24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ranış olduğunu biliyoruz. Avrupa'da olduğu gibi bizde de tarihi dokunun yok olması teknolojinin gelişmesi, kente göç ve çağdaş ulaşımın paralelinde olmuştur. Türkiye ekonomik nedenlerle Cumhuriyet Döneminde Ankara dışında pek az inşaat yapOkmeydanı menzil taşı mıştır. Kurtuluş Savaşından II. Dünya Savaşı sonuna kadar ekonomik olanaklar sadece başkent için bir yeni yapılanmaya olanak vermiştir. 1956 yılına kadar ne Anadolu kentlerinin, ne de İstanbul'un tarihi dokularına fazla bir müdahale olmamıştır. Osmanlı'nın tarihi çevreyi korumuş olması komik bir yargı olur. Osmanlı dönemi Anadolu'nun tarihi mirasını bir taş ocağı olarak görür. Sağlam kiliselerin camiye çevrilmesi ise İslam tarihinin ilk pratiklerinden biridir. Bu bir koruma pratiği olarak görülse bile koruma bilinci ile ilgili değildir. İstanbul alındıktan sonra ilk saray Beyazıt'ta var olduğu anlaşılan bir saray ya da manastır kompleksi üzerine kurulmuştur. Topkapı sarayı eski kentin Akropolisi üzerine kurulmuştur. Hipodrom ve büyük Bizans Büyük Sarayı'nın üstleri 16. Yüzyılda Sadrazam saraylarıyla doluydu. İstanbul'daki camilerin bütün son cemaat mahalleri ve avluları Bizans ve Roma yapılarının sütunlarıyla yapılmıştır. Tezkiret ulBünyan'da en ağırlıklı hikâye Kıztaşı'ndan Süleymaniye'ye getirilen büyük sütuna aittir. Türkiye'de Selçuklu ve Osmanlı Dönemi Mimarisi Antikite ve Bizans yapılarının yağması üzerine kuruludur. Bu her çağda benzer bir süreçtir. Roma, Yunan ve Helenistik mirası, Bizans Roma'yı, Osmanlı Bizans'ı malzeme deposu olarak kullanmışlardır. Mşatta Sarayı cephe bezemelerinin ve Bergama Altarı'nın Berlin'de olması Osmanlı'nın tarihi mirasa hangi gözle baktığını anlatmaktadır. İstanbul'un ilk üniversitesi Ayasofya karşısında Bizans Sarayı kalıntıları üzerinde Fossati tarafından inşa edilen ve yanmış olmasına dua etmemiz gereken neogrek üsluplu heyula bir yapıydı. Tarihi çarpıtmadan anlatmak ve nesnel olarak yapılabilecek değerlendirmeleri ideolojik polemiğe dönüştürmemek, aydınların görevidir. Avrupa'da bile 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen bir disiplin bağlamında Osmanlı Cumhuriyet tartışması yapmak ayıptır. BELEDİYE YOK EDİYOR İstanbul'da belediyenin koruma yenileme, dö nüşüm adı altında tümü dışarıdan ithal edilmiş kavramların da içini boşaltması bilgi kirliliğinin bir başka örneğidir. İstanbul'un imarı gibi bütün ülke için çok önemli bir uygulamayı yöneltecek bütün kavramların içeriğini yitirmesi, sadece tarihi İstanbul'u yok etmiyor, kentin geleceğini de dünyadan habersiz, tarihten habersiz sadece kısa vadeli bir toprak rantına dayalı işlevsel olumsuzluklara ve çirkinliklere teslim ediyor. 1956’dan sonraki dönem Belge'nin gözlemlerine uygundur. Fakat Cumhuriyet'in bilinçli çabalarıyla, bilinçsiz bir toplumun her düzeyde yaptığı tahribatı birbirine karıştırmamak gerekir. İlginç olan 1951’de Gayrimenkul Anıtlar ve Eski Eserler Yüksek Kurulu'nun kurulmasıyla birlikte kent toprağı yağmasının ilk işaretlerinin de ortaya çıkmasıdır. Cumhuriyet 1950'den bu yana ve özellikle AKP iktidarı döneminde koruma kavramını tümüyle dışlamış durumdadır. Burada işleyen mekanizma 1950'lerden bu yana çalışan, 1970'den sonra hızlanan, 1980'den sonra gemi azıya alan, şimdi ise parasal, menfaat dışında sağduyuya ve bilgiye kulağını Özellikle AKP iktidarı tıkamış ve Belge'nin, koruma kavramını tübelki de sözmüyle dışlamış ducüsü olduğu rumda. Burada işlebir iktidarın yen mekanizma marifetleridir. Bugünler1950'lerden bu yana de UNESCO çalışan, şimdi ise paİstanbul'u tarasal, menfaat dışında rihi şehirler statüsünden sağduyuya ve bilgiye çıkaracakmış kulağını tıkamış ve haberi topMurat Belge'nin, bellumda ve baki de sözcüsü olduğu sında yankılanıyor. Korubir iktidarın maya hiç şans marifetleridir. tanımayanların bu bağlamdaki endişeleri anlamsız. Toplumun da bundan etkileneceğini sanmıyorum. Fiziksel çevre hakkındaki tek fikri topraktan, yapıdan biraz daha fazla para çıkarmak olan bir kamuoyundan söz ediyoruz. Bunun doğal sözcükleri halkın demokratik temsilcisi olan belediyelerdir. Biz gelecek için tek garanti olan bilgi ve teknoloji toplumunu göz ardı eden, parayla satın alınan oylar demokrasisinin şemsiyesi altında, yağma ve bölücü türbana ve dini örgütlenmeye geleceği kurban eden bir idare altında yaşıyoruz. Toplumun geri kalmışlığının her adımda karşımıza çıkardığı spontan olgularla bu sistematik ideolojik dayatmayı birbirine karıştıran safsatalardan kurtulmamız gerekir. Türk lazer tarayıcı sistemi Amerikan şirketi aldı Dr. Hakan Ürey'in grubunda Koç Üniversitesi Optik Mikrosistemler Laboratuvarı'nda geliştirilen polimer ve MEMS (mikroelektromekaniksistem) tabanlı lazer tarayıcılar, Microvision (ABD) firması tarafından lisanslandı. Sistem, mini projeksiyonların geliştirilmesinde kullanılıyor. P ikoprojektör olarak adlandırılan, cep telefonu veya PDA cihazları için aksesuar veya entegre ekran olarak çalışabilen mini projeksiyon cihazlarında, teknoloji yarışı hızlanıyor. Geliştirilen demo ürünlerin birçoğu MEMS (mikroelektromekaniksistem) teknolojisi içermektedir ve ışık kay 3M Explay OMT Microvision CBT 1088/9 25 Ocak 2008 kanatlarıyla 213 sn. ve 50250 m.'lik planör uçuşları yapar. Bu uçma şekli kuşların uçuşu gibi değildir; balık sudan dışarıya sıçrar, göğüs ve karın yüzgeçlerini gerip yelken olarak kullanır, ve böylece 200 metreye kadar havada ilerleyebilir. Tekrar suyla temasa geldiğinde, kuyruk yüzgeci ile yaptığı çok hızlı bir haraket ile tekrar havalanabilir. Bunu birkaç kez peşpeşe tekrarlayabilir. Genelde balıkların bu uçma kabiliyetlerini kendilerini yemek isteyen büyük balıklardan kaçmak için kullandıkları düşünülür. Alexander von Humboldt ise uçan balıkların bunu sırf keyiflerinden yaptıklarını savunmuştur. Planktonlar, omurgasızlar ve yavru balıklarla beslenir. Boyu 2030 cm. olabilir.” Dr. Öge'ye teşekkürler. naği olarak lamba yerine kırmızı, yeşil ve mavi lazer diyot veya LED dizinleri kullanılmaktadır. Son olarak Las Vegas'ta geçtiğimiz hafta yapılan CES 2008 Fuarı'nda birçok demo sergilendi ve bunların 2007'ye oranla gerçek ürünlere çok daha yakın olduğu gözlemlendi. Bu kategoride Microvision, 3M, Explay, OMT, Symbol (Motorola), Texas Instruments gibi firmaların genel olarak ismi gizlenen cep telefonu şirketleri ile ortak ürün geliştirme çalışmaları devam etmektedir ve bu alanda ürünler 2008 sonrasında beklenmektedir. Ülkemizde de Doç. Dr. Hakan Ürey'in grubunda Koç Üniversitesi Optik Mikrosistemler Laboratuvarı'nda geliştirilen polimer ve MEMS (mikroelektromekaniksistem) tabanlı lazer tarayıcılar, Microvision (ABD) firması tarafından lisanslanmıştır. Bu tarayıcılar, pikoprojektör ve diğer görüntü ve ekran teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Kaynak: http://portal.ku.edu.tr/~hurey, http://mems.ku.edu.tr ; Insight Media Reports www.insightmedia.info ARGE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle