17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Konumuza devam ediyorum; bu adam aslında abesle iştigale devam ediyor, diye düşünmeyeceğinizi umut ederek... Galileo Galilei hakkında bilmedikleriniz... nastırına gönderildi. Ancak dört yıl sonra gönlünde yatan mesleğin keşişlik olduğunu fark etti. Babası onu manastırdan aldığında çoktan tarikata katılmış olan Galileo yaşamı boyunca meslekten atılmış bir papaz olarak bilindi. Kilisesi’ndeki görevini tehlikeye atabileceği korkusuyla kuramlarını kaleme almaya asla yanaşmadı. Kopernik’in gökbilim kuramını destekleyip tanıtmaya çalışan Galileo bu girişiminden ötürü yaşam boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza daha sonra ev hapsine dönüştürülerek hafifletildi. dinsel geleneklere göre gömülmesine izin verilmeyen Galileo’nun cansız bedeni ölümünden yüz yıl sonra başka bir yere aktarıldığı sırada, hayranlarından biri gizlice sağ elinin orta parmağını kesiverdi. Galileo’nun parmağı şimdi Floransa Bilim Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Engizisyon sorgulamasında Galileo,”Kutsal Kitap insana göklerin nasıl devindiğini öğretmekten çok, cennete nasıl gidileceğini öğretmeyi amaçlıyor,”diyerek görüşünü belirtti. Galileo yaşamı boyunca Katolik ilkelerine bağlı kaldı, ancak üç çocuğunun annesi ile hiçbir zaman evlenmedi. 1617 yılında Galileo, kızlarının bulunduğu manastıra yakın olmak için, Floransa’nın batısında bir villa satın aldı. Galileo evlilik dışı ilişkiden doğan kızları için yüksek bir başlık parası ödemeye hiç de hevesli olmadığından, kızlar yaşamlarının geri kalanını manastırda geçirmek zorunda kaldılar. CBT 1267/ 6 1 Temmuz 2011 Üniversitesanayi işbirliğinin, bu iki kurumun doğalarındaki büyük farklardan dolayı, hemen her ülkede çok güç gerçekleştiğini ve bunun hâlâ böyle olduğunu söylemiş; ama, Türkiye’de karşılaşılan güçlüğün, gelişmiş sanayi ülkelerinde bugün karşılaşılmakta olan güçlüklerden katbekat daha fazla olduğunu vurgulamıştım. Niçin çok daha fazla? Bilindiği gibi, ülkemizde de, üniversitesanayi işbirliğini teşvik için yürürlüğe konmuş pek çok düzenleme var. Dikkati çeken en önemli nokta, bu düzenlemelerin, kaynağını bir kamu kurumundan alan belli bir ‘kadro hareketinin’ ürünü olarak başlamış olmasıdır. O kamu kurumu ‘1990’lı yılların TÜBİTAK’ıdır; yani bir bilim kurumudur. Bu harekette başı çeken de akademik kökenli insanlardır ve onların bu kurumda göreve getirdikleri teknokratlar, uzmanlardır. Yine bilindiği gibi, Türkiye’de sanayii ARGE’ye ve yenilikçi faaliyetlere yönlendirme arayışlarının, ülkenin ulusal yenilik (inovasyon) sistemini kurup geliştirmeyi öngören bir bilim ve teknoloji politikasında ifadesini bulması da, 1990’lı yılların başlarına rastlar. Bu sistemin kurumlarından biri olan Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın (TTGV) kurulması o dönemin ilk habercisidir. TTGV, sanayinin ARGE ve yenilikçi faaliyetlerine finansman imkânı sağlamak için kurulmuştu ve bu vakıf aracılığıyla uygulamaya konan program, sanayii bu faaliyetlerinde üniversiteyle işbirliğine yönlendirecek unsurlar da içermekteydi. Türkiye’nin en geniş kapsamlı, sanayi ARGE yardımı programı da 1995’te yürürlüğe konmuştu. TÜBİTAK’ta kurulan bir birimin (TİDEB) uygulamaya başladığı bu program da, sanayii üniversiteyle işbirliğine yönlendirecek özelliklere sahipti. Üstelik, aynı birimce uygulanmak üzere, ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezleri’nin kurulmasını teşvike yönelik bir program da 1996 Eylül’ünde yürürlüğe konmuştu. Üniversitesanayi işbirliğinin önünü açan bütün bu başlangıç programları o kadronun ürünüdür. Elbette, tek başlarına değil; örneğin, Hazine Müsteşarlığı’nın ve DTM’nin o dönemdeki kadroları en önemli yardımcılarıydı. Bu programlara sahip çıkıp hükümetçe onaylanmasında etkin olan siyaset adamlarını da unutmamak gerekir. Ekleyelim, o kadroyu destekleyenler içinde sanayi kesiminden de unsurlar vardı; ama onlar, doğrudan sanayiciler değil, daha çok, sanayide rol almış, kamu kökenli, teknokratlardır. Kısacası, bu ‘başlangıç’ içinde Türk sanayiinin etkin bir rolü; kurumsal ağırlığı yoktur. Bütün bu uygulamalar, sanayinin talebiyle gündeme gelmiş değildir. Çünkü Türk sanayicisi, 1980’li yılların sonunda, henüz, iyi bir imalatçı olmanın ötesinde, yeni tasarım, yeni ürün geliştirmek, ARGE yapmak, uluslararası pazarlarda kendi ARGE ve yenilikçilik gücüne dayanarak rekabet üstünlüğü kazanmak gibi bir ufka sahip değildir. Böyle bir ufkunuz yoksa üniversiteden ne talep edebilirsiniz; “mavi tulumunu çekip makinanın altına yatabilecek mühendis” yetiştirmesinden başka! Eğer, ARGE’ye, yenilikçiliğe yönelmiş bir sanayiniz yoksa, orada üniversitesanayi işbirliği zaten tanımsızdır. Bugün bile, Türkiye’de kurulu sanayi, defalarca yazıldı, teknolojiye egemen yabancı şirketlerin lisansı altında ve pek çok kritik alanda da onların ortaklığıyla üretim yapan; yetkinliği imalatçılıkla sınırlı bir sanayidir. İstisnaî biriki sektör ya da kuruluş dışında, kendi ARGE ve yenilikçilik gücüne, kültürüne dayanarak yeni tasarım, yeni ürün geliştirebilen bir sanayi değildir. Onun içindir ki, Türkiye’de söz konusu işbirliğini gerçekleştirmek gelişmiş ülkelerdekilerden hâlâ çok daha zordur. Zaten, sanayii üniversiteyle işbirliği yapmaya yönlendirebilmek için dün olduğu gibi bugün de uğraşan kadroların (onlara artık ‘misyoner’ diyorum) asıl dertleri de temelde sanayii ARGE’ye, yenilikçiliğe yönlendirebilmektir... Yönlendirebilseler, yol en azından yarılanmış olacaktır... Gelecek hafta Türkiye’ye özgü zorluğun üniversitelerimizden kaynaklanan nedenlerine değindikten sonra, Kongre’nin mevcut programlarla ilgili değerlendirmelerine, öngörülerine yer vereceğim. ÜSİMP 4. Ulusal Kongresi’nden Notlar (2) •Galileo tıp eğitimi almak üzere bir Cizvit ma sinde Galileo, Dante cehenneminin 2000 kol boyu uzunluğunda olduğu sonucuna ulaştı. Pisa Üniversitesi Galileo’yu matematik profesörlüğü görevine atadı. Ancak birlikte çalışması güç bir insan olması ve öğrencilerine karşı sergilediği uygunsuz tavırları yüzünden sözleşmesi yenilenmedi. Düşen tüm cisimlerin aynı ivmeye sahip olduklarıyla ilgili yasaları ortaya atmış olmasına karşın, Galileo’nun bu görüşünü kanıtlamak amacıyla eğri Pisa Kulesi’nin tepesinden aşağıya toplar yuvarladığı konusunda herhangi bir somut kanıt bulunmuyor. Galileo gerçekte teleskobu bulan kişi de değilteleskop fikrini ilk kez küçük bir dürbün geliştiren Hollandalı gözlük yapımcısından esinlenerek geliştirdi. (Ancak gökyüzünü incelemek amacıyla ilk kez teleskoptan yararlanan kişi Galileo oldu.) Galileo, 1992 yılında, adını kendisinden alan aracın uzaya fırlatılmasından üç yıl sonra Vatikan kilisesi tarafından resmen temize çıkartıldı. Galileo uzay aracı, 2000 yılında, gökbilimci Galileo tarafından bulunan Jüpiter gezegeninin dört uydusundan biri olan Europa’nın donmuş bir okyanusla kaplı olduğu yönünde kanıtlar elde etti. Dünya merkezli bir evrende yaşamadığımız gerçeğine Galileo’nun Jüpiter’in uyduları ile ilgili gözlemleri sayesinde ulaştık. •Polonyalı ünlü gökbilimci Kopernik, Katolik • •Kilise tarafından aforoz edilen ve öldüğünde • • • • • • • Einstein idi. Ünlü bilim adamı, Gerçeklikle ilgili bilgiler deneyimle başlar, deneyimle son bulurlar. Salt mantıksal yöntemlerle elde edilen önermeler boştur ve olgusal içerikten yoksundurlar. Galileo bunu görebildiği ve özellikle de bu gerçeği bilim dünyasının kafasına sokmaya çalıştığı için çağdaş fiziğin hatta çağdaş bilimin babası sayılır,” diyordu. •Satürn’ün oluştuğu görüşüne kapı•Galileo’nun en tutkulu hayranlarından biri de lınca, Galileoüç parçadanbulguları çevrik sözcükelde ettiği lerle şifrelemek suretiyle gizledi. Galileo kimi buluşlarının taslaklarını da kâğıda çizdi. Bu çizimlerin arasında ışığı bir yapının arasından geçiren mumayna karışımı bir düzenek, otomatik bir domates toplayıcısı, açılarak çatala dönüşen bir cep tarağı, bir dolma kalem de yer almaktaydı. Babasının ölümünden sonra Galileo, borçlarından ötürü hapise atılacağı korkusuyla, topların yerini belirleyen askeri bir pusula tasarımıyla geçimini sağladı. Daha önceki buluşu olan ve ateş ölçmeye yarayan ilk termometre ise parasal açıdan tam bir fiyasko oldu. Mikelanj ile Makyavel’in arasına gömülen Galileo’nun mezar taşına “Yine de Dünya dönüyor” sözcüklerinin yazılmasını istediği söylense de, bu doğru değil. Rita Urgan, Kaynak: Discover • Söylentilere bakılırsa, Galileo sarkaçlarla ilgili araştırmasına Pisa katedralindeki bir lambanın öne geriye salınışını izlediği sırada başladı. Galileo deneylerini havada yaptığından, sarkacın salınım süresinin sabit olduğu gibi yanlış bir görüşe kapıldı. Galileo sarkaçlı bir saat yapmayı yaşamı boyunca başaramadı. Matematiğe duyduğu ilgi ve Dante’nin lahi Komedya adlı yapıtında anlattığı cehennemin boyutlarını belirleme konusundaki kararlılığı saye • • • • •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle