Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Internet bağımlılığının birey üzerindeki etkisi ülkenin kültürüne göre değişiklik gösteriyor. Kore ya da Japonya gibi ülkelerde gözlenenen “sanal hastalıkların” internet kullanan diğer ülkelerde de gözleneceği doğru bir saptama olmayacaktır. 41 yaşındaki bir adam iki yıl hapis cezası alıyor. Sebebi eşiyle birlikte internet kafelerde bilgisayar oyunu oynarken bebeklerine yemek yedirmeyi ihmal etmeleri ve bunun sonucunda bebeklerinin ölümüne neden olmaları. Ne oyunu oynuyorlarmış dersiniz? Sanal bir bebek büyütüyorlarmış. Ya da 15 yaşında intihar eden bir çocuğun hikâyesine ne dersiniz? Önce annesini öldürüyor sonra da intihar ediyor. Sebep? Annesi internette oyun oynamasına izin vermedi diye. Bu tür örnekler daha ziyade internetin en yaygın olarak kullanıldığı ülkelerden birisi olan Güney Kore’de gözlenmekte. Internet bağımlılığı G.Kore gibi ülkelerde ciddi bir sorun. Bu sebepten olacak geçen aylarda ülkede özel bir klinik açılmış. Internet bağımlılarını kabul eden bu klinik sanal bağımlılığı ortadan kaldırmak üzere tedavi uyguluyor. Internet bağımlılığı genel bir olgu olarak ele alınmamalı. Her ülkenin kültürü bireylerin verdiği/vereceği tepkiyi belirlemede önemli bir unsur olarak yerini alıyor. Örneğin aynı G.Kore’de daha yirmi yaşına gelmeyen gençler bilgisayar oyunlarından milyonlarca dolar kazanabiliyorlar. Oyun programı yazarak değil; profesyonelce oyun oynayarak. Doğru duydunuz; G.Kore gibi ülkelerde bilgisayar oyunu oynamak artık bir hobi olmaktan çıkıp profesyonelce yapılan bir uğraş haline gelmiş durumda. Tabii bu durum bir kaç ülkenin tekelinde olan bir şey değil. Herhangi bir ülkede yaşayan internet müdavimleri de bu sektöre girebilir, bilgisayar oyunlarını profesyonelce oynayıp, para kazanabilir. Tek kriter oyunda yüksek performans göstermek. Tabii işi suistimal edenler de yok değil. Örneğin geçtiğimiz günlerde gazetelerde çıkan bir habere göre Çin’de uzun saatler fabrikalarda çalıştırılan işçiler akşamları da bilgisayar oyunları oynamaya zorlanıyormuş. Bu oyunlar, başarı gösterildiğinde sadece hiçbir işe yaramayan puan kazanmakla sınırlı değil. Sanal para da kazanılabiliyor. Bu sanal paralar banka hesaplarına aktarılarak gerçek para haline gelebiliyor. Bunların hepsi yasal. Yasal olmayan insanların zorla bu oyunlarda oynatılması ve kazandıkları paralara el konulması. Sanal oyun sitelerinde sanal para kazanılması ve bu paraların gerçek paraya dönüştürülmesi oldukça yaygın. Ülkemizde de bunun basit bir örneğini sanal bahis sitelerinde görüyoruz. Burada da gerçek para banka hesabından bahis sitesindeki kişisel hesaba sanal para olarak aktarılıyor ve bahis oyunları bu sanal paralarla oynanıyor. İkramiye kazanılması durumunda aynı yolla sanal para bankaya transfer edilerek gerçek para haline geliyor. Second Life gibi sanal sitelerde pek çok aktivite sanal para ile yapılıyor. Avatarınıza yeni bir giysi almaktan tutun da şirketiniz için bir ofis oluşturacaksanız bu ofisi tutmak için “mal sahibine” ödeyeceğiniz kiraya kadar. Arsa spekülasyonu örneğin bir ara öyle bir aşamaya gelmişti ki sanal arsa satışı yapan bir Çinli bu amaçla “gerçek” bir şirket kurup, Çin’deki tüm akrabalarını sanal emlakçı olarak işe almıştı. Bu kişilerin tek yaptığı bilgisayar başında sanal site üzerinde sanal arsa almak isteyenlere hizmet vermek! Sanal dünyada vakit geçirmenin hastalık düzeyinde bir bağımlılık haline gelebilmesi için sokakta yaşamın oldukça bireysel, içe kapanıklığı körükleyici kültürel özelliklere sahip olmasını gerektiriyor. Kore, Japonya gibi ülkelerde geçerli olan bu durum örneğin tezcanlı Akdeniz Kültürüne sahip İtalya, İspanya, Türkiye gibi ülkelerde geçerliliğini kolayca yitiriyor. stanbul Arkeoloji Müzeleri 120 yaşında 1887 yılı başında Lübnan’ın (bugünkü) Sayda şehrinin yakınlarında Aya’a olarak tanınan mevkiin sahibi Mehmet Şerif Efendi, yerel makamlardan aldığı izin belgesiyle arazisini taş ocağı olarak işletmek üzere kazı çalışmalarına başlar. 2 Mart 1887’de, Sayda Kaymakamı Sadık Bey’e, altında mezar olması muhtemel bir kuyu bulduğunu haber verir. Kaymakam ertesi gün buluntu yerine gittiğinde, kuyunun doğu iç duvarındaki bir delikten, içinde biri kabartmalarla süslü iki lahit bulunan bir mezar odasının olduğunu saptar. Bunun üzerine, kuyuyu Sayda jandarma karakolu subaylarından Esat Efendi’ye emanet ederek, olayı vakit geçirmeden Suriye Genel Valisi Naşit Paşa ile Beyrut Mutasarrıfı Nasuhi Bey’e duyurur. Nezih Başgelen, ArkeologEditör İnternet Bağımlılığı S adık Bey, araştırmaları sırasında biri güneye diğeri kuzeye açılan ve içinde yine lahitler bulunan iki mezar odası daha ortaya çıkarır. Naşit Paşa, çalışmaları yönetmesi için yolladığı Vilayet Başmüfettişi Beşara Efendi’nin gelişine kadar faaliyetleri durdurur. 15 Mart’ta Sayda’ya gelen Beşara Efendi, birbiri ardına yedi mezar odası açar. Bunların hepsinin içinde lahitler yer almaktadır. Hemen bir rapor hazırlayarak bunu, bazı planlar ve profil çizimleriyle birlikte, stanbul’daki Milli Eğitim Bakanlığı’na iletilmek üzere 24 Mart’ta Naşit Paşa’ya sunar. Sultan II. Abdülhamit, Beşara Efendi’nin raporu üzerine, Osman Hamdi Bey’e Sayda’ya gidip henüz bulunmuş olan değerli eserleri yerlerinden çıkararak devlete ait bir gemiyle stanbul’a taşıma ve gerekirse aynı yerde başka kazılar yapma görevini verir. Osman Hamdi Bey, 18 Nisan 1887’de stanbul’dan ayrılır. Aynı ayın 30’unda Sayda’ya varır ve vakit geçirmeden çalışmalara başlar. Fenike krallarına ait olduğu düşünülen iki hypoje’de toplam 18 lahit bulunur. Lahitleri çıkarabilmek için rampalı bir yeraltı yolu açılır ve lahitler tahta kazıklar üzerinden halatlarla çekilerek çıkarılır. Bulunan 18 lahtin 7’si belgelenerek yerinde bırakılır. 20 Haziran’da, lahitlerin yerlerinden çıkarılıp gemiye yüklenmesi işi bitmiştir. skender, Ağlayan Kadınlar, Satrap, Likya, Tabnit Lahdi gibi birbirinden önemli eserler Osman Hamdi Bey’in çabalarıyla çıkarılıp bir gemiyle stanbul’a getirilir. Bu keşif tüm dünyada geniş yankılar yapar ve Osman Hamdi Bey’i meşhur eder. LK MÜZE Sidon kazısının sonuçlarından memnun kalan Sultan II. Abdülhamit, bir irade çıkararak bakanlıktan: 1) Kazılara devam etmek üzere gelecek yıl da Osman Hamdi Bey’in Sayda’ya gönderilmesini, 2) Bulunan lahitlerin konulması için özel bir yapının inşa edilmesini, 3) Son olarak da kazı yapılan arazinin sahibi Mehmet Şerif’e 1.500 Türk Liralık bir ikramiye verilmesini istemiştir. Bunun üzerine bu eserlerin sergilenebilmesi için bugünkü Arkeoloji Müzeleri ana binasının yapımı planlanır. Osman Hamdi Bey tarafından Mimar Vallaury’e, Ağlayan Kadınlar lahdinin cephesi örnek alınarak hazırlatılan planlar çerçevesinde, önceleri tek katlı olarak düşünülen yapı, Osman Hamdi Bey’in çabaları ve Sultan II. Abdülhamit’in onayıyla iki katlı olarak tamamlanır. Türkiye’nin ilk özgün müze binası olan bu yapı 13 Haziran 1891 tarihinde hizmete açılmıştır. Anadolu’da sayıları hızla artan arkeolojik kazı merkezlerinden gelen çok sayıdaki eser yeni müzenin de genişletilmesini gerekli kılar. Eylül 1898’de müzenin doğusuna bir kanat inşasına başlanır. Mimar Vallaury tarafından planlanan ve MimarRessam Pietro Bello’nun kontrolü altında yapılan bu yeni bina 7 Kasım 1903’te Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Haşim Paşa tarafından hizmete açılır. Bu bölüm de kısa sürede gelen eserlerle dolunca 1904’te batı yönüne de yeni bir kanat inşasına başlanır. Mayıs 1907’de açılan bu ikinci ek bölüm ile müze bugünkü görünümünü kazanmıştır. Zaman içinde, Klasik Eserler Bölümü restorasyona ve yenilenmeye gerek göstermiş, ayrıca koleksiyonların zenginleşmesi de ek bir yapının daha inşasını zorunlu kılmıştır. 1968’li yıllarda yapılmaya başlayan bu ek bina, ancak müzenin kuruluşunun 100. yılında (13 Haziran 1991) açılabilmiştir. CBT 1266/ 12 24 Haziran 2011 13 Haziran 1891’de açılan müzenin ana binası. Ana binanın alt katında 20, üst katında 16 olmak üzere toplam 36 sergi salonu vardır. Ek binanın, 34. katlarında Anadolu ve Çevre Kültürleri, 12. katlarında Kültür Belgeleriyle stanbul bölümleri yer almaktadır. Ana bina ile ek bina arasında, 30 kodu denilen mekânda Assos Athena Tapınağı’nın ön yüzü bire bir yeniden kurulup friz parçaları yerine konulmuştur. Burada, bir çocuk müzesi de oluş BUGÜNKÜ MÜZE