Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Helyum önce Güneş’te bulundu Helyumun dünyadan önce Güneş’te bulunmuş olması, bilimin ne kadar objektif, evrensel ve yüksek erişim ve açıklama gücüne sahip olduğunun bir göstergesi... Osman Bahadır Bahtiyar Sarıboğa Furkan Kuru ve Mustafa Ayan B Halime Kenar Kamil Çınar larda verimlilikleri ve kullanımları düzensizlik gösteriyor, açık alanlarda etkileri daha iyi görülüyor. Bundan başka, kullanılan elektrikli peteklerin sadece kapalı mekanlarda kullanılıyor olamaları, onları da açık veya geniş alanlarda verimsiz kılmakta. Proje, infrared teknolojisi ile petek anlayışını bütünleştirerek etkin bir verimlilik arıyor... MARMARA BÖLGESİ YARI FİNALİSTLERİ CBT 1106/ 7 30 Mayıs 2008 Türkiye’ye bilimi sevdirmeyi ve yeni projeleri desteklemeyi amaçlayan Abbas Güçlü ile Bizim Mucitler’in birbirinden ilginç projelerin yarıştığı 3. Yarıfinali, Marmara Bölgesi yarışması, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’ nde yapıldı. ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, ATO Başkanı Sinan Aygün ve Cumhuriyet Gazetesi Bilim ve Teknoloji Dergisi editörü Orhan Bursalı’nın jüri üyeliği yaptığı programda birbirinden ilginç projeler yarıştı. 6 projenin yarıştığı programda birinciliği Yapay Diş Destek Dokusu projesi ile yarışan Bülend İnanç elde etti. Diş çekim sebeplerinin yarısını oluşturan ve mevcut tedavi teknikleriyle diş kayıplarının saTayfun Akgül dece kısmen önlenebildiği periodontal hastalıkların tedavisine yeni bir boyut kazandırmayı amaçlayan Yapay Diş Destek Dokusu projesi jüriden ve halktan aldığı oylarla birinciliğe hak kazandı. Proje 10.000 YTL para ödülü aldı. Yarışmada ikinciliği, Serkan Somer ve Nikolay Viskuşenko’nun MR Uyumlu Kalp cihazı projesi aldı. Üçüncülüğü iki proje paylaştı: Mustafa Başol Saraç’ın rüzgâr türbini proje birden çok pervane ve jeneratörü aynı merkezden kontrol edebilen bir sistem. Rüzgâr Türbini, enerji üretiminde maliyeti önemli ölçüde azaltırken üretimi ise arttırmayı hedefliyor.. Halime Kenar’ın Yapay Kemik projesi ise vücutta emilebilen bir plastiğin kırık kemik arasına konması esasına dayanıyor; proje kemik kırıklarının hızla iyileşmesini sağlayacak. Madde zaman içinde vücutta eriyerekkaybolduğundan çıkarılması için ikinci bir ameliyat gerekliliği ortadan kalkacak. Yarışmada Jüri Özel Ödülü’nü ise borlu çözeltiden hidrojen elde edebilen, ev ve araçlarda kullanılan tüm yanma sistemlerinde uygulanabilen Borlu Hidrojen Üreteci ile yarışan Mükerrem Şahin kazandı. Borlu çözeltiden hızlı hidrojen üretimi sağlayan proje benzinli, LPG’ li ve dizel tüm araçlarda, ekmek fırınlarında, evlerde kullanılan kombilerde ve tüm yanma sistemlerinde kullanılabilecek. Türkiye’ de bulunan zengin bor madenleri için yeni bir pazar oluşturacak olan proje yakıt tasarrufu sağlayarak toplam petrol ve doğalgaz tüketimini önemli ölçüde ilim, bilimsel çalışmalar ve bilimsel teoriler, gözlem, deney ve ölçmeye dayanır. Bir önermenin bilimsel bir değer kazanması, öngörülen koşullarda yapılan deney ve ölçmelerde herkesin her zaman o önermeyle ilgili aynı sonuçlara ulaşıldığının görülmesiyle gerçekleşir. Diğer yandan bilimsel anlam ve değer taşıyan sonuçlara ulaşmanın çok çeşitli araçları vardır ve yerine göre bunların biri veya birçoğu kullanılabilir. Tayf ölçümü, çok önemli bilimsel araçlardan veya ölçme metotlarından biridir. Tayf ölçümüyle ilgili çalışmalar ilk kez 19. yüzyılın ilk yıllarında başladı. Güneş tayfında siyah çizgiler bulunduğunu ilk kez 1802’de İngiliz fizikçi ve kimyacı William Wollaston saptamıştı. Tayf ölçümü tekniği daha sonra hızla gelişti ve atomun ve gökcisimlerinin yapısını incelemek için kullanılabilecek temel araçlardan biri haline geldi. Güneş ışığı renklerine ayrıştırıldığında ortaya çıkan tayfın belirgin yerlerinde çok keskin, koyu çizgiler görülür. Bu çizgiler belirli frekanslara karşılık gelmektedir. Joseph Fraunhofer, Robert Bunsen (Bunsen ocağının mucidi) ve Gustav Kirchoff, 19.yüzyılda yaptıkları araştırmalarla, her elementin kendi tayf çizgilerini oluşturduğunu gösterdiler. Buna göre örneğin sodyum, Bunsen ocağının aleviyle ısıtıldığında sarı renkte bir ışık üretir. Bu ışık, güçlü ışımanın yayılmasıyla tayfın bir kısmında parlak bir çizgi ya da çizgiler şeklinde belirir. Beyaz ışık sıvı ya da gaz halindeki bir elementin içinden geçerken, ışıktaki tayf o elementin özelliği olan frekanslarda koyu soğurma çizgileri gösterir. Güneş tayfında görülen koyu çizgiler de işte bu şekilde Helyumu Güneş’te bulan Lockyer, Helyumu açıklanmıştır. Güneş atmosferinde Yer’de bulan Ramsay ki daha soğuk maddeler, güneşin çok daha sıcak yüzeyinden gelip kendi içlerinden geçen ışıktaki belli frekanslara sahip ışımayı soğurmaktadırlar. İşte ışımanın soğurulması ya da yayılmasındaki elementlerin bu kendine özgü olma özelliği, kimyacıların bir bileşikteki elementleri tanımlamalarının kullanışlı bir yolunu açmıştır. Çünkü her element kendine özgü bir tayf çizgisi dağılımı vermektedir. Elementlerin bu özelliği, Bunsen ocağı alevinde gerçekleştirilen deneylerle kolaylıkla saptanabilmektedir. Alev testleriyle tayf ölçümü deneyleri yapan bilim insanları bu çalışmalarının sonucunda Güneş ışığı tayfındaki çizgilerin çoğunu ortaya çıkarmışlar ve bunları yeryüzünde bilinen elementlerin Güneş’teki varlığıyla açıklamışlardır. NATURE’IN KURUCUSU İngiliz astronomu ve ünlü bilim dergisi Nature’ın kurucusu Joseph Norman Lockyer ise, daha önceki deneycilerin izlediği yolun tersinden giderek (Pierre Janssen ile eşzamanlı olarak) 1868 yılında Güneş tayfında, bilinen hiçbir elementin tayfıyla açıklanamayan çizgiler keşfetti ve bunun daha önce bilinmeyen, helyum adını verdiği bir element yüzünden olması gerektiğini söyledi. Helyum’un Yer’deki keşfini ise bu tarihten 27 yıl sonra İngiliz kimyacı Sir William Ramsay (Cleve ile birlikte) yaptı. Ramsay, 1895 yılında, Yer’den çıkartılan kleveyit (cleveit) mineralinde helyumun varlığını saptadı. Ramsay, bu mineralin tayfında beliren parlak sarı çizginin, Güneş tayfında saptanan helyum çizgisiyle aynı olduğunu belirledi. Bugün tayf ölçümlerinin yardımıyla fizikçiler atomun iç yapısını araştırabilmekte, astronomlar ve astrofizikçiler de uzaktaki yıldızların ve galaksilerin hangi maddelerden oluşmuş olduklarını saptayabilmekteler. Helyumun dünyadan önce Güneş’te bulunmuş olması, bilimin ne kadar objektif, evrensel ve yüksek erişim ve açıklama gücüne sahip olduğunun bir göstergesi değil midir?