Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARKEOLOJİALTIN Dışarının gözü hep Ege altınlarında Antik dönemden 19. yüzyıla kadar Troas Bölgesi'nde madencilik ve altın madenleri Çanakkale bölgesinde antik dönemde de altın büyük önem taşıyordu. Antik dönemde açılmış pek çok maden ocağı vardı; MÖ 2'den bu yana bölgede altın çıkarılıyordu. Amasyalı coğrafyacı ve tarihçi Strabon bundan söz eder. Kazdağı'nda da gümüş çıkarılırdı. Schliemann 1873 yılında Troia'da bulduğu Praimos Hazineleri'ndeki altın, gümüş ve diğer metallerin varlığı bölgenin zengin maden kaynakları için bir ipucuydu. 1877 yılında İngiliz arkeolog Frank Calvert 99 yıllığına altın arama için padişahtan ferman alırlar. Rüstem Aslan Yrd. Doç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Arkeoloji Bölümü, ruestem.aslan@unituebingen.de „Bir zamanlar ölümlü insanların hepsi, Priamos'un kenti altın dolu, derlerdi, tunç dolu, evlerimizin güzel varlıkları şimdi yok oldu, Büyük Zeus'un bize öfkelendiği günden bugüne Phrygia'ya sevimli Meionia'ya satıldı çoğu“. (İlyada, XVIII, 288292 Troa 1893.j;eg: 1893 yılındaki William Dörpfeld Troia kazıları rol oynadığı da antik yazar Plinius tarafından dile getirilmiştir. ALTIN ÇIKARMA, 19.YY. Evet, Troas bölgesindeki altın ve diğer madenlerin çıkarıldıklarını, çok ayrıntılarına inemesek de, kesin olarak biliyoruz; ama acaba bu madenler yakın dönemlerde saptanmış ve açılmış mıydılar? Bu sorunun cevabını, Troas bölgesi arkeolojisinin öncülerinden olan Frank Calvert'ta buluyoruz. Aslında Batı Anadolu'daki altın arama faaliyetleri 19. yüzyılın ortalarında başlar. 1849 yılında İngiliz Ernest Abbott, İzmir çevresinde değerli madenler aramaya başlamıştır. 1850 yılından itibaren de krom, manganez, gümüş, kurşun, linyit, bakır, çinko ve altın çıkarmaya başlar. Aslında çok kesin olmasa da Çanakkale'deki altın madeni arama çalışmaları dolaylı olarak Ernest Abbott'la başlar. Çünkü 18. yüzyıldan beri Çanakkale'de yaşayan Calvert ailesinin, bölgeyi her anlamda en iyi tanıyan üyesi Frank Calvert, Abbott ile iyi dosttur. Calvert, İstanbul'da olduğunda hep Abbott'u ziyaret eder. Calvert'in Troas Bölgesi'ndeki altın arama çabalarının altında bu dostluk yatmaktadır. Calvert'ın Schliemann'a yazdığı mektuplardan, Calvert'in bu ziyaretinin içeriğini biraz olsun öğrenebilmekteyiz. Aslında Calvert, Abbott'un kızkardeşine aşık olmuştur ve bu yüzden de sık sık İstanbul'a gitmektedir. İşte bu ziyaretler sonucunda Abbott'tan Troas bölgesinde altın arama fikrini duyar. Calvert'in aşkı hüzünle bitse de, bu aşktan, dolaylı da olsa altın arama projeleri doğar.> Aslında Calvert'in ticaretini yaptığı en önemli ürün meşe palamudu ihracatıdır. Ürünlerin büyük bir oranı gemiyle İzmir'den İngiltere, Almanya ve Avusturya'ya gönderilimektedir. Kardeşlerinin yönetimindeki Calvert Bros&Co şirketi büyük oranda Çanakkale bölgesinden toplanan meşe palamudu ticareti yapmaktaydılar. Kardeşleri Frederick ve James şirkette aktif olduğu dönemlerde kereste, yün ve pamuk ticaretinde para kazanabilmekteydiler. Ancak o dönemde yayımlanan raporlardan özellikle kereste ticaretinin büyük bir hızla bölge ormanlarını yok ettiğini fark eden Frank Calvert, hükümetin yar Hisarlık Konferansı.: 1890'da Troia'da yapılan Hisarlık Konferansı (oturanlar, soldan: Frank Calvert, Osman Hamdi Bey; Ayaktakiler, solda 1. Rudolf Virchow, 4. Heinrich Schliemann, 6. William Dörpfeld) cılardan uzak kalması, özellikle altının nerden getirildiği sorusunun yanıtsız kalmasına neden olmuştur. PEK ÇOK MADEN Antik dönemde, tarım, hayvancılık ve ormancılığın yanı sıra, madenler de Troas Bölgesi ekonomik zenginliğinde çok önemli bir yer tutmaktaydı. Bölgede antik dönemde açılmış pek çok maden ocağı bulunmaktadır. Söz konusu bu madenler arasında çok değerli metaller de yer almaktadır. Dağlık bölgenin kuzey ve doğusunda MÖ 2. binden beri altın çıkarıldığı tahmin edilmektedir. Özellikle Aisepos (Gönen) Çayı'nın yukarı bölgesi ile Granikos (Kocabaş) Çayı'nın yan kollarının çıktığı alanlarda antik dönem boyunca yoğun bir şekilde madencilik gerçekleştirilmiştir. Amasyalı coğrafyacı ve tarihçi Strabon'nun M.S. 18 yıllarında kaleme aldığı eserinde Troas bölgesindeki altın madenleri konusunda şunları yazar: “Astyra (Terziler ve Çiftlik köyleri arasındaki Kartalkaya Mevkii yazarın notu), Abydosluların topraklarının üst kısmında, Troia bölgesindedir. Yıkıntı halinde olan bu kent şimdi Abydoslulara (Nara'daki antik kent.yazarın notu) aittir, fakat daha önceleri bağımsızdı ve altın madenleri vardı. Bu madenler halen, tıpkı Paktalos Nehri’ne bitişik olan Tmolos Dağı’ndaki gibi kullanılmaktan ötürü fakirleşmiştir. Abydos'tan Aisepos'a uzaklığın yedi yüz stadia olduğu söylenir, fakat düz seyirle daha kısadır”. Strabon'da adı geçen yer olduğu tahmin edilen altın madeni çalıştırmak için 19. yüzyılda bazı denemeler olmuştur (Bu konuya ileride yeniden döneceğiz). İşte bu bölgede Abydosluların (Nara çevresi) kontrolü altında değerli madenler çalıştırılmıştır. Altın madenlerine bağlı olarak, özellikle Abydos ve Lampsakos (Lapseki) antik dönemde bastıkları altın sikkelerle isimlerini duyurmuşlardır. Bölgede altının yanı sıra, gümüş madenleri de bulunmaktaydı. Bu değerli metal ise hem İda (Kaz Dağı) Dağı'nda, hem de doğudaki yüksek bölgelerde çıkarılıyordu. Yine Strabon'da bu maden ile ilgili şunlar yazılıdır: “Skepsis (Kurşunlu köyü çevresi yazarın notu) sonra Andeira, Poiniai, Gargara (Küçük Kuyu çevresindeki antik yerleşme yazarın notu) topraklarına gelinir. Burada Andeira civarında yandığı zaman demirleşen ve sonra bir cins toprakla bir fırında ısıtılınca yalancı gümüş elde edilen bir taş vardır ve buna bakır katarak, ba CBT 1088/12 25 Ocak 2008 Susan Heuck Allen. Finding The Walls of Troy.1999 Marcelle Robinson. Schliemann's Silent Partner: Frank Calvert (18281908). 2006. ? CBT 1088/13 25 Ocak 2008 roialı kahraman Hektor, savaşın 10. yılında durumu böyle özetler. Aslında Hektor'un bu umutsuz konuşması, aynı zamanda TroiaArkeolojisi'ndeki ilk tespitlerden Dünyanın pek çok ülkebiri gibidir. Homeros, dessinde ve bu arada Hintanında, Hektor'un ağzından, Troia'nın altınlarla distan'da çıkartılan aldolu olduğu zengin dönetınların da onca yıldan miyle, kendisinin yaşadığı beridir, Hintlileri ve diMÖ 8. yüzyıldaki dönemi karşılaştırır. Troia artık ğerlerini zengin etmedizengin değildir, altınları ğini görüyoruz. Diğer talan edilmiştir; ama yanı ise; Troas Bölgesi, Phrygia ve Ldyia ülkesi Kazdağları ve Troia Milise altınlarla doludur. Homeros'un bu anlali Parkları ile dünya kültımlarını ekonomik açıtür tarihinde çok önemli dan yorumlayacak olursak; bir yere sahiptir. SadeTroia Savaşı sonrasında altın ticareti merkezinin ce kültür tarihi açısınTroia'dan güneye doğru dan bile bakıldığında, kaymış olduğu sonucunu simgesel anlamı nedeçıkarabiliriz. Gerçi Ananiyle çok ender bölgedolu'nun başka yerlerinde, Troia altınlarıyla (yani lerden biridir. Bu simgeyaklaşık MÖ 2500'lere) sel anlam bile buraların aynı döneme denk düşen korunması için yeterli. altın buluntuları vardır, ancak yoğunluk açısından hiçbir buluntu yeri Troia kadar zengin değildir. Bilindigi üzere altın, Troia ve bu bölgede bulunan tek değerli metal değildir. Gerçi Troas Bölgesi'nin metal buluntular açısından en zengin yerleşmesi hiç tartışmasız Troia'dır, ancak onun dışında da başka yerlerde, baska değerli metaller de söz konusudur. Heinrich Schliemann'ın 1873 yılında Troia'da bulduğu “Praimos Hazineleri”ndeki altın, gümüş ve diğer metallerin varlığı, o dönemden itibaren, metallerin nerelerden getirildiği sorusunun sorulmasına yol açmıştır. Ancak Troia hazinelerinin günümüze kadar araştırma T dımıyla bir elma pazarı oluşturularak, ağaçların yok edilmesinin önlenebileceğini dile getirir. Calvert'ın ithalat bazında çalıştığı tek ülke İngiltere'dir. Türkiye'de çıkarılması çok masraflı olan kömür, İngiltere'den ithal edilmektedir. 1881 yılındaki raporlar Calvert'in bazı maden ocakları ile çalışmaları olduğunu göstermektedir. Bu rapora göre krom madeni Bursa bölgesinden gelmektedir. Calvert'ın iki kardeşi 1879 yılında Bursa bölgesinde maden aramak için çalışmalara başlamışlardır, ancak söz konusu bu madenlerin ne olduğu ise tam olarak belirtilmemiştir. Calvert konağı. Frank Calvert ailesinin Çanakkale'deki konağı (yapı 70'li yıllarda belediye tarafından yıkılmıştır) 99 YILLIK ARAMA FERMANI Altın madenleri ile ilgli bilgiler ise Frank Calvert'a dayanır. Raporda şunlar yazılıdır: “Altın madeni Çanakkale Boğazı'nın yakınlarıdaki Serjillar (bugünkü Serçeler köyü olabilir; yazarın notu)'da bulundu. Burada bir ton quarz bulundu ve bunun 45 aunsu (bir ausu 28, 3 gram. yazarın notu) çıkarıldı”. Bu rapor sonrasında 1877 yılının Mart ayında Frank ve James kardeşler, 2100 hektarlık bir alanda “Astyra Argentiferous Altın Madeni” adına 99 yıllığına altın arama izni için gerekli fermanı alırlar. İzin 99 yıllığına verilmiştir; bunun karşılığında Calvert kardeşler kazandıklarının % 5’ni ve yıllık arazi kira bedeli olarak da 10 sterlin vermeyi taahhüt ederler. Frank Calvert’ın, altın çıkarma tekniği konusunda daha fazla bilgiye sahip olduğu için, Astyra'da altın arayabilmek için, gerekli parayı bulmak amacıyla Londra'ya gitmesi kararlaştırılır. Ancak 11 Haziran 1877 tarihinde, kardeşi Charles Calvert, Napoli'de iç kanamadan ölünce herşey biraz zorlaşmaya başlar. zılarınca “dağ bakırı” denen karışım elde edilir. Buraları Assos dolaylarında birlikle Leleglerin işgal ettikleri yerlerdir.” Antik dönem madenlerinde bunların dışında demir ve cıvanın da çıkarıldığı belirtilmektedir. Söz konusu bu iki madenin, Kebren (Çal Dağı üstündeki antik yerleşme) antik kentinin kurulmasında büyük rol oynadığı antik kaynaklarda belirtilmektedir. Bunun dışında ayrıca İda Dağı'nın doğu sınırında kalay kaynakları olduğu da tahmin ediliyor. Bunlara ek olarak, Lampsakos bölgesinde çıkarılan değerli taşların, bu kentin zenginleşmesinde önemli bir GERİDE KALAN DÜĞÜN YÜZÜĞÜ Astyra altın madenleri konusunda detaylı bilgileri, Calvert'ın 1882 yılında Rudolf Virchow'a (Virchow, Troia'da ilk büyük çapta kazılar yapan Schliemann'ın yakın dostudur ve kazılarda da çalışmaktadır) yazdığı mektuptan öğrenebiliyoruz. Bu mektupta Calvert, Virchow'dan bir başka altın arama şirketi bulmak için yardım ister. Bu amaçla Virchow'a plan ve krokiler yollar. Virchow'un yazdığı cevapta bazı olası yatırımcılardan bahsetmesi üzerine Frank ve James Calvert, hemen İstanbul'a gidip, söz konusu bu şirketlerle görüşmeye çalışırlar. Ancak bu görüşmeler sonrasındaki yazışmalardan da anlaşldığı üzere 8 aylık bir boşluk vardır. Bu boşluktan sonraki yazışmalarda ne Calvert, ne Virchow, ne de Schliemann Astyra altın madeninden söz eder. Altın Kapak resmi: Hazine : Heinrich Schliemann'ın 1873 yılında bulup, yurtdışına çıkardığı Priamos Hazinesi arama çaba ve girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu başarısızlığın ana nedeni ise 1881 yılında Hindistan'da bulunan altın madenleridir. Bu tarihten sonra uluslarası altın arama şirketleri yatrımlarını oralarda yapmışlar ve böylece Calvert kardeşlerin altın arama şirketi “Astyra Argentiferous Altın Madeni” iflas etmiştir. Geriye ise, Francis Bacon'ın küçük kardeşi Henry ile, Calvert kardeşlerin küçük kız kardeşi Laura'nın 27 Nisan 1893'te Çanakkale'deki düğünleri için, “Priamos'un altın madenlerinden” çıkarılan altından yapılan düğün yüzüğü kalmıştır. Calvert ailesi üzerine yazılan kaynaklardan bu evliliğin “altın yüzüğe” rağmen mutlu bir evlilik olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak şunları vurgulamak isterim: Altının nasıl arandığını, çevre ve insana ne tür zararlar verdiğini konusunda tonlarca yayın ve örnek var. Ancak Çanakkale bölgesindeki bu işin tarihine baktığımızda, antik dönemden var olan ve ancak 19. yüzyılda yeniden başlayan altın arama çabalarının Hindistan'a kaydığını, Hindistan'da çıkarılan altınların da onca yıldan beridir, Hintlileri zengin etmediğini görüyoruz. Öte yandan bu altının Calvert ailesine de bir faydası olmadığı ortada. Bu işin bir yanı. Diğer yanı ise; Troas bölgesi, Kazdağları ve Troia Milli Parkları ile dünya kültür tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Sadece kültür tarihi açısından bile bakıldığında, simgesel anlamı nedeniyle çok ender bölgelerden biridir. Bu simgesel anlam bile buraların korunması için yeterlidir. Yararlanılan kaynaklar: ARKEOLOJİALTIN