Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üniversiteleri tercih ederken... Bu yıl üniversite giriş sınavları, kayırmacı ve güvenilirlikten uzak yapıldığından çok tartışıldı. Artık sınav sonuçlarının açıklanması ve öğrencilerin aldıkları puanlara göre gireceği üniversite/eğitim programlarına tercih yapma aşamasına gelindi. Öğrenciler tercihlerini yaparken belli kriterlere baksalar da eğitimin niteliğini belirleyen üniversitelerin bilimsellik düzeyi ile ilgili yeterli bilgilere de ulaşmalıdır...İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi (iohatip@hotmail.com) Nereye varmak istediğini bilmek! Tınaz Titiz Sağlam iki gözlem Uzun zamandır, çeşitli ticari, siyasi, akademik, gönüllü vd kuruluşların şu üç konudaki profillerine dikkat ediyorum: (1) Ne için var oldukları (misyon), (2) Nereye varmak istedikleri (vizyon) ve (3) Vizyon yolculuğunda hangi değerlere sadık kalacakları (değerler)[1]. Bir gözlemim, bu kuruluşların neredeyse tamamı denilebilecek bir çoğunluğunun en azından deklare edilmiş, yazılı misyon, vizyon ve değerlerinin bulunmadığıdır. Diğer yandan, danışmanlık hizmeti veren ve alan ticari kuruluşların bu misyon, vizyon, değerler konusuna olan ilgileridir. Danışmanlık hizmeti alanlar için de verenler için de “bizim de bir vizyonumuz olsun“ isteği epey yaygındır; bu da ikinci gözlemim. buluş! Bir akademik kuruluş gazete ilanı vermiş: “Vizyonumuz: Eğitimde çağdaş kalite.” Şimdi hangi öğrenci ya da velisi çıkıp, “size avuç dolusu para veriyor, karşılığında da çağdaş kalitede eğitim alacağını umuyorduk“ diye tutturabilir? Tuttursa da alacağı cevabın göğüs yumruklama türünden övünmeler olacağı baştan belli değil mi? Vizyon’un ayrılmaz özelliği, hedef kitlece “yanlışlanabilir” olmasıdır Vizyon, Meksika kumarı gibi olamaz. Her isteyenin kendi tanım veya kurallarını vazettiği bir ifade, vizyon gibi “geniş bir hedef kitleye ortak bir hedef“ göstermeye yarayan bir sorun çözme aracı olamaz. “Eğitimde çağdaş kalite“ böylesine sünek, her çekilen yere gidebilen, dolayısıyla hiçbir şey yapmadan dahi iyi şeyler yapıldığını iddia edebilmeye imkan tanıyan bir ifadedir. şin daha vahimi, işlevi, toplumu aydınlatmak olan bir kurumun böylesi bir ifadeyi topluma vizyon olarak ilan edebilmesidir. Burada esas üzerinde düşünülmesi, hem de çok düşünülmesi gereken nokta, nasıl olup da bu denli basit bir ilkenin gözardı edilmiş olduğu, hem de toplumun çeşitli kurumlarının büyük çoğunluğunun gözardı etmiş olduğudur. Ancak bir neden bu tür bir yaygın yanlışı açıklayabilir: Hedefsiz yaşamanın bir kültür haline gelmiş olması! Hedefsiz yaşama kültürü doğurgandır. Hedefli yaşamın gerektirdiği tüm sorun çözme araçlarını bir anda gereksiz kılar ve bir Kısır Sorun Çözme Kültürü üretir. Toplumumuzun içine düştüğü kısır döngü budur. Şimdi bu gözlükle kurumlarımıza tekrar bakınız. Türkiye’nin hedefsizliğinin nedenlerini daha iyi görebiliyor musunuz? dınların %9’una kıyasla, erkeklerin %6’sı erotik öyküler okumayı yeğliyor. Erkeklerle kadınlar bilgisayar ekranının kimliği gizleyici niteliğine sığınıp istedikleri her türlü şeyi aramaya koyulduklarında, yalnızca farklı ilgi alanlarının izini sürmekle kalmayıp farklı uyarılma biçimlerinin de peşinde koşuyor. Erkekler izlemeyi, kadınlar okuyup tartışmayı yeğliyor. Kadın bir erkekle cinsel ilişkiye girmeyi düşündüğünde, bu konuda uzun erimli bir değerlendirme yapmak zorunda. Tüm çağdaş kadınlar dişilere özgü dikkatin ürünüdü. Kadının soy ağacındaki dürtüsel dalların budanması sonucunda dişi beyin, dünyanın en incelikli sinirsel yazılımıyla donatılmış oldu. Ortaya çıkarmak, kılı kırk yarmak ve bilgilendirici bir yığın ipucunu değerlendirmek üzere tasarlanmış olan kadınlara özgü bu sinirsel sisteme araştırmacılar, Agatha Christie’nin romanlarındaki ünlü detektiften esinlenerek, Miss Marple Hafiyelik Ajansı adını verdiler. Miss Marple yaşını başını almış, temiz giyimli, bağımsız ruhlu, sevimli ve kırılgan bir kadındır. Kimilerine göre kafası dağınık ve dengesiz diye pek ciddiye alınmaz. Oysa gerçekte insanların ruhunu okuyabilen son derece keskin bir zekaya ve insan doğasının karanlık yüzü konusunda derin bir bilgiye sahiptir. Sıklıkla polisin içinden çıkamadığı olayları çözer. Dişi beyne özgü eşsiz detektiflik becerileri, alabildiğine çeşitli bağlamlarda sinsi ve saldırgan erkeklerin kişiliklerini araştırmakla geçiren kadınların yüzlerce bin yıllık hafiyelik sürecinin ürünüdür. Tıpkı Miss Marple gibi, kadınların içlerindeki hafiye cinsel ilişkiye girmeden önce olası eşin kişiliğiyle ilgili kanıtları inceden inceye araştırır, onunla ilgili fiziksel ve toplumsal ipuçlarını enine boyuna ölçer, kendi deneyim ve duygularının da bir değerlendirmesini yapar. Aklınızı eşek arası soksun! Halkın ilgi alanı içinde değil Ö CBT 1270/ 18 22 Temmuz 2011 ğrenciler ve veliler yükseköğrenim aşamasında tercihlerini yaparken seçtikleri alanın günlük yaşamda karşılığı olup olmadığını bakıyor. Karşılıklılık kavramının ana içeriğini, seçilen meslek eğitiminin iş bulabilirliği oluşturur. Ülkemizin geldiği ekonomik gelişmişlik düzeyi, insan kaynağı zenginliği ‘iş bulma’ kavramını da değiştirdi. Artık yatırımcılar tarafından mesleğinde daha donanımlı, becerikli ve yaratıcı olanlar tercih edilmekte. Bu nitelikleri kazanmak, üniversitede alınan eğitimle yakından ilgili. Tercihler yapılırken üniversitelerin bilimsellik düzeylerini bilmek gerek. Üniversitelerin eğitim düzeyine ve sosyal/kültürel olanaklarını değişik kaynaklardan ulaşabiliriz. Bunlardan ODTÜ Enformatik Enstitüsü içinde bulunan URAP Araştırma laboratuvarı tarafından yapılan üniversitelerin akademik performans sıralaması yönlendirici olması açısından çok önemlidir. URAP, “Üniversiteler 2011 Yılı Akademik Performansa Dayalı Başarı Sıralaması” listesini düzenlerken, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, öğretim üyesi başına düşen toplam bilisel doküman sayısı vb. 9 farklı kriteri dikkate alarak genel sıralama yaptı. Bu kriterler üniversitelerin bilimsellik ve verdiği eğitim düzeyi hakkında düşünce edinmemize yardımcı olabilecek. Çalışmanın diğer önemli aşaması da, ilk defa genel sıralamanın dışında farklı eğitim programlarına göre de sıralama yapmasıdır. Mühendislik, sosyal bilimler, temel bilimler, tıp, yaşam bilimler ve ziraatçevre bilimleri arasında da yaptığı sıralamada ilginç sonuçlara ulaşılıyor. Bir üniversite tıp alanında ki sıralamada çok önde iken, mühendislik ve sosyal bilimlerde gerilerdedir. URAP Laboratuvarı’nın yaptığı çalışmaya göre devletvakıf üniversitesi genel sıralamasında Hacettepe Üniversitesi birinci, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ikinci, stanbul Üniversitesi üçüncü olmuştur. Üniversitelerin farklı bilim alanlarında verdiği eğitime göre yapılan sıralamada Hacettepe Üniversitesi mühendislik alanında 12., temel bilimler ve sosyal bilimler alanında 3’cüdür. ODTÜ mühendislik, temel bilimler ve sosyal bilimler alanında birincidir. stanbul Üniversitesi mühendislik alanında 18., temel bilimler alanında 7., sosyal bilimler alanında 13’cüdür. Akademik Performans sıralaması listesi incelendiğinde vakıf üniversitelerinin ve yerel üniversite olarak tanımladığımız küçük kentlerdeki üniversitelerin alt sıralarda olduğu görülmektedir. Öğrenciler üniversiteyi giriş ile ilgili tercihlerini yaparken dikkat etmeleri gereken ikinci nokta, üniversitelerin entelektüel kapasiteleridir. Akademik performansı yüksek, büyük kent üniversitelerinde entelektüel açıdan sıkıntı olmasa da yerel üniversitelerin sıkıntıları vardır. Yüksek öğretinim sınıflarda verilen eğitimle sınırlı değildir. Yerleşkelerde yaratılan akademik hava, üniversitekent ilişkileri önemlidir. Yerel üniversitelerde entelektüel hava sağlanamadığı gibi bir çok değişik sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunların başında yüksek öğretime uygun okul binalarının olmaması, eğitim teknolojileri alt yapı eksikliği, kütüphane, öğrencilerin barınma ve diğer sosyal/kültürel gereksinimleri için tesislerin bulunmaması olarak sayabiliriz. Öğrenciler eğitim görecekleri üniversiteleri seçerken öncelikli olarak alanları ile ilgili bölümlerin akademik performanslarına bakmalıdırlar. Çünkü aldıkları eğitimin düzeyi ileriki yaşamlarının yönlendirilmesinde etkili olacaktır. Nüfusun entellektüel dağılımında en büyük parçayı oluşturan ve “halk” olarak kısaltılan kesimde ise bu konuda bir merak söz konusu değildir. Sadece, bir şeyler satın alacağı zaman, satıcı kuruluşun diğer satıcılardan farklı bir şeyleri olmasını da arzu ederler. Bunun farkında olan satıcılar reklamlarında, halkın ne olduğunu anlamasa da yabancı dilden olduğu için iyi “bişi” olduğuna inandığı sözcükleri kullanmaya özen gösterirler. Ama o iyi bir şeylerin sonuçta dönüp de kendilerinden somut bir talebe yol açmamasına da dikkat edecek kadar uyanık olduklarından, o farklı olması arzulanan şeyin var ama yok türünden bir illüzyon olması için danışmanlık kuruluşlarından yardım isterler. şte vizyon sevdası içindeki vizyonsuzluk böylece ortaya çıkmıştır. Üstüne basa basa övünmeye uygun, ama buna dayanılarak bir şey talep edilmesi imkansız. Müthiş bir nternette cinsellik.... Baştarafı 13. sayfadan devam boyutlu erbezleri yoğun miktarda sperm üretebiliyor. Dişi şempanzeler yumurtlama döneminde birden çok erkekle birlikte olduklarından, daha çok sperm üreten erkeğin öteki erkeklerin spermlerini yerinden etme ve kendi spermlerinin canlı kalmasını sağlama olasılığı daha yüksek oluyor. Köpekler, geyikler ve kangurular sperm yarışı kapsamında davranışsal uyarlamalar sergiler. Bu canlı türlerinin erkekleri dişilerinin başka erkeklerle cinsel ilişkiye girebileceklerini sezinlediklerinde erken boşalma, saldırganlaşma ve çok kez boşalma gibi durumlar yaşarlar. Erkek dikenli balıklar bir başka erkeğin videosunu izlediklerinde daha çok sperm üretir. Erkeklerde aldatma fikrinin beraberinde getirdiği uyarılma durumu davranışsal uyarlamaların bir başka örneğidir. Erkek eşinin rakip bir başka erkekle birlikte olduğuna inanırsa, böyle bir uyarlamanın sonucunda eşiyle bir an önce ve olabildiğince ateşli bir sevişmeye girişir. Çoğu canlı türünde rakip ne denli güçlü ise, sperm yarışı ve uyarılma da o denli yoğun olur. nternette erkekler imgeleri yeğlerken, kadınlar öykülerin peşine düşer. Erkekler grafik cinsellikten, kadınlar duygusal ilişkilerden yana. kisi arasındaki bu karşıtlığa erkeklerle kadınların internette ne tür cinsel etkinlikleri aradıklarıyla ilgili tepkilerde de tanık olunuyor. Erkeklerin %37’sine kıyasla, kadınların yalnızca %6’sı erotik fotoğraf ve filmleri izlemekten hoşlanıyor. Erkeklerin %8’i, kadınların %21’i en çok sevgili ya da cinsel partner ile ilişkiye girmekten yana. Ka KADINLAR HAF YED R