Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Facebook Kullanımında Yeni Bir Boyut: Eğitim2 Öğr. Gör. Dr. Hasan Tınmaz (İstanbul Kültür Üniversitesi) 2004 yılında Mark Zuckerberg ve arkadaşları Facebook sosyal ağ web sitesini kurarlarken bu kadar meşhur olacağını düşünmüşler miydi bilemeyiz, ama bir gerçek var ki Facebook artık 500 milyon kullanıcısı ile dev bir platform haline geldi. Verilen istatistiklere göre Facebook kullanıcılarının yarısı her gün en az bir kere hesaplarını kontrol etmektedir. Ayrıca Facebook kullanıcıları bir ayda toplamda 500 milyar dakikayı Facebook kullanarak geçirmektedir. Bu zaman diliminde yaklaşık olarak 25 milyar içerik paylaşımı yapılmaktadır. Tüm bu devasa istatistikler iş dünyasının dikkatini Facebook üzerine çekmiş ve 1 milyondan fazla farklı web sitesine bağlantı kurulurken 550.000 farklı bilgisayar uygulaması Facebook platformu üzerine yüklenmiştir. Facebook’un devler dünyası içerisinde yerini almasıyla beraber, günlük yaşamda da etkilerini görmeye başladık. Facebook üzerindeki reklamlar, seçim kampanyaları, oyunlar, fotoğraf albümleri, videolar artık bizler için son derece doğal birer öğe haline geldi. Facebook’la beraber iletişimin hızlanması, sosyal mesafelerin azalması, erişilebilir olmanın sağlanması ve daha birçok olumlu katkılarını gözlemlemeye başladık. Üniversiteler Facebook üzerinde kendilerini tanıtmak ve etkinlikleri konusunda herkesi düzenli olarak haberdar etmek için kendi sayfalarını açtılar (http://www.facebook.com/IKUedu). Her madalyonun iki yüzü olması gibi, Facebook olgusunun da olumsuz yanlarını da izlemeye başladık. Çapkın sevgilisini ya da eşini Facebook resimlerinden yakalayanlar, nefret ve hakaret dolu mesajlar içeren gruplar, öğrencileri ya da okulu hakkında Facebook duvarında yazdıkları yüzünden cezalandırılan öğretmenler, iş başvurusuna Facebook profilindeki bilgiler yüzünden ret cevabı alanlar… Tüm bu yaşananlara rağmen Facebook kendisinden hiçbir şey kaybetmemektedir. Facebook’un yeni kullanım alanlarından bir tanesi de eğitim etkinlikleridir. Eğitim kurumlarının kendi Facebook sayfalarının ötesine geçerek, Facebook üzerinde halihazırdaki mevcut eğitim öğretim faaliyetlerini gerçekleştirmek veya desteklemek amacıyla kullanmasına başlanmaktadır. Bu konuda yurtdışında birkaç eğitim kurumu ilk adımları atmıştır. Ülkemiz Facebook kullanımında ilk 10 içerisinde yer alması nedeni başta olmak üzere Facebook’un eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılması adına önemli platformlardan birisidir. Bu amaca hizmet etmesi açısından değerli danışmanım Doç Dr. Kürşat Çağıltay ile beraber tamamladığım doktora çalışmam içerisinde sosyal ağ web sitelerinin kullanım ve doyum değerlendirmesini ve sosyal ağ web sitelerinin öğrenmeöğretme süreçlerinde kullanılmasına yönelik avantajlarını ve sorunlarını tespit etmeye çalıştım. Yukarıda sözünü ettiğim nedenlerden dolayı Facebook sosyal ağ web sitesi, çalışma içerisinde örnek platform olarak seçilmiştir. Diğer bir ifadeyle Facebook’un eğitimde kullanılma potansiyelini değerlendirmek adına gerçekleştirilen bir çalışmadır. Tüm bu çalışma iki yıl içerisinde dört temel adımda gerçekleştirildi; ilk adımda Facebook’un kullanım ve doyum analizi, daha sonra Facebook’un eğitimde kullanılabilirlik analizi, önceki iki adımı içeren görüşme analizleri ve Facebook üzerinde gerçekleştirilen “Avrupa Birliği Gençlik Projeleri Yazımı” konulu çevrimiçi bir dersin sonuçlarının analizi. Tüm bu adımlar süresince anket, görüşme çizelgesi ve açık uçlu sorular ile hem nitel hem de nicel veri toplanmıştır. Nitel veriler nitel veri analiz yöntemleriyle, nicel veriler ise bir istatistik programı olan SPSS yazılımı kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışma hem Türkçe hem de ngilizce olarak yürütülmüştür. Yaklaşık olarak bin katılımcı yer aldığı ilk adımlardan sonra toplamda 15 Türk ve yabancı katılımcıdan oluşan seçme bir gruba 6 hafta boyunca Facebook üzerinde ders verilmiştir. Çalışma sonuçları kullanışlı bir araç olarak algılanan Facebook’un öğretim etkinlikleri için kullanım potansiyeli olduğunu göstermiştir. Oldukça yeni bir ortam olmasının, katılımcıların Facebook üzerinden bir öğrenme gerçekleştirmek için endişeli olmalarına neden olduğu görülmüştür. Çalışmada yer alan katılımcılarının çoğu Facebook’un eğitime destek materyali olarak kullanılmasının daha uygun olduğunu belirtmişlerdir. Ortaya çıkan genel manzarada Facebook’un eğitimde kullanılması adına kullanıcıların bireysel farklılıklarının önem taşıdığını ve eğitimcilerin Facebook’u kullanmaları adına alternatif öğretim yöntemleri üzerinde çalışmaları gerektiği ortaya çıkmaktadır. nsan Kaynakları Üniversitelerden Ne Bekliyor? Yük. Müh. Fatih Ertimur (İstanbul Kültür Üniversitesi) Sınav dönemi bitti; gençlerimiz bu sıralarda tercih / yerleştirme sürecinin heyecanını yaşıyorlar. Bu süreçten ne bekliyorlar, gelecek dörtbeş yıllarında ne yapmak istiyorlar? lgi duydukları bilim / sanat alanı, mezun olduklarında iş bulma olanakları, yerleştirilecekleri Üniversitenin prestiji, Üniversite yaşamı önde gelen konular. Bu gençlerimiz dörtbeş yıl sonra iş arayacaklar, insan kaynakları sirimlerinin aday havuzlarında yer alacaklar. şverenlerimiz onların bu alandaki temsilcileri olan K birimleri, onlardan veya onları yetiştiren üniversitelerden ne bekliyor? Genelde mesleki bilgi düzeyi önde gelen faktördür; çoğu işveren de bunu deneyimle birleştirir. Üniversitelerin yaz stajları dışında bu konuda yapabileceği fazla bir şey yok. Kuşkusuz deneyim mesleki bilgiyi güçlendiren bir faktör, ancak deneyime verilen önem de genellikle işverenin işe aldığı kişilere yatırım yapma isteği ile bağlantılı. KOB ’lerin işe aldıkları kişilere yatırım yapmaktan kaçınmalarını; en kısa sürede üretken olmalarını beklemelerini doğal karşılayabiliriz. Ancak olanakları daha geniş olan ve/veya daha bilinçli olan kuruluşlar, işe aldıkları kişilerin deneyim kazanmalarını beklemeyi, bu anlamda onlara yatırım yapmayı seçebilirler. Genelde işverenin “kurumsallaşma” düzeyi arttıkça mesleki bilgi ve deneyim arayışının yerini temel bilgi ve yetkinliklerin aldığını söyleyebiliriz. Bu kuruluşlarda şirket içi deneyim ve şirket kültürü önemsenir; temel bilgileri güçlü olan çalışanların mesleki bilgileri şirket içi deneyim ve eğitimle geliştirilir. K’nin mesleki bilginin ötesinde, belki de daha öncelikli olarak gençlerimizin yetkinliklerine ilişkin beklentileri vardır. Bu gençlerden araştırma, analitik – sentez, problem çözme becerilerine sahip olmaları; kendilerini yazılı ve sözlü ifade edebilmeleri beklenir . Müşterilerle, çalışanlarla, takım arkadaşları ile iletişim kurabilmeleri; çalıştıkları kuruluşu temsil edebilmeleri gerekir . Uzman uzman yrd. benzeri görevlere aday olanlardan kendi başına işe başlama ve yetkileri çerçevesinde inisiyatif kullanma özellikleri; planlama, organizasyon becerileri beklenir. Temel bilgi ve yetkinlik beklentilerine verilen önem ve bu beklentilerin mesleki bilginin önüne geçmesi günümüzün insan kaynakları anlayışında çoğu sektör için geçerli. En belirgin örneğini bankacılık ve finans sektörünün iş ilanlarında görebilirsiniz; eskiden genellikle iktisatişletme mezunlarına açık olan bu ilanlarda artık mühendislerin (özellikle Endüstri Mühendisleri) başvurularına da yer veriliyor. Üretim/mühendislik sektörlerinde iletişim ve yazılı sözlü ifade becerileri aranıyor. Burada belirttiğimiz yetkinlikler eğitim süreci içinde gelişiyor, çoğunun da temelleri de ortaöğretimde atılıyor. Ortaöğretimde test sınavlarına odaklanma eğiliminin bu yetkinliklerin geliştirilmesini olumsuz biçimde etkilediği açık; analizsentez becerilerinin yerini analojik zekâ alıyor olabilir, gerek yazılı gerek sözlü ifade becerilerine yeterli ağırlık verilemediği ise kesin. Üniversitelerin sosyal bilimler bölümlerinde bu eksiklik giderilebiliyor, ama mühendislik ve fen bilimleri eğitiminde bu konulara eğilmek daha güç. Bir yandan günümüz ekonomisinin insan kaynakları gereksinmeleri, diğer yandan ortaöğretimde sınav sisteminden kaynaklanan eksiklikler üniversitelerden beklentileri arttırıyor, değiştiriyor. Üniversitelerimiz işverenlerin bu beklentilerini nasıl gerçekleştirebilirler? Matematik ve temel bilimlerin tüm programlarda yer alması, seçmeli derslerin tasarımı; mühendislik programlarının zorunlu sosyal bilimler dersleri ile desteklenmesi, takım çalışmasını güçlendiren proje ve ödevler ilk akla gelenler. Ancak burada son söz eğitim programlarını tasarlayan, öğretim metodolojilerini geliştiren akademisyenlere düşer. Kuşkusuz gençlerimizin iş bulma olanakları, iş piyasasının beklentileri önemli; ama unutmayalım ki üniversitelerin tek misyonu öğretim değil; bilgi üretmek ve bilim insanı yetiştirmek misyonunu ikinci plana aldığımızda, üniversitelerimiz de kimliklerini kaybederler. CBT 1270 / 14 22 Temmuz 2011