24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com www.mustafacetiner.com Sağlık Beni tanıyanlar bilir, koyu bir Galatasaray taraftarıyım. Ali Sami Yen Stadyumu beni, ben Ali Sami Yen Stadyumunu iyi bilirim. 1999 yılında Ümit Davala, Milan’a o penaltı golünü attığında sevinçten tribünde iki sıra öne uçmuş biriyim. Astım ve saman nezlesi hastaları ile seyahat Dünyada yaşayan tüm insanların %56’sında “astım”, %1025’inde de “saman nezlesi” görülür. Özellikle ağır “alerjik astım hastaları” ile “saman nezlesi” olanlar, bilmedikleri bir ortamda şikâyetlerinin artmasından korktukları için seyahate çıkmaz ya da çıkmaktan çekinir. Oysa doğru bilgilenme, hazırlık ve planlama ile “alerjik astım” ve “saman nezlesi”ne rağmen, sorunsuz bir şekilde seyahat etmek mümkün. Prof. Dr. Levent Tabak Göğüs Hastalıkları Uzmanı Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Başkanı Linç Kültürü ve Kitle Psikolojisi Galatasaray Arsenal’i yenip UEFA kupasını alırken, dünyanın diğer ucunda maçı Endonezyalılarla birlikte izlemiş ve maçın ertesi günü hematoloji konusundaki bilimsel oturumlara Galatasaray forması ile katılmış bir Galatasaray sevdalısıyım. Ben; düne kadar ezeli rakip Fenerbahçe kaybettikçe asabı bozulan Başkan Aziz Yıldırım’ı mutsuz ve gergin hali ile şeref tribününde otururken seyretmekten zevk alan, Fenerbahçe kaybettiğinde sinsice sevinen bir futbolseverdim. Ama geçtiğimiz günlerde bir günlük gazetede Fenerbahçe Başkanının emniyette çekilen o önden ve yandan profil resimleri yayınlandığında beynimden vurulmuşa döndüm. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz? Bu nasıl bir “linç” kültürüdür? Bana göre herkesin hâkimliğe soyunduğu, kendi kendine hüküm verip infaz ettiği bir galeyan halinin çok ötesinde bir şeyleri anlatıyordu o fotoğraf. Daha düne kadar Aziz Yıldırım hakkında olumsuz tek bir cümle yazmaya korkan medya bu değil miydi? Önemli siyasi davalarda hukukun işine karışmamak için susan medya bu değil miydi? O fotoğraf, kendi varoluşlarını başkalarının yok olmasına bağlayanların neler yapabileceğini, ne kadar pervasızlaşabileceklerini göstermiyor mu? Üzüntüm bununla da bitmiyor. Bu ülkede haksızlıklara, insan hakları ihlallerine onlarca yıldır sessiz kalan kalabalıkların Bağdat caddesinin altını üstüne getirmelerine ne demeli? Kusuruma bakmasınlar, tepkilerini göstermek için sokakları dolduran Fenerbahçe taraftarları da bana hiç sempatik görünmüyor. Freud’un “Massenpsychologie und IchAnalyse” (Kitleler Psikolojisi ve Ben’in Analizi) isimli kitabında yazdığı “bireyin kitle içerisindeki değişimi, heyecanlarının duygularının kontrolsüz biçimde büyümesi, aklın ve düşüncenin kaybolması” hali değil mi bu yaşadığımız? Yaşanan süreç, her taraf ve kesimin aslında nasıl bir birey olmaktan çıkıp birbirinin aynı insanlar haline geldiğinin, yani sürüleştiğinin kanıtı değil mi? Bilim adamları diyor ki; İnsanın vicdanını ve bireysel sorumluluk duygusunu toplumsal korku ve çekinceler oluşturur. Oysa yandaş bir kalabalığın içinde bu korku yok oluyor. Yani vicdan dolayısıyla da sorumluluk duygusu ortadan kalkıyor. Vicdansızca ve sorumsuzca her şeyi yapabilme hakkını kendinizde bulabilmek için kendinizi bu kitlenin bir parçası gibi hissetmeniz yeterli oluyor. Hissettikleriniz, düşündükleriniz bir birey olarak kendinizin değil, ait olduğunuz sürünün ortak akıl ve duygularının ürünüdür. Ben kendi adıma bu durumu kabul etmiyorum. Ben kendimi bu akıl dışılıktan ayırdığımı, aklıselim hâkim olana dek futbolsever kimliğimi dondurduğumu kamuoyunun bilgisine sunuyorum. Suçları kesinleşmeden yapılan yargısız infazlar bitene kadar, hiçbir toplumsal adaletsizliğe tepki vermeyip bir oyunda kazanmak için yapılan adi bir dolandırıcılık davası için bu kadar yaygara koparan kitleler aklını başına alana kadar, oyunun çim kaplı bir dikdörtgenin içinde başlayıp bittiği bir futbol dünyası yaratılana kadar futbol maçı izlemeyeceğim. Tam da bu günlerde basketbol şube başkanlığını yaptığım Beylerbeyi Spor Kulübü Yıldız takımı Barcelona’da uluslararası bir Basketbol turnuvasına katıldı. Kulübün basketbol takımları sorumlusu Emre Tural, geçenlerde İspanya’dan mesaj attı. Hocam, İtalyan, Sırp, Katalan, İspanyol ve Çek takımları ile oynadık ve turnuva sonunda kupayı biz kazandık. “Aferin çocuklar” dedim onlara. “İyi ki varsınız. Tam zamanında imdadıma yetiştiniz. Önümüzdeki sezon sizin maçları seyrederek geçireceğim ben de…” “Astım”, hava yollarının mikrobik olmayan iltihabi bir hastalığıdır. Alerjik veya alerjik olmayan yollarla (mesleki, çevresel, ilaç) meydana gelen hastalıkta; hava yollarında aşırı duyarlılık söz konusudur. “Astım”lı kişiler duyarlı olduğu madde/alerjenler ile karşılaştıklarında (ev tozu akarı, polenler, küf, mantar, hamamböceği, soğuk hava, sigara dumanı, kirli hava, ilaç kullanımı veya gripsoğuk algınlığı gibi solunum yolu enfeksiyonları) bronşlarında daralma meydana gelmektedir. Bronş daralması neticesinde kuru öksürük, hırıltı, göğüste sıkışıklık hissi ve nefes darlığı ortaya çıkmaktadır. “Saman nezlesi” de benzer mekanizmalar ile burun dokusunda gelişen bir hastalık olup; burun akıntısı/tıkanıklığı, hapşırık, damak ve genizde kaşıntı, gözlerde sulanma ile seyretmektedir. Dünyada yaşayan tüm insanların %56’sında “astım”, %1025’inde de “saman nezlesi” görülmektedir. Özellikle ağır “alerjik astım hastaları” ile “saman nezlesi” olanlar, bilmedikleri bir ortamda şikâyetlerinin artmasından korktukları için seyahate çıkmaz ya da çıkmaktan çekinmektedir. Oysa doğru bilgilenme, hazırlık ve planlama ile “alerjik astım” ve “saman nezlesi”ne rağmen, sorunsuz bir şekilde seyahat etmek mümkündür. Seyahat öncesinde mutlaka kontrol amaçlı muayene yapılmalıdır. Doktora seyahat edecek yer hakkında bilgi verilmeli; doktor da seyahat esnasında hastalığın nüksetmesi durumunda ne yapılacağına ilişkin yazılı bir eylem planı hazırlamalıdır. Seyahat edilecek bölgenin seçiminde doktora danışılmalıdır. Ağır gıda alerjisi olanlar, mümkünse yiyeceklerini kendilerinin hazırlayabilecekleri bir yerde kalmayı tercih etmelidir. Yalnızca mevsimsel özellikler bakımından değil, yerel polenler açısından da Türkiye’den farklı olan güney yarımküredeki bölgeler seçilmelidir. Polenler açısından en uygun bölgeler, deniz kenarındaki yerler olup; kıyı bölgelerinde polen miktarı genellikle daha düşüktür. Seyahat edilecek bölgeler seçilirken; dağ yürüyüşü gibi 1.500 metrenin üzerindeki irtifalarda havadaki oksijen miktarının giderek azaldığı, kayak gibi kış sporlarında soğuk havanın astım atağını tetikleyebileceği, tüple dalmanın astım ve alerjik hastalar için uygun bir spor olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Kullanım süresi geçmemiş “astım” ve “saman nezlesi” ilaçları, seyahat esnasında bireylerin yanlarında olmalı ve her türlü ihtimale karşın, ihtiyaçtan daha fazla miktar alınmalıdır. Bagajların kaybolma veya gecikmesi tehlikesine karşı ilaçlar, el çantasında bulundurulmalıdır. Yurtdışı seyahatlerinde gümrüklerde sorun yaşamamak için, ilaçların sürekli kullanılması gerektiğine dair bir belge ile ilaçların içeriğine ait bilgiler doktordan alınmalıdır. htiyaç duyulduğu takdirde, iletişim kurabilmek için doktorun telefon numarası kaydedilmelidir. “Astım”ı, takip etme ile hastalığın şiddetinin belirlenmesinde en belirleyici yöntem olan PEF metre ALINAB LECEK ÖNLEMLER (zirve akım hızı ölçer) alınmalıdır. Seyahate otomobil ile çıkılacak ise aracın polen filtresi, yola çıkılmadan önce yenilenmelidir. Son yıllarda geliştirilen hava filtreleri; polen, bakteri, kurum, moloz ve endüstriyel toz gibi tüm kir parçacıklarını %100 oranında filtre ederek, araç içerisine girmelerini önleyebilmektedir. Bu sayede “saman nezlesi” ve “alerjik astım” gibi hastalıklara sahip yolcular, seyahat sırasında rahatlıkla nefes alarak; konforlu bir şekilde sürüş keyfi yaşayabilmektedir. Alerjisi olan kişilerin, seyahat süresince, otomobil camlarını kapalı tutmaları ve havalandırma için klima kullanmaları da faydalıdır. Tren ve otobüs gibi toplu taşıma araçları ile seyahat etmek, gerekli önlemleri almak açısından zor olacağı için zorunlu kalmadıkça, bu araçlar tercih edilmemelidir. Uygun koşullar sağlandığı takdirde; uçak ile yolculuk yapılmasında bir sakınca yoktur. Uçaklarda kabin basıncı son 40 yıldır karaya yakın fizyolojik koşullara göre ayarlandığı için oksijen azalmasına bağlı olarak, sıkıntı yaşama olasılığı hemen hemen hiç yoktur. Kuru klima havası, uçuş korkusu ve diğer yolcular ile olan yakın temas “astım” ve “saman nezlesi” hastalarında krize neden olabilmekte; ancak uçağa binmeden önce kullanılacak kısa etkili bronş genişletici bir ilaç, krize bağlı olarak ortaya çıkabilecek sıkıntıyı büyük ölçüde engelleyecektir. Alınan tedbirlere rağmen uçakta şikâyetler ortaya çıktığında kısa etkili bronş genişletici bir ilaç ile birlikte oksijen kullanımı, hastayı rahatlatacak ve krizin şiddetlenmesini önleyecektir. “Alerjik rinit”i olanların, özellikle iniş sırasında basınç farkı nedeni ile karşılaşabilecekleri sinüs ve orta kulak problemleri, uçağa binmeden önce kullanılacak burun spreyleri ile önemli ölçüde önlenebilmektedir. Tatilde otelde kalınacak ise rezervasyon öncesi otelin alerjenden arındırılmış katı veya odası olup olmadığı kontrol edilmeli ve bu şartların sağlanacağının garantisi, seyahat acentesinden yazılı olarak istenmelidir. Böyle bir olanak olmadığı takdirde; en iyi çözüm, antialerjik materyalden yapılmış kişisel yatak çarşafı ve yastık kılıfının otele götürülmesidir. Bir diğer önlem ise odanın kullanılmadan önce akarisidler ile temizlenmesini sağlamaktır. Gidilecek yere ulaşılınca, en yakın doktor, ambulans servisi ve hastane acil servisinin telefon numaraları edinilmelidir. Ani bir “astım” atağı veya alerjik reaksiyon gelişmesi durumunda ne yapılması gerektiği seyahat esnasında, bireyin yanındaki kişilere anlatılmalıdır. Seyahat edilen ülkenin dili bilinmiyorsa; hastalık ile ilgili sorunların anlatılabileceği bir yazı hazırlanmalı veya sözlük alınmalıdır. CBT 1270/17 22 Temmuz 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle