01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ARGE Kordsa sektörde teknoloji liderliğinin peşinde Sabancı Topluluğu şirketlerinden Kordsa Global, 22 Mayıs 2008 tarihinde düzenlenen tören ile Kordsa Global Teknoloji Merkezi’ni hizmete açtı. 5 milyon dolarlık bir teknoloji yatırımı ile kurulan merkezde şu anda üniversite ve çeşitli kuruluşlarla işbirliği içinde 10’dan fazla araştırma projesi yürütülüyor. Reyhan Oksay GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Edebiyatküre, edebiyatçıların, onların etkinliklerinin, ürünlerinin yer aldığını düşündüğüm, “hayâli” küreye verdiğim ad. Türkiye'de edebiyatküre, içinde yer aldığı kültürün zenginliği ve derinliğiyle devingen bir yapı taşıyor. Türkiye’de Edebiyatküre Romana Durmuş Edebiyatımız kültürümüzün yüz akı mıdır? Belki, kültürümüzdeki bilimle, teknolojiyle, felsefeyle karşılaştırıldığında, daha etkinmiş gibi görünüyor; bu toprakların insanı, kendini anlatmaya çabalamış, farklı kültürlerden devşirdiği belli kalıplarla da olsa (Divân Edebiyatımız gibi!), duygularını, düşüncelerini, inançlarını dile getirme yollarını aramıştır. Folklor zenginliğimizi, halk edebiyatımızı da içine kattığımızda, edebiyat küremiz yüzlerce yıldır hep devinmiştir; içinde kendi kültürüne, dünya kültürüne katkıda bulunabilecek öğeler taşımıştır. Türkiye'de roman neden patladı? Şiirden romana doğru bir geçiş mi var? Ne oluyor edebiyatkürede de, roman esiyor edebiyatküre sokaklarında? Edebiyatküredeki olayların, roman odaklı çözümlemesinde, göz önüne almamız gereken kavramların başında “yaşantı” (Experence, erlebnis) geliyor. Edebiyat yapıtı yaşananı dile getirmede nerededir? Hangi yaşantıları ne adına anlatıyor? Çarpıtıyor mu? Bozuyor mu? Roman, gerçeklikle nasıl bir ilişkide ki, kendini böylesi yaşantılar yumağıyla sunuyor? Bu sorgulama ışığında, manzumeden şiire geçişi göremeyip, yazılan her “manzum” metni şir sanışımızda olduğu gibi, “roman” adıyla ortaya çıkan yapıtı roman sanma yanılgısına düşebiliriz. “Yaşantı” kavramının yanında, edebiyatküremizdeki roman olayını açıklamaya yarayan temel kavramlarım şunlar: Edebiyat, Kültür, Siyasa, Ekonomi, Toplum, Birey. Öyleyse yedi temel kavramın ilişkilerinin oluşturduğu ağ içinde alabilirim konuyu. Türkiye'de roman neden patladı? Bu neyin göstergesidir? Yanıt, yedi kavramın oluşturduğu göstergelerin incelenmesinde aranabilir. Bu göstergelerin adını anıp, tek tek üzerlerinde durmadan, genel bir değerlendirme yapacağım. Göstergeler sırasıyla: 1. Yaşantısal gösterge, 2. Edebî gösterge, 3. Kültürel gösterge, 4. Siyasal gösterge, 5. Ekonomik gösterge, 6. Toplumsal gösterge, 7. Bireysel gösterge. Romanlarda dile getirilen yaşantılar, yaşanan dünyadaki insanı “sıradanlığın” ötesinde anlatmaya yönelik mi? İçten mi? Kendiliğinden mi? Roman dışı kaygıların zorlamasıyla, yazarın kendini, kendi bakışını “pazarlama” kaygısı içinde, roman yaşantısında bir yalanı, bir sahteciliği gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz? Romanın kendi içinden sahiciliğin yokluğu, ekonomik yapının itmesiyle, bir pazarlama, bir satış kaygısını mı gösteriyor? Sömürülmüş yaşantı, okurun zayıf yanlarından yararlanıp, onu duygusal, cinsel, siyasal açıdan dolduruşa getirerek, romanın olanak sağladığı anlatım biçimini kullanıp, roman aracılığıyla ekonomik, toplumsal giderek siyasal çıkar elde etmeyi amaçlıyor. Edebiyatla çok kolay yalan söylenebilir. Yalan, gerçeğin bir yüzünü anlatmakta edebiyatın sahip olması gereken şiirselliği, “edeb”i, sonsuzluğu, kendiliğindenliği taşırsa, değerli olabilir. Roman kalabalığı içinde yaşantı içtenliğinin edebi yapıyla birleşebildiği kaç yapıt vardır? Liberal görünüşlü ekonominin “sen bireysin”, “kendini anlat, utanma” diye harekete geçirdiği eli kalem tutanlar, ”sahi ben de varım. Utanmıyorum. Yazabilirim kendimi. Benim hayatım zaten roman” diyerek mi kaleme sarılıyorlar? Edebi geleneğimizin, roman geçmişimizin, dünyadaki roman serüveninin ne denli farkındadırlar? Kendini birey sanan herkes, satış tezgâhıyla beslenen çok satan romanların coşkusuyla, “ben de yazarım” diye mi ortaya çıkıyor? Herkes kendini birey, kendi hayatını roman mı sayıyor? Kendini değil de, hayatı yazdığını söyleyenler, hayatı roman olarak kavrayabildiğini mi sanıyor? Kısaca, yazılan romanlarda ne denli roman kokusu var? Ne denli okur sömürüsü; merak uyandırma, ilgi çekici olmak için popüler kültürü kullanma becerisi var? Kaç yazarın Türkçe bilinci, ustalığı, romanla anlatılabilecek, işlenmiş, geliştirilmiş insan anlayışı var? “Roman” patlamasıyla edebiyat küremizdeki sayrılıklardan biri daha görülüyor: Salt tekniklerle, kurnazlıklarla, taklitle yazmak. “Şunları şunları şöyle yazarsam, vururum okuru en ince yerinden. “Hesapla roman yazılabilir mi? Elbette “teknik”, içtenlikten, yaşantının kendiliğinden geliyorsa, edebî olanın, dil ustalığının özelliklerini taşıyorsa önemlidir. Görsel kültürün egemen olduğu, yayımlanan yapıtların, internet olanaklarının hızla arttığı bu çağda, insanlarımız, edebiyatküreye çok kolay girebileceğini sanıyor. Romanla yaşayarak, roman olarak, roman yaşayarak değil de, romana dışarıdan getirilen kurnazca tekniklerle, kürenin kapılarını zorlamaya çalıştıklarını görüyoruz. Pazarlama tekniklerinin etkin bir biçimde işlediği, siyasal çalkantıların, toplum içinde bireyin şaşkın arayışlarının olduğu bir kültürel ortamda, uyanık insanlar “roman” yazıyor. Romana “yatırım” yapıyor. Kültür ortamında roman tezgâhlayarak köşe dönmeye çalışıyor. Oysa, edebiyatküre yol geçen hanı değildir. Yaşadığı siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal ortamın kendine özgü yorumunu yapabilecek ufuktan yoksun, gelenekle bağlarını kuramamış, kullandığı dilin inceliklerini görebilecek incelikten uzak insanların “romanları”, bulaşık sularını ilâç diye tezgâhlayan şarlatanların ürünlerinden farklı olmayacaktır. Elbette sözüm böyle olanlara. Onlar edebiyatkürede şimdilik dolaşsalar da, bir gün soluk alamayacaklardır. Roman olan, roman devşiren, romanla var olmaya çalışanlaraysa edebiyat kürenin konukseverliği hep olacaktır. K ordsa Global Teknoloji Merkezi’nin açılış töreninde bir konuşma yapan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, sektörde lider olduklarını, ancak liderliği sürdürebilmenin tek koşulunun teknolojiye yatırım yapmak olduğunu söyledi. Bu nedenle Kordsa Global Teknoloji Merkezi’ni kurduklarını ve İzmit’ten dünyaya teknoloji ihraç edeceklerini söyledi. Kordsa Global CEO’su Mehmet Pekarun da konuşmasında teknolojiye verdikleri önemi dile getirerek, “Teknoloji Merkezi’nin ana hedefi müşterilerinin yeni ürün ve inovatif yaklaşım beklentilerini karşılamaktır. Kordsa Global, sektöründe teknolojiye yön veren şirket olacaktır. 2007 yılında teknolojiye 5 milyon dolar yatırım yaptık ve İzmit’i şirketimizin teknoloji merkezi olarak belirledik. Kordsa Global Teknoloji Merkezi ile müşterilerimizin dünya çapında çözüm ortağı olacağız” dedi. Kordsa Global’in endüstriyel naylon iplik üretiminde, yüzde 40’a yaklaşan pazar payı ile dünya lideri konumunda olduğunu vurgulayan Pekarun, “Kordsa Global olarak 2007’de ciromuz 925 Milyon Amerikan dolarını aştı. Bu satışların yaklaşık yüzde 90’ı uluslararsı müşMehmet Pekarun terilerimize yapılıyor. 2008’de ciro hedefimiz ise 1 milyar dolar. ” dedi. Sabancı Holding Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grup Başkanı Turgut Uzer, küresel liderlik konumlarını pekiştirmek ve katma değer üretmek için teknolojiye yatırım yaptıklarını belirterek şöyle konuştu: “Türkiye bugüne kadar teknolojiyi dışarıdan getirdi ve kullandı. Bundan sonra teknolojiyi yurtiçinde üretip, global olarak kullanmayı hedefliyoruz..” ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE ARAŞTIRMA Yılsonuna kadar çalışan sayısının 50’yi aşması planlanan ve halen 30 kişinin görev yaptığı teknoloji merkezinde, ekip üyelerinin %75’i Türkiye ve ABD üniversitelerinden doktora ve yüksek lisans derecesine sahip. TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı’ndan destekli 7 adet araştırma geliştirme projesinin yürütüldüğü birim, dünyanın iplik ve kord bezi teknolojisi alanında sayılı teknoloji merkezlerinden biri olmaya aday. Ba arada bugün Türkiye’de çok az araştırma kurumunda bulunan Elektron Mikroskopi Laboratuvarı’nda bir adet SEM (Taramalı Elektron Mikroskobu) ve TEM (Transmisyon Elektron Mikroskobu) bulunacak. Böylece çalışmaların nano boyutta sürdürülmesi mümkün olacak. Bugüne dek merkezde patent alan bir ürünleri olup olmadığı sorumuzu yanıtlayan teknoloji müdürü Cenk Alper, 2007 yılında naylon/polyester hibritlerin patent başvurularını tamamladıklarını belirtti. Bu arada 10 kadar yeni projenin sürmekte olduğunu, araştırma enstitüleri, üniversiteler ve teknoloji şirketleriyle işbirliği içinde olduklarına dikkat çekti. Alper ayrıca bu tür merkezlerin tersine beyin göçüne yol açacağını ileri sürdü. KORDSA GLOBAL HAKKINDA 1973’te Kordsa ismiyle kurulan şirket, aradan geçen 35 yıllık süre içinde dünyaya açılarak Kordsa Global adını aldı. 9 ülkede 11 tesisi ile 5 kıtaya yayılan şirket, endüstriyel iplik, kord bezi, tek kord ve endüstriyel bez olmak üzere 4 ara ürün imal ediyor. Söz konusu 4 ara mamul, başta araç lastiği olmak üzere, taşıyıcı ve güç aktarıcı bantlar, V kayışları, halat ve hortum gibi çeşitli nihai ürünlerin imalatında kullanılıyor. Yaklaşık 5 bin çalışanı bulanan Kordsa Global 2008’de 1 milyar doları aşması beklenen satışlarıyla sektörün dünya lideri konumunda. Korda Global 2007 yılında 925 milyon dolar ciro elde etti. CBT 1106/11 30 Mayıs 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle