17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KT SAT PENCEREMDEN Dünyanın en saygın beyin cerrahları stanbul’da Üniversite Nöroşirurjiyenleri Birliği’nin (Society of University NeurosurgeonsSUN) 45. Toplantısı 2127 Haziran tarihleri arasında Yunanistan (Atina) ve Türkiye’de (İstanbul, İzmir) yapıldı. Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat’ın ev sahipliğinde yapılan toplantının, 2426 Haziran 2011 tarihlerindeki İstanbul buluşmasını izledik. Reyhan Oksay Oktay Yenal [email protected] Geçen yazılarımızda büyüme lokomotifinin Doğu’dan Batı’ya kayması konularına ve bütün dünyada kötüleşen gelir dağılımı konularına temas etmiştik. Bu yazıda işsizlik konusunu konuşacağız. İşsizlik Son dünya iktisadi bunalımının üç sonucu artık ayan beyan ortada. İktisadi büyüme ekseni, Batı’dan Doğu’ya kaydı; Gelir dağılımı, hemen her ülkede, olağanüstü bozuldu; İşsizlik arttı. Gerçekten, işsizlik dünyada çok yaygın. Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizlik oranı bu bunalım esnasında %5’lerden %11’lere çıktı. Avrupa’da da bu oranın benzer düzeylere çıktığını görüyoruz. Ülkemizde ise işsizlik oranı, resmi rakamlara göre yüzde 11 civarında, fakat işin uzmanlarına göre bu oran daha yükseklerde. İşsizlik oranlarından söz ederken dikkat edilmesi gereken bir nokta ise işsizliğin birden bire ortaya çıkmayıp son yıllarda giderek artması ve pek azalma sürecine girmemesi. 1929 bunalımında işsizlik konusuna benzer bir durum Keynes adlı İngiliz iktisatçı tarafından tahlil edilmiş. Keynes modelinde, işsizliğin sebebi talep noksanına bağlanmış ve devlet harcamalarını artırarak bu duruma bir çare aranmıştı. Bu kez ise artan işsizlik oranlarının nedeni ve bu duruma karşı alınacak önlemler pek ufukta görünmüyor. İktisatçılar, imalat sanayiinin hemen her ülkede artık yavaşladığını görüyorlar, daha çok Marx’ın izinde gidenler, bugünkü durumu sermayenin organik bileşimindeki değişmeğe bağlıyorlar, kapitalizmin dinamiği sonucu olduğunu iddia ediyorlar. Fakat denilebilir ki iktisatçıların bu yükselen işsizlik oranlarinin nasıl önlenebileceği konusunda açık bir tavsiyeleri yok! Keynesvari önlemleri deneyenler enflasyon korkusu içindeler. Bu işlerin de bankaları iyi denetlemekle düzeleceği yok. Bu arada işsizliğin istatistik tahmin ve ölçülmesi konularında büyük mesafeler alındığını görüyoruz. Ülkemizde de gerek Türkiye İstatistik Kurumu’nun çalışmaları, gerekse bu alanda düşünen iktisatçıların araştırmaları bilgi zenginliğimizi artırmaktadır. Örneğin Koç Üniversitesi’nin hocalarından Profesör İnsan Tunalı’nın vardığı bazı sonuçları burada okuyucularımla paylaşmak isterim. Çalışmalarında Profesör Tunalı Türkiye ekonomisinin yeterince istihdam yaratmadığını, krizleri izleyen sürelerde işsizlik oranının kriz öncesi düzeylere inmediğini, kadınlar ve gençler arasındaki işsizliğin daha yüksek olduğunu, delilleriyle tespit ediyor. Bunlar ve eğitim düzeyi ile işsizlik arasındaki bağlar, herhalde ilginç sonuçlara varılmasını kolaylaştıracak. Türkiye’nin eğitim siyasasını saptarken iş talebinin ve işsizlik durumunun da hesaba katılması kesin. Yalnız üstelememiz gereken bir nokta var: İşsizliğe ve gelir dağılımının bozulmasına çare yakın bir gelecekte görünmediğine göre, bu sosyal sorun ile nasıl başa çıkılacağı konusunda çareyi telafi edici harcamalarda aramak gerekiyor. Bu da son yazılarımda üstelediğim sosyal kapitalist modeller üzerinde çalışmayı gerektiriyor. Gelir dağılımının, işsizlikle de beslenerek daha kötüleşeceğini görerek sosyal siyasamızı buna göre ayarlamamız, yani yoksul ve işsizlere devlet eliyle uzanmamız lazım. Bunun için de geçen yazılarımızda üstelediğimiz sosyal harcamaları artıran siyasalar ve bunları ödeyecek vergi önlemleri, yani sosyal kapitalizm düzeninde koşullar aramamız gerekiyor. M ilyonlarca yıllık insan evriminin bugün ulaştığı noktayı sıradan bir insana anlatmanın en kestirme yolu bir beyin ameliyatının videosunu izletmek olacaktır. Mikroskop altında saatlerce süren ameliyatlarda, bir tümörü çevre dokulara zarar vermeden ve damarların oluşturduğu karmakarışık ağı zedelemeden çıkartabilen bir el becerisine saygı duymamak mümkün mü? 2426 Haziran tarihlerinde stanbul’da bir araya gelen dünyanın en saygın nöroşirurjiyenlerini dinlediğim zaman –ki anlattıklarının pek çoğunu anlamadım hastaların beyin cerrahlarına niçin büyük bir hayranlık ve minnettarlık beslediklerini anlayacak kadar ipucu yakaladım. Bir nöroşirurjiyen yetişmesi için çok uzun bir eğitim, çok yoğun deneyim ve bunların üzerine ustaçırak ilişkisi gerekiyor. Wisconsin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı’ndan Doçent Dr. Mustafa Kemal Başkaya’ya göre nöroşirurji aslında bir sanat. Başkaya, Nöroanatomi Tabanlı Mikrocerrahi başlıklı sunumunda, günümüz beyin ameliyatlarının nelinde bilimsel çalışma ve yayın sayılarında son 10 yıldır ilk 5 ülke arasında. Ülkemizde çok yetenekli ve gelecek vaat eden nöroşirurjiyenler var. Ama bunları kamuoyuna yeterince duyuramadığımız için kimse tanımıyor. Buraya on kadar başarılı genç cerrahımızı da çağırdık. Aslında bu konuda katiyen alçakgönüllü olmamalıyız; yoksa gerçek sanacaklar.” Bu arada 4 yılda bir toplanan Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu’unun (World Federation of Neurosurgical SocietiesWFNS) 2017 yılında yapılacak olan 16. Nöroşirurji Kongresi için stanbul’un adaylığı da gündemde. Türk Nöroşirurji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Murad Bavbek, kongrenin stanbul’da düzenlenmesi için yaptıkları ön çalışmaları şöyle anlattı: “Bu kongre sadece beyin cerrahisi alanında değil tüm tıp disiplinleri açısından çok büyük önem taşıyan bir organizasyon. 2011 yılı Eylül ayında Brezilya’da yapılacak oylama ile 16. Dünya Nöroşirurji Kongresine ev sahipliği yapacak ülke belirlenecek. stanbul’un dışında diğer aday ülke ve şehirler, Londra ( ngiltere), Prag (Çek Cumhuriyeti), Buenos Aires (Arjantin), Madrid ( spanya) ve Bogota Çırağan sarayında verilen açılış resepsiyonu. Soldan sağa Türk Nöroşirurji Derneği Genel Sekreteri Dr. İhsan Solaroğlu, Türk Nöroşirürji Derneği Başkanı Murad Bavbek, , Dünya Beyin Cerrahisi Derneği Başkanı Dr. Peter Black, TÜBA Başkanı Dr. Yücel Kanpolat, SUN Başkanı Dr. Anıl Nanda Toplantıya ev sahipliği yapan Prof. Dr. Yücel Kanpolat, Türkiye’nin sinir ve beyin hastalıkları cerrahisi alanında dünyanın en iyilerinden biri olduğunu söyleyerek, ülkenin bu alandaki konumuna ilişkin şu bilgileri verdi: “Türk beyin ve sinir cerrahları, dünya ge TÜRK YE ÖN SIRALARDA Yazının devamı 16. sayfada CBT 1267/9 1 Temmuz 2011 “olmazsa olmazı”nın mikronöroşirurji yeteneği, sinir anatomisi ve kafatası anatomisi bilgisi olduğuna da dikkat çekti. Toplantıda nöroşirurjiyenlerin sunumlarının yanı sıra stanbul’u, ülkemiz üniversitelerinin geçmişini ve Atatürk’ü tanıtan sunumlara da yer verildi. stanbul’un arkeolojisini Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Türkiye’de 1933 Üniversite Reformu’nu Prof. Dr. Necmettin Pamir, Atatürk, Churchill ve Gandhi’nin Penceresinden Küresel Liderlik konusunu da Prof. Dr. Anil Nanda anlattı. (Kolombiya). stanbul’un şansı çok yüksek.” Bavbek, başta Başbakan olmak üzere devletin tüm kurumlarının stanbul’un adaylığı için her türlü kolaylığı gösterme sözü verdiklerini söylüyor. Prof. Kanpolat’ın geleceğin başarılı cerrahların biri olarak tanıttığı Başkaya’ya bugün nöroşirurjisyenleri en fazla zorlayan nörolojik hastalığın ne olduğu sorduk. şte Başkaya’nın yanıtı: “Beyin tümörleri doktorları en fazla zorlayan hastalıkların başında geliyor. Özellikle kanserli tümörler en zoru. Bugün beyin tümörü tedavisinde cerrahi girişimle tümörü çıkartarak yaşam kalitesini yükseltmeye çabalıyoruz; hayatta kal NÖROŞ RÜRJ YENLER N KORKULU RÜYASI?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle