Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ki Kez Okunmalı: KLUGE Sağlıkta dört yanılgı • Gerekli gereksiz sağlık taramalarından kaçının • Bazı hastalıklar kendi kendine geçebilir, hemen tıbbi müdahale aramayın • Sağlık hizmetlerine erişimden çok, insanca bir düzen daha önemlidir • Tıbbi bakımın en iyi olduğu ülke ABD değildir; kendi ülkenizde tedavi olun SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN çen sürede dörtte biri cerrahi müdahaleden geçiyor. Ü lkelerin bütçelerin daralmasına karşın sağlık harcamaları giderek artıyor. Bu durumda en mantıklı çözüm, suyunu çekmekte olan kaynakları en gerekli sağlık harcamalarına kanalize etmektir. Scientific American dergisi Temmuz 2011 sayısında “The Best Medicine” isimli makalesinde en doğru tedavi yöntemini bulmak ve gereksiz tıbbi müdahalelere son vermek için en etkili yöntemin karşılaşmalıyararlılık çalışmaları olduğu belirtiliyor. Bu durumda “iyi” bakım ile ilgili yaygın inanışların yeniden gözden geçirilmesi gerekli. Aşağıda sağlık hizmetleri ile ilgili bazı yaygın uygulamaların niçin yanlış olduğu ile ilgili kısa açıklamalar bulacaksınız: Tıbbı hizmetler söz konusu olduğunda bazılarından gereğinden fazla yaralandığımızı söyleyebiliriz. Örneğin orta kulak iltihabının tedavisi için (akut otitis media) rutin olarak antibiyotik kullanırız. Bu, ABD’li çocukların antibiyotik kullanmalarına yol açan en yaygın hastalıktır. Oysa çocuklarda kulak iltihaplanmalarının çoğu antibiyotik kullanmaya gerek kalmadan, kendi kendine, birkaç gün içinde geçer. Belki yalnızca ağrı kesici vermek yeterli olabilir. Semptomlar şiddetlendiği zaman antibiyotik tedavisine başlanabilir. Hastalıkların semptomları şiddetlenmeden yalnızca gözetim altında tutmak belki en doğru yaklaşımdır, çünkü antibiyotik gibi güvenli bir tedavi bile komplikasyonlara yol açabilir. Örneğin ilaca dirençli bakteriler gelişebilir, bağırsakların çalışma düzeni bozulabilir. Ne var ki 2010 yılında doktorların önerdiği ilaçlarla ilgili bir araştırma, doktorların ve hasta yakınlarının antibiyotik kullanımı konusundaki alışkanlıklarını değiştirmeye pek yanaşmadıklarını gösteriyordu. 2. Daha fazla bakım, daha iyi bakımdır. CBT 1270/16 22 Temmuz 2011 Genel nüfusu meme, prostat veya diğer kanser taramalarından geçirmenin altında yatan yaygın görüş, habis bir tümörü erken evrede yakalama çabasıdır. Öte yandan pek çok insanı ihtiyacı olmadığı halde zararlı ve invazif işlemlere maruz bırakmak da bu uygulamanın olumsuz yönüdür. Yapılan çalışmalar, sağlıklı kadınların yaklaşık yarısının, 10 yıllık rutin mamografi taramaları neticesinde hatalı pozitif kanser sonuçlarıyla karşılaştığını gösteriyor (Hatalı pozitif sonuç, teşhis amaçlı testin, spesifik bir rahatsızlığı işaret etmesidir. Ancak gerçekte hastalık yoktur.) Hatalı pozitif grubun çoğunluğu bu durumda daha ayrıntılı görüntüleme taramalarına başvurur ve daha büyük bir kısmına da biyopsi yapılır. Bu arada sonuçlar çıkıncaya kadar hastanın yaşadığı kaygı ve stresi, zarar hanesine yazmıyoruz. Mamografiler meme kanserinden ölme riskini azaltmaya yarar. Prostat kanserinin erken teşhisi için yapılan prostatspesifikantijen (PSA) testinin yararları ile ilgili tartışmalar henüz yatışmış değil. lk başta orijinal tümörün teşhis ve tedavisinden sonra tekrarlama olasılığını izlemek amacıyla geliştirilen PSA testleri, bugün yaygın olarak kuşku duyulsun duyulmasın herkese uygulanıyor. Biri ABD’de, bir diğeri de Avrupa’da yapılan geniş kapsamlı iki çalışma, son yıllarda prostat kanseri taraması için yapılan PSA testlerinin 55 yaşından yaşlı erkeklerde prostat kanserine bağlı ölüm oranlarında en ufak bir azalmaya yol açmadığını gösteriyor. Aslında PSA testini keşfeden ekip, PSA testinin prostat taramalarında kullanılmaması için yoğun bir kampanya yürütmüştü (Ancak ailelerinde bu hastalığa yakalanmış kişilerin olduğu veya geçmişte prostat kanseri geçirmiş insanlar için bu test yararlıdır). Temel olarak, farklı kanser türleri için ne kadar çok tarama testinden geçerseniz, hatalıpozitif sonuç çıkma olasılığı da o kadar artar. Çalışmalardan birinde prostat, akciğer, bağırsak ve yumurtalık kanseri gibi kombinasyonlar için en az 14 testten geçenlerin yarısının, hatalıpozitif sonuçlara maruz kalabildiğini gösteriyor. Ayrıca hatalıpozitif test sonuçlarının neticesinde, insanların aslında sağlam olduklarını öğrenmelerine kadar ge 1. Rutin kansertarama testleri zarar vermez Tıbbi hizmetlere erişim insanların sağlıklı olmalarını etkileyen faktörlerden biridir; ancak en önemlisi değildir. Son yapılan çalışmalara göre bazı insanların diğerlerinden daha sağlıklı olmalarında, tıbbi hizmetlerden yararlanma olanağından çok, eğitim, sağlıklı barınma ve sağlıklı çevre daha önemli bir rol oynuyor. Sağlık hizmetlerinden yararlanma olanağının, insan sağlığını olumlu yönde etkilediği tek durum, insanların düzenli olarak genel veya özel klinisyenlere erişebilme şansıdır. Klinisyenler, insanların sık sık karşılaştıkları tıbbi sorunların pek çoğuna çözüm getiriler. Birden fazla hastalığı olan insanlar için hemşirelik hizmeti özellikle çok önemlidir. 3. Bir ülkedeki insanların sağlığı, tıbbi bakıma erişebilirlikleriyle doğru orantılıdır. Bilimsel olarak sağlam bir çalışma olan CONCORD çalışmasına göre (2008 yılında yayımlandı), meme kanserinden prostat kanserine kadar bir dizi hastalığa maruz kalan insanların hayatta kalma süresi söz konusu olduğunda, zengin sanayileşmiş ülkelerin başında ABD geliyordu. ABD’de yaşayanlar, diğer zengin ülkeler ile kıyaslandığında daha az sigara içer, doktora daha az gider ve hastanelerde daha az zaman geçirir. Fakat Amerikan Sağlık Sistemi, bazı önemli hastalıklar söz konusu olduğunda, hizmet kalitesi bakımından uluslararası rakiplerine göre çok daha alt sıralarda yer alır. ABD, kişi başına düşen sağlık harcamalarında ve toplam ekonomisi içinde sağlığa ayırdığı payda OECD’ye üye 33 ülkeden ilerde olmasına karşın, yatırım getirisi bakımından hepsinin gerisindedir. Birkaç örnek ABD’de sağlık hizmetlerinin niçin iyi olmadığını açıklıyor. 20.yüzyılın kamu sağlığı konusundaki başarısının başında, daha fazla sayıda insanın 65 yaşından daha uzun yaşaması geliyor. Fakat 2006 yılındaki OECD sağlık verilerine göre ABD, 65.yaşını tamamlayan kadın sayısı açısından 28. sırada, erkek sayısı bakımından da 24. sırada yer alıyor. Örneğin Avustralya’da ortalama yaşlı kadın yaşı 86.5’dur. srail’de ortalama yaşlı erkek yaşı ise 83’tür. 4. Sağlık hizmetlerinin en iyi olduğu ülke ABD’dir. Türkçesi: Reyhan Oksay http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=healthcare4commonmythstestyourself&WT.mcid=SACATHLTH20110712 Raşit Gürdilek Aslında not çoktan verilmiş. Arka kapaktaki kırmızı renkli büyük puntolu sözcükler günümüzün en ünlü evrim kuramcısı Richard Dawkins’in yargısını dile getiriyor: “Mükemmel!...” Her ne kadar bu durumda sıradan bir bilim yazarına söyleyecek pek bir şey kalmıyorsa da, en azından Prof. Gary Marcus’un ‘Kluge’ (Kluuj diye okunuyor) kitabının içeriği konusunda başlığının verdiğinden biraz daha fazla fikir verebiliriz. Dawkins’in övgüsünden anlaşılacağı gibi, eserin konusu evrim. Ancak, evrim konusundaki basmakalıp kabulleri bir hayli silkeleyip üzerindeki pulları yaldızları döküyor. Ama Darwin karşıtlarının ellerini ovuşturması için bir neden yok. Çünkü New York Üniversitesi bilimcisi asıl darbeyi evrim kuramını ‘çürütmek’ için ileri sürülen ‘yaratılış’ ve yeni versiyonu ‘akıllı tasarım’ açıklamalarına vuruyor. Evrim sürecini bir mühendislik perspektifinden inceleyen Marcus’un tezi, sürecin son ürünü olan türümüzün hiç de zeki bir ‘tasarımcının’ gurur duyacağı bir eser olmadığı üzerine kurulu. Zaten fazlaca duyulmuş bir deyim olmasa da, ‘kluge’, mühendislik jargonunda, günü kurtarmak için yalapşap yapılan, derme çatma, günün moda deyimiyle ‘çakma’ ürünler anlamına geliyormuş. Yazara göre evrimin hedefi hiçbir zaman mükemmele ulaşmak olmamış. Yaptığı sadece, yanda yörede eline ne geçerse kullanıp bir önceki ürünün üzerine az buçuk birşeyler ekleyip bir sonraki basamağa yollamak. lk örnekler anatomi üzerine ve bizi gezegenimizi paylaştığımız öteki canlılardan ayıran, ellerimizi serbestçe kullanmamızı sağlayan ‘dik yürüme’ becerisi için ödediğimiz bedele odaklı. Aslında anatomik ‘dizayn hatalarımızı’ yüzümüze ilk vuran Prof. Marcus değil. qIllinois Üniversitesi’nden Prof. Stuart Jay Olshansky ve arkadaşlarının “evrimin görevinin insana uzun yaşam vermek değil, üremesini sağlamakla sınırlı olduğu, dolayısıyla insan anatomisinin yaşam süremizi ve kalitesini sınırlayan kusurlarla dolu olduğu” yolundaki tezlerini 10 yıl önce TÜB TAK Bilim ve Teknik dergisinde yayımlamıştık. (Önerilen bazı düzeltmeler: daha kalın ve vücut ağırlığının baskısını azaltacak öne eğik bir omurga, organları daha iyi koruyacak ek kaburgalar, denge merkezini aşağıya kaydırıp düşme ve kemik kırılmalarını önleyecek kısa bir boy, kalın, kaslı bacaklar, yastık görevi yapacak yağlı bir beden, eklemlerin aşınmasını önlemek için geriye doğru da bükülebilen dizler, daha büyük ve hareketli kulaklar...) Ama bir psikologdan beklenebileceği gibi, Marcus’un asıl hedef tahtası, evrimin harikası diye övündüğümüz insan beyni ve zihinsel faaliyetleri. Zaten kitabın tam adı da “Kluge – nsan Zihninin Gelişigüzel Yapısı”. Prof. Marcus önce beynin evrim sürecinde üst üste binen katmanlarını (şiddet, korku, kaçınma, tepki ve motor faaliyetlerden sorumlu ilkel beyin, sonradan üzerine yamanan ve duygulardan sorumlu katman ve hepsinin üzerine görece yeni eklenen, bilinçli akıl yürütme yeteneği sağlayan beyin kabuğu ya da teknik adıyla ‘korteks’. Ama o da öyle ahım şahım olmayan bir bilgisayar programıyla başedebilmek şöyle dursun, çoğu kez en alt kattaki ilkel beynin kendisini esir almasını bile önleyemiyor. Marcus beynin “acil işi görmeye yetecek kadar” evrimleşmesini açıkladıktan sonra, bu yarım yamalak gelişimin kaçınılmaz olarak hafıza, inanç, tercih, zevk gibi zihinsel süreçler üzerindeki etkilerini irdeliyor çok sayıda araştırmadan örnekler vererek. Gelelim bu değerlendirmenin başlığına: Neden bu kitap en az iki kere okunmalı? Benim yaptığım hataya düşülmesin diye... Okura tavsiyem, önce kitabı baştan sona bir solukta (zaten fazla uzun değil, notlar bölümü hariç 164 sayfa), yazarın bilgiyi sanatla, espriyle birleştiren o harika üslubunun, ikide bir “hakkaten yahu” dedirten çıkarsamalarının, aktarılan zekice tasarlanmış, şaşırtıcı ve eğlendirici sonuçlar veren araştırmaların, Armağan Özdemir’in usta çevirisinin tadını çıkara çıkara okumaları. Her bir ya da birkaç sayfada kitabı bırakıp düşünmek, unutmayalım diye notlar almaksa ikinci okumaya... Son bölümünde “gerçek bilgelik” için yapılan bir dizi öneriyse, kitabın sık sık başvurulacak bir kaynak olarak yeniden açılmak üzere sürekli el altında bulundurulmasını gerekli kılıyor.