Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ilindiği gibi gelişmiş ülkelerde araştırmaların büyük bir bölümü üniversiteler dışındaki araştırma merkezleri ve enstitülerinde yapılır. SCI’e giren uluslararası dergilerde çıkan yayınlarda, üniversiteler dışında yapılmış olanların da anlamlı bir yeri vardır. Nükleerde olduğu gibi, özel uzmanlık gereksinimi gösteren birçok araştırma ve teknolojik uygulama, çoğu ülkede bu merkezlerde yapılmaktadır. Nobel ödülü kazanan bilim adamlarının çoğu araştırma kurumları çalışanları ve doktoralı bilim insanıdır. Ülkemizde ise, araştırma kuruluşlarının sayıları oldukça az ve akademik kariyeri olanlar da azınlıkta. Yakından tanıma fırsatını bulduğum büyük ornitolog (kuşçu) Alman bilim adamı Dr. Hans Kumerloeve dünyadaki önemi açısından Türk Ornitoloji Araştırma Merkezi kurulmasını yaklaşık kırk yıl önce önermişti. O, Atatürk ile de tanışmış ve Türkiye ornitolojisi konusunda büyük eserler vermişti (1). Diğer bir Alman bilim adamı Ord. Prof.Dr. Curt Kosswig ise 1933 yılında Zooloji Bilim dalını kurdu ve otuz yılı aşkın ülkemiz bilimine katkıda bulundu. Kosswig Manyas Kuş Cenneti’ni ve Arar, Bulur, Gezer gibi üç araştırma teknesi olan Balta Limanı Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’nü de kurdu. Enstitü’de başta oşeonografik ölçümler, Aksan, D. (2004). Türkçenin Sözvarlığı. 3. Baskı. Ankara: Engin deniz kirliliği ve balıkçılık biyolojisi üzerine anlamlı araşYayınları Günay ve diğer., [Günay, V.D., Koreli, Z.D., Sülüşoğlu, B., tırmalar yapıldı. Dünya ve ülke bilimine büyük katkı sağYolcusoy, Ö., Aygüneş, M. ve Karakuz, F. (2007)]. Günümüz Türkçesi layan bu enstitüde çalışmış olan Prof. Dr. Atıf Şengün, Dr. ve Türkçe Sözlüğün Kapsam Geçerliliği Üzerine Bir İnceleme. XX. Fethi Akşıray ve Biyolog İlham Artüz’ü burada rahmetle anaDilbilim Kurultayı Bildirileri. (1213 Mayıs 2006). İstanbul: Maltepe Üniversitesi (Yayımlanacak) rım. Bugün hâlâ Dr.Akşıray tarafından 1987 yılında yazıUzun, N. E. (2006). Biçimbilim. Temel Kavramlar. İstanbul: lan, Türkiye Deniz Balıkları Ve Tayin Anahtarı kitabı günPapatya Yayıncılık Günay, V.D. (2007) Sözcükbilime Giriş.İstanbul: Multilingual celliğini yitirmeyen önemli bir yapıttır. Enstitü, Boğaziçi suYayınları larının günlük oşeanografik parametrelerini sürekli ölçtüNot: Öbek yapılar ve sözlükselleşmiş yeni sözler için bkz. Koreli, ğü gibi, deniz bilimleri konusunda kütüphanesi ve müzesiyle Z. D. (2007). Eylem ve Ad Olarak Kullanılan ve Türkçe Sözlükte Bulunmayan Öbekler ve Bunların Türkçenin Yabancı Dil Olarak de önemli bir merkezdi. Öğretimindeki Yeri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Bu gözde kuruluş uzunca bir süre önce kapatılarak, üniÜniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. versitenin sosyal tesisi haline dönüştürüldü. Su Ürünleri Fakültesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü, Hidrobiyoloji Bilim dalı ise deniz bağlantısı olmayan Beyazıt’ın göbeğinde yapılandırıldı. TartısmaEditöre Mektup, CBT 1105, 23 Mayıs 2008, nadir bir bilim ve tarih felsefeTürkiye Atom Enerjisi si şölenine çağrı olmuş. Yazan Pekünlü'yü ve yayıncı Bursalı'yı teşekkürle kutlarım. Kurumu,TAEK’e bağlı Pekünlü'nun bütün akademisyen, çevirmen ve köşe yazarlarına örnek olacak kavram Çekmece Nükleer Araştırma duyarlığı, doğru, özenli ve güzel deneme diliyle bilim ideolojisine eleştirel bakışı her ve Eğitim Merkezi’nin (ÇNAtürlü övgüye değer. Metodoloji ve ideoloji adına küçük bir katkıda bulunmak isterdim. EM) 22’si doktoralı olan az “Laiklerle dinciler arasında süregelen savaşımlar özünde sınıf (ya da çıkar) savaşıdır.” sayıdaki bilim insanının SCI’de önermesinde örtülü bir nedensellik tortusu seziliyor. Ünlü Sorokin, “Din ile Ekonomi çıkan uluslararası yayınlarının, arasındaki ilişkinin okunu karşı yönde çizdikleri için Marx’ı da Max Weber’i de eleştiyaptıkları ulusal ve uluslarararirken yanılıyordu. Okun yönünü bırakıp y=f(x) işlevsel ilişkisiyle baksaydı, belki ikisinin de haklı olduğunu görebilecekti. (Bkz Sorokin, Contemporary ... Theories, 1964) sı projelerin önemine, on yıl Sorunu, adı sanı pek duyulmamış bilgi kuramcısı E. Nagel, “Teleolojik Sistem ve önce yazdığımız bir yazıda deTeleolojik Açıklama” denemesinde ispatladığı ikinci teoremle çoktan çözmüştü: ğinmiştik (2). Bir zamanlar “Herhangi bir nedensellik yargısı, görevsel (işlevsel) bir ilişkiolarak yeniden formüle benimde çalıştığım bu kuruedilebilir.” (Bkz Güvenç Kültür Konusu ve Sorunlarımız, Remzi 1985) luşta bilimsel araştırmalar, uluBu teorem bilim metodolojisinde “Stokastik Devrim”e yol açtı. Devrim, “karmaşıklık” sal ve uluslararası projeler sa(complexity) ile ilgilenen bilimciler dışında ülkemizde henüz duyulmadı. Nedensellikle yısında anlamlı düşüş oldu. ugraşıp duruyoruz. Kırk yıl önceki “Marxçı (Tarihi) Maddecilik” bugün yerini “Kemalist Yaşadığımız çevrenin radyoLaik(çi)liğe” bıraktı. Oysa olgucu Marx maddeci olmadığı gibi, Mustafa Kemal de aktif kirlilik ile ilgili çalışma“Kemalist ya da Laikçi” (laiciste) değildi. ların anlamlı bölümünü yürüBozkurt Güvenç ten Radyoekoloji laboratuvarının da kapatıldığını yazmıştık özellik sergiliyor. Sonuç olarak, bir dili konuşan toplumun belleğinde yer etmiş ve sözvarlığı içine girmiş her yeni sözlüksel birimin, söz konusu dilin sözvarlığını en kapsamlı biçimde yansıtan temel sözlükte de bulunması gerekir. Toplumca kabul görmüş, belleğe yerleşmiş, kullanım sıklığı yüksek ve anlatımı güçlü öğeler kullanılıp da sözvarlığının en önemli taşıyıcısı olan sözlükte yer bulamazsa, dil, gerçek sözcük zenginliğini yansıtamayacak, eski öğeleriyle var olmaya çalışacaktır. Halbuki sözlükselleşmeye doğru kayan sözcükler, bir sözlük ya da bütünce içinde yer alsa belki de, o sözlük ya da bütünceden, artık kullanılmayan, işlevini yitirmiş, unutulmaya başlamış sözcükler ve öbekler de atılmış olacaktır. Daha önce de söylenildiği gibi, dile birtakım sözcüklerin girmesi ve yine dilden birtakım sözcüklerin çıkarılması kabul edilmelidir. Dilin gelişme ve değişmesi, sözvarlığı denilen zenginliğin oluşmasını sağlayan ve toplumun tüm bireylerince göndergesi kabul edilmiş üretmeye ve zamanı gelince dilden atılmaya elverişli bir işletim sisteminin uygulanabilmesiyle sağlanır. Bu nedenle, özellikle yazılı basında bir sözcük değeri kazandığı için çokça kullanılan “davetiye çıkar, maç oku, reklam kovala, kapısını çal, maçı kopar, düğmeye bas, koltuğa yapış, masaya yatır, masaya otur, rayında git, gündemden düş, tarihten sil… gibi göndergesi, yananlamlaşma dolayısıyla farklılaşan ve yeni bir sözlükselbirim değeri kazanan ve temel sözvarlığı içinde yer alan öbekler, Türkçe sözlükler içinde de bulunmalıdır. Kaynaklar Araştırma Merkezleri: Anayasa Mahkemesi ve Bilim Türkiye’de araştırma merkezleri ve enstitülerine özellikle son yıllarda önem verilmedi, ya kapatıldılar ya da gelişmeleri engellendi. Gelişmiş ülkelerde bilimsel ve teknolojik araştırma ve uygulamalarda, üniversitelerden çok bu merkezler görev yapıyor. Tüm bu olumsuzluklara ek olarak, emeklilik yaşı 65’ten 61’e yasa ile indirildi. 2003 yılı başlarında uygulanmaya konulan bu yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Dr. Sayhan Topcuoğlu, Radyoekolog, sayhantopcuoglu@yahoo.com (3). Umarım Balta Limanı Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün başına gelenler ÇNAEM’im başına gelmez. B AKP VE EMEKLİLİK YAŞI ÇELİŞKİSİ Bilindiği gibi emeklilik yaş sınırı YÖK, MİT, Emniyet Sınıfı, Hâkim ve Savcılar, Askeri Personel ve Dışişleri mensupları dışında emekli sandığına bağlı kişiler, 61 yaş emeklilik yasasıyla 2003 yılı başında emekli edildi. Akademik kariyeri, yurtdışı eğitimi ve uluslararası etkinliği olan birçok bilim insanımız da 61 yaş yasasıyla resen emekli edildi. Yasayı çıkaranların amacı kadrolaşma olabilirdi, ama benim gibi hiçbir idari görevde bulunmamış sadece laboratuvarda çalışan insanları emekli ederek ne kazanacaklardı? 2003 yılında emeklilik yaşını 61’e indiren AKP, 2008’de çoğu beden gücüyle çalışanların emeklilik yaşını neden 65’e çıkardı? Bu bir çelişki değil mi? 61 yaş emeklilik yasası uygulamaya Nisan 2003 tarihinde konulunca apar topar emekli edildik. Yürütücülüğünü yaptığım, birisi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı destekli (10572/RO), diğeri, Uluslararası Akdeniz Bilimsel Araştırma Kuruluşu’nun desteklediği (mussel watch) iki uluslararası proje bıçak gibi sorumsuzca kesildi. Tüm çalışmalarımız noktalanmış ve dışlanmıştık. İşin en ilginç yönlerinden biri de, proje içeriklerinde yapmayı öngördüğümüz Doğu Karadeniz ve Akdeniz’in çeşitli bölgelerindeki deneysel çalışmalarımızın askıda kalmasıydı. Köşe yazarları başta olmak üzere basın, Dışişleri personelinin 61 yaş kapsamından alınması için çaba gösterdi ve sonuç da aldılar. Üniversiteler dışında çalışan akademik kariyerli ya da kariyersiz emekli edilecek bilim insanlarının arkasında kimse veya bir kuruluş (TÜBİTAK, TÜBA gibi) durmadı. Sadece, CHP milletvekili Prof. Dr. Oğuz Ayan, kazanılmış haklarımızın elimizden alındığını ileri sürerek mağdur olanların idari mahkemelere dava açmalarını önerdi. CHP de, bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme iki menfi oya karşılık oyçokluğuyla bu yasayı iptal ederek yürürlüğünü durdurdu. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının bilime ne gibi katkısı olduğu sorusuna gelince, ben sadece kendi açımdan değerlendirebilirim. 61 yaş emeklilik yasası iptalinden sonraki görev sürecimde yedisinde birinci isim olarak SCI’de basılmış 13 adet uluslararası yayın yaptım, Uluslararası bilimsel toplantılarda çoğu tarafımdan sunulmuş ve basılmış 8 adet tebliğde (iki adedi ulusal toplantı) adım vardır. İkisinde birinci isim olmak üzere İngilizce çıkan bir ulusal dergimizde üç adet de yayın yaptım. Bu dönem içinde ayrıca yürütücülüğünü yaptığım uluslararası projelerin Karadeniz ve Akdeniz’in 10 istasyonunda yaptığım deneysel çalışmaları bitirdim. Bu projelerin son raporlarını yazarak, İspanya ve Yunanistan’a giderek final toplantılarına katıldım ve ülkemize ait bulguları sunarak Türkiye’yi temsil ettim. 162 adet bilimsel yayın yapmış, çok sayıda ulusal ve uluslararası proje yürütmüş, yüzlerce atıf almış ve çeşitli fakültelerde mastır, doktora dersi vermiş bir kişi olarak, en verimli çalışma devremi Anayasa Mahkemesi sayesinde yaşadığımı burada belirtmek isterim. (1) Topcuoğlu, S. Büyük Bir Kuşçu, CBT. 16 Mayıs 1998, Sayı:582 (2) Topcuoğlu,S. ÇNAEM ve bilimsellik. CBT. 1 Ağustos 1998, Sayı: 593 (3) Topcuoğlu,S. Çernobil:Gerçekte sağlığımızı ne kadar etkiledi?.8 Haziran 2007. CBT:1055/7 Bilim ve tarih felsefesi şöleni CBT 1106/ 22 30 Mayıs 2008