre D vitamini seviyesi eylül ayında bile çok düşük. Ayrıca Avusturya’nın yer aldığı enlemlerde güneş ışığı, bedende yeterli D vitaminin oluşması için yeterli değildir. Vitaminin oluşması için örtülü olmayan cildin doğrudan güneş ışığıyla temas etmesi gerekiyor diyor Pilz. Düşük D vitamini rezervi birçok hastalıkla ilintilidir. Avusturyalı endokrinoloji uzmanı kısa bir süre önce Amerikalı, talyan ve Alman meslektaşlarıyla birlikte bedenlerinde yetersiz D vitamini bulunan böbrek hastalarının daha erken öldüğünü açıklamıştı. maların bulunmasını, Avrupalı kaşiflerin Afrika’daki büyük hayvanları keşfetmesiyle karşılaştırıyor. “O zamanları araştırmacılar bu hayvanları şaşkınlıkla izliyorlardı. Günümüzde ise Afrika bozkırlarında her an fillerle veya gergedanlarla karşılaşmayı bekliyoruz.” 1400 bakteriden çoğu bilinen köklere ait ve bilindiği kadar zararsız. Diğer araştırmalarla, bakteriler arasında zararlı mikroorganizmaların bulunup bulunmadığı öğrenilecek. Bilim insanları dünyanın birçok yerinde temel gıda olarak tüketilen patatesin genetik yapı planını çözdü. Genetik veriler sayesinde örneğin böceklerden ve hastalıklardan etkilenmeyen türler yetiştirilerek daha verimli üretim yapılabileceği söyleniyor Nature dergisinde. Patates genomunun çözülmesinde katkısı bulunan otuz kadar uluslararası bilimsel kuruluştan yüz araştırmacı genetik açıdan farklı iki patates türünün kalıtımını sekansladıktan sonra verileri birleştirmiş. Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Rob i n B u e l l, patatesin gelişimi için en önemli genleri saptamış. Mesela nişastanın depolanmasından veya karakteristik yumrunun büyümesinden sorumlu olan genler gibi. Ayrıca zararlı böcekler ve hastalıklara karşı duyarlılıktan sorumlu olanlar da. Genetik veriler öte yandan patatesin kökeni ve evrimsel gelişimiyle daha ayrıntılı veriler de verdi. Patatesin anavatanı Güney Amerika’dır. Dünya Sağlık Organizasyonu’nun (FAO) açıklamasına göre 2009 yılında dünya genelindeki patates üretimi 330 milyon tondu. S NEĞ N KALOR SENSÖRÜ VAR Sinekler bedenlerindeki enerji rezervi tü Günümüzdeki ve geçmişteki boz ayı ve kutup ayı popülasyonunun incelenmesine dayanan son bir araştırmaya göre tüm kutup ayılarının kökeni on binlerce yıl önce günümüz rlanda topraklarında yaşayan anne boz ayıya uzanıyor. Buna göre bu bölgedeki dişi boz ayılar son buzul devrinde kutup ayılarıyla çiftleşmiş olmalılar diyor uluslararası araştırma ekibi Current Biology dergisinde. Dublin Üniversitesi’nden Daniel Bradlye ve Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden Beth Shapiro’ya göre, kutup ve boz ayılarının çok az ortak noktası bulunuyor. Sadece Kuzey Kutbu’nda yaşayan kutup ayıları mükemmel yüzücülerdir ve fok avlarlar. Boz ayılar ise iyi tırmanıcılardır, dağlık ve ormanlık bölgeleri tercih eder ve küçük hayvanlar, balıklar ve meyvelerle beslenirler. Tüm farklılıklara rağmen bu iki türün son 100.000 yıl içinde melezleştiklerini biliyoruz. Bunun kanıtı anneden geçen mitokondrilerdeki genetik bölümlerdir. Şimdiye kadarki kanıların aksine kutup ayılarının kökeni Alaska’nın batısına değil, rlanda’da soyları tükenmiş olan boz ayılarına uzanıyor. Son buz devrindeki son melezleşme, katılımın eşitlenmesine neden olmuştur. Bu ne KUTUP AYISININ ATASI RLANDALI BOZ AYI Avusturyalı ve Amerikalı metabolizma araştırmacıları , Wolfgang Amadeus Mozart’ın gün ışığından yararlanmaması yüzünden erken öldüğünü ileri sürdü. D vitamini eksikliği ünlü bestecinin bağışıklık sistemini zayıflatmış ve kalpdolaşım ve böbrek hastalıklarına karşı daha duyarlı hale getirdi, diyor Graz Üniversitesi’nden Stef an Pilz. Mozart’ın 5 Aralık 1791 yılında henüz 35 yaşındayken hangi hastalık yüzünden yaşamını yitirdiği üzere bugüne kadar çok sayıda tahminlerde bulunulmuştu. Akciğer, mukoza, eklem ve boğaz enfeksiyonları, sifilis, beyin kanaması, böbrek ve kalp yetmezliği ve zehirlenme bunlardan bazıları. Ve tartışılan birçok hastalığın ortaya çıkışında D vitamini eksikliği uygun bir faktör diyor Pilz. Bu hipotez, genelde geceleri çalıştığı için çok ender olarak güneşe çıkmış olan Mozart’ın yaşam biçimiyle de örtüşmekte. Ayrı MOZART, D V TAM N EKS KL Ğ NDEN ÖLMÜŞ GÖBEK DEL Ğ NDEN 1400 BAKTER TÜRÜ “Belly Button Biodiversity” projesi çerçevesinde insanların göbek deliğinden alınan 95 örnekte Amerikalı bilimciler, 1400’ü aşkın bakteri kökü saptadı. Bunlardan 662 ta nesi hiçbir bakteri ailesine sınıflandırılamamış. North Carolina Eyalet Üniversitesi’nden Jiri Hulcer ve arkadaşları, Bilinmeyen bakterilerle ilgili bulgu, mikrobiyolojik çeşitlilikle ilgili cehaletimizi ortaya koydu. Bakteriler sırf daha önce bu tür yaşam alanlarının incelenmemesi nedeniyle bize bu kadar yabancı” diyor. Hulcer göbek deliğinde mikroorganiz kendiğinde, tadını almasalar bile yüksek kalorili şeker tercih ediyor. Amerikalı bilimcilerin Proceedings dergisindeki yazılarına göre, sinekler enerji zengini besinleri algılayan bir kalori sensoruna sahip. Kısa bir süre önce de farelerin sırf yüksek kalorili olduğu için şekeri sevdikleri saptanmıştı. New York Üniversitesi Tıp Okulu’ndan Monica Dus ve ekibi, şimdi bu fenomeni sirkesineklerinde incelemek için genetik mutasyonla tat alma duyusu köreltilen aç sineklere kalori açısından zengin olan sakkaroz (çay şekeri) ve agar (neredeyse kalorisiz bir polisakkarit) verince sinekler, sakkarozu seçmişler. kinci bir deneyde ise sineklerin sindirimi kolay olan şekeri tercih ettikleri görülmüş. Anlaşıldığı üzere besinlerin seçilmesinde katkısı olan ve tat alma duyusundan bağımsız olarak işleyen bir metobolizma sensoru söz konusu. Bu sensor tahminlere göre bedendeki enerji rezervlerin tükenmesinden sonra etkinleşiyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ARKEOLOJİK ESERLERİ KÜFTEN KORUYOR Son derece küçük partiküllerden oluşan görünmez bir koruyucu film arkeolojik buluntuları küf ve bakterilerden koruyacak. Mısırlı ve Alman bilimcilerce geliştirilen bu yöntem Kahire müzesinde başarıyla test edilmiş. Yeni konservasyon maddesi papirüs, deri veya yün gibi malzemelerden üretilmiş arkeolojik eserlerin korunması için geliştirilmiş. Yeni yöntemde dünyada ilk kez örneğin minik gümüş parçacıkları, plastik nanoliflerle örüldü diyor Almanya’daki Halle Üniversitesi’nden Goerg H.Michler. Kitap ve kumaşlardaki küfler şimdiye dek sadece zehirli kimyasallar veya radyoaktif ışınla önleniyordu. Oysa yeni yöntem kolay elde edilebilir olduğu gibi zehirsiz de. Yöntemde kullanılan nanolifler, insan saçından 1000 misli ince, dolayısıyla da insan gözü için görünmez. Nanolif kaplama görünmez bir koruyucu tabaka gibi görev görürken, objelerin görüntüsünü de değiştirmiyor. Bilimciler papirüs konservasyonu için plastik nanolifleri (polimer nanolif) nano gümüş parçacıklarıyla örmüşler. Çünkü daha önceleri çeşitli bakteri kültürleri ve küf mantarlarıyla gerçekleştirilen deneyler sonucunda nanolifler içindeki gümüş parçacık oranı yüksek olduğunda mikroorganizma üretiminin gerçekten de engellendiği görülmüş. İlke olarak tüm arkeolojik buluntuları nanolifli organik malzemeyle kaplamak mümkün. Örme işlemi için elektrospin teknolojisinden yararlanılıyor. Kahire müzesindeki ilk denemelerde üzerinde renkli çizimler bulunan bir papirüs kaplanmış nano malzemeyle. Şu sıralar Halle Üniversitesi’nde yeni malzemenin uzun vadedeki etkileri inceleniyor. Bu etkileri inceleyebilmek için eskime koşulları hızlandırılmakta diyor araştırmacılar. Bakteri önleyici kaplamanın ancak on yıllar sonra geriye hiçbir atık bırakmadan tamamen yok olması isteniyor. Araştırmacılar tüm deneylerin tamamlanmasından sonra sonbaharda Kahire’de bir konferans verecek. Çünkü yeni koruyucunun ilk önce yaygın olarak papirüsler üzerinde kullanılması düşünülüyor. CBT 1270/ 4 22 Temmuz 2011