Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner Kızılderili” "Türk" dediğimiz kültürel olgu çok sonraları, belki bundan 4 veya 5 bin yıl önce oluşmuş olabilir. Türk dilinin doğuşu da aşağı yukarı o zaman olmuştur. Ondan önceki 5 ile 10 yıl arasında ise, Türk dilinin de içinde yer aldığı bir ProtoAltay dili (bugünkü Mogol, Kore, Japon) dillerinin atası veya belki 1015 bin yıl önce de ProtoUralAltay (bugünkü Türk, Moğol, Kore, Japon, Macar, Fin, Eston, Aynu, v.s) dillerinin atası vardı. Yani Asya'dan bundan 12 ile 20 bin yıl önce kopmuş olan bugünkü Kızılderili diller ile Çok Eski bir ProtoTürk dili veya daha doğrusu Çok Eski bir ProtoAltay veya ProtoUralAltay dili arasında belki akrabalık ilişkisi olabilir (Türkçe ile Kızıldiller arasındaki karşılaştırmalı gramer araştırmalarının sonuçları belki bizi bu noktaya getirebilir). CBT Basında yer alan haberlere göre dünyada 420 milyon insanın UralAltay dillerini, Kızılderili kabileleri dahil 180 milyon kişinin de Türk dilini konuştuğunu ileri sürmüşsünüz. Bu nasıl olmuş olabilir? TK Bu konudaki sözüm de yine Türk basınında yanlış aktarıldı. Halbuki, ben konuşmamda şöyle demiştim: "Dünyada 420 milyon insan UralAltay dillerini ve bu UralAltay dili içindeki Türk dilini de dünyada 180 milyon kadar kişi konuşuyor. Kuzey ve Güney Amerika'da şu anda mevcut olan 700 kadar çeşitli Kızılderili dillerini de toplam 70 milyon insan konuşuyor." Bugün değişik bir Türk dili (veya Türk lehçesini) konuşanların sayısı şöyle: Türkiye Türkleri (70 milyon), Azerbaycanlılar (35 milyon onların 30 milyonu İran'da, 5 milyonu Azerbaycan Cumhuriyetinde), Özbekler (25 milyon), Uygurlar (15 milyon), Kazaklar (11 milyon), Tatarlar (8 milyon), Türkmenler (7 milyon), Kırgızlar (6 milyon), Cuvaşlar (3 milyon), Baskurtlar (2 milyon), Halaclar (1 milyon), Kırım Tatarları (750 bin), Yakutlar (600 bin), KaracayBalkarlar (400 bin), Altaylılar (300 bin), Hakaslar (250 bin), Tuvalılar (180 bin), Kumuklar (150 bin), Karayimler (2 bin) ve başka Türk boyları (1 milyon). Toplam: 185 ile 190 milyon insan Türkçe konuşuyor. CBTSizce gerçek Türk dili hangisi? Bugün bizim konuştuğumuz Türkçe mi? TB Evet, gerçek Türk dili hem bizim konuştuğumuz "Anadolu Türkçesi" hem de dünyada Baltık Denizi’nden (Litvanya) Büyük Okyanus’a (Çin ve Sibirya) kadar yayılmış olan 185190 milyon insanın konuştuğu değişik Türk dilleri olan Azerbaycanca, Özbekçe, Uygurca, Azakça, Tatarca, Yakutça gibi 21 Türk yazı dili ve 10 kadar da yazı diline sahip olmayan Türk konuşma dillerinin her biri de "gerçek Türk dili" sayılır! Ancak, Kızılderili dillerinin hiç biri "Türk dili" değildir! CBTKızılderililer ile Türkler arasında başka hangi kültürel unsurlar benzeşiyor? TK Dil alanı dışında, Kızılderililer ile Türkler arasında şu alanlarda da benzerlikler var: Giyimkuşam, halıkilim desenleri, nakışoya, çadır biçimleri, geleneklergörenekler, çalgı aletlerinin biçimsel yakınlığı (özellikle davul ve kaval örneklerin biçimsel benzerliği), şamanizm dini (eski doğa dini), atasözleri, masallar, bilmeceler gibi halk edebiyatı örnekleri... Ancak bu alanlarda daha fazla karşılaştırmalı inceleme ve araştırmaların yapılması gerekir! Amaçlarımdan biri, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarındaki tahminen 700 kadar Kızılderili dilinin karşılaştırmalı bir gramerini hazırlamaktır. Bu gramer çalışmasında Kızılderili diller ile Türk dili arasındaki yapısal benzerlik veya aykırılıkları da karşılaştırmalı olarak sunacağım. Amacım, Kızılderili dilleri "Türkçe yapmak" veya Türk dilini "Kızılderilice yapmak" değil, bu konudaki dilsel ve yapısal benzerlik veya aykırılıkları dilbilimsel yöntemlerle ortaya koymak! Şu anda, "Kızılderili diller ile Türkçe arasındaki yakınlık veya benzerlik" yalnızca bir varsayım (hipotez)'dir. Bu varsayımın doğru olup olmadığı ise, ancak bilimsel yöntemlerle yapılacak çalışmalarla kanıtlanabilir veya çürütülebilir! çetiner.m@superonline.com Bu taslağın hekim hak ve özgürlüklerini ne ölçüde sınırlayacağı, hastaların hekim seçme özgürlüğünün nasıl etkileneceği gibi başka önemli konular da yeterince dile getirilmiyor. Tam Gün Yasa Taslağı ve Üniversiteler Kamuya ait sağlık kuruluşlarında görevli hekimlerin görev yaptıkları kurumlarda tam gün çalışmasını ve bu yolla sağlık hizmetlerinin halkın gereksinim ve beklentilerine uygun biçimde verimli, kaliteli, süreğen ve etkin şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla hazırlanan tam gün yasa tasarısı, konuya taraf tüm toplum kesimlerinde bir süredir tartışılmaktadır. Bu tartışmada kanımca daha çok sağlık hizmetleriyle ilgili beklentiler gündeme gelmekte; üniversite hastaneleri ve onların temel varoluş nedenlerinden olan araştırma ve eğitim ile ilgili konulara yeterince değinilmemektedir. Dahası bu taslağın hekim hak ve özgürlüklerini ne ölçüde sınırlayacağı, hastaların hekim seçme özgürlüğünün nasıl etkileneceği gibi başka önemli konular da yeterince dile getirilmemektedir. Aslında bu tartışma sürecinde üniversitelerin daha aktif bir tutum almaları şarttır. Sayın Prof. Dr. Hasan Yazıcı'nın son CBT'de yayımlanan yazısı başta olmak üzere birkaç ciddi yazı bir yana, yeterince özgün ve dikkate değer seçenekler yaratma konusunda üniversitelerimiz son derece sessizdir. Geçtiğimiz günlerde bir fakülte yönetim kurulu sonrası Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mithat Erenus ile konu hakkında konuşma fırsatımız oldu. Sayın Erenus, bu tartışma sürecinin aktif üyelerinden biri. Ona göre ülke gerçeklerini ve adil ekonomik düzenlemeleri gözetmeyen bir tam gün denemesi ne yazık ki başarılı olamayacaktır. Erenus, konu hakkındaki düşüncelerini şöyle özetlemekte. “Tam gün yasa taslağında döner sermaye gayrisafi hasılatının en az %35'ini o kuruluşun araç, gereç ve diğer gereksinimleri için kullanacağı belirtilmektedir. Bunun pratik ve etkin olarak uygulanması şu andaki Bütçe Uygulama Talimatı (BUT) fiyatları ile olanak dışıdır. Genel Sağlık Sigortasına geçiş ile beraber sağlık hizmetlerinin tek alıcısı konumuna gelen Sosyal Güvenlik Kurumu bir anlamda tekel durumundadır. Bu nedenle gerçek piyasa değerlerinin çok altında ödemeler yapmaktadır.” Prof. Dr. Mithat Erenus kuşkusuz ki, söylediklerinde haklıdır. Örneğin bir hasta muayenesi BUT fiyatlarına göre 14 YTL'dir. Bu biçimde biriken para ile kurumun araç, gereç ve diğer gereksinimlerinin karşılanabilmesi, personeline insanca yaşama koşulları sağlayabilecek döner sermaye geliri dağıtabilmesi olanaklı değildir. Üstelik söz konusu ödemeler zamanında yapılamamakta, çoğu kez ciddi kesintilere uğramaktadır. Kanımca, bugünkü BUT fiyatları ile kendi kendini üreten, geliştiren güçlü, bağımsız döner sermayeler ve üniversite tıp fakülteleri yaratmak olası değildir. Yapılması gereken ilk iş BUT fiyatlarının gerçekçi biçimde yeniden belirlenmesidir. Yeni yasa tasarısında özel muayene ve ameliyat farklarının da tam günü seçen hekimlere ödenmeyeceği, bu tür uygulamaların kaldırılabileceği yer almaktadır. Bu, yine bugünkü düşük BUT fiyatları ve geri ödemedeki haksızlıkların yanında bir de üniversite döner sermaye cirolarının %15'ini oluşturan özel muayene ve ameliyatların ortadan kalkacağı anlamına gelir. Dahası bu öneri, “piyasa değeri” olan hekimlerin üniversitelerden ayrılması yani Baskın Oran'ın deyimi ile “üniversitelerde bir avuç değerli idealist ve bir sürü yeteneksiz dışında kimse kalmayacak” olması demektir. Bu uygulama ile açıkça hastaların hekim seçme hakları ellerinden alınacak, döner sermayeler zayıflayacak, hekimin “seçilen doktor” olma motivasyonu yok olacaktır. Amaç kuşkusuz ki, özel hastane formatında üniversite hastaneleri yaratmak değildir. Elbette bu tür düzenlemeler yapılırken “özel muayene” hakkının sınırları iyi belirlenmeli, bu hakkın kötüye kullanılması, eğitim ve araştırma gibi temel görevlerin önüne geçmesi engellenmelidir. Tıp fakültesi dekanlıklarına ayrılan 30.000 YTL yıllık harcırahı kullanarak milyar dolarlar ile bütçe yapan dünya üniversiteleriyle yarışmak zaten mümkün değilken, yetişmiş insan kaybının eklenmesiyle, fakülte hastanelerinin araştırma ve eğitim gibi temel görevleri de iyice yürümez hale gelecek, üniversitenin sorunları daha da büyüyecektir. Türkçe konuşan diller: UralAltay dili içindeki Türk dilini dünyada 180 milyon kadar kişi konuşuyor. Bugün değişik bir Türk dili (veya Türk lehçesini) konuşanların sayısı şöyle: Türkiye Türkleri (70 milyon), Azerbaycanlılar (35 milyon= onların 30 milyonu İran'da, 5 milyonu Azerbaycan Cumhuriyetinde), Özbekler (25 milyon), Uygurlar (15 milyon), Kazaklar (11 milyon), Tatarlar (8 milyon), Türkmenler (7 milyon), Kırgızlar (6 milyon), Cuvaşlar (3 milyon), Baskurtlar (2 milyon), Halaclar (1 milyon), Kırım Tatarları (750 bin), Yakutlar (600 bin), KaracayBalkarlar (400 bin), Altaylılar (300 bin), Hakaslar (250 bin), Tuvalılar (180 bin), Kumuklar (150 bin), Karayimler (2 bin) ve başka Türk boyları (1 milyon). CBT1092/15 22 Şubat 2008