Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“Sahte” renklerle kazanılan görsellik Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) Çağdaş radyo gökbilimin öyküsü, radyo dalgalarının taşıdığı bilgiyi görsele dökmektir. Bu nedenle radyo gökbilimciler radyo kaynaklarını daha iyi görüntülemek için yeni yöntemler araştırıyor. Radyo kaynaklarını ne denli iyi görüntüleyebilirsek bu kaynakların bize gönderdiği bilgileri de o denli iyi anlayabiliriz. Radyo gökbilimciler radyo kaynaklarını veya radyo dalgalarını “görmek”ten söz ederler. “Görmek”, tamamen mecazi anlamda kullanılır. Radyo kaynaklarını gerçekten ne görebiliriz ne de bu kaynaklardan gelen kozmik radyo dalgalarını duyabiliriz. Kozmik radyo dalgalarının genliğini milyon kez de yükseltsek bu sinyalleri duyamayız. Günümüz bilgisayarları ve grafik teknolojisi radyo dalgalarını elektrik sinyallerine dönüştürmemize olanak verir. Oluşturulan elektrik sinyallerinin birleştirilmesiyle fotoğraflar elde edilir ve eğer gözlerimiz radyo dalgaboylarına duyarlı olsaydı radyo kaynaklarını nasıl göreceğimiz bize “tuvaller” üzerinde sunulur. Radyo fotoğraflarına “radyograf” denir. Güzel bir radyograf Şekil 4’te görülüyor. Şekil 4’teki radyografda ortaya çıkan ayrıntılara ulaşabilmek için radyo teleskopların girişimölçer yöntemiyle (interferometric) kullanılması gerekiyor. Şekil 1. Radyo teleskopların girişimölçer yöntemiyle kullanımı açısal çözünürlüğü arttırır. Birbirine yakın A ve C radyo teleskopları aynı kaynağa yöneltildiğinde elde edilen şişimin gökyüzü düzlemiyle arakesiti AC çemberi; birbirine oldukça uzak A ve B radyo teleskoplarının ise AB çemberi oluşturduğunu görüyoruz. Çemberin yarıçapı ne denli küçükse kaynağa ilişkin elde edilen ayrıntı da o denli belirgindir. Şekil 1, en az iki radyo teleskopun kullanılmasıyla elde edilen açısal çözünürlüğü gösteriyor. Bir tek radyo teleskopun “ana şişimi” (main lobe), birbirine olabildiğince uzak iki radyo teleskopun aynı kaynağa yöneltilmesi durumunda ne denli daraldığını gösteriyor (şekildeki çemberler, radyo teleskobun erke toplayan ana şişimiyle gökyüzü düzleminin arakesitidir). Bu yolla elde edilen yüksek açısal çözünürlük, radyo kaynağındaki ayrıntıları ortaya çıkarabiliyor. Radyo teleskopa gelen radyo dalgaları elektrik sinyallerine veya foton sayısına dönüştürülür. Şekil 2’de görülen noktalar, yaygın kaynağa yöneltilmiş AB radyo teleskopunun kaynaktaki ilgili bölgelerini simgeliyor. Rakamlar ise ilgili bölŞekil 3. 3C 449 radyo gökadasının 20 cm. dalgaboylu radyo sinyalleriyle oluşturulan eşyükselti haritası. Bu geden gelen gökada Yer'den 1.5 milyon ışıkyılı uzaktadır. Herbiri 60.000 ışıkyılı uzunlukta olan jetler görülüyor[1] radyo sinyallerinin yeğinliğini veya foton sayısını gösteriyor. D a h a sonra aynı Şekil 2. Yaygın radyo kaynağının değişik rakamların bölgelerinden gelen fotonların sayısını üzerinden gösteren grafik. geçirilen eğrilerle “eşyükselti” (contour) haritaları elde edilir. Bir eşyükselti eğrisi üzerinde seyreden gözlemci hep aynı sayıda foton gönderen bölgelerde seyrediyor demektir. Tipik bir eşyükselti haritası Şekil 3’te gösterilmiştir. Eşyükselti haritaları elde edildikten sonra biliminsanının zevkine bağlı olarak kullanılan “sahte renkler”le radyo gökadaları görsellik kazanıyor. Sanatçıbiliminsanı, örneğin, kırmızıdan başlayıp sarı, yeşil ve mavi renklerle dizi oluşturur. İlgili dalgaboyunda sinyal göndermeyen bölgeleri mavi, en çok radyo sin Şekil 4. M 87 radyo gökadasının yali gönderen bölgeleri radyo bölgesindeki görüntüsü. “Sanatçı biliminsanı” radyo de kırmızı renkle belir haritasında kırmızı/yeşil seçimini tince ara değerler de sarı sanatçı bilinciyle kullanmış olabilir! ve yeşil renkle tuvale dökülür (Şekil 4). Belli bir kırmızı yeşilin yanındayken daha kırmızı görünür. Çevredeki yeşil veya gri, kırmızının nasıl algılanacağını belirler. Kaynak: Verschuur, G.L., The Invisible Universe Revealed, SpringerVerlag, NY, 1987. Eğitimde çizgi roman Çeviren: Deniz Özünal (Kültür Fen Lisesi) B (Kaynak: The New York Timeshttp://www.nytimes.com/pages/education/indexhtml) CBT 1092 / 17 22 Şubat 2008 azı anne, baba ve öğretmenler, çizgi romanları, çocukların okuma ilgilerini azaltan ve bu konudaki becerilerini zayıflatan bir neden olarak görürler. Onlara göre balonlar içinde yer alan cümlelerin birbiri içine girmesi ve resimlerin yazılı kısımlara göre daha çok oluşu çocuğun okuma alışkanlığının gelişmesi önünde bir engeldir. Oysa gün geçtikçe sayıları artan çok daha fazla sayıda eğitimci çizgi romanları okuma ilgisini artıran bir araç olarak görüyor. Bu konudaki ilginç gelişmelerden biri Maryland'daki Devlet Eğitim Birimi'nin başlatmış olduğu pilot çalışmadır. Gelecek vaat eden bu uygulamadan sonra çizgi romanın ağırlıklı bir müfredat programının hızlı bir şekilde yayılımı öngörülüyor. 20052006 Eğitim Yılı'nda Maryland Okullarında yapılan bu pilot uygulamada, öğretmenler Disney karakterlerini kullanarak ders yaptıklarını ve bu uygulamadan çok olumlu izlenimler edindiklerini bildirdi. Colombia Üniversitesi'nde öğretmenlik eğiti mi alan bir grubun yürütmekte olduğu çizgi roman projesi de ilgi çekiyor. Bir ilkokulda altı yıl önce başlayan ve ülke çapında 860 okula yayılan bu projenin amacı, okuma yazma öğrenme konusunda alternatif bir yol sunabilmek. Projenin yaratıcısı Michael Bitz, “okuma konusunda yeterli başarı göstermeyen ya da İngilizceyi yeni öğrenmeye başlayan öğrenciler için görsel malzemenin son derece etkin bir araç” olduğunu belirterek “bu çalışmanın öğretmenlerin öğrencileri okuma konusunda heveslendirmek için bir yol bulma çabasından” doğduğunu ve “yazıyla dolu sayfalardan gözü korkan öğrencileri kazanmaya fırsat yarattığı görüşündeler. Bununla birlikte her şey güllük gülistanlık gözükmüyor. Örneğin bu tür romanlarda sık rastlanan yazım yanlışları, iletişimlerini mors alfabesi, duman ya da anlam içermeyen işaretlerle kuran roman kahramanlarının bu yolla ve özel işaretlerle konuşturulması, kültür farklılıkları gibi nedenler bazı sakıncalara işaret ediyor. Disney Yayınevi ve Diamond adlı çizgi roman dağıtım şirketi, resmi müfredat programının elden geçirilmesi ve eğitimöğretimde çizgi romanlardan yararlanma konusunda 200 öğretmenle bir çalışma başlattı. Bu kapsamda Francoise Mouly tarafından özgün biçimde yaratılmış bir çizgi roman serisinin öğretmenlere dağıtılması ve tanıtılması da planlandı. Mouly, kitaplarının öğrencileri okumaya özendirecek çok büyük bir potansiyele sahip olduğu görüşünde. Mouly'nin bu görüşünü destekleyen bir örnek de 16 yaşındaki kendi oğlunun Fransızcayı Asterix okuyarak öğrenmesidir. Bu sayede oğlunda okuma ilgisi süreklilik kazanmış. Çizgi romanlarla ilgili kuşkuları olan bazı eğitimciler, uygulamaların derslerin yararını azaltabileceği kaygısında. New York Üniversitesi, Eğitimbilim Profesörü Diane Ravitch, çizgi romanların sadece ilgi uyandırmak için bir ilk basamak olarak algılanmasını öneriyor. Bir okul müdürüne göre, “Öğretmenlerin bu konuda bilinçlendirilmeye gereksinimi var; bazı öğretmenler çizgi roman okuyan öğrencilerden rahatsızlık duyuyor. Bu öğretmenlerin, öğrencilerin eğitiminde çizgi romanların yardımcı bir seçenek olduğunu kabul etmelerini sağlamak gerekiyor.” Yani her zaman olduğu gibi her şey yine öğretmende bitiyor.