Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR K YEN ULTRA AĞIR ELEMENT Bir bilim komitesi bugüne dek keşfedilen en ağır iki elementi onayladı. Böylece 114 ve 116 numara ile periyodik sisteme iki yeni üye katılmış oldu. Üstelik de bu daha bir başlangıç. Uranyumdan daha ağır olan atomlar “transuranyum” olarak sınıflandırılır. Bu element çekirdeğindeki 92 protonla periyodik sistemdeki en ağır elementtir. Çekirdek fizikçileri yıllardan bu yana daha ağır elementler üretmeye çalışıyor. Hedefleri, örneğin yeni malzeme üretiminde kullanılabilecek, yepyeni özellikler gösteren ve on yıllar boyu sabit kalan atomlar elde etmek. Bilim insanları şimdilik teorik olan bu ağır elementler grubunu “ stikrar adası” olarak isimlendirmişler ve bu tür adaların çekirdeklerinde 120 veya 126 proton bulunan atomların etrafında varlıklarını sürdürdüklerini tahmin ediyorlar. Henüz bu hedefe ulaşmış değiller. 114 ve 116 numaralı iki yeni element sadece birkaç migârları ölçen çok sayıda uydu var. Ama okyanuslardaki tuz oranını ölçen uydular çok azdı. 287 milyon dolarlık ölçüm aleti “Aquarius” okyanustan yansıyan mikrodalgaları ölçüyor. Bilim insanları bunların yardımıyla tuz oranını saptıyorlar. Ölçümlerin radyo ve radar dalgalarıyla bozulmaması için diğer bir alet tüm verileri karşılaştırıp, kontrol ediyor. Proje Amerikan Uzay Ajansı NASA ve Arjantin Uzay Ajansı CONAE’nin ortak bir çalışması. Fakat projeye Brezilya, Fransa ve talya da katıldılar. rini değerlendirmiş. Bu çalışma ona boşanmadan önce ve sonraki verileri analiz etme olanağı sunmuş. Matematikteki başarısızlık dışında, boşanma sürecinde çocukların özgüveni zayıflıyor ve daha korkak oluyorlar. Araştırma çerçevesinde boşanmanın öğrencilerin okuma yetileri üzerinde hiçbir etkisi olmadığı da ortaya çıkmış. yaranın sıcaklığına göre rengini kırmızıdan maviye dönüştürüyor. Yara iltihaplandığında normalde ısınır, soğuduğunda ise örneğin kan akışı zayıflamıştır. Sıcaklık farklılıklarına tepki gösteren sıvı kristalli sargı beziyle, yarım santigrat dereceden daha düşük olan sıcaklık değişimleri ölçülebiliyor. Bilim kadınının amacı, kronik yaralar için sargı bezleri geliştirmek. DEN ZLER NE KADAR TUZLU? Bilim insanları dünya denizlerindeki tuz oranını uzaydan ölçmek istiyorlar. Bu amaçla Arjantin’de üretilen bir uzay aracı kısa bir süre önce Delta2 roketiyle uzaya fırlatıldı. 657 km. yükseklikte dünyamızın etrafında dönecek olan uydu, NASA tarafından geliştirilen bir enstrümanla dünya denizlerindeki tuz oranını ölçecek. “Aquaris” olarak isimlendirilen araç o kadar hassas ki, birkaç litre su içindeki bir tutamlık tuz değişimini bile ölçebiliyor. Denizlerdeki tuz oranı en üst tabakalarda değişebiliyor. Denizlerdeki tuz oranlarıyla ilgili veriler, iklim değişiminin uzun vadede daha iyi öngörülmesine izin verecek. Yörüngede düzenli olarak sıcaklıkları, su seviyelerini ve okyanuslar üzerindeki rüz BOŞANAN A LELER N ÇOCUKLARI MATEMAT KTE BAŞARISIZ Amerika’da 3500 ilkokul öğrencisiyle gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda anne babası boşanmakta olan öğrencilerin matematikte başarısız oldukları ortaya çıktı. Fakat boşanma deneyimi atlatıldıktan sonra başarı oranı diğer öğrencilerle aynı seviyeye ulaşıyor diyor KIRIŞIKLIKLAR, KEM K YOĞUNLUĞU HAKKINDA B LG VER YOR Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre kadının yüzündeki ve boynundaki kırışıklıkların durumu ke lisaniye dayanıklılar, daha sonra daha hafif atomlar olarak parçalanıyorlar. Rusya’daki Joint Nükleer Araştırmaları Enstitüsü’nden (JINR) Yuri Oganessian ve Kaliforniya Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan Ken Moody, yeni elementleri JINR’deki bir parçacık hızlandırıcısında üretmişler. Araştırmacılar element 116’yı elde etmek için çekirdeğinde 96 proton bulunan küriyum elementini 20 protona sahip kalsiyum çekirdekleriyle çarpıştırmışlar. Yeni atom gerçi bir saniyeden az dayanmış ama dağılırken de element 114 oluşmuş. Yarım saniye kadar sonra bu element de dağılmış. Bu dağılma sürecinde ise kopernikium meydana gelmiş. Kısa bir süre önce 112 numarayla periyodik sistemdeki yerini alan “Cn”, tüm elementlerin en hafifi olan hidrojenden 277 misli ağır. Son olarak üretilen iki yeni element henüz resmi olarak isimlendirilmedi. Geçici olarak “ununquadium ve ununhexium” olarak adlandırıldılar. Wisconsin Üniversitesi sosyoloğu Hyun Sik Kim, American Sociological Review dergisinde. Boşanmadan önce belirgin bir farklılığın görülmemesi bilim insanları için sürpriz olmuş. Sonuçta öğrencilerin boşanma öncesindeki tartışmalardan etkileneceklerini düşünmüştük diyor Kim. Araştırmacı 1998 yılında yuva yaşında olan ve anne babalarıyla uzun vadeli araştırmaya katılan 3500 çocuğun verile mik yoğunluğu hakkında bilgi veriyor. Kırışıklıkların çok fazla ve derin çizgiler halinde olması bedende düşük protein seviyesine dolayısıyla da düşük kemik yoğunluğuna işaret ediyor diyor bilim insanları. Halen sürmekte olan araştırmada hiçbir kozmetik müdahalede bulunmayan ve menopoz dönemini birkaç yıl önce atlatan 114 kadın incelenmiş. Araştırma süresince düzenli olarak yüzde ve boyundaki on bir bölgedeki esneklik durumu izlenerek tıbbi aletlerle ölçülürken, kemik yoğunluğu ultrason ve röntgenle kontrol ediliyor. Yale Üniversitesi Jinekoloji Profesörü Lubna Pal’ın açıklamasına göre yüzdeki kırışıklar arttıkça ve çizgiler derinleştikçe, kemik yoğunluğu da düşüyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ŞİŞMANLIKTAN ÖSTROJEN DE SORUMLU Şişmanlarda ve aşırı kilolularda dengeli beslenme ayarı bozuktur. Amerikalı bilim insanları şimdi bundan beyindeki östrojen miktarının da sorumlu olabileceğini söylüyor. Yeni geliştirilmiş bir görüntüleme tekniğiyle yapılan incelemeler sonucunda, aşırı kilolu insanların bazı beyin bölgelerinde önemli ölçüde daha az östrojen üretildiği görüldü. Bununla birlikte düşen östrojen seviyesinin şişmanlık nedeni mi olduğu yoksa şişmanlığın bir sonucu mu olduğu kesin olarak bilinmemekte. Hormon üretimini uyaran etki maddeleri, iştahı kesip beden ağırlığını düşürüyor olabilir diyor araştırmacılar. Östrojen sadece cinsellik hormonu olarak etkimekle kalmayıp uyarı maddesi olarak da önemli bir rol üstlenir. Tekniğimizle beslenme davranışını etkileyen aromataz enziminin aşırı ve normal kilolularda ne kadar etkin olduğunu saptadık diyor Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’ndan GeneJack Wrang. Aromataz, östrojen üretimi için en önemli enzimdir. Bilim insanları pozitron emisyon tomografisinin (PET) özel bir türüyle beyindeki bu enzimi görünür kılmışlar. Bu amaçta katılımcılara aromatazda biriken işaretleyici hafif radyoaktif bir madde aşılanmış. Daha sonra beyin taraması yapıldığında enzimin yeri ve göreceli etkinliği saptanabilmiş. Uzmanlar bu yöntemle beş sağlıklı aşırı kilolu ve on üç normal kilolu insanın beynini inceleyince, yüksek beden kitle endeksine sahip insanların hipotalamuslarında, talamus ve amigdalalarındaki aromataz etkinliğinin yüzde 2530 oranında daha düşük olduğunu görmüşler. Bu beyin bölgelerindeki östrojen seviyesi de normal kilolu insanlarınkine kıyasla daha düşük çıkmış. AKILLI SARGI BEZ CBT 1266/ 4 24 Haziran 2011 Sargı bezinin altındaki yaranın durumu sadece tahmin edilebilir. Yeni üretilen bir sargı bezi renkle yaranın durumu hakkında bilgi veriyor. Avustralya’da geliştirilen yeni sargı bezi yaranın durumuna göre renk değiştirerek daha iyi tedavi olanağı sunuyor. Projeyi yöneten Commonwealth Araştırma Organizasyonu’ndan Louise van der Werff’ın açıklamasına göre sargı bezi,