28 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Sanayici ARGE yapmadan dünya ile rekabet edemiyor/edemeyecek. ARGE için gereken yatırımlar [örneğin bir araştırma laboratuvarı] yapılabilir [sanayici açısından yeterince ekonomik] olmamaktadır. ARGE üniversitede veya üniversite ile işbirliği içinde yapılabilir. Prof. Dr. Haluk Karadoğan Türkiye ‘ithal mal cenneti’ ürkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’na göre, Türkiye dünyada en düşük gümrük tarifesi oranlarına sahip ülkelerden biri ve “ithal mallar cenneti”. TİSK, şu görüşleri bildirdi: “Dünya Bankası tarafından yayımlanan 2008 Dünya Ticaret Göstergeleri Raporu’na göre Türkiye, Raporda kapsanan 125 ülke arasında en liberal ticaret politikaları uygulayan 4. ülke konumunda bulunmaktadır. TİSK Araştırma Servisi’nin incelemesine göre Dünya Bankası tarafından hesaplanan gümrük tarife oranları ülkeler itibariyle karşılaştırıldığında, bu oranın Türkiye’de rakiplerine kıyasla çok düşük kaldığı görülmektedir. Öyle ki, Türkiye’nin gümrük vergisi oranı, aralarında ABD ve AB üyeleri gibi pek çok zengin ülke ile Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi yükselen piyasa ekonomilerinin de yer aldığı ülkeler grubunun altındadır (Bkz. Şekil). Türkiye’nin hesaplanan gümrük tarifesi oranı %1,52 iken, ABD’nin %2,42, AB’nin %3,83, Çin’in %5,30, Rusya’nın %6,62, Brezilya’nın %9,39, Hindistan’ın %15,05 düzeyindedir. Söz konusu veriler, ülkemizin adeta ‘yolgeçen hanına döndüğünü’ ve ‘ithal mallar cenneti’ haline geldiğini göstermektedir. Türkiye’nin Dünya Bankası sıralamasındaki yeri, Türk Sanayiinin rekabet gücü ve ekonomimizin geleceği açısından hayli düşündürücüdür. Dış ticaret açığının ve cari açığın hızla arttığı bir dönemde bu konunun ilgili kesimlerle birlikte ivedilikle ele alınması gereklidir.” Deneyimlerimizi Paylaşmak (3) Bu hafta da, ‘ÜniversiteSanayi İşbirliği Ulusal Kongresi2008’de dinlediğimiz bir akademisyenin, İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Karadoğan’ın, ‘üniversitesanayi işbirliği’ konusunda mensup olduğu üniversitenin deneyimlerine dayanarak bizlere aktardığı görüşlerine (bu köşenin elverdiği ölçüde) ve meseleyi ele alış biçimine yer vermek istiyorum. Sayın Karadoğan, “Üniversite – Sanayi İlişkilerine İTÜ Yaklaşımı” başlığını taşıyan sunuşuna şu üç tespitle başladı: Sanayici ARGE yapmadan dünya ile rekabet edemiyor/edemeyecek. ARGE için gereken yatırımlar [örneğin bir araştırma laboratuvarı yatırımı] yapılabilir [sanayici açısından yeterince ekonomik] olmamaktadır. ARGE üniversitede veya üniversite ile işbirliği içinde yapılabilir. Ve bu tespitlerin hemen ardından ekledi: “Gerçek ARGE için altyapı şart: Öğrenci, laboratuvar, bilgi işlem olanakları, kütüphane, öğretim üyesi/araştırıcı, [araştırma için uygun] ortam, bütçe ve zaman... Bu yeteneklere sahip olan merkezler gerçek ARGE yapabilir.” Belli ki, Karadoğan sanayi ile işbirliğinde üniversitesi açısından olmazsa olmaz bir koşulu, baştan, açık kalplilikle ortaya koyuyor. Anlatmak istediği şu: Sanayinin ihtiyacı eğer “gerçek ARGE” ise bize gerçekten ihtiyacı vardır ve ancak o zaman, işbirliğinin bizim için bir anlamı ve sanayie de yararı olur... Geçen hafta sözünü ettiğim, sanayi kesiminin, üniversiteyle işbirliği pratiğini yaşamış deneyimli temsilcisi Refik Üreyen de benzer şeyleri söylemiyor muydu? İsterseniz hemen anımsayalım: “Sanayi bugünün problemini üniversiteye, öğretim üyesine değil mühendise çözdürmelidir... Sanayi [ancak] geleceğin ürün ve üretim yöntemleri konusundaki bilgi ve teknoloji açığına ilişkin sorunlarını üniversite ile paylaşmalı ve [çözüm için] 27 yıllık projeler oluşturmalı, bunun için kaynak ayırmalı... Üniversite sanayi işbirliğinde zaman, gelecekte başlar...” Karadoğan, “gerçek ARGE” derken tam neyi kastediyor? Bunun ipuçlarını Üreyen, alıntıladığım açıklamasıyla veriyor ama, belki de, “gerçek ARGE”nin net bir tanımı yapılıp bunun üzerinde uzlaşılmasında yarar var. Bu konuda Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması’nın ekindeki Sübvansiyonlar ve Telâfi Edici Tedbirler Anlaşması’nda yer alan ‘sınaî araştırma’ ve ‘rekabet öncesi sınaî geliştirme faaliyeti’ terimleri, uzlaşma için, kanımca, iyi bir başlangıç olabilir. Biliyorsunuz, ‘sınaî araştırma’ terimi “yeni ürünlerin, proseslerin ya da hizmetlerin geliştirilmesi ya da mevcutların önemli ölçüde iyileştirilmesinde yararlanılabilecek yeni bilgiler bulunması amacını taşıyan plânlanmış araştırma ya da kritik incelemeleri” ifade etmektedir. ‘Rekabet öncesi sınaî geliştirme faaliyeti’ terimiyse, “sınaî araştırma bulgularının yeni, değişik ya da iyileştirilmiş ürünler, prosesler ya da hizmetlere yönelik bir plân, taslak ya da tasarıma dönüştürülmesini anlatmaktadır. ...ilk prototipin ortaya konması ve ayrıca, ...ürün, proses ve hizmet seçeneklerinin kavramsal formülasyon ve tasarımı ile ilk gösterimleri [demonstrasyon] ya da pilot projeler de” bu tür bir faaliyetin kapsamına girmektedir. İşte böylesi bir ‘sınaî araştırmageliştirme’ tanımı üniversiteyle sanayi arasındaki muhtemel (olası) ARGE işbirliğinin genel çerçevesini de ortaya koyabilir. Karadoğan, sunuşunun devamında yine üniversitesinin deneyimlerine dayanarak, “sanayici ve üniversite açısından işbirliğini güçleştiren konulara” işaret etti. Bunu yaparken de, İTÜ, sanayi ile işbirliği deneyimini hangi tarihsel süreçte kazanmıştır; 1960’lı yıllardan günümüze, geçilen aşamaların dökümünü verdi. İTÜ’nün işbirliği konusunda bugünkü yaklaşımı, imkânları ve sınırları nedir; yola nasıl devam edilmelidir; Karadoğan, bu konularda da ilginç tespitler yaptı. ‘Üniversitesanayi işbirliği’ bu köşede sürekli olarak ele alınan konulardan biridir. Yeri geldikçe, Karadoğan’ın bu deneyim aktarımlarını da sizlerle paylaşacağım. T Elektronik Haberleşme Yasası geliyor E lektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın (EHK), Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından Genel Kurul’da görüşülüp kanunlaşması beklenirken, devletin ve sektörün ileri gelenleri, “geleceği” konuşmak üzere Sapanca’da bir araya geldi. Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı (EHK), Komisyon’da kabul edildi; Genel Kurul’da görüşülüp kanunlaşması bekleniyor. Sektörün daha da büyütülmesi, telekomünikasyon pazarının serbestleşmiş, rekabete açık ve olgun hale getirilmesi sonucunda bu alanda yatırım ve istihdamın artırılması, telekomünikasyon hizmetlerinin daha ucuz ve yaygın olarak kullanılabilmesi için yapılması gerekenler var. Bu konular TELKODER’in Elektronik Haberleşme Kanunu ve Ötesi başlığı altında düzenlediği Telekomünikasyon Zirvesi’nde tartışıldı. 11 Temmuz Cuma günü Sapanca’da gerçekleştirilen etkinlik, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, TBMM Komisyon Başkanı ve Samsun Milletvekili Mustafa Demir, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu ile Telekomünikasyon Kurulu Başkanı Tayfun Acarer’in yanı sıra, Telekomünikasyon Kurumu ve Rekabet Kurumu üyeleri ile, TELKODER üyesi olan işletmeciler, Türk Telekom ve GSM firmalarının yöneticilerini de bir araya getirdi. Yeni elektronik haberleşme yasası ve dünyada telekom alanındaki gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım vatandaşı olumlu etkileyecek uygulamaların çok yakın bir tarihte olacağını, bu çerçevede; şehiriçi telefon görüşmelerinin rekabete açılacağını, hızlı internette rekabeti teşvik edici önlemlerin alınmaya başlanması ile TTNet dışındaki yeni işletmecilerin daha etkin çalışmalarının sağlanacağını ve böylelikle vatandaşa seçme hakkı ve ucuz hizmet sunmanın sağlanacağını, ifade etti. CBT 1114/ 6 25 Temmuz 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle