24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Sonuçlar Atrazin veya Glyphosat gibi tarım ilaçlarının kurbağaların dişileşmesinden sorumlu olabileceğini göstermekte. Dünyanın birçok yerinde kullanılan bu maddelerin kurbağaların azalmasına yol açabileceği sanılmakta. Ayrıca sonuçların başka hayvanlar için hatta insanlar için bile geçerli olabileceğini düşünüyor uzmanlar. Sitrulin maddesi kabukta daha fazla, fakat Patil etli kısımdaki sitrulin maddesini arttıracak bir yolun olduğuna inanıyor. ŞİŞMANLIĞA KARŞI ON BİN ADIM Yürümek gibi en basit hareketlerin bile şişmanlığı önleyebileceğini hesaplayan bilim insanları, olumlu sonuçlar alabilmek için on kilometrelik yürüyüşler yeterli diyorlar. İsveç’teki K a l m a r Üniversitesi’nde Anders Raustorp ile çalışan bilim insanları yaşları 1994 arasında değişen 3000’i aşkın katılımcıyla yürüme testleri yapmış. Yaş ortalaması 47 olan katılımcıların üçte ikisi kadındı. Araştırma süresince tüm katılımcılara aynı model adımsayar takılmış. Bu şekilde elde edilen sonuçlara göre bilim insanlarının çeşitli yaş grubundaki kadınlara önerdikleri yürüme mesafeleri şöyle: 1840 yaş grubundaki kadınlar günde 12.000 adım (9,6km), 4050 yaş grubundaki kadınlar günde 11.000 adım (8,8km), 5060 yaş grubundaki kadınlar günde 10.000 adım (8km), 60 yaş üzeri kadınlar günde 8000 adım (6,4km), Erkekler için önerilen mesafeler ise şöyle: 1850 yaş grubundaki erkekler 12.000 adım (9,6km), 50 yaş üzeri erkek 11.000 adım (8,8km). Sevgili okuyucularım: Yurdumuzda son birkaç yıldır yaşanan bilgi kirliliğinin en önemli öğelerinden biri, yobazlığın düşünce özgürlüğü, yobaz çığırtkanlığının liberallik ve bilimsel düşüncenin modası geçmiş pozitivizm diye topluma sunulmasıdır. Yanlışlanabilirliğin Asimetrisi ve Liberal Düşünce Bu düşünce demetinin kasıtlı olarak bazı mihraklar tarafından pazarlandığı kesindir. Ancak ben bu düşünceleri, sanki iyi niyetli ama bilgisiz insanların düşünceleriymiş gibi ele alarak, ne kadar temelsiz ve zırva olduklarını anlatmaya çalışacağım. Anlatacaklarım modern bilim felsefesinin konuları arasındadır ve Galile’den Einsetin’a pek çok bilim insanı tarafından çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir. Modern bilim felsefesinin esaslarından biri Karl Popper tarafından ilk kez 1933 yılında ifade edilmiş, 1934 yılında da bir kitap çerçevesinde tüm cepheleriyle sunulmuş olan yanlışlanabilirliğin asimetrik olduğudur. Comte’un pozitivizmi, yani her türlü gerçeğe salt gözlemle mutlaka ulaşılabileceği fikri bu buluşla çökmüştür. Genel önermeler (ör. yerçekimi kanunu) ve hakkındaki tüm bilgilerin toplanmasının artık mümkün olmadığı şeyler (ör. Permiyen devri sürüngenleri soğuk kanlı mıydılar? Cengiz Han gün muntazaman beş defa tuvalete gider miydi?) yalnızca yanlışlanabilirler, fakat doğrulanamazlar. Yerçekimi kanununa uymayan tek bir gözlem, bu kanunun reddine neden olur. Permiyen devri sürüngenlerinde bulunabilecek tek bir kürk örtüsü, soğukkanlı tezini çürütür. Cengiz’in yaşamından tek bir detaylı gündelik haber her gün muntazaman tuvalete gittiği tezini çürütebilir. Ama bunları ispatlamaya yetecek kadar gözlem yapamazsınız. Mutlak gerçek olmak iddiasında olan dinlerin ileri sürdüğü pek çok ifade çürütülmüştür. Dünyanın din kitaplarında yazdığı gibi yaratılmadığını kesinlikle biliyoruz. İnsan ve hayvanların da din kitaplarında anlatıldığı şekilde ortaya çıkmadıklarını biliyoruz. Doğa olaylarının da orada anlatıldığı gibi olmadığı ispat edilmiştir. Yani bu kitapların her şeye kaadir bir tanrıdan gönderilmedikleri kesindir. Aklı başında yorum, bu kitapların zamanlarının bilgi düzeyini yansıttıkları ve insan eliyle oluşmuş olduklarıdır. Bu açıkken, toplumun hâlâ orada yazanlara saygı göstermesini beklemek, bir kesiminin ve bazı kurumlarının oradaki biglilere göre düzenlenmesine izin vermesini istemek hangi akla sığar, bunu anlamaktan acizim. Herkes inancında serbest olmalıdır. Buna itiraz yok. Ama hiç kimse toplumun yanlışlığı açıkça bilinen bilgilere dayanılarak kısmen bile olsa düzenlenmesini bekleyemez. Bunu beklemek özgürlüğe saygı duymak demek değil, cehalete boyun eğmek demektir. Çıplak erkek görmek istemeyen kadın doktor veya çıplak kadın görmek istemeyen erkek doktor topluma potansiyel zararlı bireylerdir ve bunlara izin verilemez (boğulan kadınları kurtarmayan inançlı erkekleri düşününüz). Neye dayandığı belirsiz ortaçağ hukukuyla 21. yüzyılda yaşamaya kalkan birey yalnız kendine değil çevresindekilere de zarar verir. Toplum buna izin veremez. Okullarda evrim değil, zırvalık okunmasını isteyen birey, topluma zararlıdır (çünkü tıbbi gelişmelere potansiyel düşmandır: örnek: George Bush), buna da toplum izin veremez. Hasta çocuğunu doktora değil, üfürükçüye götüren yobazın, kasten adam öldüren eli kanlı katilden hiçbir farkı yoktur, toplum böyle bir cinayete seyirci kalamaz. Bu listeyi daha çok uzatabilirim. Bugün insan uygarlığı çok az şey öğrenebilmiştir. Bu doğrudur. Ama yazı yazmayı yalnızca 5000 yıl önce keşfetmiş olan biz insanlar bugün içinde yaşadığımız kâinatın yaşının 13,7 milyar yıl olduğunu öğrenebildik. Bildiklerimiz çok olmayabilir, ama katettiğimiz mesafe muhteşemdir ve bunu yalnızca bilime borçluyuz. Bilimin ise en faydalı yanı bize neyin zırvalık olduğunu açık seçik göstermesidir. Zırvalığı savunan, toplumun izin veremeyeceği şeyleri “modası geçmiş pozitivizm” diye tezgâhlamaya çalışan zır cahil kafa liberal değildir, yalnızca cahildir. Bilimi savunana bilimperest demek, yalnızca tapınmaya programlanmış zavallı bir kafanın mahsulüdür. Liberal, kelime anlamıyla, hür, serbest insan demektir. Siz hangi hür aklı başında insanın, yerçekimi kuralını kısıtlayıcı diye reddedip pencereden atladığını gördünüz? Yerçekimi kuralı uyulması gereken bir kural da, meselâ evrim kuralının koyduğu sınırlamalar (ör. sürekli akraba evliliklerinin zararları) değil midir? Liberallik, işi yanlış ayıklamak olan, bilimi yaşam biçimi olarak alan, zırvalıklara karşı insanın yüceliğini, onun haysiyetini ve aklını savunan kişilerin mesleğidir, bilim düşmanlığı yaparak yobaz pazarlayanların değil. Bu burada da böyledir, Avrupa’da da, Amerika’da da! VİAGRA YERİNE KARPUZ Amerikalı bilim insanlarına göre karpuz, iktidar hapı Viagra ile aynı etkiye sahip. Bu etkinin sırrı damarların genişlemesini tetikleyen sitrulin (citrullin) maddesinde gizli. Gerçi karpuzun etkisi Viagra gibi belli başlı organlara yönelik değil, ama yan etki yaşamadan damarları “gevşetmenin” iyi bir yolu, diyor Texas A&M Meyve ve Sebze Araştırmaları Merkezi’nin müdürü Bhimu Patil. Karpuzun kabuğunda ve etinde bulunan sitrulin, çok sayıda enzimle reaksiyon göstererek, arginin aminoasidinin üretimini tetiklemekte. Bu madde ise kalpdolaşım sistemi ve bağışıklık sistemini destekliyor.. Arginin öte yandan azot oksit oluşumunu da tetiklediği için ereksiyon bozukluklarını gidererek Viagra gibi aynı etkiyi gösterebilir, diyor Patil. TARTIŞAN ÇİFTLER UZUN YAŞIYOR Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre çiftler tartışmaktan çekinmemeli. Sıkıntılarını içlerinde biriktirenler, sağlıklarına zarar vererek ömürlerini kısaltıyorlar diyor bilim insanları. Michigan Üniversitesi psikoloğu Ernest Harburg’un incelemesine göre haksızlığa uğramalarına rağmen tartışmaktan çekinen çiftler arasında ölüm oranı daha yüksek. Harburg araştırma çerçevesinde 192 çiftin tartışma alışkanlığını 17 yıl boyu takip ederken, çiftleri çeşitli gruplara ayırmış. Sonuçlar şöyle: Eşlerden ikisinin de tartışmaktan çekinen çiftlerde araştırma süresince ölüm oranı diğer gruplara kıyasla iki misli yüksek. 26 çiftte 14 ölüm vakası yaşanırken geriye kalan 166 çift içinden sadece 41 kişi ölmüş. Harburg, kilo, kan basıncı, akciğer sorunları veya kalpdamar hastalıkları gibi ölüm riskini etkileyen faktörlerin de dikkate alındığını söyledi. CBT 1114/ 5 25 Temmuz 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle